Kobanê’de bir aylık savaşın sonuçları - Amed Dicle
Kobanê’de bir aylık savaşın sonuçları - Amed Dicle
Kobanê’de bir aylık savaşın sonuçları - Amed Dicle
Kobanê savaşı bir aydır devam ediyor. Saldırılar 15 Eylül gece yarısı başladı ve yapılan hesaba göre önce köyler, sonra da en geç 20 Eylül'de kent merkezi düşürülecekti. Türk devlet yetkilileri de bu plana göre kendilerini hazırlayıp 20 Eylül'de 400 bin kişinin Urfa'ya geleceğini hesaplamıştı. Böylece; Türkiye; 'düşmüş bir Kobanê'ye kucak açmış' bir ülke pozisyonu sergileyecekti.
Bu plan gerçekleşmeyince, ikinci olarak 4 Ekim'de Kobanê’de bayram namazı kılınacağından bahsedilmeye başlandı. Bu kez planın tutacağına o kadar inanılıyordu ki, 4 Ekim geldiğinde birtakım Türk gazeteleri 'beklenen olmadı' diye manşet atmaktan kendini alamadı. Sonra Erdoğan artık kendini tutamadı ve 'Kobanê düştü, düşecek' diyerek içinden geçeni söyleyiverdi. Ama Kobanê düşmedi, direndi ve direniyor. Bu direniş şimdi sadece Kürtlerin ve Ortadoğu’nun değil tüm dünyanın öncelikli gündemi.
O halde bütün dünyanın konuştuğu Kobanê’ye başlıklar halinde bakalım:
Askeri Durum:
15 Eylül Kobanê saldırıları; DAIŞ'ın Musul’u işgali ve Rakka'daki rejime ait askeri üsleri ele geçirmesinden sonra beklenen bir gelişmeydi. YPG gücü oranında buna hazırlık yaptı. Saldırılar başladığında planlı ve aşamalı olarak köyleri tahliye etti. Bazıları kent merkezine, bazıları da Suruç tarafındaki akrabalarının yanına yerleşti. Onbinlerce insanın tahliyesi başarılı bir operasyondu. YPG saldırıların kapsamını bildiği için bu tedbiri aldı ve insanlar katliamdan kurtarıldı.
Coğrafi genişlik ve DAIŞ'ın ağır silah avantajı, YPG'nin savaş çemberini daraltmasını gerekli kıldı. YPG savunma çemberini daraltarak gücünü daha iyi mevzilendirdi. Son aşama şehir savaşıydı ve esas hazırlık ona göre yapıldı. DAIŞ, bunu bir zafiyet sanarak boş arazide yaptığı yürüyüşü askeri başarı olarak hesapladı. Nitekim kent yakınlarına geldiğinde Erdoğan, bazı ABD'li yetkililer ve birçok yorumcu 'Kobanê düşecek' diye açıklamalar yaptı.
Fakat DAIŞ ile asıl savaş, tam olarak kent merkezinin kıyılarında başladı. DAIŞ uzaktan havan topları atarak kendine yol açmak istedi. Kentin kenar mahallelerine kadar bu taktikle gelebildi. YPG/YPJ savaşçılarının kurduğu pusularda yüzlerce kayıp verdi. Ve son 4 gündür bir adım bile ilerleyemiyor. Bu amaçla yapılan onlarca saldırı püskürtüldü. DAIŞ çeteleri bomba yüklü araçları YPG mevzilerine yönlendiriyor. Bu araçlar uzaktan fark edilip imha ediliyor. Yaşanan basınç, çıkan toz duman ortamında yüzlerce çete hücum ederek mevzileniyor. O esnada YPG'lilerin açtığı ateşten kurtulabilenler biraz daha ileriye gidip mevzilenmiş oluyorlar. Ama bu bir yere hâkim olmak anlamına gelmiyor. Şehir savaşının doğası gereği her yapı, saldırgan güç için her zaman bir bomba olabilir. Zira şehri kim iyi tanıyorsa avantaj onundur. Şu an yaşanan şehir savaşıdır ve YPG, Kobanê'yi DAIŞ için adeta Bermuda üçgenine çevirmiş durumdadır.
Savaşın seyrini etkileyen çok önemli bir gelişme de koalisyon güçlerinin hava operasyonları oldu. Operasyonlar; son birkaç gün yoğunlaştı. DAIŞ’ın ağır silahları imha ediliyor ama ikmal yolları vurulmadığı için yeni takviyeler engellenemiyor. YPG'li komutanların dediğine göre, koalisyon ilk günlerde bu kapsamda operasyon yapsaydı DAIŞ, Rakka'dan çıkıp Kobanê'ye kadar gidemezdi. Yani koalisyon, kontrollü ve aşamalı olarak vuruyor.
Koalisyon güçlerinin nereyi vuracağı ise Kobanê'den giden koordinatlara göre yapılıyor. Ama verilen her koordinata da vurulmadığını belirtmek gerek. Koalisyonun, Kürtleri zayıflatma ve 'kurtarıcı güç olma' siyasetinin gereği böyle bir yöntem izleniyor. DAIŞ ise kentin her tarafına yayılarak hava saldırılarının etkisini azaltmak istiyor. Karada savaşan güçler iç içe olurlarsa uçakların hedef alanı yok olmuş olur.
YPG herkesi şaşırtarak DAIŞ'i Kobanê'de yaşatmayacağını söylüyor. “Burası Musul değil” diyorlar. Topraklarındaki yaşamın devam etmesi için kendini feda etmeye hazır binlerce insandan bahsediyoruz. Bu yüzden DAIŞ'ın Kobanê'de barınması, güneşin yarın doğmaması gibi imkansız bir şey.
Uluslararası Boyut
Kobanê direnişi basın, toplum ve diplomasi düzeyinde Kürtlere önemli kazanımlar sağladı. Kürdistan'ı bilmeyen insanlar bile artık Kobanê'yi tanıyor. Bu direniş Kürt özgürlük mücadelesi ve kadın özgürlük mücadelesini dünyaya önemli oranda tanıttı. Diplomatik sahada da Kürt temsilcilere önemli kapılar araladı. Dünyanın önemli güçleri ile bu süreçte yoğun bir görüşme trafiği yaşandı. Bu kazanımlar Kürtlerin bölgedeki gücünü pekiştirecek.
Kürtler Arası İlişkiler
Kobanê direnişi manevi olarak Halepçe ve Şengal kadar Kürtleri yakınlaştırdı. Büyük bir ruhsal ve siyasal sinerjiye yol açtı. Bu zemin üzerinden önce KCK'den bir heyet guney kürdistan'daki partilerle, sonra guney partileri kendi aralarında ve akabinde Rojavalı partiler Guney'de toplanmaya başladı. Tüm Kürt siyasetçileri ulusal birliğe hizmeye etmeye zorlandı. Çünkü artık bunu yapmayanın Kürt toplumu nezdinde kabul görülmeyeği kabul anlaşılmış oldu. Tüm güçlerin yeni duruma göre siyaset yürütmesi zorunlu bir hal oldu.
Türkiye İle İlişkiler
Çete saldırıları sürerken Türkiye, Salih Müslim’i görüşmeye davet etti. Ancak bu davet, bir oyalama taktiğinden öteye geçemedi. Türk devleti “Size her türlü yardımı ederiz, gerekirse biz de DAIŞ'i vururuz, siz rahat olun” gibi vaatlerle direnişi gevşetmek istedi. Kürtler bu diplomatik kurnazlığın farkındaydı, kapıyı kapalı tutmadılar ama tedbirlerini de aldılar. Mevcut durumda Türkiye uluslararası arenada oldukça zor durumda. Ama ondan da önemlisi Kürt halkına karşı duyduğu düşmanlığı ve bu düşmanlığın siyaseti ne kadar yönlendirdiğini artık gizleyemiyor. Türkiye'nin bu siyaseti, Kürtlerin yeniden durum değerlendirmesi yapmasına neden oldu. Bu durum değerlendirmesi sadece siyasi alanlarda değil her Kürdün beyninde yaptığı bir eylemdir. “Türk-Kürt ilişkileri nasıl olacak, neden bu kadar düşmanlık” gibi sorular, giderek yanıtı aranan temel sorular haline geliyor.
Belki de Kürtlerden önce Türkiye'nin bu sorunun yanıtını düşünmesi gerekiyor. Elbette bu sorunun, en önemli netleşmelerinden biri İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerle netleşecek. Türkiye’nin Kobanê özelinde yürüttüğü Rojava siyasetindeki tutumu, İmralı’daki görüşme ve diyalogların geleceğini de belirleyecek.
Sonuç olarak; bir savaş gerçeğinin tam ortasındayız. Savaşlarda dengeler zaman zaman değişe de bilir. Ama kısa bir süre sonra DAIŞ, önce Kobanê’nin kenar mahallelerinden, sonra da aşamalı olarak köylerinden çıkartılacaktır. Bu süreç sonucunda doğuda Tel Abyad, güneyde Sirrin ve batı cephesindeki Fırat nehri boylarındaki Cerablüs ve Ezaz’a yakın köylerin de özgürleşeceğini söyleyebiliriz. Bu hamle sadece söz ettiğimiz coğrafyanın değil, tüm Kürtlerin ve Kürdistan'ın yakın dönem kaderini de belirleyecektir.
Bu insanlık mücadelesine güç veren güçlenecek, kazanacak, karanlık güçlerle iş tutup sözüm ona 'tarafsız’ olduğunu iddia edenler ise kendi karanlıklarında boğulacaklar.
Tarih bunu yazacaktır ve biz bu tarihin şahidi olacağız.