Kobanê direnişi Ortadoğu’nun kaderini belirleyecek
Kobanê direnişi Ortadoğu’nun kaderini belirleyecek
Kobanê direnişi Ortadoğu’nun kaderini belirleyecek
İran PEN Kulübü Başkanı Rahman Bahrami, Türkiye ve İran başta olmak üzere Ortadoğu’daki geri rejimlerin Rojava’daki demokratik oluşumdan rahatsız olduklarını ve kendi halklarını etkilemesinden korktuklarını için Kobanê’nin düşmesini istediklerini söyledi. Rojava’daki demokratik sistemin, kadın-erkek eşitliğinin, demokrasi ve katılımcılığın Ortadoğu’nun hiç bir ülkesinde olmadığını söyleyen Rahmani, “Orada sadece Kürtler yok. Hıristiyanlar, Türkmenler, Araplar var. Bunlar Kürtlerle beraber kardeşce yaşıyorlar. Onun için böylesi bir oluşumu istemiyorlar” şeklinde konuşuyor.
İran’da İslami rejim aydın ve gazetecilerin örgütlenmelerini yasakladığı için İranlı yazar ve gazeteciler sürgünde İran PEN Kulubü ve İsveç Yazarlar Sendikası gibi örgütlenmelere gittiler. Uluslararası PEN büyesinde çalışmalarını yürüten İran PEN Kulübü’nün Başkanı Bahram Rahmani ile İran ve Kürdistan’daki son gelişmeleri konuştuk.
Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra İran’daki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hasan Ruhani Cumhurbaşkanı seçilmeden önce halka pek çok vaade bulundu. Ekonomik krizi azaltacağını, işçilerin ücretlerini artıracağını, kadınlara özgürlük tanıyacağını, şiddet ve idamları azlatacağını söylüyordu. Ruhani’nin seçilmesinden beri geçen bir yıl içinde İran’daki insan hakları ihlalleri Ahmedinejat’ın dönemine kıyasla daha da arttı. Ahmeninejat’ın cumhurbaşkanlığı döneminde yılda ortalama 600 kişi idam ediliyordu. Birleşmiş Milletler’in rakamlarına göre son bir yıl içinde 900 civarında insan idam edildi. Bunlar Birleşmiş Milletler tarafından belirlenenler. Bir de gizlice asılan ve asıldıkları gizlenenler var. Bunların sayılarını tam olarak bilmek imkansız. Asılan siyasi tutsakların, özellikle de Beluci ve Kürtlerin sayılarında da belirgin bir artış var. Ruhani geldiğinden beri İran’da her gün 3 kişi idam ediliyor.
Ekonomik açıdan da ülke giderek daha kötüye gidiyor. Çalışma Bakanının açıklamasına göre İran’da 6 milyon işsiz var. Çalışan kadınların oranı da % 14 civarında. Diğerleri işsiz. İran’da 12 milyon kişi eğitim görüyor. Bunlardan 3 milyonu üniversite öğrencisi. Üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamayanların sayısı 2,5 milyon civarında. 8 bin doktor işsiz. Bunlardan bazıları ihtisas ve doktora yaptıkları halde, taksicilik, otobüs şöförlüğü yapmak zorunda kalıyorlar.
Kadınların yaşam koşullarında bir değişiklik oldu mu?
Ruhani döneminde kadınlara yönelik saldırılar daha da arttı. Haremlik selamlık uygulamaları devlet kurumlarında, üniversitelerde ve belediyelerde daha da yaygınlaştırıldı. Ahmedinejat zamanında üniversitede öğrenim görenlerin % 65’ini kadınlar oluşturuyordu. Son bir sene içinde eşitliğin sağlanması adına öğrenim gören kadınların sayılarını azalttılar. Üniversiteye giden kadın ve erkekler eşit sayıda olacak, % 50 % 50 olacak diyorlar.
Ruhani kadınlar, öğrenciler ve işçilere verdiği sözlerin hiç birini tumadı. Bu kesimlerin yaşam koşulları Ruhani döneminde daha da kötüleşti.
İran’da işçilerin sorunları ve talepleri nelerdir?
Düşük ücretler işçiler için en büyük sorunlardan biri. Batılıların uyguladıkları ambargo işçileri çok olumsuz etkiliyor. Fabrikalar kapanıyor ve işçiler işsiz kalıyor. İşi olanlar da maaşlarını zamanında alımıyorlar. Bir yıl hiç maaş alamayan işçiler var. Yasalar işçilerin greve çıkmalarını yasaklıyor. Ama İran’da her gün grev var. Bu grevler ekonomik amaçlı. Siyasal bir muhtevası yok. Maaşlarını alamayan ve haksızlığa uğrayan işçiler greve gittiklerinde polis müdahale ediyor.
Direnişe ve greve önderlik eden işçi önderleri cezaevlerine atılıyor. Bunların sayılarını tam olarak bilemiyoruz. Ama belirlediğimiz kadarıyla Evin Cezaevi’nde 15-16 işçi lideri var.
İşçilerin taleblerini sıralamak gerekirse nasıl bir sıralama yaparsınız?
İşilerin üç büyük sorunu var. Birincisi ücretlerin düşüklüğü, ikincisi de örgütletme haklarının olmaması ve grevlerin yasak olması. İşçilerin ücretleri çok düşük. Bir işçinin geçinebilmesi için aldığı ücretin üç katını alması lazım. İşçiler ücretlerinin yükseltilmesini, grev ve örgütlenme haklarını istiyorlar.
İran gazeteci ve yazarları hapseden ülkeler arasında ön sıralarda. Cezaevinde tutulan gazeteci ve yazarların sayıları biliniyor mu?
Bizim belirlemelerimize göre İran zindanlarında 10’u kadın toplam 65 yazar ve gazeteci bulunuyor. Pek çok sanatçı, avukat ve insan hakları savunucusu cezaevlerinde tutuluyor. Ama bunların sayılarını tam olarak belirleyemedik.
İran cezaevlerinde 250 bin kişi var. bunlardan ne kadarının siyasi tutsak olduğunu bilmemiz de mümkün değil. Ama rejim İran’da siyasi tusak olmadığını, cezaevlerindekinin kriminal ve teröristler olduğunu iddia ediyor.
Kayıplar hakkında bilgi verebilir misiniz? Tahran’da kayıp yakınlarının her hafta yaptıkları eylemler sürüyor mu?
Kayıplar ile ilgili net rakamlar yok. 3 ila 4 bin kişinin kayıp olduğu söyleniyor. Eylem yapan kayıp yakınlarına yönelik çok baskı ve saldırılar oldu. Önderlik yapanlar cezaevine atıldı. eylemlere katılanlar da işten atıldı. Böylelikle kayıp yakınlarının eylem yapmalarını engellediler.
Ruhani sansürün azaltılacağını, yazar ve gazetecilere daha fazla ifade özgürlüğü tanınacağını söylemiştii. Bu konuda bir girişimde bulundu mu?
Tersi yönde girişimde bulundu. Sansürün yayınevleri tarafından yapılmasını yasalaştırmaya çalışıyor. Kitap da bir suç unsuru varsa bundan yayınevi sorumlu tutulacak. Yazarlarla yayınevi sahiplerini karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Aydınların Sadeq Hedayat gibi tanınmış İranlı yazarların kitaplarının okullarda okutulması talepleri ve beklentileri vardı. Ama Ruhani böyle bir şeye izin vermeyeceklerini söyledi.
Sansür ile ilgili tasarının yasallaşması ifade özgürlüğünü nasıl etkiler?
Olumsuz etkileyecektir ama İran’da yasaların fazla önemli olmadığını biliyoruz. Her şey Hameney’in vereceği fetvaya bağlı. Onun verdiği fetvalarla ülke yönetiliyor, yasalarla değil.
İran’da Ruhani döneminde insan hakları ihlallerinde artış göstermesinin nedenleri nelerdir?
İran’da halk üzerindeki baskılar ve sansür azaltıldığında güçlü bir işçi ve halk hareketi ortaya çıkar. Kadınlar, aydınlar, işçiler örgütlenecek ve haklarını talep edecek. Hükümet böylesi bir durumda halk hareketinin gelişeceğini ve önünü alamayacağını biliyor. Bu nedenle baskıları azaltma yerine artırmayı tercih ediyor. İran Batılılarla nükleer enerji programıyla ilgili anlaşma yaptıkları için baskıları daha rahatça artırabiliyorlar. Çünkü artık batılılar İran’a ses çıkarmıyor.
Sessiz kalmalarını nelere bağlıyor sunuz?
Hameney Ruhani’yi batılı ülkelerle uzlaşması için görevlendirdi. O da batılılarla İran’nın nükleer enerji programı konusunda anlaşma yaptı. Ambargonun hafifetilmesi ve kaldırılması için İran’ın böyle bir girişimde bulunması gerekiyordu. ABD ve Batılılar da İran’la ilişkileri geliştirmek istiyorlardı. İran’ın nükleer programı ilişkilerin geliştirilmesi için bir araç olarak kullanıldı.
İran 80 milyonluk büyük bir pazar. ABD ve batılılar bu pazarın dışında kalmak istemiyor. İran’da zengin petrol kaynakları var. Ama rafilenmeler ve fabrikalardaki makineler eski ve yenilenmesi gerekiyor. ABD ve batı İran’la ilişkileri düzelterek bu alanlarda yatırım yapmak istiyor. Fransa ve İsveç başta olmak üzere bir çok Avrupa ülkesi İran’a giderek anlaşmalar yaptı. ABD ve batılılar için ekonomik çıkarları önemli. İran rejimi onların seslerini çıkarmayacaklarını bildiği için insan hakları ihlallerine ve idamlara hız veriyor.
Azınlıkların durumlarında bir değişiklik oldu mu?
İran’da Farsçanın dışında eğitim yok. Azeri, Beluci, Kürt ve Araplar kendi dillerini konuşabiliyorlar ama ana dil eğitimi ve ana dilde eğitim yapma hakları yok. Okullarda, hastanelerde, devlet kurumlarında ana dillerini konuşmaları yasak. Bu halkların tamamı ana dilde eğitim hakkının tanınmasını istiyor. Ama bunu açıkça talep edenler ve mücadele edenler cezaevlerine atılıyor.
İran’ın Arap ülkelerine yakın petrolün bol olduğu Ahvaz ve Abadan’da Araplar var ve Arapça konuşuyorlar. Bunlar üzerinde yoğun baskı var. Pakistan’a yakın yerlerde Beluciler var. Belucilerin % 50’si işsiz. Kürdistan askerileştirilmiş. Irak ve Türkiye’ye yakın bölgelerde Azeriler var. En büyük grup onlar. Tüm bu halklar üzerinde yoğun baskı var.
Kürdistan’da durum hakkında neler söyleyeceksiniz?
1979’da İslami devrimden sonra Kürdistan İslami rejime karşı çıktı. Bölgede güçlü olan partiler laik bir sistemden yanaydılar. Humeyni iktidara geldikten bir ay sonra Kürdistan’a saldırılması emri verdi. Ordu saldırıya geçti. Halk silahlandı ve İslami rejim 6 ay Kürdistan’ı denetimi altına alamadı. İran Ordusu Senem’de katliam yaptı. Binlerce Kürdü öldürdüler. Kürdistanı askerileştiler. O zamandan beri rejime en fazla Kürtler karşı olduğu için İslami rejim en büyük baskı ve saldırıları Kürtlere yapıyor. Şimdi DAİŞ saldırılarından sonra Kürdistan’daki baskılar daha da arttı.
DAİŞ’ın Musul’u ele geçirdikten sonra İrak ve Suriye Kürdistan’ına yönelmelerinin nedenleri nelerdir?
Rojava’ya zaten 3 seneden beri saldırıyorlardı. Musul’u ele geçirdikten sonra ele geçirdikleri silahlarla Kürdistan’ı kolay ele geçireceklerini düşündüler. Ama Kobanê’ye yönelik yoğun saldırılar 15 Eylül’de başladı. Kürtler DAİŞ’e karşı direniyor ama ABD gerçek anlamda DAİŞ’ı bombalamıyor. Bunun nedeni Suriye Kürdistan’ında demokratik bir oluşuma karşı olmaları. Rojava’daki demokratik yönetime yalnızca DAİŞ değil, ABD, Suudi Arabistan, Türkiye ve bölgede bulunan tüm ülkeler karşılar.
Rojava’daki demokratik sistem, kadın-erkek eşitliği, demokrasi, katılımcılık Ortadoğu’nun hiç bir ülkesinde yok. Orada sadece Kürtler yok. Hıristiyanlar, Türkmenler, Araplar var. Bunlar Kürtlerle beraber kardeşce yaşıyorlar. Onun için böylesi bir oluşumu istemiyorlar.
Türk devleti de bu nedenle mi Rojava’daki oluşuma karşı?
Türk devleti Rojava’daki demokratik oluşumun Irak ve Türkiye Kürdistan’ını da etkileyeceğini, orada da Kürtlerin aynı talepleri gündeme getireceğini düşünüyor. AKP buna karşı. İran’da karşı. İran Esat’ı desteklediği ve Kürtler Esat rejimine karşı olduğu için Rojava’daki oluşumu istemiyor. Ayrıca buradaki modelin İran Kürdistan’ındaki Kürtler için de model olacağını biliyor. Rojava’daki oluşum İran Kürdistan’ındaki Kürtleri de etkiledi. Bu PKK’nın daha da güçlenmesi demek. Türk devleti bunu istemiyor. Bu yüzden sınırı kapatıyor ve Kobanê’ye yardım yapılmasını engelliyor. DAİŞ’cıların sınırları geçerek Kobanê’ye gitmelerine izin veriyor. Kürtler kendi evlerine saldıran DAİŞ’ın tank ve toplarına karşı hafif silahlarla direniyorlar. Tüm dünya olanları izliyor ve Kobanê’nin düşmesini bekliyor. Eğer Kobanê düşmezse ve Kürtler DAİŞ’ı yenilgiye uğratırsa bu bölge ülkelerine karşı olan örgütlere, Kürt partilerine ve halklara büyük bir destek olacak ve moral verecek. Kobanê’nin geleceği tüm Ortadoğu’yu etkileyecek. Ortadoğu halklarına ilham olacak. Bunun için Kürtler ve dünyanın her tarafındaki devrimci ve ilericiler Kobanê’deki direnişi destekliyor ve gösteriler yapıyorlar. Tebriz’de öğrenciler, Tahran’da yazar ve sanatçılar açlık grevine gidiyor. Önceki gün Tahran’daki Türkiye Büyükelçiliği önünde protesto gösterileri yapıldı. İran Kürdistan’ında halk ayakta ve Kobanê’ye yardım için komiteler kurdular. İran’dan Kürt, Azeri ve İranlı gençleri DAİŞ’a karşı savaşmak için Kobanê gittiler ve bunlardan dördü yaşamını yitirdi.