Kötülüğün zaferine karşı

Hitler, 27 Şubat 1932’de Reichstag’ı yakıp komünistlerin üzerine yıkarak, Naziler için iktidarı ele geçirmenin yolunu açtı. Erdoğan ise 15 Temmuz 2016’da devlet içi çatışmaya “Tanrı’nın lütfu” deyip adım adım kurumsallaşan bir faşizme doğru yol aldı.

Tuhaf, tarih hep tekerrür mi eder?

Hitler, 27 Şubat 1932’de Reichstag’ı yakıp komünistlerin üzerine yıkarak, Naziler için iktidarı ele geçirmenin yolunu açtı. Erdoğan ise 15 Temmuz 2016’da devlet içi çatışmaya “Tanrı’nın lütfu” deyip adım adım kurumsallaşan bir faşizme doğru yol aldı.

Hitler, 23 Mart 1933’te “Halkta ve İmparatorlukta Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Yasa” ile esasta parlamenter demokrasiyi resmen kaldırıp süreç içinde hem Şansölye hem de Cumhurbaşkanı oldu. Erdoğan ise 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan ederek, kararnamelerle hem başbakan hem de cumhurbaşkanı olmanın yolunu açtı.

Görüldüğü gibi Hitler’in yolunu izliyor. Önce seçim yolunu kullandı, iktidarı ele geçirdikten sonra önce kimi çevrelerle ittifaklar kurdu, ardından önünde engel olarak gördüklerini -bunlara eskiden ona en ileri düzeyde destek sunanlar da dahildir- tek tek tasfiye etti. İki ismi de bu cümlenin öznesi yapmak mümkün.

Hitler, insan aklının ve vicdanının alamayacağı baskı ve zulümle toplum iradesini kırmayı esas aldı. 6 milyon Yahudi’nin katledilmesinin yanı sıra 1 milyondan fazla çingene, Yehova şahidi, eşcinsel, muhalif politikacı, komünist ve engelli katletti.

Hitler, II. Dünya Savaşı’na yol açarak yaklaşık 50 milyon insanın katledilmesinin yanı sıra insanlığın yıllarca kendisine gelememesine yol açmıştır. Avusturya başta olmak üzere Çekoslovakya, Polonya, Danimarka, Norveç, Belçika, Hollanda ve Fransa’ya saldıran Hitler, Doğu Avrupa’yı da ihmal etmedi.

Erdoğan da Hitler’i harfiyen takip ederek her yere savaş ilan edeceğini açıktan söylüyor. Lozan Antlaşması’nı kabul etmediğini, hatta zamanında Osmanlı’nın 22 milyon kilometre karelik toprağına döneceğini ifade ediyor. Lozan öncesi süreçteki toprakları ele geçirmek için Halep’e girmesi, oradan Musul’a, Kerkük’e de uzanması gerekiyor. Doğası gereği Batum, Selanik’e de uzanması gerekiyor. Yani Erdoğan faşizmi Suriye’ye, Irak’a, Gürcistan’a, Yunanistan’a, Bulgaristan’a ve nereye uzanabilecekse oraya savaş ilan edeceğini söylemekten imtina etmiyor. 28 Mart 2018 günü gerçekleştirilen MGK bildirisine bakıldığında görülecektir ki; şimdilik Suriye, Irak, Kıbrıs ve Yunanistan hedeftir.

Zamanında Hitler durdurulmadığı için Avrupa ve insanlık büyük kaybetti. Hatta Avrupa ülkeleri de uzun süre kendi kirli çıkarlarından dolayı Hitler’e göz yumdukları için de büyük çarpıldılar.

Şimdi de Erdoğan’a göz yumularak, büyük bir tehlikeye hem imza atmakta hem de kötülüğün ve karanlığın yanında duruluyor. Bilelim ki: "Kötülüğün zaferi için gereken tek şey, kötülerin güçlü olmaları değildir. Tam tersine, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır."

 Söylemek istediklerimizi en iyi bir şekilde zamanında Hitler’e karşı durmaya Martin Niemöller’in sözleri ifade ediyor: "Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.

 Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.

 Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.

 Sonra Yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim.

 Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”

O halde zaman, iyi insanların artık daha fazla iş yapma zamanıdır.