Köln'de 'Taksim-Ve Sonrası' tartışılıyor

Köln'de 'Taksim-Ve Sonrası' tartışılıyor

Almanya'nın Köln kentinde, TUDAY ve Rosa Luxemburg Vakfı tarafından düzenlenen 'Taksim-Ve Sonrası' konferansı başladı. Konferansın açılış konuşmasını yapan TUDAY Başkanı İlkay Yılmaz, Gezi olaylarıyla toplumsal bir dinamiğin ortaya çıktığını belirterek, Türkiye'nin artık geri dönülmez bir sürece girildiğini söyledi. Katılımcılar da, 'Gezi Direnişi' dayanışmasının önemli bir mesaj verdiğini belirterek, "Kürt ve Türk halkları arasında bir köprü oldu" dedi.

Merkezi Almanya'nın Köln kentinde bulunan Almanya Türkiye İnsan Hakları Derneği’nin (TUDAY) ve Rosa Luxemburg Vakfı tarafından organize edilen "Taksim-Ve Sonrası" sloganıyla düzenlediği konferans başladı. Türkiye, Kürdistan ve Almanya'dan birçok akademisyenin katıldığı konferansın açılış konuşmasını yapan TUDAY Başkanı İlkay Yılmaz, amaçlarının Türkiye'de yaşanan siyasal sürece ışık tutmak olduğunu belirterek, "Hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasıyla birlikte geniş toplumsal kesimlerin tepkisi Gezi direnişiyle sonuçlanmıştır. Toplum, bu direnişle artık özgürlük taleplerini çok net bir biçimde ifade etmiş,  bu da yeni dönemde bir uyanış ve başkaldırı geleneğini beraberinde getirmiştir" dedi.

Açılış konuşması ardından Dr. Anıl Al-Rebholz, Yazar İhsan Eliaçık ve İpek Oksay’ın konuşmacı olduğu “yeni kuşağın protestosu” başlıklı ilk oturuma geçildi.

DR. AL-REBHOLZ: GEZİ POLİTİKLEŞTİRDİ

Dr. Anıl Al-Rebholz, Türkiye'de 1980 darbesi ile sosyal anlamda ciddi değişikler olduğunu, toplumun tamamen apolitikleştirildiğini belirterek, “ama bunların yanında yeni birçok harekette ortaya çıktı. Kürt ulusal kurtuluş hareketi, feminist hareket, İslamcılar bunların başından geliyor" dedi. Sermaye güçlerinin bu apolitikleştirmede rol oynadığına işaret eden Dr. Anıl Al-Rebholz, “insanlar, tüketici bir araç haline getirilmiştir. Bu konuda medyanın büyük etkisi büyüktür. Eskiden var olan dayanışma anlayışı gittikçe geriledi ve ortadan kayboldu. Paralel olarak yaşam apolitikleştirildi. İşçi, devrim, ideloji gibi kavramlar, gittikçe yaşamımızdan uzaklaştırıldı. Toplum, gittikçe daha da fakirleştir. 1980 darbesinden sonra sendikalar arasındaki örgütlemeler zayıfladı” diye konuştu.

Dr. Anıl Al-Rebholz,  Gezi olaylarının Türkiye'de yeni nesil için bir kapı açtığını da belirterek, “Gezi Direnişiyle birlikte politikleştiler. Devletin baskısıyla da yüz yüze kaldılar. Bu yep yeni bir alan açtı. Gezi bize bireylerin bir araya gelerek, bir direniş göstermeyi öğretti. Demokrasi için mücadeleyi öğretti. Yeni bir alan açtı. Sosyal, demokratik, eşitlikçi ve adaletli bir yaşam için mücadeleyi gösterdi" dedi.

OKSAY: GEZİ KÜRT VE TÜRK HALKI ARASINDA BİR KÖPRÜ OLDU

İstanbul Forumlar Koordinasyonu Üyesi İpek Oksay ise Gezi Parkı eylemlerinin başlangıç günlerini hatırlattı.

“İlk dönemlerde 50-60 kişilik bir gruptuk. Ardından bu muhalefet gittikçe büyüdü. Polis çadırlarımızı yıkmaya çalıştıkça ve baskılarını arttırdıkça direniş büyüdü. Kitle akın etmeye başladı. Toplumun bütün kesimleri bizim direnişin içerisinde yer almaya başladı. Yine Beşiktaş'ın taraftarı Çarşı grubu aktif destek verdi" dedi.

Oksay, Gezi Direnişi'ne katılan gençlerin daha öncesinde politik olmadığı yönündeki söyleme de karşı çıkarak, “politik olmak mutlaka bir örgüt, parti ve ya ideolojik bir gruba mı üye olmak gerekmiyor” dedi.

Gezi direnişinin Kürt ve Türk halkı arasında bir köprü olduğunu da vurgulayan Oksay, Lice’de Medeni Yıldırım’ın katledilmesi ardından yapılan yürüyüş ve protestoları örnek verdi.

“Şimdiye kadar hiç bir  zaman böyle birşey olmadı. Ama Yıldırım'ın katledilmesinin ardından yaşanan gelişmeler, önemlidir" diye konuştu. Oksay, eylemler ardından başlatılan forumların da önemli bir mücadele alanı olduğuna değinerek forumları “yeniden yaşamı kurma çalışmaları” olarak nitelendirdi.

ELİAÇIK: DÜŞÜNCELER BİRBİRİNE SAYGIYI ÖĞRENDİ

Antikapitalist Müslümanlar Temsilcisi Yazar İhsan Eliaçık da, AKP’nin dini kendi siyasi çıkarları için kullandığını söyledi.

“Biz grup olarak, bu anlayışına karşıyız ve mücadelemizi yürütüyoruz" diyen  Eliaçık, Gezi’nin sadece Türkiye'ye değil bütün dünyaya bir mesaj verdiğini belirterek, şunları  söyledi:

“Direnişin alanında her kes vardı. Bir taraftan namazın kılındığı bir mescit, diğer taraftan da, Allah'ın varlığının tartışıldığı çadırlar, Abdullah Öcalan'ın posteri altında halay çeken Kürt gençler, Türkiye bayrakları altında oturan farklı gruplar. Birçok değişik grup yan yana çadır açmıştı. Evlerinden, mahallerinde gelip, burada doğal bir hayat yaşıyorlardı. Bu manzaraya bakıldığında ben şöyle tanımlıyorum; özgürlük ve saygı. Senin kabul etmediğin bir düşünceyi başka kesimler karşıda tartışıyor ve yaşıyor. Bu çok zor ama önemli. Bu saygı ve özgürlüktür. Bu çoğulculuğu ifade ediyor."

Konferans "Yeni Anayasa taslağı-yeni bir düzen için talepler" isimli oturum ile devam ediyor…