'Konferans toplumsal barış için önemli'
'Konferans toplumsal barış için önemli'
'Konferans toplumsal barış için önemli'
25-26 Mayıs'ta yapılacak olan Demokrasi ve Barış Konferansı'nın çağrıcılarından olan Prof. Dr. Yakın Ertürk, konferasın toplumsal barışa giden yolun belirlenmesi açısından önemli olduğuna dikkat çekerek "Bu konferansta alınacak kararlar, barışı tabana indirebilecek, farklı kesimleri işin içine çekebilecek bir eylem planı oluşturabilir. Bu süreçten sonra da zaten barış 'halkın malı' haline gelir" dedi.
Barış ve Demokrasi Konferansı'nın çağrıcılarından ve BM raportörü Prof. Dr. Yakın Ertürk, HPG'lilerin Kuzey'den Güney Kürdistan'a çekilmeye başlamasının ardından müzakere sürecinin barışa doğru ilerleyebilmesi için yapılması gerekenler konusunda ANF'nin sorularını yanıtladı.
Silahların susmasının barış sürecinin başlaması için bir sinyal olduğunun altını çizen Prof. Ertürk, "Asıl yapılması gerekenler şimdi yapılacak" dedi. Yapılması gerekenlerin başında toplumsal barışın sağlanabilmesi için barışın tabana yayılmasının geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ertürk, "Çünkü şu anda hala iki taraf açısından da kuşkular, acılar, çok güçlü olumsuz duygular hala çok canlı" diye konuştu.
Öncelikle toplumsal barışın sağlanarak insanların birbirine olan güveninin yeniden inşa edilmesi gerektiğini söyleyen Ertürk şöyle konuştu: "Barış, kuşkusuz topluma tepeden inme bir süreç olarak empoze edilebilir. Ama sürekliliği olmaz. Bu nedenle her kesimden insanı bu sürecin içine çekebilmek gerekir. İnsanlar Türkiye'de topyekün bir şekilde barış için çalışır duruma gelmeli. Sadece Akil İnsanlar ya da hükümetin öngördüğü parlamento komisyonu değil. Bunlar önemli ancak barış hepimizi etkiyeleyecek. Ve hepimizi ilgilendiren bir konu."
25-26 Mayıs'ta yapılacak olan Demokrasi ve Barış Konferansı'nın çağrıcısı da olan Prof. Dr. Ertürk, konferasın toplumsal barışa giden yolun belirlenmesi açısından önemli olduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Ertürk, konferansla ilgili şöyle konuştu: "Umarım konferansa farklı kesimlerden insanlar katılır. Bu konferansta alınacak kararlar, barışı tabana indirebilecek, farklı kesimleri işin içine çekebilecek bir eylem planı oluşturabilir. Bu süreçten sonra da zaten barış 'halkın malı' haline gelir. Bu da kolay bir süreç değil, sancılı bir süreç olacak. Çünkü pekçok kimsenin pekçok kimseye vereceği hesap ver. Yüzleşmeler, faillerin cezalandırılması gibi bir dizi prosedür de söz konusu."
'HESAPLAŞMA VE YÜZLEŞME OLMAZSA BARIŞ SÜREKLİLİK KAZANMAZ'
ODTÜ akademisyenlerinden Prof. Dr. Yakın Ertürk, silahların susmaya başladığı andan itibaren toplumsal barışın sağlanması için geçmişteki acılarla yüzleşme ve hesaplaşılması gerektiğini belirtti, "Geçmişle hesaplaşma ve yüzleşme olmadığı zaman barış süreklilik kazanamıyor" dedi.
"Köklü bir adaleti sağlayamayan, toplumdaki kesimleri birbirleriyle yaşayacak hale getiremeyen süreçler çok başarılı olamadı" diyen Prof. Dr. Ertürk, Guatemala örneğini verdi: "Orada 30 yıllık savaş bitti, fakat bugün hala savaşa sebep olan faktörler söz konusu. Dolayısıyla, toplumdaki çatışma ortamı devam ediyor. Şiddet bir yerde sokak şiddetine dönüştü ve bugün çeteler sokaktaki barışı engelliyor."
Prof. Dr. Ertürk'e göre, uzun süre silah altında kalan insanların topluma entegrasyonunun da önemli bir sorun. Prof. Dr. Ertürk, "Birçok kesimi kastediyorum. Korucular, PKK üyeleri, bizim bilmediğimiz bu işin içine bizzat elinde silahla karışmış pek çok insan var. Savaş bunlar için hayat tarzı haline gelmiştir" değerlendirmesini yaptı.
'İNSANLAR NEDEN SİLAHA SARILDI?'
Barışın garantisinin, savaşa neden olan faktörlerin yeterince giderilmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ertük, "Neden savaş başladı?", "İnsanlar neden silahlara sarıldı?" ve "Savaşa neden olan faktörleri biz ne şekilde çözerek, birlikte yaşamanın koşullarını yaratabiliriz?" sorularının yanıtlarının çok önemli olduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Yakın Ertürk, "katılımcı demokrasi" ve "farklı kesimlerin ihtiyacına yanıt verebilecek bir toplumsal sözleşme" ihtiyacına dikkat çekerek, son olarak şunları söyledi: "Burada herkes istediğini elde edemeyecek. Bunu de peşinen kabul edelim. Çünkü bu kadar çok farklılıkların bir araya gelerek ortak bir zemin oluşturmaları için ortak bir yerde mutabakata varmak gerekecek. Oralar çok kritik. Nerelerde biz kendi önceliklerimizden ödün verebiliriz, nerelerde karşı tarafın talepleriyle ortak bir yerde buluşabiliriz? Buunlar çok ciddi ve bir seferde çözülemeyecek sorular. Siyasi partilerin burada çok önemli rolü var. Ama ne yazık ki parlamentoda pozitif, yapıcı bir diyalog ortamı henüz görünmüyor. İş sadece parlamentoda da bitmiyor. Bu süreç Türkiye'nin topyekün yeni bir toplumsal sözleşmeye doğru gidişi sürecidir. Dolayısıyla herbir bireyi etkileyen ve ilgilendiren bir mesele. Umarım iktidar ve parlamentodan beklediğimiz kadar sivil inisiyatif de burada rol alır."