Küçükkeleş: Susuz bıraksalar da kök salacağız!

Tutuklanan muhabirleri Diren Keser’in Tarsus Hapishanesi’nde 2 gün susuz bırakıldığına dikkat çeken PİRHA emekçilerinden Çilem Küçükkeleş, “Susuz bırakarak bize mesaj vermeye çalışanlar bilsin ki; susmayacağız, vazgeçmeyeceğiz, kök salacağız” dedi.

Pir Haber Ajansı (PİRHA) Mersin muhabiri olan gazeteci Diren Keser’in yıllar önce sosyal medya üzerinden yaptığı haber paylaşımları gerekçe gösterilerek cezası onanıp tutuklanmasına yönelik tepkiler sürüyor. Özgür basının sürekli iktidar yargısının sopasıyla kriminalize edilmesini DİSK Basın-İş binasında düzenledikleri basın toplantısıyla protesto eden ve Keser’in derhal serbest bırakılmasını isteyen basın emekçilerinden, PİRHA ve Can TV Yayın Kurulu’ndan Çilem Küçükkeleş ANF’ye konuştu.

‘BARIŞ SÜRECİYLE KAVGA EDİYORLAR’

Küçükkeleş, uzun yıllardır PİRHA Çukurova temsilcisi ve Can TV programcısı olan gazeteci Diren Keser’in barış sürecinde sosyal medya üzerinden paylaştığı haberler gerekçe gösterilerek tutsak edildiğini belirtti.

Keser’in 2017’de de aynı dosya gerekçe gösterilerek 4 ay hapis yattığına işaret eden Küçükkeleş şöyle konuştu: “Barış süreci demokrasiye ve sürece katkı sunmak için gazetecilerin en rahat biçimde haber ve fikirlerini paylaştığı bir dönemdi. 15 Temmuz 2016 darbesi sonra AKP süreçten geri dönerek MHP ile birlikte yaptığı ittifakla barış süreciyle kavga etmeye başladı. İktidar, bu süreci herkesin unutacağı, kimsenin bir daha talep etmeyeceği bir sürece çevirmek için cadı avına çıktı ve demokrasi güçlerine yöneldi. 2017 yılında Mersin’de benim de, Diren’in de aralarında bulunduğu demokrasi güçlerine yönelik hiçbir gerekçe gösterilmeden operasyon yapıldı ve hakkımızda sosyal medya paylaşımlarının yer aldığı dosyalar hazırlandı. Diren Keser hakkında da 2013-2014’te yaptığı haber içerikli paylaşımlar gerekçe gösterilerek ‘örgüt propagandası’ iddiasıyla en üst sınırdan ceza istendi ve o dönem 4 ay tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılandı.”

‘İKİ GÜN SUSUZ BIRAKILDI’

Keser’in Salı sabahı hiçbir tebligat yapılmadan çocukları önünde ters kelepçelenerek gözaltına alındığını anlatan Küçükkeleş, TEM Şubesi’nden sevk edildiği Tarsus Kampüs Hapishanesi’nde ise iki gün susuz bırakıldığına dikkat çekti. Hapishanede karantinada tutulan ve avukatıyla görüşmesi engellenen Diren Keser’e sayım gerekçe gösterilerek iki gün su verilmediğini vurgulayan Küçükkeleş, bunun bir tesadüf olmadığını kaydetti.

Diren Keser’in Alevi olduğunu bütün Mersin’in bildiğini ifade eden Küçükkeleş, “Diren yıllardır Alevi basınında muhabirlik yapıyor. KHK’lerle kapatılan TV 10’a, Can TV’ye içerik üreten bir arkadaşımız. Su Aleviler için bir sınavdır ve susuz bırakmayı her Alevi küçüğünden büyüğüne Kerbela’ya benzetir. Bu bizim hafızamızdır ve Kerbela için bizim canlarımız her yıl oruç tutar, tutulan oruçta da 12 gün suç içmeyiz, soğan kesmeyiz, yumurta bile kırmayız. O konuda insani duyarlılığımızın da, tuttuğumuz orucun da bir farklılığı vardır. Diren’in tutuklanması gibi iki gün susuz bırakılmasını da bir mesaj olarak algılıyoruz” dedi.

‘BÜTÜN ALEVİLERE GÖZDAĞI VERMEYE ÇALIŞIYORLAR’

Diren Keser üzerinden bütün Alevilere gözdağı verilmeye çalışıldığına işaret eden Küçükkeleş, bu zulmün Alevilerin sesine yönelik tahammülsüzlüğün bir dışa vurumu olduğunu belirtti. Alevi basının bin bir emekle kurulduğunu hatırlatan Küçkükkeleş, şunları kaydetti: “Ölmediğimiz sürece başka hiçbir basına konu olmayan toplumlarız biz. Yakıldıysak ve öldüysek eğer diğer basının konusu oluyoruz. Nasıl nefret suçu barındıran manşetlerle haber olduğumuzu herkes biliyor. Diren de bu konuda en deneyimli arkadaşlarımızdan biriydi. Diren’i hapishaneye alarak bizi zayıflatmak, bir bütün olarak Alevilerin sesini kesmek istiyorlar. Eskiden hepimiz kendimizi birkaç Alevi sanıyorduk ama Alevi basını sayesinde bunun böyle olmadığını gördük. Bu, toplumun özgüvenini, duygusunu çok güçlendiren bir şeydi. Biz bu dünyada hiçbir basının mikrofon tutmadıklarına mikrofon tuttuk.

‘BİZ HAKİKATİ ARAYAN BİR TOPLUMUZ’

Bizim sesimizi kısarak, en deneyimli muhabirimizi hapsederek özgüvenimizi de yok etmek, bizi görünmez kılmak istiyorlar. Çünkü biz 100 yıldır yok hükmünde yaşadık bu ülkede. Ne anayasada adımız geçti, ne ana akımda adımız geçti, sanki yokuz ama bir kenarda sessizce, evinde bir şey yaşayan bir topluluk gibi olmamız beklendi. Ama o topluluk evinde değil, tam tersi toplumsal olarak yaşamı birlikte eyleme duygusuna geçti ve bizim de tam bunun haberciliğini yaptığımız için hedefe dönüştüğümüzü düşünüyorum. Yani bizi susuz bırakmakla sinmeyiz, kök salarız. Bugüne kadar bütün yok saymaya, inkar ve asimile edilmeye karşı nasıl ki ayakta kaldıysak, yine ayakta kalacağız. Bizler her dönem hakikatten yana durduğumuz gibi varlığımızla bile hakikati arayan bir toplumuz. Vazgeçmeyen bir topluluk olduğumuzu biliyorlar, her zaman demokrasiden, mazlumdan, iyiden yana tavır aldığımızı ve iktidarlarla ilişki kurmadığımızı da biliyorlar ve yok olmamızı istiyorlar. Biz bu dünyanın döndüğünü bilim keşfetmeden keşfetmiş toplumlarız ve dünya döner mutlaka bir yol bulur, mutlaka bir taşın arasından da olsa sızar, hayatı yaşatmaya devam ederiz. Aleviler susmayacaklar, Aleviliklerinden vazgeçmeyecekler, Alevi basını da Alevi toplumunun haberini yapmaya devam edecek.”