KCK’nin 2010’da kendi adalet kurumlarını oluşturma kararı ardından, HPG gerillalarının esir alma, gözaltı ve tutuklama eylemleri 2011’den itibaren yoðunlaşmaya başladı. Bu yaz aylarından itibaren ise gerilla operasyonları daha geniş bir çevreyi hedef alarak yeni bir boyut kazandı. Kürdistan’da AKP rejiminin işlediði suçlara karşı KCK hukukunun devreye girdiði belirtiliyor.
Gerillanın esir alma, gözaltı ve tutuklama eylemleri özellikle 2011 yılından itibaren yoðunlaşmaya başladı. Asker, polis ve korucuların esir alınmasının yanı sıra, sivillerin de gözaltına alınması bu operasyonlara yeni bir boyut kazandırdı.
Karakol inşaatı, Kürdistan doðası ve tarihini yok eden baraj inşaatlarında çalışanlar, asimilasyona hizmet eden faaliyetlerde bulunanlar, aðır suçlara yol açan rejimle işbirliði yapanlar ile baskıcı-zorba iktidara hizmet edenlerin de aralarında olduðu geniş bir çevre gerillanın gözaltı ve tutuklama operasyonlarına konu oluyor. Diðer bir ifadeyle, Kürdistan’da rejimin işlediði suçlar karşısında, gerillanın kendi hukukunu devreye koyduðu görülüyor.
AKP’NÝN DÝKTATORYAL BÝLANÇOSU
AKP rejimi 2002’de iktidar gelişinden sonra, 60 bine yakın olan tutuklu sayısını 140 binlere çıkararak Türkiye’yi özellikle “terörle mücadele” adı altında tutuklananlar açısından dünyanın en büyük cezaevine çevirdi. Bununla da kalmayarak, AKP/Gülen yönetimini eleştiren, “biatçı” ve “yandaş” çemberin dışında kalan herkesi hedef alarak, gözaltı ve tutuklama furyasını günlük yaşamın bir parçası haline getirdi.
Türkiye bugün tartışmasız bir şekilde 600’ü aşkın tutuklu ile öðrenciler, 500’ü aşkın tutuklu ile BDP’li kadın aktivistler, 100’e yakın tutuklu ile gazeteciler, 40 dolayında tutuklama ile sendikacılar, bir o kadar tutuklama ile avukatlar, tutuklanan 32’si belediye başkanı ve 8’i vekil olmak üzere seçilmişler ve yüzlercesi tutuklu çocuklar açısından da dünyanın en büyük cezaevi durumunda. Yine çok sayıda aydın ve insan hakları savunucu da cezaevlerinde bulunuyor. Tutuklama gerekçeleri arasında ise “kanıt” dışında her şey var. Hukuksal gerekçesi olmayan siyasi operasyonlarda tutuklananlar akıl almaz aðır cezalarla karşılaşıyorlar. ÝHD’ye göre 2011 yılına 12 bin 600’e yakın kişi gözaltına alındı, bunlardan 3 bine yakını tutuklandı. 2012’nin ilk dört ayında ise sadece Kürdistan’da 10 bine yakın hak ihlali yaşanırken, 2 bini aşkın kişi de gözaltına alındı.
HPG: ESÝR ALMA VE TUTUKLAMA POLÝTÝKAMIZ SÜRECEK
Bu tablo karşısında gerillanın daha aktif bir şekilde devreye koyduðu yeni politikanın ise süreceði anlaşılıyor. HPG Anakarargah Komutanı Nureddin Sofi, 24 Mayıs günü ANF’de yayınlanan mülakatında bu eylemlere dikkat çekerek şunları söyledi: “Bilinmeli ki esir alma ve tutuklama politikalarımız devam edecektir. AKP’nin Kürdistan’da yürüttüðü kirli savaş politikalarına alet olan ve içinde yer alan herkes tutuklanma maksadıyla hedeflenecektir. Bu askeri hedef oldukları anlamına gelmez. Çünkü artık Kürdistan’da sömürgeci hukuk işlemeyecektir. Demokratik Özerk Kürdistan hukuku işleyecek. Yurtsever ve demokrat insanlar 12 Eylül’ün faşist yasalarına göre suçlu olarak görülüyor. Ama bilinmeli ki esas suçlu olanlar AKP’ye hizmet eden ve halkımıza karşı suç işleyenlerdir.”
KCK MAHKEMELERÝ
KCK Yüksek Adalet Divanı Ekim 2010’da “sömürgeci ve inkarcı yargı kurumları ve mahkemeler yerine, kendi demokratik adalet kurumlarını oluşturma” kararı almıştı. Adalet Divanı, son 30 yılda yaşanan savaş suçlarının belgelenerek, uluslararası hukuka taşınması, Devlet ve AKP ile işbirliði yapanlar hakkında ise soruşturma kararı almıştı. Adalet Divanı, “başta hareketimize karşı AKP’nin imha ve tasfiye amaçlı plan ve uygulamalarına katılan, kan, şiddet ve gözyaşı üzerinde rant saðlayarak, kültürel soykırım ve asimilasyon politikasında aktif ve bilinçli rol oynayan, halkımızın deðerlerini peşkeş çekerek üslendikleri bu uðursuz rolleriyle de barışın ve demokratik çözümün önünde engel oluşturan işbirlikçi hain unsur ve kesimlere karşı inceleme başlatarak soruşturma yürütmenin” kararına varıldıðını belirtiyordu. Açıklamada, “Halkımızın şikâyet ve başvurularını inceleme kararını alan toplantımız, suçluları açıða çıkarıp yargılamanın ertelenemez acil bir görev olduðunun tespitine varmış, bu temelde kapsamlı bir çalışma başlatmıştır” ifadeleri yer alıyordu.
ESÝR ALMA, GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR
28 Mayıs’ta Aðrı Daðı eteklerinde bulunan Korhan Yaylası'nda yol yapım çalışması yaparken bölgeden dönen 3 otomobili durduran HPG gerillaları, otomobilleri ateşe verdikten sonra mühendis Mehmet Tan, avukat Serkan Gültekin, müteahhit Fikri Güner, marangoz Zafer Alagöz ve 6 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltıların gerekçesi öðrenilemedi.
23 Mayıs günü Diyarbakır’ın Lice ilçesi Bayırlı Köyü saðlık Mahallesinde HPG gerillaları biri kadın 10 kişiyi gözaltına aldı. Geçen yıl 3 gerillanın yaşamını yitirdiði olay sonrasında yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alındıðı belirtilen köylüler, 26 Mayıs akşamı serbest bırakıldılar.
17 Mayıs günü gerillalar saat 16:30 sıralarında Bitlis merkeze baðlı Çeltikli köyü yakınlarındaki Hemkok mevkiinde bir yol kesme eylemi gerçekleştirdi. 15 kadar aracı durduran gerillalar köy muhtarı ve korucu Arafat Melek ile Ýlyas Demir, Davut Melek, Fesih Bodur, Sıddık Bodur ve Burhan Çapar adlı korucuları tutukladı. Eylem sırasında gerillalar koruculara ait bir aracı da ateşe verdi. HPG’nin konuyla ilgili yaptıðı bir açıklamaya göre bu korucuların Çeltikli köyü yakınlarındaki Sehi ormanlarında 23 Mart günü yaşanan çatışmada 15 kadın gerillanın yaşamını yitirmesiyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandılar.
12 Mayıs günü gerilla güçleri Diyarbakır’ın Kulp ilçesi ile Muş arasında bulunan Şenyayla mevkiinde yol kontrolü eylemi yaparak, “AKP Kulp ilçe Başkanı ve Korucu başı olan Veysel Çelik’i yargılamak üzere” tutukladı. Çelik’in yargılanacaðını duyuran HPG, “Bu çaðrı doðrultusunda düşmanla aktif bir şekilde işbirliði yapan ve Kürt Halkına uygulanan soykırım ve imha politikalarına aktif bir şekilde destek veren Veysel Çelik isimli şahıs tarafımızca yargılanacaktır. Ayrıca AKP'nin yöneticiliðini yapan kişiler bu Kürt düşmanlıðından vazgeçmeli ve halka özeleştirilerini vermelidirler. Aksi takdirde onlarında akibeti bu şahıs gibi HPG gerillaları tarafından yargılanmak olacaktır” dedi.
2011’den bu yana da gerillanın elinde olan esirler var. Astsubay Abdullah Söpçeler ve uzman çavuş Zihni Koç, 9 Temmuz 2011’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, kaymakam adayı Kenan Erenoðlu aynı yıl 12 Aðustos’ta Muş-Kulp karayolu üzerinde yapılan kimlik kontrolü sırasında, uzman çavuş Kemal Ekinci 1 Ekim’de Şırnak merkezde, polis memuru Nadir Özgen ise 10 Eylül’de Van’ın Çatak ilçesinde esir alınmıştı.
HÜKÜMET SESSÝZ, ESÝRLERÝN AKÝBETÝ NE OLACAK?
Buna karşın AKP hükümeti esirler konusundaki sessizliðini sürdürüyor. Hükümet esir asker ve polislere ilişkin henüz kamuoyuna resmi bir açıklamada bulunmadı. Peki bu esirlerin akibeti ne olacak? Nureddin Sofi şunları söylüyor: “Elimizdeki esirlere ilişkin uluslararası kurallar neyse onu esas alacaðız. Bazı şartlar temelinde biz elimizdeki esirleri bırakacaðız. Kimi barış yanlısı ve insan hakları savunucusu çevrelerin girişimleri var. Ama bilinmeli ki çözüm tek taraflı olmaz. Tek taraflı fedakarlık yapılmaz ve sonuç da almaz. Bu anlamda bu esirlerin ailelerinin üzüntülerine anlam veriyoruz. Ama esirlerin aileleri de bilmeli ki, bu durumun bu kadar uzamasının temel sorumlusu Türk devleti ve AKP hükümetidir. Bu işin sorumlusunun ve muhatabının Türk ordusu ve hükümetinin olduðunu bilmeleri lazım. Kendi çocuklarına sahip çıkamayan bir ordu ve devlet söz konusudur.”
ANF NEWS AGENCY