Kürdistan dağlarında 28 yıllık gerilla

Kürdistan dağlarında 28 yıllık gerilla

Şerif Goyi; 1985 yılından beri Kürdistan dağlarında gerillacılık yapıyor. Ömrünün yarısından fazlasını Botan ve Zagros alanlarında, savaşın en amansız yerlerinde geçiren Şerif Goyi gerilla ile büyüyen Kürt özgürlük hareketinin her anına şahitlik etmiş.    

Medya Savunma Alanlarında karşılaştığımız gerilla komutanı Şerif Goyi 1965 yılında Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Qal (Ulus) köyünde dünyaya gelir. 4 erkek, 4 kız çocuğun en küçüğüdür. Çiftçilikle geçimini sağlayan Goyi’nin ailesi soyadını verdiği Goyi aşiretindendir.

Qal köyünde okul olmadığı için okul okumaz, gerilla saflarına katılana kadar köy imamının öğrettiği Kuran’ı okumayı bilir sadece.

YAKILAN İLK KÖYLERDEN

Goyi’nin dünyaya geldiği köy 150 hanelik bir köydür.  Kadim bir geleneğe sahip olan köy, geçimini hem hayvancılık hem de tarımla sağlamaktadır. Seksenlere kadar köye doğru dürüst bir yol bile gelmez. Yani dünya ile bağlantıları sınırlı ve kendi halinde yaşayan bir köydür. Sistemle tanışmayan ve uzak kalan köy doğal Kürtlüğünü ve yurtseverliğini de korumuştur. Yurtsever olduğu için de PKK gerillalarının alana gelmesiyle birlikte de gerillaya kapılarını açan ilk yerlerden olur. Yurtsever duruşundan dolayı da 1985 yazında Türk devleti tarafından yakılan ilk köylerden birisi olur.

AŞİRETLERİN DEĞİL KÜRTLERİN ÇIKARLARI

Bölge yoğun aşiret özelliklerinin ve geleneklerinin yaşandığı bir bölgedir. Goyi, Mamxorê, Jirkî, Gevda gibi birçok aşiret vardır. Aşiretsiz tek bir aile yoktur. Goyi yöredeki aşiret yapısını: “Alanda hakim olan aşiret iktidarıydı. Öyle bir yapıydı ki devlete karşı da bir toplumsallığa sahipti. Mesela kimse devletin askerliğini yapmazdı. Bazıları devlete karşı savaşıyordu ama hepsi de bireysel ve örgütsüz tavırlardı. Bireysel kaygılar ve çıkarların öne çıktığı duruşlardı. O yüzdendir ki her aşiret kendi iktidarı ve çıkarı için savaşıyordu. Ama PKK ortaya çıkınca artık o dağınıklık ve örgütsüzlük yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Artık aşiretlerin değil genel Kürtlerin çıkarları öne çıktı” diyor.

APOCULAR 15 AĞUSTOS’LA TANINDILAR

Gerillanın Botan alanındaki hareketliliğiyle birlikte 1982-1983 yıllarında Goyi’nin köyünde de herkes ‘Apocular’dan bahsetmeye başlar. Sadece geceleri gezdikleri için tam olarak Apocular’ı tanıyamazlar. Goyi’ye göre “hayalet gibi dolaşan Apocuların bu hareket tarzları bile insanlarda büyük bir meraka neden olur.” Artık herkes gizli sohbetlerinde Apocular’dan bahseder.

1984’ün 15 Ağustos’unda gerçekleşen ve Kürt özgürlük tarihine “ilk kurşun” olarak geçen Şemdinli-Eruh eylemi ile herkes Apocular’ı daha iyi tanımaya başlar. Goyinin anlatımıyla yöre halkına göre; “artık tüm mesele anlaşılmıştır. Bir parti çıkmış ve Kürdistan’ı kurtaracaktır.”

Gerillanın meşhur komutanı Mahsum Korkmaz (Agît)’in öncülüğünde gerçekleşen 15 Ağustos eylemi ile birlikte hem Goyi’nin hem de bölgenin hikayesi yeniden başlar…

Türk devletinde şok etkisi yaratan ve geleceğine yön veren 15 Ağustos eylemi gerçekleştiğinde Goyi o zamanlar köyündedir. O güne kadar asker görmeyen Goyi, başlayan devlet operasyonları ile askerleri de görmeye başlar. Doğru dürüst bir yolun bile gelmediği köye Türk askerleri helikopterlerle indirmeler yaparlar. Qal köylülerinin Türk askerlerini görünce şok geçirdiklerini söyleyen Goyi, “O zaman köyde kaçabilen herkes kaçtı. Meselenin ne olduğunu anlamak için köylülerden Türkçeyi askerden öğrenmiş olan birisi askerlerin yanına gidip durumu anlamaya çalıştı. Askerler bir eylem olduğunu ve eylemcileri aramak için operasyon başlattıklarını söylediler. O şekilde arkadaşların bir eylem hem de kapsamlı bir eylem yaptıklarını öğrendik. Tabii bütün alan 15 Ağustos eylemini duydu. Kürdistan İşçi Partisi çıkmış ve devlete karşı savaşıyor, lideri de Apo’dur diyorlardı.”

APOCULARLA İLK TANIŞMA

Şemdinli-Eruh ile başlayan gerilla eylemleri gün geçtikçe yoğunlaşmaya başlar. Artık alanda başta komutan Agît olmak üzere Apocular birer kurtarıcı olarak görülür. O güne kadar yaşanmış olan Kürt isyanlarından ve direnişlerinden çok çok farklı olan Apocuların direnişi tüm yöre halkının ilgisini çeker. Yıllardır devlet korkusu yaşamış olan Botan halkı için intikam zamanı Apocular ile gelmiştir.  Tüm gençler gibi Goyi de Apocuları aramaya başlar. İlk olarak da 1984-85 kışında Apocular ile tanışır.  İlk tanıştığı gerilla Botanlı Firaz’dır.

1985 baharında gerilla Firaz’ı ikinci defa gören Şerif O’na gerillaya katılmak istediğini söyler. Buluşmak için randevulaşırlar. Fakat daha randevu tarihine ulaşamadan gerilla Firaz, Siirt civarında bir komplo sonucu yaşamını yitirir. Yöredeki etkili çalışmalarından dolayı Firaz’ın yaşamını yitirmesi kulaktan kulağa hemen yayılır. İlk tanıdığı gerilla için Goyi, “Ağalar ondan çok korkuyordu. Ağaların zulmüne ve devletin baskılarına karşı mücadele ettiği için yöre halkı Firaz arkadaşı çok seviyordu ve ona bağlanmışlardı. Bölge o zamanlar Firaz arkadaşın şahsında partiyi tanıdı” diyor.

VE ‘KOMUTAN AGİT’LE TANIŞMA

Gerilla Firaz’ın yaşamını yitirmesinin ardından Goyi başka gerillaları aramaya başlar. Derken 1985 sonbaharında bir arkadaşı ile birlikte çobanlık yaparken,  gecenin ilerleyen saatlerinde tam uykuya daldıkları sırada silahlı birinin kendilerini uyandırdığını fark ederler. Kendilerini kaldıran kişi Resul adında, o yöreden bir gerilladır. Resul ikisini de alır, başka silahlı kişilerin olduğu yere doğru götürür. Korku ve merak içinde kalan iki genç de çaresizce gecenin karanlığında sessizce Resul’u takip ederler. İki genç için unutulmayacak bir gecede ilk defa gerilla komutanı Agît’i görürler. Herkesin görmek için can attığı komutan Agît, üzerindeki askeri mont, omzundaki silahı ve elindeki bastonu ile Goyi ve arkadaşının karşısındadır. Komutan Agît her iki gence kısa bir konuşma yapar.

O geceden sonra Goyi bir kez daha gerilla saflarına katılmaya karar verir. Zaten o yaz köyleri Türk devleti tarafından yakıldığı için gerillaya katılma istemi daha da artmıştır.

Gerilla yürüyüşü başlar

Goyi, Ferit ve Ferhan adındaki iki arkadaşı ile birlikte 1985 sonbaharında gerilla saflarına katılır. Bir taraftan heyecan bir taraftan ne ile karşılaşacaklarını bilememenin yarattığı ruh hali, diğer yandan doğdukları ve büyüdükleri ortamdan kopmanın getirmiş olduğu karmaşık duygular içinde ilk yürüyüşlerine başlarlar. Gece boyu hiç durmadan devam eden yürüyüş her üç genç için de kolay olmayacaktır. “Sürekli yürüyorduk ve dinlenebileceğimiz bir yer bile yoktu. Ne kadar, kaç saat yürüdüğümüzü hatırlamıyorum” diyor Goyi o ilk yürüyüş için.

Günler süren yürüyüş ile Hakkari’ye geçerler. Geçtikleri yerlerdeki halkı ve gelenekleri tanıdıkça Goyi’nin merakı artar, o ilk andaki korku ve kaygılar azalır. Yeni bir yaşamı keşfetmektedir. İlk yürüyüşün son durağı ‘sınırın’ öbür yakasındaki Haftanin olur.

Haftanin’e vardıklarında komutan Agît’i görünce yabancılık duygusunu üzerlerinden atarlar.

Sonraki durak, eğitim için gidecekleri Türkiye-İran-Irak üçgeninde bulunan Xinêre alanındaki Lolan’dır. Goyi ve arkadaşları için ikinci ve daha uzun olan, günlerin günleri kovaladığı yürüyüş başlar: “Artık kışa doğru giriyorduk. Yüksek yerler beyaza bürünmüştü. Hem soğuk hem de yorgunluk bizi zorluyordu ama yine de heyecanımız ve irademiz bizi yürütüyordu. Kısa verilen molaların haricinde durmuyorduk ve bir an önce yerimize ulaşmaya çalışıyorduk. Günler süren yolculuğumuzun sonunda Lolan’a ulaştık.”

İRAN-IRAK SAVAŞI ORTASINDA EĞİTİM

Tarih 1985’i 1986’ya bağlayan kıştır. O yıllar İran-Irak savaşının da kızıştığı yıllardır. PKK’li gerillalar da Lolan alanında kendilerine eğitim kampı kurmuşlardır. İran-Irak sınırı olması nedeniyle de Lolan yoğun çatışmaların olduğu yerdir. Savaşın ortasında yine de Mustafa Yöndem (Erdal) ve Ahmet Kesip (Cemşit) gibi gerilla komutanlarının eğitmen olduğu eğitimlerini sürdürürler.

GERİLLANIN ORTAK DİLİ

Gerillaların eğitim kampı sayı olarak sürekli değişmektedir. Sabit kalanlar eğitimde olanlardır. Eğitimdekiler hem Botan hem de Serhat alanında gelenlerdir. İki bölgede ve birçok şehirden gelen gençler ilk başlarda dil olarak birbirlerini fazla anlamazlar. Çünkü her yörenin şivesi farklıdır. Eğitim görmek için bir aylık bir tartışma süreci geçirirler. Sonunda ortak bir dilde anlaşırlar. Gerilla komutanı Goyi’ye göre şu an konuşulan gerillanın dilinin temelleri o zamanlar atılır.  

Diğer yandan çatışmaların ortasında yürütülen eğitim çalışmaları erzak sıkıntılarına rağmen devam eder. Özellikle ilk zamanlar erzak olmadığını söyleyen Goyi “Hiç erzakımız yoktu. Bir aydan fazla otlarla ve var olan bir bahçe ile idare ediyorduk. Sonunda Cemil Bayık (Cuma) arkadaş İran askerlerinin içindeki Kürt askerleri aracılığıyla bize erzak ayarladı” diyor.

Bir süreden sonra Saddam yani Irak tarafı gerçekleştirdiği bir hamle ile Xinêre-Lolan alanını kontrolüne alır. Irak askerlerinin gelişi ile birlikte gerillalar da Xakurkê alanına geçerler.

Irak askerlerinin alanı ele geçirmesi sonrası kaçan İran askerleri arkalarında çok sayıda cephane de bırakırlar. Havan mermisinden, kaleşnikof mermilerine kadar her türlü cephanenin yerde kaldığını ve onları topladıklarını söyleyen Goyi: “Elimizde araba veya yük hayvanı olmadığı için bütün cephaneyi sırtımızla taşıyorduk. Her gece geziyor ve elimize ne geçerse topluyorduk. Zaten o zamanlar da cephane ve silah bulmakta çok zor bir şeydi. Bu bizim için büyük bir nimet olmuştu.”  

İLK PRATİK SAHA, İLK ÇATIŞMA

Xakurkê’ye geldikten sonra eğitim gören gerillaların görev alanlarına dağılımı gerçekleşir. Goyi’in ilk görev alanı da Çelê olur. On kişilik gerilla grubunda sadece gerilla Halil tecrübelidir. Diğer dokuz gerillanın pratik deneyimi yoktur. Oramar’a geldiklerinde Halil arkadaşlarına çabuk hareket etmelerini gördükleri çobanların kendilerini ihbar edebileceğini söyler. Halil, tahmininde haklı çıkar. Bilgi alan Türk askeri hemen operasyon başlatır. Gerilla komutanı Goyi kendisinin de ilk çatışması olarak yaşadığı o anları şöyle anlatıyor: “O gece orada kaldık ve sabahın erken saatlerinde helikopterler gezmeye başlayınca operasyon çıktığını anladık. Akşama doğru yaylacıların yanına gittik. Halil arkadaş hepsini de tanıyordu. Onlar bize operasyon çıktığını ve tüm yolların kapatıldığını söylediler. Operasyon alanında çıkmak için suyu kesmemiz gerekiyordu. Bir köprü ve bir su borusu vardı. İkisinden birinden geçerek operasyon alanından çıkacaktık.

Bir köy vardı ve Halil arkadaş oraya gitmek istedi ama köylüler köye girmesine izin vermediler. Çünkü o köy artık koruculaşmıştı. O gün gece boyunca mecburen yürüdük. Sabah su borularına yetişemedik. Pusuya girdik ve ilk mermi ile Halil arkadaş şehit düştü. Bir arkadaşımız bizden koptu. Kalan sekiz kişi de operasyonun ortasında kaldık. Öğleye doğru yakınımızda olan askerleri vurduk ve askerler geri çekildiler. Kalan arkadaşlar araziyi tanımadığı için nereye gideceğimizi bilmiyorduk.”

21 GÜN YAPRAK YİYEREK AYAKTA KALDILAR

Araziyi tanımayan 8 gerilla günlerce erzaksız bir şekilde sürekli hareket halinde olurlar. Ayakta kalabilmek için ağaçların yapraklarını yediklerini söyleyen Goyi, “Daha öncesinde Ahmet Kesip (Cemşit) arkadaş eğitimde hayvanların yediği her otun yenilebileceğini söylemişti. Biz de o şekilde ağaç yapraklarını yiyorduk. Tabii normal yemeğin yerini tutmuyordu. 21. günde Cilo taraflarında bir eve yetiştik. Ev yurtsever bir evdi. Ev sahibi bize ekmek verdi ve yol gösterdi. Adamın bize gösterdiği yol, Halil arkadaşın bize bahsettiği su borularına gidiyordu. Çukurca’nın Bircela köyüne geldik. Bu köy hem güney hem de kuzey Kürdistan’la ilişki halindeydi. Yurtsever bir köydü. Köylüler sayesinde arkadaşlara ulaştık” diyor.

1986 yılında Goyi ve arkadaşları komutan Agît’in Gabar’da yaşamını yitirdiğini duyarlar. Tabii o zamanın iletişim yetersizliklerinden dolayı haber onlara çok geç ulaşmıştır. Her biri için büyük bir acı ve kayıp olan komutan Agît’in kaybının yarattığı duyguları Goyi “Bizi partiye katan Agît arkadaştı, her zaman ona yakın olmak istiyorduk ve bu durum bizde bir boşluk yaratmıştı. Bu bir intikam meselesi olmuştu. Ne olursa olsun kendimizi güçlendirecek ve Agît arkadaşın intikamını alacaktık” diye anlatıyor.

ÖCALAN’LA KARŞILAŞMA

1991 yılına kadar Zagros ve Botan alanında kalan Goyi ilk defa Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın bulunduğu Suriye’ye gider. O zamana kadar Kürt halk önderini sadece fotoğraflarda gördüğünü söyleyen Goyi ilk karşılaşma anını şöyle anlatıyor: “Bir grup arkadaştık ve Önderliğin evine gittik. Önderliği görmenin heyecanını yaşıyorduk. Bir arkadaş geldi ve bize Önderliğin gelmeyeceğini söyledi. Ama sonra aniden çıkıp geldi. Tabii o kadar heyecanlıydık ki karşımızdakinin Önderlik olduğuna inanamıyorduk. Yaklaşık bir saat bizimle konuştu. Sonra Mahsum Korkmaz Akademisine gideceğimizi ve savaş alanındaki tecrübelerimizi eğitime aktarmamız gerektiğini söyledi.”

Bekaa Vadisindeki Mahsum Korkmaz Akademisinde ideolojik-askeri eğitim gören Goyi o yıl başlayan halk serhildanları nedeniyle eğitimin üçüncü ayında savaş tecrübesinden dolayı tekrardan Botan alanına döner. 1991-92-93 yılları ile birlikte hem gerilla eylemleri yoğunlaşır hem de başta Cizre, Şırnak ve Nusaybin olmak üzere Kürdistan’ın bir çok yerinde halk serhildanları gerçekleşir. Gerilla Komutanı Goyi o yıllar için, “ Tansu Çiller, Doğan Güreş dönemleriydi. Çok renkli, zorlu yıllardı. Zorlu ama direnişin çok yönlü arttığı süreçlerdi. Parti tarafından da yoğun çözümlemeler yapılmıştı. Zorluklara karşı düşmanı yenme, özgür bir ülke yaratma umudu irademizi daha da güçlendiriyordu. Halkın ayağa kalkması bizi daha moralli tutuyordu. Gücümüze güç katmıştı” diyor.

ORDULAŞAN BİR HALK

Kürdistan’da bir taraftan halk serhildanları yaşanırken diğer taraftan yoğun katılımlar ile binlerce gerillaya ulaşan o dönemki adıyla ARGK, Kürdistan’daki “işgalci” konumda olan Türk karakollarına yönelik eylemlerini de artırır. Şırnak Uludere’ye bağlı Nirveh (Taşdelen) ardından da Besta’da bulunana Xıbeke Ayvan karakolları başta olmak üzere birçok karakolun gerilla tarafından ortadan kaldırılması yaşanır.

Kürdistan’daki yoğun geçen savaş yıllarının ardında Goyi 1996 yılında ikinci defa Kürt Halk Önderinin yanına Şam’a gider. Bu kez bir yıl Kürt Halk Önderinin yanında eğitimde kalır. Savaştan politikaya kadar birçok sorunun da cevabını Kürt Halk Önderinin yanında bulur.

‘BİZİM İÇİN EN ZOR GÜNDÜ’

“Parti tarihindeki en ağır süreç Önderliğin esir düşmesi” olarak ifade eden gerilla komutanı Goyi, “Tüm Kürtler ve PKK’liler için ağır bir durumdu ama bizim gibi Önderliğe yakın, Önderliği tanımış, Önderlik sayesinde ayakta kalmayı başarmış olanlar için Önderliğin yakalanması bizim için daha fazla ağır oldu. Bizim için en zor gün o gündür. Savaşın en çetin anlarında yaşadığımız zorluklar uluslar arası komplo karşısında hiçbir şeydir” diyor.

28 YILA DAİR: ‘BAŞARDIĞIMIZA İNANIYORUM’

Geçen 28 yılın ardında kendisini ayakta tutan nedenleri de gerilla komutanı Goyi, “Bizi ayakta tutan şeyler; Önderliğin gücü, şehitlere olan bağlılığımız ve şansımız oldu. Ben birey olarak şu an Kürdistan’daki kazanımları görebileceğimi tahmin edemiyordum. Fiziki olarak da kalmayabilirdik. Ama arkamızda özgürleşmeyi hak eden bir toplum vardı. Bizim yaptıklarımız ve gücümüz hepsi de Önderliğin ve Şehitlerin sayesinde oldu. Sadece benim şahsi gücüm olsaydı çoktan ortadan kalkmıştım. Eğer zaferi görürsek ne mutlu bize, eğer göremesek de çok şey başardığımıza inanıyoruz ve her zaman rahat olacağız” şeklinde özetliyor.

‘BUGÜNLER HAYAL GİBİYDİ’

PKK’ye katıldığı günden beri savaş alanlarında kalan Goyi ailesiyle sadece bir defa görüşmüş. Tabii bunun yanında geçen bu zaman sürecinde de Kürt toplumunda yaşanan değişime şahit olan Goyi, “Kürt toplumunda bilinç olarak, kendine güvenme noktasında, harekete inanmada çok fazla gelişme yaşandı. İlk yıllarda halkta böyle bir durum yoktu. Bugün yaşadıklarımız bir hayal gibi geliyordu.  Halkta öyle bir yaklaşım da yoktu. Bugün gelinen aşamada Kürdistanlıların kafasındaki sınırlar kırıldı. Kürt toplumu sınırsız ve tek ruh haline geldi. Geçen yıllarda kendini, Kürtlüğünü inkar edenler bile bugün Kürt olduğunu kabul ediyorlar” diyerek 28 yılı sığdırmaya çalıştığımız sohbeti tamamlıyor.