‘Kürt Dil Bayramı’nı şehitlere borçluyuz’

‘Kürt Dil Bayramı’nı şehitlere borçluyuz’

’Stockholm Kürt Enstitüsü düzenlediği bir etkinlikte  “Kürt Dil Bayramı”nı kutladı ve “Mayıs Şehitleri’ni andı.

18 Mayıs “Şehitler Günü” yapılan seminerin açış konuşmasını yapan Stockholm Kürt Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kamran Simo Mayıs Şehitlerinin Kürt Özgürlük Hareketi için büyük önem taşıdığını, şehitlerin gösterdiği yoldan ilerleyen Kürt Halkının dili, kültürü ve kimliğini kabul ettirme mücadelesinde büyük başarılar gösterdiğini söyledi.

Mayıs ayının şehitler ayı olduğuna, Kürt ve Türk devrimci hareketlerinin en yiğit evlatlarını Mayıs'ta kaybettiğine dikkat çeken Simo “Eğer bizler bugün Kürt Dil Bayramını kutluyorsak bunu şehitlere; Haki Karer'in kararlı mücadelesi, Kaypakkaya'nın işkencedeki direnişi ve Denizlerin idam sehpalarındaki tutumlarına borçluyuz” dedi.

Kürt halkının şehitlerin gösterdiği kahramanlığı hiç bir zaman unutmayacağını ve onların gösterdiği yoldan mücadelesini sürdüreceğini vurgulayan Simo Kürdistanlıları şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşuna çağırdı.

Daha sonra Yazar Dr. Huseyn Xaliqi dilin tarihsel süreç  içindeki gelişimini,  Kürt dilinin geçirdiği evreleri ve sorunlarını,  Yazar Nazif Mayi ise iki dilliliğin çocuklar üzerindeki etkilerini ele alan konuşmalar yaptı.

ANADİL KİŞİNİN KENDİ RESMİ, KİMLİĞİ VE KİŞİLİĞİDİR

Xaliqi insanın ana dilde kendi resmini gördüğünü, kendi kimliği ve kişiliğini oluşturduğunu ve kişiliğin oluşması ile yaşanan coğrafya arasında doğrudan bir ilişki olduğunu söyledi. Sosyal çevrenin dilin gelişmesi ve kişiliğin oluşmasında önemli etkileri olduğunu ancak insanların farklı coğrafyalarda yaşamalarının farklı dillerin ortaya çıkmasına neden olduğunu ifade ettikten sonra şunları söyledi:

“Farklı dillerin oluşmasıyla diller daha fazla gelişmeye başladı. İnsanın yaşadığı coğrafyada verdiği mücadele kendi dilini yaratıyor. Doğadaki tüm araç ve gereçler dille isim buluyor. Dil insanın yaşadığı coğrafyada duyguları, eylemi ve yarattığı değerlerle birlikte gelişir ve onların resmi olur. Dil insanların eylemlerinin ortaya çıkardığı bir sonuçtur.”

Dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, üzerinde konuşulduğu coğrafyanın, düşünce biçimi ve sistemin özelliklerini taşıdığını, ulusun duygularını, düşünce biçimini ve ne yapmak istediğini ortaya koyduğunu ifade eden Xaliqi “İnsanlar konuştukları dille hangi ulusa ait olduklarını ortaya koyarlar. İnsanlar tabiatla mücadele eder ve sosyal çevreyle ilişki kurar. Bunlar bir dilin oluşmasına yol açıyor. Bu süreç içinde ana dil şekillenir. Eğer bu olmazsa hem vücut hem de beyin çarpık gelişir. Anneden öğrenilen dil kişinin kendini rahat hissetmesinde ve çevreyle ve diğer insanlarla barışık ilişkiler kurmasında önemli rol oynar. İnsanların kendilerini rahat hissetmeleri için kendi ana dillerinde örgütlerini kurmaları gerekir. Düşüncelerini ve isteklerini kendi ana dillerinde daha rahat gündeme getirirler”  şeklinde konuştu.

DİLİN YAZILI OLMASI TOPLUMUN GELİŞMESİNE HİZMET EDER

Dilin bir ulusun en önemli özelliklerinden biri olduğunu vurgulayan Xaliqi dilin yazılı olmasının  ulusların ve bireylerin gelişmesinde önemli bir rol oynadığını, Farsca, Arapça ve Türkçe'nin yazı dili olarak kullanılırken, Kürtçenin  resmi bir dil olmamasının Kürt dili için sorunlar yarattığını söyledi. Dilin yazı dili olarak kullanılmasının dilin gelişmesine yol açtığını bunun tersi durumun ise insanların kişiliğine yansıdığını ifade etti.

“Bir dil eğer yazı dili haline dönüşürse ancak o zaman zenginliği ortaya çıkar. Yazılı dil, dilin bir sıra ve dizime ulaşmasını, bir sistematik kazanmasını sağlar. Sözlü bir dil yaşayabilir, görebilir ama insan beyninide ortak bir yapı oluşmasına hizmet etmez”  diyen Xaliqi bir dilin yaşamasının temel unsurlarından birinin dilin yazılı olması olduğunu ve yazılı dilin gramatiğin oluşmasına ve toplumun gelişmesine hizmet ettiğini söyledi.

 Ahmede Xani 1700 yıllarında “Ben Kürtlerin bir ulus olduğunun ve bir dilleri olduğunun bilinmesi için Kürtçe yazıyorum” dediğini hatırlatan Yazar,  İslamdan önce de Kürt dilinin var olduğunu, Kürtlerin daha önceleri dini inançlarını Kürtçe dile getirdiklerini Zerdüşt'ün kitabını Kürtçe yazdığını ve yaygınlaştırdığını söyledi.

Kürdistan’ın geniş bir coğrafyası olmasının ve daha sonra sınırlarla Kürt Halkının bölünmesinin sonucu farklı lehçelerin ortadan kalkmadığını, farklı parçalarda yaşayan Kürtler arasındaki iletişim ortadan kalktığı ve azaldığı için lehçeler arasındaki farklıların arttığını dile getirdi.

1400 YIL ÖNCE KÜRTÇE EDEBİYAT ESERELERİ YAZILDI

1700 yıl öncesinde Kürtçede şiir örneklerine rastlanmasının Kürt dilinin bundan önce de tabanı olduğunu ve çok eski bir dil olduğunu gösterdiğini söyleyen Xaliqi “1400 yıl öncesine ait Kürtçe edebiyat eserleri yazıldığına dair bilgiler var. Biz bundan önce de bu tür Kürtçe eserlerin ortaya çıktığına inanıyoruz” şeklinde konuştu. Kürt dilinin gelişkin bir dil olduğunu ve yazılı bir dile dönüştüğünde daha da gelişkin bir dil haline geleceğini söyledi.

İKİ DİL ARASINDA KALMAK ÇOCUKLARIN KİŞİLİĞİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR

Öğretmen ve Yazar Nazif Mayi toplumu geliştirmede dilin önemini ve çok dilliliği ele alan bir konuşma yaptı.

Göçmen çocuklarının İsveç ve Avrupa’da dil konusunda yaşadıkları bunalım ve güçlüklerden söz eden Mayi İki dil arasında kalmanın çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini, kişilikleri, dilleri ve yapıları üzerinde büyük etkiler bıraktığını söyledi. Bu süreçten geçen çocukların çoğunluğunun kendi kimlik ve kimliğini sorgulandığını ve kendisini sisteme yabancı hissettiğini dile getirdi.

Farklı bir dil ve kültürle karşılaşan göçmen çocuklarının yeni sistemde kendilerini yabancı gördüklerini, iki kültürün sanki birbirinin düşmanıymış gibi algıladıklarını belirterek “ben kimim” sorusuna cevap bulamayan çocukların kimlik arayışlarına girdiklerini ifade etti. 

Çoğunlukla ailelerin bu durumun farkına varamadıklarını, okuldaki öğretmenlerin de çocukların geldiği ülkelerdeki dil, kültür ve yaşanan ortamı tahlil edip çocukların sorunlarına yaklaşma yerine olanları görmezden gelmeyi yeğlediklerini dile getirdi.

Tüm bunların çocukları olumsuz etkilediğini, çocukların kendi kültürlerini geliştiremedikleri gibi yaşadıkları ülkenin kültürlerine yabancılaştıkları söyleyen Mafi bununda dilde çarpıklaşmaya yol açtığını, çocukların bu çarpık dili kullanarak kimlik oluşturmaya çalıştığını belirtti.

Mayi, egemen kültür ve sistemin uyguladığı yöntemlerin çocukları yabancılaştırdığını, yaşadığı ülkedeki dilin geliştirilememesi çocukların sisteme, kültüre ve dile yabancılaşmasına yol açtığını ifade ettikten sonra “ Böylelikle çocukları hem kendi kültürlerine hem de içinde yaşadıkları ülkenin kültürüne yabancılaşıyor” şeklinde konuştu.

Ailelerin bunun farkına vararak önlem almaları gerektiğini, çocukların geleceği için bu sorulara cevap aramaları gerektiğini söyledi.

Seminerin ardından Kürdistanlılara yemek ikram edildi. Armanç, Gürsel, Çavraş, Muzaffer ve Xizan Silan’ın şarkı ve türkü söylemelerinden sonra etkinlik son buldu.