‘Kürt göçmenler iki kat daha fazla mağdur’
‘Kürt göçmenler iki kat daha fazla mağdur’
‘Kürt göçmenler iki kat daha fazla mağdur’
Almanya’nın Stuttgart kentinde devam eden göçmenler konferansının ilk bölümünde göçün tarihi ve siyasi mültecilerin yaşadığı sorunlar ele alındı. Almanya’da yaşayan Kürtlerin hem göçmen olmalarından, hem de Kürt olmalarından dolayı diğer göçmen gruplarından iki kat daha fazla ayrımcılığa maruz kaldığına dikkat çekildi.
Almanya’nın Stuttgart kentinde Demokratik Güç Birliği Platformu’nun göçün 52. yılı nedeniyle düzenlediği göçmenler konferansı “Türkiye’den Avrupa’ya göçmenlerin gelişi, nedenleri ve etkileri” başlıklı ilk oturumla start aldı. Kürdistanlı ve Türkiyeli göçmen federal seçimlere bir hafta düzenlediği konferans, Alman Sendikalar Birliği’nin binasında sürüyor.
Konferansın ilk bölümünde ATİF Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Berdan, AGİF Eşbaşkanı Ali Mitil, Tübingen Üniveristesi’nden Prof. Dr. Elmar G.M Weitekamp ve YEK-KOM Yönetim Kurulu Üyesi Bahattin Doğan konuştu. Avukat Efrail Erbaş’ın modaratörlüğünü yaptığı oturumda özellikle Kürt siyasi mültecilerin yaşadığı zorluklar ve Almanya’nın çifte standart politikaları değerlendirildi.
İlk söz alan ATİF Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Berdan, Türkiyeli göçmenlerin 52 yıllık göç hikâyesi ve Avrupa’nın isçilere, göçmenlere ve mültecilere yönelik politikasını değerlendi. Türkiye’den gelen göçmenlerin nedenlerini anlatan Berdan, ilk kuşağın çektiği zorluklara değendi. Avrupa’da 12 milyon kişinin her hangi bir pasaport veya oturum hakkına sahip olmadan yaşadığını söyleyen Berdan, Almanya’nın göçmen politikasına ciddi eleştiriler yöneltti.
Almanya’nın bir göç ülkesi olmasına rağmen göçmenlerin en az bu ülkede haklara sahip olduğunu belirten Berdan “Kültürel ve kurumsal ırkçılığa karşı Alman toplumuyla mücadele edilmesi gerekiyor. Kürtler ise Türk, Arap ve Fars olarak kabul ediliyor. Kürtler defakto olarak kabul ediliyor. Buna karşı da diğer göçmenler ortak mücadele etmeliyiz” diye konuştu.
‘129B TCK’NİN 141. MADDESİNE BENZİYOR’
Daha sonra söz alan AGİF Eşbaşkanı Ali Mitil ise 1980 askeri darbesi sonrası başlayan politik göç konusunu ele aldı. 12 Eylül darbesiyle başlayan siyasi göçün 90’lı yıllarda Kürdistan’da kirli savaşın yoğunlaşmasıyla birlikte zirveye çıktığını belirten Mitil “Siyasi mülteci sayısı artık yüzbinlerce ifade ediliyor. Fakat maalesef siyasi mülteci olarak bu ülkeye kabul edilenler burada da siyasi baskı görmeye devam ediyorlar” dedi.
Mültecilere oturum hakkının bir baskı aracı olarak kullanıldığını ifade eden Mitil “Alman vatandaşlığı hakkı da iptal ediliyor. Unutmamak gerekir; bu siyasi mülteciler bir sınırı geçtiğinde siyasi haklarını sınırın diğer tarafa bırakmadılar. En fazla baskıyı da Kürt mülteciler görüyor. Öcalan’ın posterinin taşıması, slogan atılması yasaklanıyor. Siyasi mültecilere ceza veren Alman yasasının 129b maddesi eski Türk Ceza Kanunu’nun 141. Maddesinin bir benzeri. Bu madde istenilen kişiye rahatça dava açma hakkı veriyor” dedi.
Almanya ile Türkiye’nin ilişkileri aslında görünen aksine oldukça derin olduğuna dikkat çeken AGİF Eşbaşkanı Ali Mitil devamla şu eleştirileri yöneltti: “Demokratik kurumlara karşı Türk istihbaratıyla sıkı bir şekilde bir çalışma var. Bir başka konu ise göçmenlerin oy hakkıdır. Göçmenler bu toplumun parçası olmasına, başta vergi olmak üzere bütün sorumluluklarını yerine getirmelerine rağmen oy verme hakkından mahrum bırakılıyor. Önemli bir husus da göçmenlerin bir araya gelmesi ve güç birliğini oluşturmasıdır.”
‘EN İYİ HAKİKAT KOMİSYUNU GÜNEY AFRİKA’DAYDI’
Oturumda daha sonra Tübingen Üniversitesinden Prof. Dr. Elmar G.M Weitekamp “Hakikat komisyonlarının yardımı ile geçmişi yenmenin olasılıkları” başlıklı bir sunum verdi. Geçmişle yüzleşmenin önemli olduğunu belirten kriminolog Prof. Weitekamp Şili, Guatemala, Fas, Güney Afrika ve Sri Lanka gibi ülkelerde hakikatleri araştırma komisyonlarının kurulduğunu hatırlattı.
Komisyonların tecrübelerini ve çalışa metotlarını anlatan Prof. Weitekamp, sadece Güney Afrika’da kurulan komisyonun 21 bin sayfalık insan hakları ihlalini rapor ettiğini söyledi. Bu komisyonların en önemli özelliğinin mağdurlarla yüz yüze görüşmesi olduğuna dikkat çeken Alman bilim insanı “Dünya çapında en iyi çalışan ve tam puan alan komisyon Güney Afrika’da kurulan komisyondur” dedi.
‘KÜRTLER 20 YILDIR SÜREN YASAĞIN MAĞDURU’
YEK-KOM Yönetim Kurulu Üyesi Bahattin Doğan “Birlikte yaşamak ve bunu zorlayan politikalar” başlıklı sunumda ise Almanya’da yaşayan Kürt siyasetçilerinin zorluklarına değindi. Almanya’da Kürtlerin resmi makam ve istatistiklerde resmi olarak tanınmadığından dolayı siyasi açıdan yok sayıldığını belirten Doğan “Kürt siyasi göçmenler üzerinde kriminalize etme politikaları farklı biçimde derinleşmiş durumda. PKK yasağından dolayı Kürtler mağdur edilmekte” dedi.
Çifte standartta dayalı Alman politikasının bu ülkede yaşayan Kürtleri yaraladığını savunan YEK-KOM yöneticisi Doğan devamla şöyle konuştu: “Almanya’da yaşayan Kürtler, hem göçmen olmalarından, hem de Kürt olmalarından dolayı diğer göçmen gruplarından farklı olarak ayrımcılığa iki kat maruz kalmaktadır. Bu ayrımcılık, toplumsal ve kurumsal düzeyde sürmekte ve insanın doğuştan elde ettiği hakların Kürt göçmenler tarafından kullanılmasını engellemekte.”
Almanya’daki Kürt kökenli göçmenlerin de büyük oranda Almanyalı olduğunu belirten Doğan, İçişleri Bakanı Manfred Kanther’in 1993’te ilan ettiği yasakla birlikte Kürt kimliğiyle ilgili negatif bir algı aldığının oluştuğunu söyledi. Kürtlere karşı yürütülen kriminalize etme politikası için büyük bir ekonomik kayba neden olduğunu ifaden eden Doğan “Bu harcamalar farklı bir biçimiyle uyum ve sosyal projelere harcanmış olsaydı, daha iyi bir sonuç elde etmek mümkündü” diye konuştu.
DOĞAN: BÜTÜN HAKLARIM ELİMDEN ALINDI
Bahattin Doğan, YEK-KOM yönetiminde yer aldığı için yaşadığı zorlukları ise şöyle anlattı: “Kurumsal çalışmalarımdan dolayı, süresiz olan 14 yıllık oturum hakkım elimden alındı. 5 ay boyunca polis karakoluna gidip haftada 2 gün imza verme, bulunduğum şehrin dışına çıkmama yasağı ve yurtdışı edilme kararı hakkımda verildi. Ayrıca Nisan 2013’te sigorta ve sosyal yardımlarım kesildi. Oysa herhangi bir şiddet olayına karışmış değilim.”
İzleyicilerin sorularıyla sona eren ilk bölümden sonra konferansa öğle arası verildi. Konferans öğleden sonra “Kürtler ve Avrupa ile ilişkiler çerçevesinde diğer göçmenler” başlıklı ikinci oturumla devam edecek. Bu bölümde ise siyasetçi-yazar Muzaffer Ayata, Sol Parti Federal Meclis Üyesi Anette Groth, avukat Brigitte Kiechle ve sosyal pedagog Serdar Erdoğan söz alacak.