Kuzey Kürdistan geleceği için toplanıyor -Cahit Mervan
Kuzey Kürdistan geleceği için toplanıyor -Cahit Mervan
Kuzey Kürdistan geleceği için toplanıyor -Cahit Mervan
Önümüzdeki birkaç gün içinde çok ‘olağanüstü’ bir gelişme olmazsa eğer, Kuzey Kürdistan halkı kendi geleceğini belirleme yolunda önemli bir dönemeci daha geride bırakmış olacak. Kürdistan’ın bütün dinamiklerinin kendisini bulduğu ve temsil edildiği Kuzey Konferansı gerçekleşmiş olacak. 15-16 Haziran günleri arasında Amed’te yapılacak olan toplantı, bir konferanstan öteye anlam ve öneme sahip olacak.
Kürtler geçmişte de farklı toplantı, konferans ve güç birliklerinde bir araya geldiler. Ama 15-16 Haziran’da yapılacak olan konferans tüm bunların devamı ve Kürtlerin özgürlük arayışlarının somut ifadesi olmakla birlikte bazı yönleriyle hem farklı ve hem de ileri bir noktayı oluşturacak.
Bir kez Kuzey Kürdistan Konferansı İmralı’da Türk devletiyle diyalog ve müzakere sürecini başlatan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine toplanıyor. Her şeyden önce bu çağrıya barış, çözüm ve Kürtlerin kendi geleceklerini özgürce belirleme hakkı için hiçbir komplekse kapılmadan, özgüvenin de bir sonucu olarak olumlu yanıt veren Kürt toplumunun tüm dinamiklerini selamlamak gerekiyor. Çünkü bu toplantıya katılacak olanlar tarih yazacaktır.
Yeri gelmişken bir not daha düşmek gerekiyor. İmralı’da başlatılan ve PKK’nin stratejik adımlarıyla devam eden süreci küçümsemek için bazı aklı bir karış havada olanlar ısrarla Öcalan ile Türk devleti arasındaki müzakere ve görüşmeyi ‘Öcalan-MİT görüşmesi’ olarak sunmaktalar. Akıllarınca bir imaj yaratma çabası içindeler. Tayyip Erdoğan hükümetinin İmralı’ya MİT müsteşarı da dahil olmak üzere birden fazla görüşme ve müzakere heyeti gönderdiği bir sır değil. Görüşmelere kimlerin katıldığı kamuoyu tarafından bütünüyle bilinmemektedir. Müzakere süreçlerinin doğası gereği bu böyledir.
Ancak Öcalan ile İmralı’da masaya oturanlar hükümetin siyasi tasarrufu altında devlet adına oradalar. Kaldı ki bizzat Türk başbakanı Recep Tayyip Erdoğan görüşme ve müzakerelerde muhatabın kendileri olduğunu açıkladı. Hal böyle iken Öcalan’ı ve PKK’yi küçük düşürmek, 40 yıl öncesinin refleksleriyle hareket edip, rovanşizmin peşinde koşmak kimseye bir yarar getirmez.
Öte yandan bizzat Öcalan’ın çağrısı üzerine toplanacak olan Kuzey Kürdistan Konferansı’nın bir oldu-bittiye getirilmemesi, mümkün olduğunca herkesin katkı ve katılımının sağlanması önemlidir. Gözlemlediğimiz kadarıyla konferansın hazırlık aşamasında hemen hemen bütün Kürdistani parti, örgüt, kuruluş, çevre ve grupların yer alması hiç şüphe yok ki konferansın hem içeriğini zenginleştirecek, hem de sağlıklı bir irade beyanının ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Kuzey Kürdistan Konferansı’nın açıklanan gündemi birkaç ana başlıktan oluşuyor. Bu başlıkların her birisi çok önemlidir ve hepimizin kaderi açısından stratejik öneme sahiptir.
Bu başlıkları tek tek ele alırsak:
SÜREÇ DEĞERLENDİRMESİ
2013 yılının ilk günlerinde DTK eş başkanı Ahmet Türk ve BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın İmralı adasına ziyareti ile birlikte kamuoyunun açıktan haberdar olduğu ‘sürece’ ilişkin Kuzey Kürdistan halkının tüm dinamiklerinin derli toplu yapacağı bir değerlendirme çok önemlidir. Çünkü sürecin başlamasıyla birlikte önemli gelişmeler oldu.
Örneğin: DTK heyetinin adaya gitmesinden altı gün sonra, 9 Ocak’ta Fransa’nın başkenti Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez hunharca katledildiler. Türk hükümeti ilk kez doğrudan Öcalan ile görüştüklerini açıkladı. Güney Kürdistan hükümeti süreçte aktif olarak yer aldığını duyurdu. 21 Mart’ta PKK lideri Abdullah Öcalan çözüm ve demokratikleşme hamlesini başlattı. Bunu KCK’nin ilan ettiği ateşkes izledi. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin yeni stratejik parametrelerini açıkladığı basın toplantısında gerilla güçlerinin 8 Mayıs’tan itibaren sınır dışına çıkacağını duyurdu. Federal Kürdistan Bölge başkanı Neçirvan Barzani, ‘Öcalan’a özgürlük bildirisini’ imzaladı. KNK tarihsel önemde 13. Genel Kurulu’nu başarıyla tamamladı. Ankara’da Öcalan’ın önerdiği dört konferanstan ilki büyük bir katılımla gerçekleşti.
Ve buna benzer birçok önemli gelişme yaşandı. Sonuç olarak İmralı’da barış ve çözüm için üzerinde anlaşılan mutabakatın ilk aşaması bir anlamda tamamlanmış oldu.
Öte yandan Suriye ve Irak’taki iç savaş hız kesmedi. Batı Kürdistan’da istikrarı tehlikeye atan gelişmeler yaşandı. 50’i aşkın kişinin yaşamını yitirdiği Reyhanlı saldırısı oldu ve en son Türkiye’yi günlerdir sarsan ve sarsmaya devam eden Gezi Direnişi gerçekleşti.
İşte Kuzey Kürdistan Konferansı bu koşullarda toplanacak. Ve sürece ilişkin ilk aşamanın bir muhasebesini yapacak. Önümüze son altı ayın sonuçlarını koyacak. Kürt ve Kürdistan sorunun çözümü açısından bu aşamanın nasıl bir işlev gördüğünü, hangi kazanım ve varsa kayıplara yol açtığını ortaya koyacak. Türk tarafının ilk aşamadaki tutum ve davranışını analiz edecek.
KUZEY KÜRDİSTAN'DA STATÜ VE ANAYASAL ÇÖZÜM
PKK lideri Abdullah Öcalan 21 Mart Newroz şöleninde milyonlarca insana sunduğu çözüm deklarasyonunun önemli hedeflerinden birisi Kuzey Kürdistan halkının statüsünün belirlenmesi, bunun anayasal bir çözüme ve güvenceye kavuşturulmasıydı. Keza KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Qandil’de yaptığı o tarihsel basın toplantısında ‘Bölgemiz Ortadoğu’da tarihi önemde gelişmelerin yaşandığı bu aşamada, Türkiye’de Kürt halkının yüz yıl öncesine dayanan inkar ve ret politikaları altında kimliksiz ve statüsüz yaşamayı kabul etmesi mümkün değildir’ diyerek tünelin sonunda mutlaka, ama mutlaka Kürtlerin statüye kavuşması gerektiğinin altını bir kez daha çizdi.
Şimdi Kuzey Kürdistan Konferansı Kürtlerin statüsüne ilişkin irade beyanını ortaya koyacak. Bir anlamda bunu deklere ederek sorunun çözümü için yürütülen müzakerelerde taraf olacak.
Elbette ki konferansa katılan Kürdistani güçler, Kürtlerin statüsü için farklı modeller önerdikleri biliniyor: Bu önermeler eşit vatandaşlık, bağımsız devlet, özerklik, eyalet, federasyon, birleşik Kürdistan’a kadar uzanan bir zenginlik arz ediyor. Bu konuya ilişkin farklı fikirlerin, çözüm model ve yollarının önerilmesi sanıldığının aksine bir problem yaratmayacaktır. Çünkü Kuzey Kürdistan Konferansı ve katılımcıları büyük bir olgunlukla yakın gelecekte Kürtlerin nasıl bir statüde yaşamak istediklerine reel parametreleri göz önüne alarak karar verecektir. Her halükarda bu karar Kuzey Kürdistan üzerindeki sömürgeci sisteme son veren, özgür ve demokratik bir Kürdistan’ı öngören bir karar olacaktır. Olması gerekiyor.
KUZEY KÜRDİSTAN'DA TOPLUMSAL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
Aslında bu başlık belki de sömürgeci sisteme rağmen ‘de facto’ statü arayışında olan Kuzey Kürdistan’ın geleceğini yakından ilgilendiriyor. Savaşın yol açtığı sorunların çözümü bu başlığın ana temasıdır. Faili meçhul cinayetler, göç, köye dönüş, işsizlik, uyuşturucu ve fuhuş ile mücadele çok önem kazanmaktadır. Ayrıca Kürdistan birçok bilim dalı için açık laboratuvar gibidir. Kuzey Kürdistan konferansı doğanın ve tarihsel mirasın korunması, çoğulcu kültürel yaşamın canlanması, farklı dil ve inanç grupları arasında harmoninin korunması ve geliştirilmesi için bir anlamda nasıl bir toplumsal formasyona ihtiyaç olduğunun da altını çizecek. Konferans, kadınların gerçek manada söz ve karar sahibi olduğu, demokratik, tüm inançlara eşit mesafede duran seküler, adil paylaşımı ve doğanın korunmasını esas alan, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir toplum modeli ortaya çıkarmak veya bunun önünü açan kararlar almakla karşı karşıyadır.
KUZEY KÜRDİSTAN'DA ULUSAL BİRLİK VE ORTAK TUTUM
Kürtler için en zayıf halka olan birlik meselesi, bu konferansla birlikte en güçlü halkaya dönüşebilir. Kaldı ki Kürdistan ve bölgedeki gelişmeler bunu zorunlu kılmaktadır. Konferans bu işi ete kemiğe büründürebilir. Bunu başarma yeteneğini ortaya koymalıdır. Bunun için bütün koşullar mevcuttur.
Ulusal birlik sonuç olarak farklı fikirlerin ortadan kalktığı, herkesin birbirine benzediği bir durum değildir. Birlik herkesin kendi farklılığını koruyarak, yaşatarak ve bunun için gerekli mekanizmalar oluşturularak ortak hedeflere yürümek için yapılan bir güç birliğidir.
Kürtlerin sonsuza kadar birlik olmasına da gerek yoktur. Kürdistan üzerindeki sömürgeci sistem kalktığı zaman, Kürt ve Kürdistan sorunu demokratik bir çözüme kavuştuğu zaman, Kürtlerin halkıyla ve ülkesiyle işgalci güçlere karşı geleceği garanti altına alındığı zaman bu ‘birlik’ anlamını ve önemini yitirecektir. Yani Özgür bir Kürdistan’da Kürtlerin birliğinden bahsetmek bugünün tam aksine gerici bir önerme olacaktır.
Ancak bugün her zamankinden daha çok birliğe ve ortak tutuma ihtiyaç var. Özellikle de Kürt sorununun çözümü için ciddi tarihi fırsatların ortaya çıktığı bir dönemde, Kürdistani bütün güçlerin ortak tutumu önemlidir. Çözümü hızlandıracaktır. Türk tarafını da sorunun çözümü için daha cesaretli adımlar atmasını teşvik edecektir.
Sadece bu kadar değil. Kürdistan’ın ve çevresinde hepimizin kaderini kökten değiştirecek gelişmeler yaşanmaktadır. Türk hükümetinin Oslo’da olduğu gibi masayı devirmemesi, ortaya çıkan çözüm fırsatının heba edilmemesi için bu ortak tutum gereklidir. Batı Kürdistan halkının kendi geleceğini belirleme hakkı için canla başla yürüttüğü direnişe gerekli katkı ve desteği sunmak, Federal Kürdistan’ın güven ve istikrarının devamını sağlamak, Kerkük ve benzeri kritik alanlar için bu ortak tutum şarttır.
Bu manada Kuzey Kürdistan Konferansı dört parça Kürdistan ve diaspora Kürtlerinin katılımıyla gerçekleşecek olan Hewler Konferansı’na güçlü bir destek ve zemin sunacaktır.
SONUÇ YERİNE
15-16 Haziran’da Amed’te parti, örgüt, kuruluş, çevre, cemaat, inanç gruplarının temsilcileri ve kanaat önderleri bir araya gelecek. Gerçek manada Kuzey Kürdistan kendi geleceği için toplanacak. Hem süreci değerlendirecek, hem de Kürtlerin statüsünün belirlenmesi başta olmak üzere önemli tarihsel kararlara imza atacak. Ve geleceğe ilişkin belki de ‘Kürtlerin Ortak Tutum Belgesi’ni ortaya çıkaracak.
İşte bu nedenle herkes Kuzey Kürdistan Konferansı’ndan büyük bir heyecan duyuyor. Bu heyecanın Kürdistan’ın özgürlüğü için güçlü bir enerjiye dönüşeceğini daha şimdiden görüyor.