Kuzey Roman Festivali Stockholm’de başladı
Kuzey Roman Festivali Stockholm’de başladı
Kuzey Roman Festivali Stockholm’de başladı
İskandinavya ülkelerinde yaşayan Romanların bir araya gelip sorunlarını tartıştıkları ve değişik kültürel etkinlikler düzenledikleri ‘Kuzey Roman Festivali’ dün İsveç’in başkenti Stockholm’de İsveç’te yaşayan Romanlarının durumlarını ele alan bir konferansla başladı.
İsveç Hükümeti’nin bu yıl yayımladığı, 1900’lü yıllarda Romanların uğradıkları ırkçılık ve ayrımcılığı ortaya koyan ‘Beyaz Kitap’ı hazırlayan komite içinde yer alan Roman Sanatçı Eleonor Frankemo, kitabı hazırlarlarken görüşlerine başvurdukları Romanların neredeyse tamamının kurumlar tarafından ayrımcılığa uğradıklarını, pek çok Romanın sağlık sektöründeki ayrımcılıktan ötürü hasta olmalarına rağmen hastaneye ve sağlık ocaklarına gitmediklerini söylediklerini aktardı.
ROMANLAR ZORLA KISIRLAŞTIRILDI
Romanların zorla kısırlaştırılmalarının sadece kısırlaştırılan kişilerde değil, aynı zamanda ailenin tüm bireylerinde, özellikle de çocuklarda travmalara neden olduğunu ve etkilerini ömür boyu taşıdıklarını tanıklık yapanların ifadelerini okuyarak katılımcılarla paylaştı.
Mayıs ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Feminist İnsiyatif’in listesinden seçilerek İsveç’in Avrupa Parlamentosu’ndaki ilk Roman milletveki olmayı başaran Soroya Post, tanık olarak verdiği ifadede, “Annem üçüncü kez hamile kaldığında yetkililer görüşmek için kendisini çağırdılar. O zaman yedi aylık hamileydi. Anneme eğer bu çocuğu aldırmazsan senin iki çocuğunu senden alırız dediler. Annem hem çocuğunu aldırmayı hem de ksırlaştırılmayı kabul etmek zorunda kaldı. Bu nedenle bizim ailemiz 4 kişiyi geçemedi. Annem beni ve erkek kardeşimi kaybetmemek için bu faturayı ödemek zorundaydı” diyor.
ROMANLARA KARŞI İKİLİ STRATEJİ
Kendi amcasının da zorla kısırlaştırıldığını söyleyen Frankemo, 1900’lü yıllarda İsveç devletinin Tatar ve Çingene olarak iki kategoriye ayırdığı Romanlara farklı stratejiler geliştirdiğine şu ifadelerle dikkat çekti: “Devlet Romanları Tatar ve Çingene diye iki kategoriye ayırdı. Dışardan gelen ve kalacak yeri olmayanlar Çingene olarak adlandırıldı, Tatar olarak adlandırılanlar ise olanlar uzun yıllardan beri İsveç’te yaşıyorlardı ve İsveç vatandaşıydılar. Bu nedenle devlet Romanlara yönelik ikili bir strateji geliştirdi. Kurumlar Çingenelerin ülkeyi terk etmesini sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Yaşamı çekilmez hale getirdiler. İsveç vatandaşı olan Tatarlar ise ortadan kaldırılacaktı. Bu da zorunlu kısırlaştırmalarla yapılmaya çalışıldı.”
Genç bir Roman kadın da söz alarak İsveç Hükümeti’nin “Beyaz Kitap”la Romanların sadece 1900’lü yıllarda uğradıkları ayrımcılığı ele aldığını, oysa ki kendilerinin bundan 500 yıl önce İsveç’e geldiklerini hatırlattıktan sonra, “Hükümet 400 yılda Romanları yapılanları unutturmak istiyor. Bu dönem tarih kitaplarında yerini almalı ve Romanlara yapılan uygulamalar gün ışığına çıkarılmalıdır” dedi.
AYRIMCILIK ROMANLARIN GÜNLÜK YAŞAMLARININ BİR PARÇASI
İsveç Hükümeti’nin Romanlara yönelik ırkçılığın önlenmesi için alması gereken önlemleri belirlemek amacıyla atadığı yedi kişiden olan komitenin sorumluluğuna getirilen Avrupa Konseyi eski İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, Romanlara kiralık ev vermeme, araba kiralamama, geleneksel kıyafetler giyen Roman kadınlarının mağaza ve restoranlara alınmaması işe almama gibi uygulamaların İsveç’te Romanlar için günlük yaşamın bir parçası olduğunu söyledi.
Günlük yaşamda ortaya çıkan ırkçılığın ortadan kaldırılması için etkin önlemler alınması gerektiğini söyleyen Hammarberg, ‘Beyaz Kitap’ta yer alan gerçeklerin toplumun tüm kesimlerine ulaştırılmasının ve önyargılara karşı mücadele edilmesi için toplumun aydınlatılmasının önemine dikkat çekti.
Komitelerine alınacak önlemlerin belirlenmesi için iki yıl süre verildiğini hatırlatan Hammarberg, geçmişi yüz yıllara dayanan bir sorunu çözmek ve alınacak önlemleri belirlemek için komitelerinin yetersiz kalacağını ve bu görevin oluşturulacak bir kurum tarafından devam ettirilmesinin daha isabetli olacağı değerlendirmesinde bulundu.
ÖNYARGILARA KARŞI MÜCADELEYE POLİSTEN BAŞLANMALI
Önyargılara karşı mücadeleye öncelikle kurumlardan ve özellikle de Polis teşkilatından işe başlaması gerektiğinin altını çizen Hammarberg, “Ben ne yazık ki, Poliste tüm Romanlara karşı yaygın önyargıların olduğundan eminim. Skåne Polisinin 4 300 Romanı fişlemesi bunun sadece kamuoyuna yansıyan kısmıdır” şeklinde konuştu.
Polisin aralarında 1200 çocuk ile birlikte yaşamında hiç işlememiş Romanları fişlediğini, 70 civarında kurum ve kuruluşun bu listeleri kullandığını ve bir polis şefinin tüm bunların açığa çıkmasından sonra fişlemenin polisin olağan görevi olduğunu söylemesinin polis teşkilatının mentalitesini ortayı koyduğunu ifade etti.
Politik parti ve medyayı Romanlara yönelik ırkçı uygulama ve saldırılara gerekli ilgi ve tepkiyi göstermemekle eleştiren Hammarberg, Stockholm’de bundan bir hafta önce Romanlara yapılan ırkçı saldırıyı örnek verdi.
ROMANLARIN ÇADIRLARINI ATEŞE VERDİLER
Çoğunluğu Romanya’dan gelen 60 Romanın yaşadığı çadırlarda yangın çıktığını, hastaneye kaldırılan iki kişinin ağır yaralandığını ve birinin yaşamını yitirme riski bulunduğunu, yakında bulunan hastanenin kabul etmediği için yaralıların Uppsala ilindeki hastaneye götürüldüklerini hatırlattıktan sonra “Dört baraka ve çadırın aynı anda yanması rastlantı olamaz. Romanların tamamı birilerinin yangını çıkardığından emin olduklarını söylüyorlar. Polis ise Romanların dikkatsizliklerinden yangının çıktığını açıkladı. Uzmanların yangının gerçek nedenini belirlemeleri ve açıklamaları zaman alır. Bu olaydan bir kaç gün sonra da 100 civarında polis yıkım ekipleriyle birlikte gelip Romanların barakalarını ve çadırlarını yıktı. Ama bu konuda medyada tek bir haber göremezsiniz. Olanlar kamuoyundan bu şekilde gizleniyor” şeklinde konuştu.
Hammarberg’nin katılımcıların sorularını yanıtlamasının ardından parlamentoda grubu bulunan yedi partinin temsilcilerinin katıldığı bir panel düzenlendi. Dilenciliğin yasaklamasına karşı kampanya yürüten ırkçı ve yabancı düşmanı parti ‘İsveç Demokratları’ panele katılmayı kabul ettiği halde son anda cayarak temsilci göndermedi.
ROMANLARA YAPILAN AYRIMCILIK GÖRMEZDEN GELİNİYOR
Partilerin temsilcileri Romanlara yönelik önyargılara karşı mücadele edilmesi için bilgilendirme ve eğitime ağırlık verilmesi konusunda görüş birliğine varırlarken, Halk ve Merkez Partisi temsilcileri ayrımcılıkla ilgili yasaların uygulanmadığını ve Romanlara yapılan ayrımcılığın görmezden geldiğine dikkat çektiler.
13 Eylül Pazar akşamına kadar devam edecek olan festival sırasında Norveç ve Finlandiya’da yaşayan Romanların yanı sıra Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerden gelen ve çoğunluğu dilencilik yaparak yaşamlarını sürdürmeye çalışan Romanlara yönelik ırkçılık, ayrımcılık ve fiili saldırılar da tartışılacak. Akşam saatlerinde de Roman sanatçı ve şarkıcılar sahnede yer alacak ve folklor grupları oyunlarını sergileyecekler.
Festival dolayısıyle Raoul Wallanberg Meydanı’nda da romanların yaşamlarını konu alan bir sergi açıldı. Uppland Müzesi ile işbirliği sonucu meydana yerleştiren fotoğraflar festival süresince sergilenecek.