Ömrünü Filistinin özgürlüðüne adayan Filistin Halk Kurtuluş Örgütü üyesi Leyla Halid, Filistinde yeni bir süreç başlattıklarını, ulusal birliðin saðlanması için önemli adımlar attıklarını belirterek, Oslodaki anlaşmalarla başlayan Filistindeki parçalı ve ayrıksı duruşları gidermeye çalıştıklarını söyledi. Halid, Kürt sorununun çözümünün demokratik bir barışla mümkün olabileceðinin altını çizerek, Kürt kadınlarının özgürlük yürüyüşü bizi onurlandırıyor. Ancak Pariste 3 Kürt kadın siyasetçinin öldürülmesi barışa vurulmak istenen ciddi bir darbedir. Bence kimin yaptıðının bir önemi yok, kimlere hizmet ettiði önemli. Kürtler, bizim yaşadıklarımızı yaşamamalı. Bu nedenle iktidarların parlatıcı barış söylemlerine aldanmamak gerekir dedi.
Leyla Halid, Filistinin sembol isimlerinden biri. Ömrünü Filistinin özgürlüðü davasına adayan Halid, Filistin'in ve kadınların özgürlüðü için bir dönem gerilla saflarında da savaştı. Elinde Kalaşnikofu ile çekilmiş fotoðrafı yıllardır birçok devrimcinin evinde duvarları süsledi. Filistin Halk Kurtuluş Örgütünde 54 yıllık mücadele deneyimi sahibi olan Halid ile Ortadoðu ve Filistindeki güncel durum, Kürt sorunu, Pariste katledilen 3 Kürt kadın siyasetçi ekseninde Ortadoðudaki kadın özgürlük mücadelesi, Batı Kürdistan'da yaşananları konuştuk.
* Filistin ve Ortadoðudaki güncel durum ile başlayalım isterseniz...Şüphesiz ki, Ortadoðuda gelişen halk hareketlerini önemsiyoruz. Esas itibariyle Filistin davasıyla karşı karşıya deðil. Filistine destek sunan hareketlerdir. Her ne kadar bu hareketler sırasında Filistin ikinci, üçüncü sıraya düşüp gölgelendiyse de sonuç itibariyle bu desteði aldık ve biz de destekliyoruz. Özellikle gerek Tunusta gerek Mısırda halk hareketlerinin kendi taleplerinin yanı sıra Filistin bayraðı da kitleler tarafından taşındı. Buradan yola çıkarak şunu söylemek doðru olur; Filistin meselesi herhangi bir devletin meselesinden ziyade Arap halklarının genel bir sorunu olduðu bu süreçte ortaya çıkmıştır.
* Uzun yıllardır, yani bir ömrü Filistinin özgürlüðü mücadelesine adadınız. Bu süreçte ayrıca bir kadın olarak da Ortadoðuda ve dünyada sembolleştiniz. Filistindeki kadın mücadelesi de biliniyor. Ortadoðulu bir kadın olarak Ortadoðudaki kadın mücadelesinin geldiði düzeyi nasıl buluyorsunuz?Her şeyden önce Filistinli kadınlar, devrimdeki yerini almıştır. Bu devrimdeki yeri aslında oldukça önemli bir yer tuttu. Bizi onurlandıran kadın mücadeleci arkadaşlarımız Ýsrail siyonizminin cezaevlerinde yatmaya devam etmekte. Yıðınla insan cezaevlerinde tutuluyor. Tunus halk hareketlerinde/ayaklanmasında kadınların ön saflarda olduðunu, yine Mısırda Yemende görmek önemli. Bir kere kadınların katılmadıðı bir hareketin zaten asla başarıya ulaşma şansı yoktur. Dolayısıyla kadınların bu alandaki yeri gayet önemli. Bunu önemsemeye devam edeceðiz.
KÜRT KADINLARI BÝZÝ ONURLANDIRIYOR
Filistinli kadınların bu hareketler içinde yer alışlarıyla da yetinmiyoruz. Gerekli olduðu seviyeye geldiðini söylemek mümkün deðil ama bizi ilgilendiren Kürt kadınının özgürlük hareketi içinde yönetime karşı her alanda her yürüyüş ve eylemde ön saflarda yer almasıdır. Kürt kadınları bizi onurlandırıyor. Dikkatimizi çekiyor. Kürt kadınlarının bu mücadelesinde cins ayrımı yapmaksızın erkeklerle omuz omuza oluşları bizim için önemli bir örnek teşkil ediyor. Kadınlara yönelik söyleyebileceðim şudur; sizin yaşayacaðınız bir hayat var. Bu hayata daha da baðlanın. Mutluluk mücadelededir, mücadelede de mutluluk vardır. Kadınlara yönelik söyleyeceklerim budur. Ancak Filistin devrimindeki siyasi gerileme olayının kadın hareketini de etkilediði muhakkaktır. Böyle bir etkilenme yaşadık.
* Bahsettiðiniz bu siyasi gerileme dönemini açar mısınız? Ne zaman başladı bu gerileme süreci?Oslo anlaşmalarıyla birlikte Filistin siyasi gerilemesi başladı. Buna ek olarak Filistinliler arasındaki bölünme ne yazık ki, buna çok ciddi etki yarattı. Ýşin gerçeði Filistindeki taşlı ayaklanmada da göreceðiniz/hatırlayacaðınız üzere kadınlar ve çocuklar en önde yer almıştır. Ancak Ýsraille anlaşmalar sürecinde bu hareket geri düşmeye başladı.
KÜRTLER BÝZÝM YAŞADIÐIMIZI YAŞAMAMALI, ALDANMAMALI
* Türkiyede AKP iktidarı Ýmralıda tutulan sayın Abdullah Öcalanla görüşmelerde bulundu, bulunuyor. Ancak bu süreç henüz yeni bir iklim oluşturmuşken 9 Ocakta Pariste Kürt hareketi açısından önemli ve tarihsel bir yere sahip 3 Kürt kadın siyasetçi katledildi. Yakinen takip ettiðiniz bu süreci nasıl deðerlendiriyorsunuz?Barış sürecine, müzakerelerle barışa ulaşmak son derece önemli. Destekliyoruz. Yakından takip ediyoruz. Ancak sorun şu; kimin barışı, ne için barış? Barış özgürlük, demokrasi demektir. Barış kavramıyla yönetimler her zaman parlatıcı laflar söyler. Halkı aldatmaya dönük kavramlar kullanmakta. Halkımız aldanmamalı. Kanı durduracak, çatışmaları engelleyecek, demokrasiyi geliştirecek barışa elbette varız. Ama biz bunu yaparken yaşadık. Bu barış sürecinin bizi nereye götürdüðünü dünya alem gördü. Aynı şeyi Kürt halkının yaşamasını istemeyiz. Kendi geleceðinin kararını bir yönetimin eline vermesine ve o yönetimin karar vermesini istemeyiz. Öldürülen üç kadının tarihte önemli bir yeri var. Ciddi bir darbedir barış sürecine. Kim yapmış olursa olsun sonuç olarak kime hizmet ettiði önemlidir. Barış sürecinin başarıyla Kürt halkının özgürlüðüne katkı sunacak bir süreç olmasını diliyorum.
* Türkiyede Kürt hareketinin uzun süredir barışçıl çabaları var. Ancak bu süreçte özellikle 2009dan bu yana Kürt siyasetine dönük ciddi bir tutuklama operasyonları mevcut. Bu süreç kesintisiz halen devam etmekte. Bu şekilde bir barış mümkün mü?Barış süreçlerinde iktidarlar barışı savunuyor. Ýsrail de savunuyor ama tırnak içinde. Burada da sürekli barıştan bahsediliyor. Gerçekleşmesi ve halk çıkarına olması sadece bir örgütün, partinin uðraşı ya da dayatmasıyla olmaz. Bu toplumsal bir sorun. Hayatın her alanında, basından sivil toplum örgütlerinden parlamentoya kadar bu barış şiarının güncel bir talep haline getirilerek iktidarın kuşatılıp üzerinde ciddi baskı yaratılmasıyla bir yol saðlanabilir. Aksi halde barış süreçlerini kendi iktidarlarını sürdürme için kitleleri aldatan bir takım ses getiren şiarlar haline getirir. Bundan kaçınmak gerekiyor. Buna dikkat etmek gerekiyor. Ancak bizim gibi işgal altındaki topraklarda/ülkelerde sadece demokratik çabalarla olmadıðını gördük. Onbinlerce insanımızın kanını akıtarak gördük. Şiddete karşı şiddet, zora karşı zor kullanarak gerektiðinde silahlı mücadele yürüterek bunun olacaðını gördük, yaşadık. Tabi ki, diðer taraftan bu barış sürecini ittifaklarla sürdürmek gerekiyor. O ülkenin farklı, öteki insanları, güçleriyle ittifaklar kurarak bu konuda bir barış süreci ve kampanyalarla yürütüleceðini düşünüyorum.
FÝLÝSTÝN ÝLE KÜRT HAREKETÝ DAYANIŞMASINI GÜÇLENDÝRMELÝ
* Türkiyede Kürtleri kapsayan bir diðer mesele ise taş atan çocuklar konusu. Filistinde taş atan çocuklar direnişçi iken Kürdistanda taş atan çocuklar terörist olarak yaftalanıp tutuklanıyorlar ve cezaevlerinde taciz, tecavüz ve işkencelere maruz kalıyor. Ortadoðunun bu iki halkı arasında bu anlamda benzer bir tablo var ama yaklaşımda farklılıklar var. Bunu nasıl deðerlendiriyorsunuz?Filistin hareketiyle Kürt hareketi arasında şüphesiz farklılıklar var. Bu hareketlere yönelik iktidarların zulmü aynıdır. Bu zulmün en uç biçimi işgaldir. Tabi ki, sömürünün çok farklı biçimleri var. Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi baskılar, sömürüler var. Ancak mücadele biçimleri bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye, taleplere göre deðişir. Farklı talepler olabilir. Filistindeki hareketlerle Kürdistandaki hareketler ne kadar benzese de farklılıklar vardır. Bu noktada önemli olan bu tür hareketlerin farklı halklarla birlikte bu mücadeleyi sürdürüp bilince çıkartılmasıdır. Bu haklılıkların bilince çıkartılmasıdır. Kürt hareketiyle Filistin hareketi aynı bölgede. Daha ciddi deneyimleri karşılıklı olarak alışverişle dayanışma ilişkilerine girilmesi gerekiyor. Dediðim gibi yönetimler aynı. Bizim dikkatimizi çeken şeylerden biri Türkiyede Halkların Demokratik Kongresinin kurulmasıdır. Ayrım yapmaksızın sisteme karşı hayır diyerek tüm güçleri bir yerde toplayıp mücadele edebilecek ya da kanalize edecek güçtedir. Biz de Filistin'de bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Demokratik birlik hareketi, topluluðu için çaðrı var. Buna olumlu yanıt verdik. Görüşmeler başladı. Temennimiz böyle geniş bir cepheyi oluşturmak. Yoksa beni burada görmezdiniz. Arkadaşlarımızın çabasıyla buradayım.
* Bu son söylediklenizden hareketle tekrar Filistindeki gelişmelere dönecek olursak bahsetmiş olduðunuz o ayrışma süreci halen sürüyor mu? Filistindeki bu ayrışma parçalı duruşun son durumu nedir?Şu anda en önemli acil görevimiz Filistin halkının ve yurtsever güçlerin yeniden birliðini oluşturmak. Bu uzun süredir Ýslami güçlerle, devrimci-ilerici güçler görüşmeler yapıyor. Bu ulusal birliði oluşturma yolunda 2011de bir anlaşma saðladık. Filistin Halk Kurtuluş Örgütünün yeni, geçici yönetimi bile oluştu. Filistin Halk Kurtuluş Örgütünü yeniden bütün Filistin halkını kucaklayacak şekilde örgütlemek için bu hedefle bu geçici yönetim oluşturuldu. Tabii ki, bu geçici yönetimi oluşturmak yetmez. Filistin halkının içeride ve dışarıda göç halindeki halk arasında demokratik bir seçim yaparak aşaðıdan yukarıya doðru oluşan bir yönetimi inşa etmeyi de hedefledik. Ancak bunu bir program temelinde geleceðe dair Filistin halkının tayini şeklinde yapmak niyetindeyiz.
TÜRKÝYENÝN SURÝYEYE MÜDAHALE HAKKI YOK
* Ortadoðuda kaynayan gelişmelerin en can alıcı ve hayati olanının yaşandıðı coðrafya Suriye. Suriyede Kürtlerin Rojavadaki devrimsel çıkışının ardından buradaki halka ciddi biçimde ambargo uygulaması var. Yine Türkiye yönetiminin Kürtler Irakta yaşanan süreç sonrası statü elde etti. Sessiz kaldık ama Suriyeye sessiz kalmayacaðız eðiliminde. Öyle ki kimi çete faaliyetleriyle burada Kürtlerle de fiili çatışma halinde.Kürtler uzun yıllardır Suriyede var olan toplumsal dokunun bir parçası olarak yaşıyorlar. Suriyede ortaya çıkan bu bunalım içeride herkese dokundu bir şekilde. Tabii Suriye halkları Kürtler başta olmak üzere diðer kimlikler Ermeniler, Süryaniler gibi, kendi sorunlarını kendileri çözeceklerdir. Bu süreçte önemli bir iklim doðmuş durumdadır. Suriyeyi sorunları başta olmak üzere bütününe burada yaşayan halkların geleceðini karar altına almada Türkiyenin müdahale hakkı yok. Bunun karşısındayız, karşısında olmak gerekiyor. Böyle bir hakkı nereden alıyorsunuz? Uluslararası ilişkiler karşılıklı saygı temelinde gelişir. Bu bir saygısızlıktır. Tehdit etmek saygısızlıktır. Bu yapılmamalı. Biz tamamıyla her türlü dış müdahalenin şiddetle karşısındayız. Gerek Suriyede gerekse de başka yerde.
LEYLA HALÝD
9 Nisan 1944'de Ýngiliz yönetimi altındaki Hayfa'da doðan Leyla Halidin ailesi, 1947de Araplarla Yahudiler arasında başlayan çatışmaların ardından 1948'de babalarını geride bırakarak Lübnan'a kaçtı. 15 yaşında Filistin Halk Kurtuluş Örgütüne katılan Leyla Halid, Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde tıp eðitimi gördü. 1967de Altı Gün Savaşları'ndan sonra Filistin Halk Kurtuluş Örgütü'nde faaliyet yürütürken Kuveyt'te öðretmenlik yapmaya başladı. 1969 ve 1970 yıllarında üçü eşzamanlı olmak üzere dört uçak kaçırma eylemine katıldı.
Filistin Ulusal Yönetimi'nde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'ni temsil eden Leyla Halid, sık sık farklı ülkelere giderek, Filistin ve Ortadoðu üzerine konferanslar veriyor. Ýki çocuk annesi olan Leyla Halid, 1964 yılından bu yana sürgünde bulunduðu Ürdünün başkenti Ammanda yaşıyor.