Lice, Paris ve Reyhanlı ya da A, B, C planı! – Baki Gül
Lice, Paris ve Reyhanlı ya da A, B, C planı! – Baki Gül
Lice, Paris ve Reyhanlı ya da A, B, C planı! – Baki Gül
Neden Lice, Paris ve Reyhanlı isimleri yazının başlığında, öncelikle bunu açıklayayım: 2012’nin son günü ve içinde bulunduğumuz bu zaman içerisinde adı geçen bu merkezlerde katliamlar yaşandı. Bu merkezlerde gelişen bu katliamları tekrardan hatırlamak ve yeniden okumak gerekiyor. Çünkü bu katliamların İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı “Kürt Sorununda Demokratik Çözüm Süreci”nin sabote edilme girişimleri olarak da görmekte fayda var.
Şimdi biliyoruz ki Öcalan, ölümlere ve büyük bir kaosa neden olabilecek açlık grevlerini çözüme kavuşturdu. Devlet yetkilileri de 2012’nin sonbaharından itibaren İmralı’da Öcalan ile görüşmeye başlamışlardı. Bu durum kamuoyuna pek yansımamıştı. Ancak Türk devleti ve içindeki farklı oluşumlar süreci biliyordu. Bu biline biline Türk ordusu eylemsizlik halinde olan bir alana askeri operasyon geliştirdi. Bu alanlardan biri de Lice alanıydı. Peki Lice’de ne olmuştu? 31 Aralık 2012 günü Türk ordusu Lice’de kış üslenmesi halinde olan gerilla grubuna operasyon yaptı. HPG Amed Bölge Komutanı Numan Amed ve 9 arkadaşı yaşamını yitirdi.
Bu katliam, Amed başta olmak üzere Kürdistan’da halkın büyük öfkesine neden oldu. Ancak dikkat çekici bir gelişme 3 Ocak 2013’te oldu. DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ve BDP Batman Milletvekili Ayla Akat İmralı’da Öcalan ile görüştüler. Görüşme kamuoyuna yansdı. Yani görüşme süreci aksamadı.
Ancak ikinci heyetlerin İmralı’ya gideceği açıklandı. Sürecin daha da gelişeceği tartışılıyordu ki Paris’ten korkunç bir haber geldi. Paris’te ne olmuştu peki? 9 Ocak 2013 günü Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda PKK’nin kurucularından Sakine Cansız, KNK üyesi Fidan Doğan ve genç devrmci Leyla Şaylemez bir suikast sonucu katledildi. Çok kritik bir aşamaydı. Öcalan, bu katliamı kendisine karşı yapıldığını ve 2. Dersim Katliamı olarak değerlendirdi. Ortam çok gerildi.
Kürtlerin öfkesi ise boyutlandı. Katliamın üzerindeki sır perdesi hala kalkmış değil. Paris ve Ankara iki olağan şüpheli olarak hala karşımızda duruyor. Ancak İmralı’daki görüşme süreci durmadı. Gelişmeler daha da hızlandı. Heyetler İmralı-Kandil-Ankara-Avrupa hattında görüşmeler yaptı. Tarihi Newroz, 23 Mart ateşkes, 8 Mayıs geri çekilme süreci takvime bağlandı.
Ve tam da Kürt Sorununun Demokratik Çözümü için tarihi sürecin 1. Aşaması gelişirken Reyhanlı’dan katliam haberi geldi. Reyhanlı’da ne oldu? 11 Mayıs 2013 günü ilçe merkezindeki iki patlama ile 50’den fazla insan yaşamını yitirdi. Yüzlerce yaralı.
Reyhanlı’daki olayı iki temel eksende el alanlar oldu. Birincisi AKP’nin Suriye politikası, ikincisi ise MİT’in istihbarat eksikliği nedeni ile bu süreci engelleyemediği. Ama benim dikkatimi ikinci yorumu yapanlar çekiyor. Bu sürece karşı olanların daha önce Oslo sürecinde hedeflediği Hakan Fidan olayını, İmralı sürecinde yeniden hedeflemeleriydi. Ama daha fazla dikkatimi çeken ise Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen polis istihbaratına dayalı haberler yapan Bugün gazetesinin 15 Mayıs 2013 tarihli manşeti. Reyhanlı’da 11 Mayıs günü Adalet Bakanı Sadullah Ergin de olabilirmiş!.. Ergin, AKP hatay teşkilatı ile toplantısın bir gün önceye alarak, bu saldırıdan kurtulmuş! Evet spekülatif bir haber ancak, üzerinde durulması gereken somut bir durum. Doğruluğu yanlışlığı bir yana söylemlerin odaklandığı hedefler, bu olayın hedeflerinden birinin de bu süreç olduğunu gösteriyor gibi...
Şimdi bu üç olayın arasındaki bağlantı birebir olmasa da bir durumu çok iyi görmeliyiz. Yapılan katliamlar sonrasındaki yorumlardan ve gidişattan kimin ne yaptığı ya da yapmak istediği açıkça görülüyor. İnceltilmiş nokta hedefleri ile süreci “içerden” sabote etmek isteyen güçlerin giderek “dışarıya” açılarak bölgesel çapta provokasyonlarla bu süreci sabote etme istemlerini görmek durumundayız. Yani süreci sabote etmek isteyenlerin A, B, C, Ç, D planları var. Bu merkezlerin adresleri ise aslında yeterince açık değil mi sizce?
Kaynak: Yeni Özgür Politika