'Lice'yi yakacağız; öğretmenlerine söyle!' / YENİLENDİ

Lice Katliamı Davası devam etti. Katliama tanıklık eden öğretmen, "Asker, 'oğlum biz Lice'yi yakacağız, öğretmenlerine söyleyin, sizi sağlama alsın' demiş. Öğrenci koşarak yanıma geldi. Yaşananları anlattı" diye konuştu.

Amed'in Lice ilçesinde, 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 3'ü asker ve 13'ü sivil 16 kişinin katledilmesiyle ilgili açılan Lice Davası'nın 5'inci duruşması İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. 
Sanıklardan Üsteğmen Tünay Yanardağ, geçtiğimiz 23 Ağustos'ta Singapur'da geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti. Dava duruşmasına diğer sanık Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve avukatları da katılmadı. Sanıksız görülen duruşmayı müşteki avukatlar, HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, CHP İstanbul Sezgin Tanrıkulu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi takip etti.

DURUŞMANIN ELÇİ'YE ADANMASI İSTENDİ

Duruşmada söz alan, müşteki avukatlardan Yunus Muratakan, katledilen Baro Başkanı Tahir Elçi'nin ömrü boyunca 'faili meçhul' davaların peşinde koştuğunu, Elçi'nin suçluları ortaya çıkarıp, ceza almaları için mahkemenin karşısına çıkardığını fakat adil bir yargılanmanın yapılmadığını dile getirdi. Av. Muratakan, duruşmanın Elçi'ye adanmasının talep etti.
Bu talebinin ardından mahkemenin sanık Eşref Hatipoğlu'nu kendilerinden kaçırdığını söyleyen Av. Muratakan, "Tahir Elçi olmadan adalet bekliyoruz. Şehit Tahir Elçi'nin anısına yargılamayı ciddiye alın. Yargılamada maddi gerçeği ortaya çıkarmak için uğraşalım" dedi.

'DAVA ÇÖZÜLSEYDİ ELÇİ ARAMIZDA OLACAKTI'

Müşteki avukat Suat Çetinkaya ise, davanın bugüne kadar çözülmüş olması halinde belki de bugün Elçi'nin aralarında olacağını söyledi. Elçi'nin, 7 Ekim'de görülen son duruşmadaki beyanlarının vasiyeti olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Av. Çetinkaya, "Bu kadar vahim olan bir olayda sanıkların mahkeme huzuruna çıkarılmaması hukuksuz" dedi.
Mahkemenin, sanık Eşref Hatipoğlu'nun ifadesini duruşma salonu yerine adliye binasında almakla hukuksuzluğa imza attığı dile getiren Çetinkaya, heyetin davanın üstünü kapmak istendiğini söyledi. 
Müşteki avukatlardan Fethi Gümüş de sanık Hatipoğlu'nun ifadelerine ilişkin, "Olay yerinde keşif yapılsaydı, ne kadar yalan söylediği ortaya çıkardı. Olay dediği gibi cereyan etmemiştir. Anlatımları gerçekdışıdır" dedi.

OLAY TANIĞI ÖĞRETMEN ANLATTI

Avukatların ardından tanık anlatımlarının dinlenmesine geçildi. Tanıklardan ilk olarak Lice'de o dönem Demir Çelik İlkokulu'nda öğretmen olarak görev yapan Mahmut Cantekin dinlendi.
Görev yaptığı okul ile Askeri Alay'ın karşı karşıya olduğunu ve askerleri rahatlıkla gördüklerini anlatan Öğretmen Cantekin, olay gününü şu sözlerle anlattı: "O gün askerler dışarıda rutin olarak gölgeleniyorlardı. Hiçbir şey yoktu. Akşam da bir olay yoktu. Okula girdim. Top atışları yapılmaya başlandı. Her zaman dağa doğru yaparlardı. Bu sefer aşağıya doğru yapıyordu. Atış yapılan yere baktık. Ama bir şey yoktu. Dürbünüm vardı okulda. Alması için öğrencimi eve gönderdim. Asker yolda onu yakalamış ve nereye gittiğini söylemiş. O da öğretmenin evine gittiğini söyleyince asker; 'oğlum biz Lice'yi yakacağız, öğretmenlerine söyleyin, sizi sağlama alsın' demiş. Öğrenci koşarak yanıma geldi. Yaşananları anlattı. Sonra panzer geldi. Bağlara ateş atıyordu. 5 kadın ve 2 çocuk vardı, onlara ateş ediyorlardı. Ardından Komanda Taburu'ndan her yere ateş açılmaya başlandı. Hemen öğrencileri okula soktuk. Pencereden baktım, askerler dışarıda geziyordu. Eğer çatışma olsaydı siper alırlardı. Onlara baktığımı görünce bana da kurşun sıktılar, ölümden kurtuldum. Yukarıdan bombalar atılıyordu evlere. Evler yanmaya başladı. Uçaksavar mermisi sınıfa isabet etti. Komandolar okula roketler atıyordu. Saat akşam 4'e kadar ateş kesilmedi. Tüm öğrenciler, öğretmenler yakılan yıkılan dükkânları gördük. Her tarafı yaktılar." 
Askerlerin tek tek evleri yaktığını söyleyen Cantekin, "Kimliğime baktı. Mersinli yazıyordu. Askerler evimi yakmayacaklarını söylediler. Sonra geldi, evimi aradılar. Yukarıdan gelirken ev yakıyorlardı. Sarı bir sprey gibi bir şey vardı, onları evlere sıkıp ateşe veriyorlar. Dünyada böyle bir vahşet görmedim" diye konuştu. 
Cantekin'in anlatımlarının ardından mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. 

'DEĞİŞEN TEK ŞEY SAVAŞ TEKNOLOJİSİ!'

Öte yandan Lice Adalet Arıyoruz Platformu üyeleri de adliye binası önünde açıklamada bulundu. "Hakikatler araştırılsın. Failler bulunsun" yazılı pankart açıp, üzerinde "Em te jibîr nakin" yazılı Tahir Elçi'nin fotoğrafını taşıyan Platform üyeleri adına açıklamayı dava avukatlarından Av. Şiyar Kaymaz okudu.
Av. Kaymaz, 1993 Lice'den 2015 Cizre'sine değişen tek şeyin savaş teknolojisi olduğunu söyleyerek, Lice Katliamı'nın hesabı sorulmadığı için bugün Sur'da, Cizre'de ve Nusaybin'de de katliamların yaşanmaya devam ettiğine dikkat çekti. Av. Kaymaz, "Tahir Elçi'yi katledenler, faili meçhul davalarda yargılanan askerlere terfi vererek bölgeye gönderenlerdir" dedi.

BEŞTAŞ: FAİLLERİ AKLAMAK İSTEDİLER

HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş da, katliam davalarının katliamın yaşandığı yerlerden bilinçli olarak uzak bir kente gönderildiğine değindi. Faillerinin aklanması için çaba sarf edildiğini söyleyen Beştaş, Elçi'nin aynı yöntemle ve aynı güçler tarafından katledildiğini söyledi. 

İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında sanık emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun 16 Mart 2016'ya ertelenen davaya getirilmesine hükmetti.