'Mahkeme siyasi polisin ağırlığı altında'
'Mahkeme siyasi polisin ağırlığı altında'
'Mahkeme siyasi polisin ağırlığı altında'
Aralarında gazetecilerin de bulunduğu 9'u tutuklu 24 kişinin yargılandığı davada karar bekleniyor. Tutuklu yargılanan gazeteci Bayram Namaz, ""Eşit özgür ve kardeşçe bir geleceğin inşasının mümkün ve gerekli olduğuna inanıyorum. Yargılayacaksanız beni bunlarla yargılayın" derken, Avukat Özlem Gümüştaş, mahkeme üzerinde operasyonun ve operasyon hakkındaki siyasi polis değerlendirmelerinin ciddi bir ağırlık yarattığı kanaatinde olduklarını söyledi, "Yargılamaya siyasi polisin sinir ve irade savaşı eşlik etti" dedi.
"Gaye" adı altında yapılan baskınlar sonucu tutuklandıkları 2006 yılından bu yana yargılanan ve aralarında Atılım Gazetesi Yayın Koordinatörü Sedat Şenoğlu, Atılım Gazetesi yazarları Bayram Namaz, Arif Çelebi, Özgür Radyo eski Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan'ın da bulunduğu 9'u tutuklu 24 sosyalistin yargılandığı davanın 22'inci duruşması İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Duruşmayı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi, Gazetecilere Platformu, tutsak gazetecilerin aile ve yakınları izledi. Duruşmada esasa ilişkin savunmalara devam edildi. Savunmasını yapan Naci Güner, "İddianamede iddia edildiği gibi MLKP Genel Sekreteri olsaydım, ne olursa olsun pratik tavrımı ortaya koyardım. Ben sosyalizme ilişkin her şeyi 8 yıllık cezaevi sürecimde öğrendim. İddianame savcısı atmış tutmuş ve karar vermiş. İş bu kadar basit ve mahir" dedi.
Kendisini MLKP Genel Sekreteri olarak gösterecek hiçbir delilin bulunmadığına dikkat çeken Güner, "Anlaşılmayacak bir durum yok. İş devrimci ve sosyalistlere gelince fırtına deresi, Dicle ve Fırat duruyor. Savcı mütalaadaki iddiaları geri çekmelidir. Sahte belgeler elinden dökülüyor. Bu niteleme sansasyonel bir hareket üretmek için zorunluluktan kaynaklanan bir kumpastır" şeklinde konuştu. Kendisinin işçi olduğunu belirten Güner, "Devletin kurumlarında çalışanlar tek tip insanlar haline getirilmiştir. Siz özgür iradenizle şekillenmemişsiniz. Etrafınız yasaklarla çevrilmiş. Hak ve özgürlüklerin en fazla kısıtlandığı alanlardasınız. Mahkemeler üzerinde siyasi baskı var. Yıllardır sosyalistleri yargılıyorsunuz. Polisler, beni MLKP Genel Sekreteri olarak fezlekede göstermiş ama genel sekreterin TDK'daki anlamını bilmiyorlar" ifadelerini kullandı.
GAZETECİ NAMAZ: ANADİLİMİN HESABINI SORUYORUM
Atılım gazetesi yazarı Bayram Namaz ise, savunmasında, yargı savaşındaki her gelişmenin kendilerini de ilgilendirdiğini belirterek, yargının tarafsız olmadığını, temel hukuk kurallarına dahi uyulmadığını kaydetti. Namaz, soruşturma safhasında dahi özellikle gazetecilerin "terör örgütü üyesi" olarak lanse edildiğine dikkat çekerek, basına ve gazetecilere dava ile gözdağı verildiğini söyledi. Namaz, "Erdoğan şiir okuduğu için ceza aldığını iddia eder. Oysa şiir okuma falan değildir, halkı kin ve nefrete tahrik ile başlayan bir suç maddesi uydurulmuştur. Tıpkı gazetecilere terör örgütü suçlaması uydurulduğu gibi" dedi. Suç vasfının değiştirilmesini ve 10 kişinin tahliyesini isteyen savcının değiştirildiğini hatırlatan Namaz, yargıya ve yargıçlara müdahale olduğunu kaydetti. 8 yılda heyetin çok sık değiştiğine dikkat çeken Namaz, "Bu yargılamanın başında mübaşir genç bir adamdı. Şimdi saçları dökülmüş bir halde" dedi. Üretilmiş deliller ile 8 yıldır tek kişilik hücrede tutulduklarını kaydeden ve "Böylesi deliller ile hazırlanmış iddianameyi kabul eden mahkemeden adalet bekler misiniz?" diyerek tepkisini dile getiren Namaz, sahte delilleri kabul eden mahkeme heyetini eleştirdi.
Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Namaz, 62 kişilik bilgisayar çıktısı liste dışında hiçbir delil olmadığını kaydetti.
Namaz, "Eşit özgür ve kardeşçe bir geleceğin inşasının mümkün ve gerekli olduğuna inanıyorum. Yargılayacaksanız beni bunlarla yargılayın. Kürt halklarının, Lazların, Çerkezlerin, Rumların, Arapların, Süryanilerin, Romanların bu coğrafyada yaşayan tüm halkların farklı din ve inançların, farklı cinsel yönelimlerin eşit ve özgürlükçü yaşamaları için bu gerici faşist sistemi yıkmanın gerekli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu. "Bundan sonra "unutturulmaya çalışılan anadilimin hesabını sormak için Kürtçe konuşacağım" diyen Namaz'ın konuşması, tercümen eşliğinde Türkçeye çevrildi.
MÜKERRER YARGILAMA YOLU AÇILDI
Mahkemeye 41 sayfalık bir savunma sunan Özlem Gümüştaş ise, soruşturmanın yasa, usul ve hukuka aykırı şekilde ideolojik bir yaklaşımla yapıldığının altını çizdi, "Soruşturmaya, soruşturmayı yürüten kolluğun yaklaşımı egemen olmuştur. Kolluğun kendince belirlediği çeşitli istemler hukuki süzgeçten geçirilmeden hâkim ve mahkeme kararı haline getirilmiştir" dedi.
İddianamenin de aynı yaklaşımla hazırlandığı değerlendirmesini yapan Gümüştaş, savcılık makamının "dürüstlük" ve "hakkaniyet" ilkelerine bağlı kalmadığına dikkat çekti.
Avukat Gümüştaş, şöyle konuştu:
"Savcılık makamı yetkilerini aşmıştır. Soruşturma makul bir şüphe ile başlamamış, hukuka aykırı bir biçimde yürütülmüştür. Koruma tedbirleri kararları gerekçelendirilmeden ve yetkiler aşılarak uygulanmış, tüm sanıklar açısından adil yargılanma hakkı gasp edilmiştir."
Polisin, hukuka aykırı delil ürettiği yönündeki ciddi kuşkuların bile araştırılmadığını belirten Gümüştaş, "Soruşturma silahların eşitliği ilkesini yok eden, şüpheli veya müdafilerin dosyayı incelemesini engelleyen kısıtlama kararı altında yürütülmüştür" dedi.
İddianamenin kabulü kararının da gerekçesiz ve yasaya aykırı olduğunu kaydeden Gümüştaş, "İddianamenin hazırlanma süresi ve yargılamanın başlama süreci, kişi özgürlüğü ve güvenliği, dürüst yargılanma hakkı kriterleri açısından makul süreyi ihlal edici niteliktedir" diye konuştu.
Avukat Özlem Gümüştaş, iddianamenini suç tarihini bazı sanıklar açısından 1994 yılına çekerek, "mükerrer yargılama" yolunu açtığını söyledi ve ekledi: "Soruşturma siyasi polis tarafından başlatılmış ve yürütülmüştür. Yargılamanın başında ve devamında da siyasi polisin açık müdahaleleri sürmüştür. İstanbul Valiliği ve Emniyet yaptığı açıklama ile kamuoyunu yönlendirmiş, mahkemeler üzerinde kamuoyu baskısı oluşturmuştur. Operasyon görüntülerinin ve açıklamanın
olduğu bir CD bütün medya kuruluşlarına ve gazetecilere dağıtılmış, büyük bir haber dalgası örgütlenmiştir."
'MEDYA İLE YARGIYA MÜDAHALE EDİLDİ'
Siyasi polisin, medyayı da yargıya müdahalenin etkin bir parçası haline getirdiğini belirtti, Söz konusu davanın tüm süreçlerinde basın ayağı ile kanı oluşturma ve mahkemeleri etkileme çabasını sürdürmüştür. Basın ile yargıya müdahalenin en çıplak örneği müvekkillerden İbrahim Çiçek, Ali Hıdır Polat ve Ziya Ulusoy hakkında verilen tahliye kararıdır. Çok açıktır ki siyasi polis mahkemenin bu kararına müdahale etmiş, hatta bu kararla savaşmıştır" diye konuştu.
Mahkeme üzerinde operasyonun ve operasyon hakkındaki siyasi polis değerlendirmelerinin ciddi bir ağırlık yarattığı kanaatinde olduklarını söyleyen Avukat Gümüştaş, yargılamaya siyasi polisin sinir ve irade savaşının eşlik ettiğini söyledi. Gümüştaş, "Fakat mahkemeler ve yargılamalar siyasi polisin ve onun belirleyeni siyasi iktidarların savaş alanları değildir, olmamalıdır" dedi.
Duruşma, savunma avukatlarının savunmalarıyla devam ediyor.