Tutsaklara “Güneş denilince aklınıza ne geliyor?” sorusu

Ocak 2021’de yürürlüğe giren İnfaz Kanunu’ndaki düzenlemenin keyfi uygulamalarını anlatan Avukat Destina Yıldız tutsaklara “Önderiniz kim? Abdullah Öcalan’ı liderin olarak görüyor musun” sorularının olduğu mülakatlar yapıldığını aktarıyor.

Cezaevindeki 30 yıllı dolduğu için çıkması gerekirken idare tarafından ‘iyi halli bulunmadığı’ gerekesiyle mahpus Fahrettin Şahin’in tahliyesi 6 ay ertelendi. Geçtiğimiz yıl İnfaz Kanunu’ndaki düzenlemenin Ocak 2021’de yürürlüğe girmesi son birkaç ayda birçok insan hakkı ihlalini de beraberinde getirdi. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri de Fahrettin Şahin’le yaşandı. ANF’ye konuşan ÖHD Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Destina Yıldız birkaç aydır benzeri örneklerle karşılaşıldığını aktarıyor. Ayrıca idarenin mahpuslara “Abdullah Öcalan’ı örgüt lideri olarak görüyor musunuz?”, “Güneş denilince aklınıza ne geliyor?”, “Önderiniz kim?”, “Niçin bulunduğun koğuşta kalıyorsun?”, “Pişman mısın, değil misin?” Gibi sorular sorduğunu da söylüyor. Yıldız, İnfaz Kanunu’ndaki düzenlemenin birçok keyfi kararı da beraberinde getirdiğini dile getiriyor.

Yeni infaz Kanunu’ndaki düzenlemeyle Fahrettin Şahin'in 'iyi halli’ olmadığı gerekçesiyle tahliyesi ertelendi. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fahrettin Şahin 30 yılı dolan mahpuslardan bir tanesi. 30 yılın sonunda koşullu salıverilme ile tahliye olması beklenirken 2020 yılı mart ayında İnfaz Kanunu’nda yapılan değişiklikle tahliye olması engellenmiş durumda. İdare ve Gözlem Kurulu tarafından iyi halli olmadığı şeklinde karar verilmiş. Kararın gerekçesine baktığımızda: “Şu an kurum demirbaşını koruma ve tasarruf kuralları uyumlu olduğu, 2017 yılından beri disiplin cezası almadığı tekrar suç işleme olasılığı olabileceği yönünde yeterli kanı oluşmadığı, kurum yaşantısında tehdit, tahrik, ısrar, yalan beyan, kavga gibi zorlayıcı tutum ve davranışlarda bulunduğunun düşünülmediği, kişisel bakımına azami özeni gösterdiği, kendisini korumaya yönelik sağlık tedbirlerine uyduğu,” gibi görüşler yer alıyor. Ama buna rağmen kurum kütüphanesinden 5 tane kitap okuduğu, kurum içerisinde tutum ve davranışlarının olumsuz olduğu, haklarını iyi niyetle kullanmadığı, uygulanana iyileştirme programlarına katılmadığı geçiyor. Bunun yanı sıra kurum görevlilerine karşı zaman zaman olumsuz davranışlarının bulunduğu, aramalarda kurum personeline karşı gerekli kolaylığı sağlamadığı; suç türünün örgüt suçlarından olması, örgüt üyeliğinden yeni ceza almış kişilerle birlikte kalıyor ve bu kişilerle etkinliklere çıkıyor olması gibi gerekçelerle iyi halli olmadığı belirtilmiş.

Bunlar erteleme için yeterli gerekçe mi?

Aslında sadece Fahrettin Şahin örneği üzerinden bile yeni uygulamanın ne kadar keyfiyet taşıdığını görebiliyoruz. Bir kişi hapishaneye girdiği andan itibaren aslında onun hangi koğuşta ya da hücrede kimlerle kalacağına, kimlerle spor,sohbet gibi etkinliklere çıkacağına hapishane idaresi karar vermektedir. Kaldı ki mevzuata göre de örgüt suçları kapsamında ceza alan kişiler yine örgüt kapsamında ceza alan kişilerle birlikte tutuluyor. Yine aynı suç tipinden ceza alan kişiler birlikte etkinliklere çıkarılıyor. Mevzuatın düzenlediği bir şeyi bugün idare iyi halli olmama koşulu olarak değerlendirmektedir. Bir başka örnek olarak bir mahpusun kitap okuma alışkanlığının sadece kurum kütüphanesinde bulunan kitapları okuyup okumaması ile değerlendirilmesini gösterebiliriz. Bir mahpus dış kantinden kendi parasıyla kitap alabileceği gibi, mahpusun ailesi ve arkadaşları da kargo ile kendisine kitap gönderebilir. Ama bunlar idare tarafından dikkate alınmamakta ve sanki mahpus hiç kitap okumuyormuş gibi bir algı yaratılmakta. Aslında çok basit ve keyfi gerekçelerle koşullu salıverilmeye hak kazanan mahpusların tahliye olması engelleniyor.

Süren açlık grevlerini de düşününce bu tarz uygulamalar ve yasanın eylemci mahpusların etkilemesi söz konusu mu?

Açlık grevine giren mahpuslara bu sebeple disiplin cezaları veriliyor. Bu disiplin cezaları ise iyi hal değerlendirme raporlarında koşullu salıverilme için mahpusların önüne bir engel olarak çıkmakta. İdareler bu değerlendirmeleri birer tehdit aracı olarak kullanıyor. Yönetmelik ilk çıktığında Şakran Kadın Hapishanesi’nde bir mahpusun iyi halli olmadığına yönelik verilen kararın gerekçesinde mahpusun daha önce açlık grevine girmiş olması gösterilmişti. İdareler bu durumu “açlık grevine girersen tahliye olmazasın” şeklinde bir tehdit ve baskı aracı olarak kullanıyor.

Peki, İnfaz Kanunu’ndaki düzenlemenin hayata geçmesinden bu yana neler yaşandı?

Her ne kadar infaz kanunundaki düzenleme 2020 yılı mart ayında yapılmış olsa da buna ilişkin yönetmelik 1 Ocak 2021 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi ve 4-5 aydır uygulanmaya başladı. Bu süreçte Fahrettin Şahin’inkine benzer kararlara şahit olduk. Mesela Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde bir müvekkilimizin aktarımlarına göre 29 yıldır hapishanede bulunan ve bu süre boyunca hiçbir örgütle ilişkisi olmayan ve uzun süredir tek başına kalan bir mahpus ile ilgili “örgütün manevi değerlerine sahip olması” gerekçesiyle iyi halli olmadığı yönünde karar verilmiş. Bunun dışında kararların alınma süreçleri ile ilgili de ciddi sıkıntılar yaşanmakta. Bu süreçte çoğu hapishanede mahpuslarla mülakat yapılmakta ve bu mülakatlarda “Abdullah Öcalan’ı örgüt lideri olarak görüyor musunuz?”, “Güneş denilince aklınıza ne geliyor?”, “Önderiniz kim?”, “Niçin bulunduğun koğuşta kalıyorsun?”, “Pişman mısın, değil misin?” Gibi sorular sorulmaktadır. Mülakatın ne şekilde yapıldığını, hangi soruların sorulduğunu denetleyecek herhangi bir mekanizma da bulunmuyor. Yorumlamaya, keyfiyete ve kişilerin inisiyatifine bırakılmış bu süreçlerin adalet kavramıyla hiçbir ilişkisinin olmadığı da açıktır.