Maxmur Kampı’na gıda ambargosu
Maxmur Kampı’na gıda ambargosu
Maxmur Kampı’na gıda ambargosu
Maxmur Kampı’nda 5 ayı aşkın bir süredir devam eden gıda yardımı kısıtlamasının ambargoya dönüştüğünü belirten Demokratik Halk Meclisi, BM, Irak Merkezi Hükümeti ve Kürdistan Bölge Hükümeti’ne çağrıda bulundu. Uygulamanın aşılmaması halinde her türlü demokratik haklarını kullanacaklarını belirtti.
Şehit Rüstem (Maxmur Kampı) Demokratik Halk Meclisi, 5 ayı aşkın bir süredir devam eden gıda kısıtlamasının ambargoya dönüştüğüne dikkat çekerek bir basın açıklaması düzenledi. Şehit Aile Kurumu önünde yapılan ve çok sayıda basın kuruluşunun da izlediği açıklamayı Halk Meclisi Başkanı Mamoste Yusuf yaptı.
AMBARGO İMHA KONSEPTİNİN BİR PARÇASI
Yusuf, BM bünyesindeki UNHCR tarafından yapılması gereken gıda yardımının 5 ayı aşkın bir süredir yapılmadığını, Kısıtlamaların Kürt halkı üzerinde uygulanan konseptten bağımsız olmadığını ifade etti. “Halkların demokratik çizgisini tasfiye amaçlı uluslararası tasfiye konsepti tüm yönleriyle devrededir” denilen açıklamada devam eden siyasi ve askeri operasyonlara dikkat çekildi. Yusuf sözlerini şöyle sürdürdü: “Özgür Kürt kimliği karşısında gösterilen tutumlar ve uygulamalar tasfiyenin niteliğini gösteriyor. Ortadoğu’nun yeniden düzenlendiği bir süreçte Kürt halkının kendi iradesiyle yer almaması için halkımıza inkar, imha,teslimiyet ve işbirlikçilik dayatılmaktadır. Kampımız üzerinde 5 ayı aşkındır süren ambargo bu konseptin bir ifadesidir.”
HEWLER’DEKİ TOPLANTI SONRASI GELİŞTİ
Halk Meclisi Başkanı Yusuf, savaş nedeniyle yirmi yıldır toprağını terk etmek zorunda bırakılan, mültecilik döneminde sekiz yerleşim yerini terk etmek zorunda kalan Maxmur halkının bu yolla yeni baskılara maruz bırakıldığını belirtti. Ambargonun geçtiğimiz yıl Kasım ayında Hewler’de ABD, Irak, Türkiye ve Bölge Hükümetinin katılımıyla gerçekleşen toplantı ardından başladığına dikkat çeken Yusuf şunları söyledi:
“ABD, Irak, Türkiye ve Güney Kürdistan yerel hükümetinin dörtlü mekanizma olarak adlandırdıkları toplantıda kampımıza yönelik bazı tartışmalar yürüttükleri bilinmektedir. Türkiye hükümetinin kampımızı tasfiye amacıyla Irak, BM ve Güney Kürdistan yerel hükümetiyle anlaşarak bunun sonucu olarak adı geçen güçlerin temelsiz bahanelerle kampımıza baskı yaptığını belirtmek istiyoruz. En son TC başbakanının kampımızı hedef alan açıklamaları tasfiye amacının açık ifadesidir. Kürt sorununun çözümünün tartışıldığı bu dönemde hala güvenlikçi politikalardan medet umulması bizleri daha fazla kaygılandırmaktadır.”
BM, IRAK VE BÖLGESEL HÜKÜMETE ÇAĞRI
Beş ayı aşkın bir süredir üstü örtülü bir şekilde kamp halkına ambargo uygulandığına dikkat çeken Yusuf, BM tarafından başlatılan kimlik dağıtımının da zamana yayıldığını bildirdi.
“BM nin kendi ısrarı ve dayatması sonucu kabul edilen kimlik uygulaması bir buçuk yıldır dağıtımı zamana yayılmakta, son dönemde de ‘mürekkep yok’ gibi komik nedenler gösterilerek bu uygulama durdurulmaktadır” dedi. Halk Meclis Başkanı uygulamalardan BM, UNHCR, Irak Merkezi Hükümeti, Kürdistan Bölge Yönetimini sorumlu tutarak sözlerine şöyle devam etti:
“Kampın erzak ve kimlik sorunlarının giderilmesi için BM, UNHCR, Irak ve Güney yerel hükümeti nezdinde defalarca girişimlerde bulunulmaına rağmen bir sonuç alınamıştır. Irak merkezi hükümeti ve UNHCR ihtiyaçlarımıza karşı duyarsız yaklaşıyor, zamana yayan bir politika izliyorlar. UNHCR’nın, yoksul ailelere ve hizmet edenlere cüzi miktardaki yardımı bile kısması bu politikanın bir sonucu olarak görüyoruz. Kampa dönük ambargo niteliğinde alan bu uygulamalardan UNHCR, Irak hükümeti, BM ve Merkezi hükümetini sorumlu görüyoruz.
Irak hükümetinin bütün Irak halkına değil de sadece kampımıza yönelik erzak kesme politikası elbette bilinçli bir uygulama olarak görülmektedir. Irak hükümetinin bu uygulamadan vazgeçerek yasal haklarımızı iade etmesini istiyoruz. BM güvenlik şemsiyesi altında bulunan kampımızın haksız uygulama ve yersiz ithamlara karşı UNHCR’yi duyarlı olmaya, kirli politikaların aleti olmamaya, insan karşısındaki sorumluluklarını yerine getirmeye, haklarımızın korunması görevine riayet etmeye çağırıyoruz. Güney hükümetini üstü örtük politikalardan vazgeçerek bu mekanizma içerisinde yer almayıp ulusal sorumluluklarına sahip çıkmaya davet ediyoruz. Tüm Kürt halkının, demokratik kamuoyunun bu uygulamalar karşısında sessiz kalmamasını ve duyarlı davranarak sesini yükseltmesini istiyoruz.”