MDDP, 1. Konferansının sonuç bildirgesini açıkladı

MDDP, 28-29 Kasım tarihleri arasında yaptığı 1. Konferansın sonuç bildirgesini açıkladı.

MDDP (Mezopotamya Demokratik Değişim Partisi) 28-29 Kasım tarihleri arasında yaptığı 1. Konferansın sonuç bildirgesini açıkladı. Sonuç bildirgesinde konferansta dünya, Ortadoğu, Mezopotamya, Kürdistan ve Anadolu’da gelişen politikaların, çelişkilerin, çatışmalar ve savaşların detay ile ele alındığı belirtildi. Özellikle Ortadoğu’da ideolojik, politik, dinsel, mezhepsel, inançsal, kültürel, sosyal ve ekonomik olarak yıllardır yaşanan kaosun bir üçüncü dünya savaşı olduğuna dikkat çekildi.

Dünyada sosyalist sistemin yıkılmasıyla birlikte, adeta dünya emperyal politikaların tekeline girdiği, bu politikaların her tarafa yayıldığı, kendi denetimlerinde yeniden sistemleri dizaynetmeye çalıştıkları vurgulanan sonuç bildirgesinde, “Bu politikalara karşı olan; ülke, örgüt vb. kesimlere karşı, her türlü yönelim içerisinde olmuşlardır. Bir dönem kendi yarattığı, Al Qaide’nin İkiz Kulelerine yönelimiyle birlikte, Al Qaide’ye karşı başlattığı müdahale, yeni bir savaşın, yeni bir emeperyal yayılmanın başlangıcı oldu denilebilir” denildi.

Asya, Afrika ve Ortadoğu’da bulunan insanlık dışı sistemlerin, emperyal hamlenin daha da gelişmesine yol açtığına da dikkat çekilen sonuç bildirgesinde şunlar vurgulandı: “Bu durum ABD’nin Irak işgalini beraberinde getirdi, sıra Ortadoğu’da bulunan diğer diktatör sistemlere gelmişti. Diktatörlerin yıkılması, yerin dibine girmesi ve tarihin çöp sepetine girmesi kadar sevindirici bir durum yok. Yalnız bunları yıkanlar kim? Bunlara alternatif getirilen kimler? Bu durumlar sorgulanmadan, yanlışların nerde olduğunu bilmek meçhule benzer. İşte Arap baharı adı altında; diktatörlere alternatif getirilen kesimlere baktığımızda, diktatörleri aratacak İslam Sünni faşizmi getirilmiş! Oysa Mısır, Tunus, Yemen, Libya, Suriye vb. ülkelerde insanlar daha refah, özgür, eşit ve demokratik bir yaşam uğruna, diktatörlere karşı onurlu bir mücadele vermişler. Daha sonra bu kesimler en acımasız saldırılara maruz kalmışlar. Artık sosyalistler, devrimciler, demokratlar, özgürlükçüler, entellektüeller, Aleviler, Êzîdîler, Kürtler, Kiptiler, Ermeniler, Yahudiler ve Asuri/Süryani/Keldaniler ciddi bir tehdit altındaydılar. Bu tehdit emperyal güçlerin Ortadoğu alanında YDD adıyla görevlendirdikleri, sözde liberal İslam tarafından yapılıyordu. Bunların en gözdesi, formül olarak pazara sunulan, Türk devlet temsili AKP hükümetiydi.”

AKP’nin iktidara geldiğinde başta Kürt sorunu olmak üzere, birçok sorunu çözeceğini, huzuru, refahı ve ekonomik kalkınmayı getireceğini dilinden düşürmediği de belirtilen sonuç bildirgesinde, “O kadar illeri gitti ileri demokrasi kavramını sürekli kullanıyordu. AB topluluğuna girmek için, yüzeysel bazı hamlelerde bulunuyor, toplum bu hamlelere inanıyordu. Hele Ergenekon operasyonu ile vesayet rejimini ortadan kaldırdığı imajını veriyordu. Doğrusu İsveç parlamentosunda alınan 1915 Seyfo/Soykırım kararı ile Türk devlet, AKP hükümet gerçeği bir kez daha gözler önüne serilmişti. Gittikçe güçlenen liberal Sünni akım, yeni Osmanlı hayallerine girdi, kendine göre yol belirlemeye çalıştı. Ortadoğu alanında gelişmeler bu akımın öncülüğünde ilerlerken, bunların karşıtında tam belirgin olmayan halkların tezi Kürdistan Özgürlük Hareketi öncülüğünde gelişiyordu, süreç ilerledikçe bu perspektif daha iyi anlaşılıyordu. Doğrusu Suriye müdahalesi gündeme girdiğinde, Türk devlet politikası, AKP şahsında netleşiyor ve hegemon yönünü dayatıyordu. Suriye, Irak üzerinde uğursuz çıkarlar peşinde koşan bütün kesimler, kaos ortamını daha fazla derinleştirip, piyasaya yeni bir çelişki sürüp politikalarını yürütmeye çalıştılar. Bu politikaların asıl sorumluları emperyalizim, kapitalizm, gericilik, fanatizm, milliyetçilik, işbirlikçilik ve İslam faşizmi. Eğer bugün Ortadoğu bu kaos ortamındaysa, insanlar her gün ölüyorsa bunlar temel faktör, Türk devleti asıl aktördür. IŞİD, El Nusra vb. birer figürandır” dedi.

Türk devletinin, AKP hükümeti, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı barış, demokratik sürece karşılıklı çözümden çok, kendi çıkarları temelinde samimi olmayan bir yaklaşım içinde oldukları da belirtilen sonuç bildirgesinde, şunlar vurgulandı: “Bir asır boyu soykırımlara, katliamlara, sürgünlere ve her türlü baskıya uğramış tüm kesimlerin üçüncü demokratik alternatifi ile HDP çatısı altında toplanmalarını sağlamış. Türkiye tarihinde ilk kez, sömürülmüş tüm kesimler bir arada olmuş, Türkiye Meclisi’nde kendi sorunlarını dile getiriyor, demokrasinin önünde engel teşkil eden durumları tartışıyordular. Halkların imhası, sosyalistlerin katliamları, emekçilerin sömürüsü ve kadınların köleleştirmesi üzerine kurulan bir Türk devlet, İttihat Teraki’den devr alınan bir ırkçı gelenek, demokrasi perspektifi karşısında ideolojik, politik olarak yenildiğini, 7 Haziran seçimleriyle Türkiye genelinde bir referandum yaşandığı, bu referandumda toplumun tercihi demokrasi cephesinden yana olduğunu görünce Erdoğan adeta kudurmuş, Türk devleti elden gidiyor anlayışıyla İttihat Teraki Seyfo/Soykırımcı zihniyetiyle demokrasi cephesine yöneldi.”

DAİŞ’in Habur alanında yaşayan Asuri, Süryani, Keldani halkına yönelik başlattığı saldırıları ile halkları alandan silmeye çalıştıkları da belirtilen sonuç bildirgesinde, “Birçok insanı katlettiler, yüzden fazla insanı rehin aldılar. Bu saldırı ile halkımızın daha fazla göç etmesine, yerinden kopmasına sebep oldu. Bunlara rağmen Suriye’de bulunan halkımız yurtseverlik görevini yerine getirmekte, kendi iradesini halklarla birlikte savunmaktadır. Bizler halkların iradesine dayalı, demokratik bir Suriye çözüm olacağına inanıyor, halkların eşit konumlarda olması açısından kendini kantonlar formülüyle özerk olarak örgütlemesi yerinde buluyoruz. Bunun için halkımızın örgütleri, ulusal birliği dikkate alarak ortak bir çalışma içinde olmaları ve bu çalışmayı toplumsal demokrasi anlayışıyla yapmaları. Böylesi bir duruş; bizleri halk olarak güçlü kılar, halklarla ilişkilerimizi daha fazla sağlamlaştırır ve halkların öncülüğünde yürütülen demokrasi mücadelesine önemli katkı sunar” dedi.

Sonuç bildirgesinde Mezopotamya Demokratik Değişim Partisi ile başlatılan çalışmanın Mezopotamya, Kürdistan ve Anadolu topraklarındaki demokratik değişim mantığı ile yaklaşımın temel alınarak, Asuri, Süryani, Keldani halkı adına ulusal, toplumsal alanda bazı değişimlere vesile oldukları da kaydedilen sonuç bildirgesinde MDDP ile başlatılan çalışmaların Mezopotamya Özgürlük Partisi ile devam ettirilmesinin kararlaştırıldığı da vurgulandı.

Konferansta alınan kararların bazıları şöyle:

-Önümüzdeki süreçte halk örgütlemesine büyük önem verileceği.

-Kadın çalışmasının demokrasinin önemli bir ayağı olması nedeni ile bu çalışmanın önemi üzerine durulacağı.

-Toplumun temel dinamiği olan gençlik örgütlemesi üzerine durulacağı.

-Diasporada yaşayan halkımızın siyasi, sosyal ve kültürel sorunlarıyla yakından ilgileneceği.

-Diasporada yaşayan halkımızın ulusal birlik temelinde, tüm kesimlerin ortak çalışma yürütmeleri anlayışıyla Ulusal Demokratik Meclis tartışmasın öngörür.

-Türkiye, Kürdistan’da toplumsal demokrasiyi savunan tüm kesimlerle her konuda sıkı dayanışma içinde olacağı.

-Suriye, Irak sahalarında halkımız adına, çalışma yürüten kesimlerle dayanışma içinde olur ve çalışmalarını destekler.

-Mezopotamya alanında yaşayan halkımızın tüm kesimlerine ulaşmaya çalışır.

-Halkımızın Deşta Ninve Demokratik Özerklik talebini destekliyoruz.

-Suriye sahasında çalışma yürüten halkımızın siyasi oluşumları, ulusal, demokratik değerler temelinde demokratik özerk konumlarını oluşturmaları ve toplumsal demokrasi kesimleriyle birlikte hareket etmelerini destekliyoruz.

 -Asuri/Süryani/Keldani halkına her koşulda büyük değer veren, Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü savunur.

-Êzîdîlerin kutsal Şengal zaferini selamlıyor, Êzîdîlerin Demokratik Özerkliğini destekliyoruz.

-Türk Devleti’ni, PKK ile karşılıklı bir ateşkese çağırıyor, Sayın Öcalan ile eşit koşullarda müzakere yapmasına davet ediyoruz.

Bu konferansta mesajlarıyla bizlerle olan SYKP, MHK, BDSHM ve bizleri tel ile arayan tüm dostlara saygı, şükranlarımızı sunuyoruz.