HDK'nin yürüttüğü "OHAL'e Son Verelim" kampanyasının koordinasyonunda yer alan Can Memiş, "OHAL'de direniş de var. Halkların umutsuzluğa kapılmasına yol açacak dinamiklerin önüne geçebilirsek elbette bu sürecin üstesinden geleceğiz ve iktidar geri adım atacaktır" dedi.
Geçtiğimiz Kasım ayında Ankara'da toplanan 7. olağan genel kurulunda, AKP/Saray iktidarının yürüttüğü yıkım ve savaş politikalarına karşı nasıl mücadele edileceğini tartışan Halkların Demokratik Kongresi (HDK), "Son Verelim" kampanyası başlattı.
Kampanyaya ilişkin ANF'ye konuşan Kampanya Koordinasyonu'ndan Can Memiş, "Genel kurulda toplumsal muhalefet geç kalmış olsa da OHAL ve KHK rejimine karşı bir kampanyanın örgütlenmesi kararı alınmıştı. Bu karar genel kurul sonrasında genel mecliste tartışıldı ve 'Son Verelim' kampanyası planlandı. Uzun bir çalışma bu. Bugün bakımından 'OHAL'e son verelim' sloganı etrafında yürütülüyor. Sonrasında ise 'Diktatörlüğe son verelim' ya da 'Başkanlığa son verelim' şeklindeki biçimlere de bürünebilecek" dedi.
HDK'nin de bileşeni olduğu Demokrasi İçin Birlik'in "Uzatma" ve HDP'nin "OHAL'e Hayır" kampanyasını hatırlatan Memiş, "HDP kampanyanın siyasi ayağını örerken, OHAL'in toplumsal yansımaları HDK'nin gündeminde olacak. İşsizlik, artan yoksulluk, kadınlara yönelik artan şiddet, üniversitelerin susturulması, akademisyenlerin atılması. Bunları daha fazla ortaya çıkartan bir söz ve söylem üretelim, birebir teması güçlendirelim niyeti ile bu kampanya planlandı" dedi.
Devam eden siyasi soykırım operasyonlarına dikkat çeken Memiş, "OHAL" adı altında uygulanan fiili başkanlığın hukukileştirildiği bir sürecin yaşandığını belirtti, "Dolayısıyla bütün bu gecikmişliklere rağmen kaldığımız anda ve durumda sözümüzü söylememiz gerekiyor" dedi.
Can Memiş, kampanyanın örgütlenmesine ilişkin ise şunları söyledi: "HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklanmadan bir hafta öncesinde bir yöntem önerisi olmuştu. Bu dönem yukarıdan çağrılarla halkı sokağa çağırma dönemi değil, birebir teması güçlendirme, belki eski yöntem olan ev ve esnaf ziyaretleri ile bir aradalık duygusunu örgütleme çağrısıydı. Bugün de HDK'nin yapacağı çalışma bu yönde olacak. Delege, üye ve halk toplantıları ile hem kendisini örgütleyecek hem de halkın sorunları temelinde bu kampanyayı yürütecek."
'OHAL'DE DİRENENLER DE VAR'
İstanbul'da üniversite öğrencilerinin OHAL'e karşı geliştirdiği eylemleri hatırlatan Can Memiş, "HDK Gençlik Meclisleri bu eylemlerin bir parçası olacak. OHAL koşulları ağır ancak OHAL koşulları altında direnenler de var. Ankara'da Nuriye Hoca, Semih Hoca günlerdir direniyorlar. Kocaeli'nde işten atılan akademisyenler kendi dayanışma akademilerini kurdu. Bunu Eskişehir, Adana, Mersin gibi kentlerde yaygınlaştırıyorlar. HDK ve HDP gençliğinin "BuHAL'de ayakta durma klavuzu" broşür çalışması da olacak. HDK Kadın Meclisi, HDP Kadın Meclisi ile birlikte mahallelerde ev ziyaretleri yapıyor. Kendi sözünü söylüyor" dedi.
Kampanyayı yoksullar, işsizlik ve güvencesizler arasında yürüteceklerini anlatan Memiş, "Hatta umutsuz ve mutsuz kitleler arasında yürüyecek bir çalışma. Onlara bir umut kaynağı olarak da gitmek istiyoruz. 'Hala mücadele var, HDK ve HDP var, direniş var' demek için bu kampanyayı yürütüyoruz. İlk etapta gideceğimiz kesim elbette onlar ama Türkiye'nin tüm demokratik kesimlerini buluşturmak gibi bir temel niyetimiz de var. 20 Kasım Kartal mitingi önemli bir çıkıştı. Bunun devamının geleceğinden kimsenin şüphesi yok" diye konuştu.
AKP/Saray iktidarının yürüttüğü yıkım ve savaş politikasının sürdürülebilir olmadığını belirten Memiş, "IŞİD'in askerleri yaktığı görüntüler, toplumda büyük bir tepkiye yol açmasın diye interneti yasakladılar. Toplumda büyük bir gerilim var. Bu gerilime karşı ırkçılığı kışkırtan, HDP binalarına saldırıları bir araç olarak kullanan da bir devlet var. Aslında bu bir sıkışmışlığın da bir göstergesi ve bu politikalar sürdürülebilir değil. Bir noktadan sonra geri adım atacaklar. Ama geriye doğru adım atacağı nokta bizim mücadele edeceğimiz ve kararlılığımızı göstereceğimiz nokta. Biz bir aradalığımızı, beraberlik duygumuzu kaybetmezsek, halkların umutsuzluğa kapılmasına yol açacak dinamiklerin önüne geçebilirsek ve bir umut kaynağı olarak kendimizi örgütleyebilirsek elbette bu sürecin üstesinden geleceğiz."