Merkel’den Erdoğan diktatörlüğüne açık çek

Merkel, Erdoğan diktatörlüğüne AB kasasından 4.5 milyar Euro daha verecek mi?

Alman başbakanı Merkel son birkaç gündür yine Erdoğan rejimine sıcak mesajlar veriyor. Önce "ayrılmak kimseye fayda getirmez" dedi, sonra AB'ye 'kapıyı kapatmayın' baskısı yaptı, şimdi de çifte vatandaşlıkta çark etti. Peki Merkel "Türkiye'nin demokrasisini güçlendirme" adıyla Erdoğan rejimine AB'nin kasasından 4,5 milyar Euro daha verecek mi?

Onlarınki zorlu, bir o kadar tuhaf ve dünya siyaset tarihinde benzeri az görülen bir ilişki... 2015 yılının güz aylarında Alman başbakanı Merkel'in "boğazdaki hasta adam"ın boğaza bakan, altından kaplama şatafatlı sarayına çıkması ilişkinin en can alıcı fotoğrafı olmuştu.

1 Kasım 2015 seçimlerine iki hafta kala Merkel'in Erdoğan'ın sarayında verdiği pozlar, 7 Haziran yenilgisiyle sarsılan AKP rejimine "can simidi" olmuştu. Sonra peşi sıra Merkel taviz üstüne taviz verdi. Ne de olsa oyun kurucusu hep Erdoğan'dı.

Merkel ülkesinde kopartılan "Erdoğan kıyametine" rağmen son 2 yılda 6 kez Türkiye'nin kapısını çalmak zorunda kaldı. Her seferinde çantasında yeterince yeni tavizler, yeni çeklerle yola çıkıyordu. Görünüşte dostluğun temelinde mülteci anlaşması vardı. Ama kimilerine göre mülteci mevzusu sadece buz dağının görünen yüzüydü.

Erdoğan ile Merkel'in son 1 yıllık ilişki özeti şu şekilde:

18 Mart 2016: Merkel'in öncülüğünde hazırlanan AB-Türkiye mülteci anlaşması hayatı geçti. Merkel ülkesinden yükselen "Erdoğan'ın şantajlarına boyun eğdin" telkinlerini kulak ardı ediyordu. Brüksel-Berlin ilk partide kesenin ağzını açmış, Ankara'ya 3 milyar Euro para vermişti.

4 Nisan 2016: "Erdowie, Erdowo, Erdogan" şiiriyle Jan Böhmermann adlı bir komedyen gündemi sarsıyordu. "Altı üstü bir komedyen" neredeyse bütün işler berbat ediyordu. Erdoğan ve ekibi Almanya'ya yeniden bağırıp çağrıyor, Merkel de usulca kameraların önüne çıkıp Böhmermann hakkında "Yabancı bir devlet liderine hakaretten" soruşturma açılmasına izin verileceğine söylüyordu.

23 Mayıs 2016: Merkel yine İstanbul yollarında... Merkel sesi kısık şekilde "1 Temmuz 2016 vize serbestisi için gerçekçi bir tarih değil" diyordu, Erdoğan ise onu kameranı önünde azarlayarak uğurluyordu.

2 Haziran 2016: Alman Federal Meclisi 1915'teki Ermeni katliamını "soykırım" olarak gören taslağı oy birliğiyle kabul edildi. Ermeni trajedisi uzun yıllardır federal meclisin gündeminde olması Merkel'in elini ayağını bağlıyordu. Belki de işin bu derece ciddiye bineceğini tahmin etmiyordu. Merkel taslağa destek veren partisine müdahale etmeye çekiniyordu. Sadece o gün meclisteki oylamaya katılmamakla ve kameralara görünmemekle yetindi.

2 Eylül 2016: Merkel aylar sonra, 2 Haziran kararının meclisin tozlu raflarına kaldırılmasını fırsat bilerek basının karşısına çıktı ve Ermeni yasa tasarısının kendi hükümetleri açısından hiç bir bağdaştırıcı yönünün olmadığını söyledi.

2 Kasım 2016: Muhaliflere, Kürtlere ve gazetecilere baskılar artıkça Alman kamuoyundan Merkel'e "Erdoğan rejimini eleştir" sesleri yükseliyordu. Sonunda Merkel cesaretini topladı ve AKP rejiminin basına yönelik saldırılarını kınadı.

28 Ocak 2017: NATO bünyesinde görev yapan bir grup Türk askerinin Almanya'da sığınma başvurusu yaptığı ortaya çıktı. Alman makamları "onları iade etmeyeceğiz" diyor, Erdoğan'ın tepesinin tası atıyordu. "PKK destekçisi" olmak yetmezmiş gibi Almanya artık çiçeği burnunda bir FETÖ destekçisiydi.

2 Şubat 2017: Merkel soluğu yine Türkiye'de aldı. Erdoğan ile sarayında görüşen Merkel onbinlerce tutuklama ve gözaltı furyasına rağmen sadece "Türk hükümeti demokrasi değerlerini korumalı, çünkü muhalefet de bu değerlerin bir parçası" demekle yetindi.

17 Şubat 2017: Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel İstanbul'da tutuklandı. Erdoğan bunun üstüne Yücel'i "ajan ve terörist örgütlerin destekçisi" de ilan etti.

2 Mart 2017: Gaggenau ve Köln kentlerinde AKP'li bakanların katılacağı referandum mitingleri yasaklandı. Merkel hükümeti AKP rejimine açıkça "Sizi istemiyoruz" diyemedi, yasakları güvenlik sorunu ile gerekçelendirdi. Ne gariptir aynı gün Alman İçişleri Bakanlığı da eyaletlere gönderdiği bir genelge ile aralarında PYD ve YPG'nin de bulunduğu çok sayıda Kürt kuruluşun bayrak ve flamanlarını yasakladı.

9 Mart 2017: Erdoğan engellemeler için "Nazi pratiği" dedi. Merkel istifini bozmadı, alçak perdeden giderek Erdoğan'a "Bir daha Nazi benzetmesini duymak istemiyoruz" dedi. Ardından Merkel geri çekildi, yerine yardımcısı Peter Altmaier'i sahaya sürdü. Altmaier de "Referandum süreci boyunca AKP'li bakanları Alman topraklarında görmek istemiyoruz" dedi.

Ama bu 1 yıllık süre zarfında Merkel'in ekibi ara sıra Erdoğan ve rejimine fırça atmalıydı. Oyunun değişmeyen kuralı buydu. Ne de olsa Merkel'in partisinin seçimlerde oya ihtiyacı vardı. Merkel ve Hıristiyan demokrat arkadaşları Türkiye'ye bağırıp çağırdıkça oyların rengi değişiyordu, partisinin kaleleri düşmüyordu.

2017 yılının Ocak ayında rakipleri sosyal demokratlar karşı hamleye geçti. SPD, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz'u Eylül ayındaki federal seçimlerde Merkel'in karşısına aday yapacağını açıklıyordu. Schulz "parlak" ve "kullanılmamış bir isim"di. Üstelik alttan geliyordu ve kısa sürede kamuoyunda sevildi. Anketler SPD'nin yıllardır bir türlü bulamadığı trendi yakaladığını ve CDU'yu solladığını gösteriyordu.

ERDOĞAN İLE MART KRİZİ MERKEL'E İYİ GELDİ!

Bu kez Merkel'i kurtarma görevi Erdoğan'daydı. Önce hiç gündemde yokken ve üstelik Türk başbakanı Binali Yıldırım Oberhausen'e gelip 10 bin yandaşıyla şov yapmasına izin verilmişken, Almanya'nın bazı eyaletleri Mart'ın başında AKP'li bakanların 16 Nisan referandum mitinglerini yasakladı.

Hatta çok az sayıda Türkiyeli seçmenin yaşadığı ve AKP'nin programında olmamasına rağmen Merkel'in partisinin elindeki Saarland eyaleti seçimlere ramak kala Türk politikacılarının gelmemesi için kanun çıkardı. Bunlar seçimden önce "güzel hareketler" idi ve Merkel sandıktan iktidarını koruyarak çıktı.

MERKEL ERDOĞAN'A 4,5 MİLYAR DAHA VERECEK Mİ?

Bu kez 7 Mayıs'ta Schleswig-Holstein Eyaleti'nde, 14 Mayıs'ta ise NRW eyaletinde seçimler Merkel'i bekliyor. İktidarda 12. yılını dolduran Merkel'in en önemli sınavı da 24 Eylül günü yapılacak Federal Meclis seçimleri. Kimi gözlemciye göre bu zorlu seçim yılında Erdoğan ile bu tarzda sürdürdüğü ilişki Merkel'in başını yakacak.

Zira son günlerde Merkel yine Erdoğan rejimine sıcak mesajlar gönderiyor. Merkel geçtiğimiz Perşembe günü mecliste yaptığı konuşmada "Türkiye'nin Avrupa'dan vazgeçmesi ne Avrupa'nın ne de Türkiye'nin çıkarınadır" diyerek Türkiye ile köprülerin atılmayacağı sinyalini verdi.

Ardından da Malta'daki AB dışişleri bakanları toplantısında Almanya, AKP rejimine resmen kalkan oldu, "Ankara ile müzakereler durdurulmamalı" kararını çıkartmayı başardı.

Merkel, son olarak Almancı seçmenler arasında yüksek oranda "Evet" oyu çıkmasıyla başlayan çifte vatandaşlık tartışmalarında daha önce belli ettiği rengini değiştirdi. Merkel “Çifte vatandaş konumundaki bir Türkiye kökenli de sadece Alman vatandaşı olan bir Türkiye kökenli kadar Almanya’ya bağlı olabilir” diyerek, çifte vatandaşlığa "yeşil ışık" yaktı.

Merkel-Erdoğan hikayesinde en önemli soru Malta'da ikna edilen Avusturya'dan geldi. Avusturya başbakanı Christian Kern "Üyelik çerçevesinde 2014-2020 yılları arasında Türkiye'ye verilmesi planlanan 4,5 milyar Euro verilecek mi?" diye sordu.

Zira Merkel'in "fikir babası" olduğu mülteci anlaşması dışında bir de üyelik yolunda "demokrasinin güçlendirilmesi" adına Türkiye'ye bol kepçeyle para veriliyor. Birinci parti; 2007-2013 yılları arasında 4,8 Milyar Euro para Ankara'ya verilmişti. Peki Avusturya'nın sözüne ettiği ikinci parti verilecek mi? Sorunun yanıtı, Erdoğan-Merkel ilişkisinin bir yıllık özetinde gizli.