Mesrur Barzani’nin talihsiz çağrısı-Ferda ÇETİN

Mesrur Barzani’nin talihsiz çağrısı-Ferda ÇETİN

Dün, Güney Kürdistan Yönetimi Güvenlik Sorumlusu Mesrur Barzani bir basın toplantısı düzenledi. Toplantı, Irak-Suriye sınırında 100 kilometre karelik bir alanı kapsayan ve “Şengal Operasyonu” diye adlandırılan harekatın sonuçlarına ilişkindi.

Mesrur Barzani yaptığı açıklamanın ardından basın mensuplarının soruları yanıtladı. Operasyonun devam ettiğini belirtirken, hedeflerinin 2 Ağustos’ta DAİŞ’in eline geçen tüm bölgeleri kurtarmak olduğunu belirtti. Musul’un bu “kurtarma” operasyonu kapsamında olmadığını, Barzani’nin, “Musul’a tek başımıza müdahale etmeyeceğiz” sözlerinden anladık. Ayrıca “tek başımıza” ifadesinin, PKK, YNK, Goran ve diğer Kürt partilerini kapsayan Kürt ulusal güçlerini kapsamadığını, bununla merkezi Irak hükümetinin kastedildiğini de öğrenmiş olduk.

DAİŞ ŞENGAL’İ NASIL ELE GEÇİRDİ?

DAİŞ 10 Haziran günü, önceden mutabakatı oluşturulmuş bir plan çerçevesinde ve bir tek kurşun sıkmadan Musul’u ele geçirmişti. DAİŞ’ten ve Irak ordusundan bir tek kişinin burnunun kanamamış olması, Musul işgalinin, Ürdün’de yapılan toplantıda kararlaştırılmış, masa başı bir satış olduğunu ayan beyan ortaya koymuştu.

DAİŞ çeteleri, Musul’dan elde ettikleri zırhlı araçlar ve ağır silahlarla bu kez 2 Ağustos 2014 günü, Şengal şehir merkezini ve çevre köyleri işgal etti. KDP’ye bağlı binlerce peşmergenin, hiçbir direniş göstermeden, ağır silahlarını da toplayarak Şengal’den çekilmeleri büyük bir katliama ve işgalin yayılmasına neden oldu. Şengal’in işgali, oluş biçimi ve sonuçları bakımından Musul işgalinin kopyasıydı.

DAİŞ ÇETELERİNE YÖNELİK TUTUM VE GÜNCEL GÖREVLER

KDP’ye bağlı peşmergelerin Irak-Suriye sınırında, Zumar’dan başlayarak Şengal Dağı’na kadar olan bölgede başlattıkları operasyon, DAİŞ işgalcilerine karşı geç kalmış ama yerinde bir operasyondur. Irak ve Suriye yönetimlerini hedef aldığını söyleyen, ama stratejik hedefine Kürdistan topraklarını oturtan DAİŞ’in Kürdistan’dan çıkartılması, güncel ve tarihsel bir sorumluluktur.

Şengal ve Musul’un işgalcilerden kurtarılması, Güney Kürdistan’ın ortak ve ulusal bir savunma gücü ile korunması; başta Kobane olmak üzere tüm Rojava’da DAİŞ ve potansiyel ortaklarına karşı, ortak bir Kürt savunmasının oluşturulması, Kürt halkının kazanılmış haklarının güvencesi olacaktır.

Kerkük’te, Maxmur’da ve Kobanê’de gerilla ve peşmergenin ortaklığı, ortak savunma gücünün oluşturulması bakımından değerli ve kurumlaştırılması gereken bir deneyim olmuştur. HPG ve YPG gerillalarının Şengal halkıyla birlikte oluşturduğu “Şengal Savunma Birlikleri” deneyimi ise, saldırılara karşı yegane güç olduğu gibi, Şengal ve çevresinin özgürleştirilmesi için bir zorunluluktur.

PASİF SAVUNMA YERİNE ÖNLEYİCİ AKTİF SAVUNMA

Bundan sonrası için Kürt gerillaları, peşmerge ve sivil halk sadece savunma pozisyonunda kalarak kendisini DAİŞ ve türevi saldırganlardan korumayı esas alırsa, mevcut kazanımlarını da kaybedecektir. Yapılması gereken işgal edilen yerleri özgürleştirmek kadar, Kürtlere yönelik tehlike ve tehtidin olduğu her yerde, önleyici bir meşru savunma savaşı da geliştirmektir. Yüzyıllardır sömürgeci devletlerin ve bölgedeki siyasi güçlerin baskısı altında, ölüm kalım savaşı veren bir halk, geleceğini iyiniyete dayalı beklentilere ve tesadüflere bırakamaz.

SİVİL HALK KENDİ TOPRAKLARINDA KALMALI VE KENDİSİNİ SAVUNMAYI ÖĞRENMELİDİR

Yazının konusu olan basın toplantısında, Mesrur Barzani Dohuk’tan Şengal’e kadar olan 740 kilometre karelik bir alanın peşmerge kontrolüne geçtiğini, Şengal’e güvenlik koridorunun açıldığını belirtti. Mesrur Barzani Şengal Dağı’ndaki 10 bin Êzîdî Kürde çağrıda bulunarak, “artık yaşadıkları zorlukları aşmak için güvenli bir biçimde dağı boşaltabilir ve göstereceğimiz yerlere yerleşebilirler” dedi.

Bu açıklama baştan sona kadar sorunlu bir açıklamadır. Mantığı, amacı ve hedefleri bakımından da son derece tehlikeli ve maalesef DAİŞ’in amacına hizmet edici niteliktedir.
74 katliam yaşamış Êzîdî Kürtler için en büyük tehlike ve tehdit, topraktan kopmaları; şehirlerde dağınık bir yaşam içinde, toplumsal yaşamdan koparılmalarıdır. Bunun ön aşaması da kendi topraklarında uzaktaki kamp yaşamıdır. Kamplardaki Êzîdî Kürtlerin önemli bir bölümünün, “huzurlu” ve “güvenli” bir yer olarak Avrupa’ya göçü düşündüklerini biliyoruz. Büyük metropollere ve Avrupa’ya çıkan Êzîdî Kürtlerin özgünlüklerini, inançlarını ve kültürlerini koruyabilmeleri imkansızdır.

Bu bakımdan Êzîdî Kürtler Şengal Dağı ve çevresini asla boşaltmamalıdır. Büyük zorluklar, yoksunluklar, yiyecek, içecek, ısınma, ilaç vb. binbir sorun yaşamalarına rağmen orada kalmaları, aynı zamanda Şengal merkezini ve kendi köylerini işgalcilerden kurtarma fikrini de sürekli canlı ve dinamik tutacaktır.

ŞENGAL DAĞI’NIN BOŞALTILMASI DAİŞ’İN YARIM BIRAKTIĞI KATLİAMIN TAMAMLANMASI ANLAMINA GELİR

DAİŞ’e karşı bir operasyon yapılmış ve Şengal Dağı’na güvenlik koridoru açılmışsa eğer, yapılması gereken çağrı, “Dağı boşaltın ve şehirlere, çadır kentlere gelin, biz orada size yardım ederiz” olmamalıdır. Mesrur Barzani basın açıklamasında, “Şengal’e güvenlik koridoru açıldı. DAİŞ’e karşı mücadeleyi büyütmek amacıyla, HPG ve Şengal birlikleri ile işbirliği içinde olacağız. Halkımızın kendisini savunması için silah, cephane başta olmak üzere, ihtiyaçlarını karşılayacağız” deseydi bir anlamı olabilirdi.

Êzîdî Kürtlerin katliam ve asimilasyondan kurtulmalarının teminatı toplumsal yapılarının tahrip edilmemesidir. Bunun için de topraktan(köy yaşamından), dağdan kopmamaları; kendi geleceklerini ve güvencelerini hiçbir siyasi ve askeri güce bırakmadan kendileri sağlamaları, Şengal’de oluşturulan Direniş Birlikleri’nin kurumlaştırılması, Êzîdî kadın ordulaşmasının geliştirilerek yaygınlaşması olacaktır.

Şengal’deki Êzîdî Kürtlere yardıma muhtaç, mağdur ve çaresiz bir topluluk muamelesi yapmak, onlara yapılacak en büyük kötülüktür. Toprakları, köyleri işgal edilmiş; kadınları genç kızları tecavüze uğratılarak esir pazarlarında satılığa çıkarılmış bir topluluğa yapılacak en büyük iyilik, onları kendi topraklarında tutmak, kendilerini koruyacak bir örgütlülüğe kavuşturmak ve mücadele gücü kazandırmaktır.

Mesrur Barzani’nin “Şengal Dağı’ndaki Êzîdî Kürtler için güvenlik koridoru oluşturduk. Güvenli bir şekilde dağdan inebilir, yaşadığı zorluklardan kurtulabilirler” açıklaması mantık ve hedefleri bakımından son derece yanlış ve problemlidir.