Mohamad: Savaştan kaçtık, Türkiye’de ölüme yakalandık

Rojavalı Murad Mohamad’ın hayatı, şeker hastası eşi ve iki çocuğuyla Halep’te şiddetlenen savaştan kaçıp sığındığı Türkiye’de altüst oldu.

Rojavalı Murad Mohamad’ın hayatı, şeker hastası eşi ve iki çocuğuyla Halep’te şiddetlenen savaştan kaçıp büyük umutlarla sığındığı Türkiye’de altüst oldu. Mohamad, İstanbul’da hayatını düzene sokmaya çalışırken, kontrol için sırayla Esenler Kadın Doğum Hastanesi, Bağcılar Devlet Hastanesi ve Gaziosmanpaşa Şafak Hastanesi’ne götürdüğü 36 yaşındaki eşi Shirin Maamou, yapılan ihmaller zinciri nedeniyle göz göre göre ölüme gönderildi. Şekerinin düşmesi nedeniyle gittiği hastanelerde komaya giren ve septik şok (kan zehirlenmesi) geçiren Shirin Maamou’nun beyin ölümü en son kaldırıldığı Göztepe Marmara Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleşti.

Yaşadıklarını gözyaşları içinde ANF’ye anlatan ve Türkiye’deki sağlık sistemine lanet yağdıran Murad Mohamad, Suriyeli oldukları için eşiyle ilgilenilmediğini söyledi. Mohamad, “Halep’te savaştan kaçtık, sığındığımız Türkiye’de ölüme yakalandık” dedi.

AKP hükümeti Suriyeli mültecilere yönelik “misafirperver” politikalarını öve dursun, Halep’teki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Murad Mohamad ve ailesinin yaşadığı dram durumun hiç de öyle olmadığını bir kez daha gösterdi. Aslen Efrinli olan Murad Mohamad, Halep’te ağırlıkla bürokrasiyi ağırlayan ünlü Piroya Restoranı’nda müdürlük yapıyordu. Savaşa rağmen 4 yıl boyunca Halep’i terk etmeyen Mohamad, hayatın tamamıyla durması üzerine Mart ayında eşi ve biri 6, diğeri 9 yaşındaki iki oğluyla Türkiye’nin yolunu tutmak zorunda kaldı. DAİŞ çetelerinden kaçarak, 11 gün boyunca yaklaşık 60 kilometre yürüyen Mohamad ve ailesi, Efrin’e bağlı Karnebi köyüne geldiğinde Türk askerleri tarafından iki saat tutulduktan sonra Kilis’ten Türkiye’ye girebildi. Daha iyi bir yaşam umuduyla ailesiyle birlikte İstanbul’a gelen Mohamad’ın hayatı, şeker hastası olan eşi Shirin Maamou’yu 30 Mart 2016 tarihinde kontrol amacıyla Esenler Kadın Doğum Hastanesi’ne götürmesiyle altüst oldu.

5 TÜP KAN TOZ OLDU

Mohamad yaşananları şöyle anlattı: “Kontrol için eşimi Esenler Kadın Doğum Hastanesi’ne götürdüm. Eşimi muayene eden Esra ismindeki dahiliyeci doktor, tahlil için kan alınmasını istedi. O gün eşimden 5 tüp kan alındı ve sonuçlar için ertesi gün gelmemiz söylendi. O gün eve döndüğümüzde eşimin tam 15 kez şekeri düştü. Ertesi gün eşimin kan tahlillerini almak üzere Esenler Kadın Doğum Hastanesi’ne gittim. Eşimin ismi ve soy isminin bulunduğu barkot alınmasına rağmen, ‘Öyle bir tahlil yapılmamış’ denilerek bana sonuçlar verilmedi. Esra isimli doktorun yanına gittim, o da kendisine kan tahlillerinin ulaşmadığını söyledi. Daha sonra kan tahlillerinin eşim Shirin ile aynı ismi taşıyan başka bir Suriyeli kadınınkiyle karıştırıldığını hastane personeli itiraf etti, ancak sonuçları alamadım.

YERİNDE MÜDAHALE YERİNE BAŞKA HASTANEYE NAKİL

O gün hastaneden çıktıktan bir müddet sonra oğlum arayarak annesinin durumunun iyi olmadığını belirtti ve hemen eve gelmemi istedi. Eve geldiğimde eşim baygındı. Şekerini ölçtüğümde 25’e düşmüştü. Onu kucaklayarak hemen Bağcılar Devlet Hastanesi’ne götürdüm. Hastanede onu hemen acil müdahale odasına aldılar. Odadan bir doktor çıkıyor, diğer giriyordu. Eşime kalp masajı yapılıyordu. Ne olduğunu sorduğumda her seferinde, ‘bir şey yok’ denilerek geçiştiriliyordu. Daha sonra eşimin beyin tomografisini çektiler. Tomografide bir şey çıkmadı. Doktorlardan birine ne olduğunu sorduğumda, eşimin komaya girdiğini, orada yer olmadığı için başka hastaneye nakledeceklerini söyledi. Meğer kalp krizi geçiriyormuş. Bu durumu ancak nakledildiği Gaziosmanpaşa Şafak Hastanesi’nde öğrendim. Bir hastane düşünün ki hasta kalp krizi geçirirken, müdahale etmek yerine başka bir hastaneye naklediyor.

YOĞUN BAKIM DEĞİL SANKİ MİSAFİRHANE

Gaziosmanpaşa Şafak Hastanesi’nde eşimi yoğun bakıma alarak makineye bağladılar. Doktorlar eşime kan verilmesi gerektiğini söylediler. Bu işlem için 100 TL istendi. Parayı ödedikten sonra fatura istediğimde ‘burada fatura verilmez’ denilerek fatura verilmedi. Bir şey demedim. Üç gün sonra kan verilmesi için benden tekrar faturasız 100 TL aldılar. Toplam üç defa kan verildi. Doktor eşimin beyin tomografisinin çekilmesi gerektiğini bildirdi. Bağcılar Devlet Hastanesi’nde yeni çekildiğini belirttiğimde, tekrar tomografi çektirmek gerektiğini söyledi. Tomografi için de 400 TL aldılar ve yine fatura vermediler. Yapılan beyin tomografisinde eşimin beyninde pıhtı bulunduğu ortaya çıktı. Eşim ve 10 kadar hastanın tutulduğu yoğun bakım servisi acayipti. Hasta yakınları maske ve galoş takmadan odaya giriyor, saatlerce içerde kalıyorlardı. Eşim tutulduğu yoğun bakım servisinde aldığı mikroplar nedeniyle enfeksiyon kaptı. Septik şok (kan zehirlenmesi) geçirdi. Durumu çok daha ciddileşti. Doktorlara artık güvenemediğim için, eşimin başka bir hastaneye nakledilmesini talep etmek üzere hemen Sağlık Bakanlığı’nın hattını aradım. Eşimin ismini kriz masasına yazdırmam için beni yönlendirdiler.”

İHMALLER ZİNCİRİ SONUCUNDA BEYNİ DURDU

36 gündür komada olan ve eşinin yoğun çabaları sonucunda ancak 5 gün önce Göztepe Marmara Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılabilen Shirin Maamou’nun beyin ölümü gerçekleşti. Eşine yapılanlara gözyaşları içinde sitem eden Mohamad, üç hastane konusunda suç duyurusunda bulundu. “Doktorların elinin altında insan bu hale gelir mi? Bu nasıl bir sağlık sistemi? Bunlar doktor değil kasap” diyerek feryat eden Mohamad, “Halep’te savaştan kaçtık, sığındığımız Türkiye’de kendi ayağımızla ölüme yakalandık.

Suriyeli olduğumuz için bu muameleyi gördük. Allah kimseyi vatansız etmesin. Halep’e geri döneceğim, bu devleti kabul etmem” diye konuştu.

...