Mülteci kampında Rojavalı Kürtlerin dramı
Mülteci kampında Rojavalı Kürtlerin dramı
Mülteci kampında Rojavalı Kürtlerin dramı
Hamburg'daki seyyar kampta 400 Rojavalı Kürt dışında 30 civarında Êzîdî kalıyor. Hepsi de Şengal Êzîdîleri. Kimisinin kardeşi katledilmiş, kimisinin de annesi ve kız kardeşi, DAİŞ çetelerinin elinde. Onlar ise Avrupa’da merkezinde tedirgin. Daha rahat ve güven içerisinde yaşayacakları bir mekân istiyor.
Onlar, Mezopotamya’nın en kadim topluluklarından. Tek tanrılı dinlerle birlikte Ortadoğu’daki din savaşları tarihinde hep baskıyla karşı karşıya kalıp, soykırımlardan geçtiler. Bu soykırımları ise “ferman” olarak tanımladılar. Kendi deyişleriyle şimdiye kadar 72 ferman bu kadim topluma uygulandı. 3 Ağustos 2014 tarihinde DAİŞ çeteleri, Êzîdî Kürtleri ortadan kaldırmak için 73'ncü fermanı uygulamak istedi. Bunun için Şengal katliamdan geçildi. Binlercesi katledildi, kaçırılan kadın ve genç kızlarla birlikte kaybolan Êzîdîlerin sayısı ise binlerle ifade ediliyor. Uluslararası toplum sessiz, Êzîdîler çaresiz. Şengal’den kaçan 500 bin civarında Êzîdî ise Kürdistan'ın 3 parçasında, kötü koşullarda çadır kamplarda yaşıyor. Küçük bir kısmı ise Avrupa ülkelerine dağılmış. Kaderleri aynı. Onları gittikleri yerde yakalıyor.
Amed’de kampta bulunan Êzîdî aileler, İslami grupların tehditlerine maruz kalırken, Avrupa’dakiler de zaman zaman benzer uygulamalara karşılaşıyor. Şengal’de DAİŞ çetelerinin katliamlarından kaçıp Hamburg’da mülteci kampında bulunan Êzîdîler, radikal İslami grupların sempatizanları tehdidiyle maruz kalıyor. Can güvenlikleri olmayan Êzîdî aileler, zamanlarının çoğunu kaldıkları kampın çadır yâda konteynırlarda geçiriyorlar. Çünkü “kafanızı keseceğiz” tehdidiyle karşılaşmışlar. Tehdidi edilenler belli olmasına rağmen polisin bir şey yapmamasını ise onları iyice korkutmuş. Êzîdîler, çaresiz ve ürkek bir şekilde daha güvenli bir yere gitmeyi bekliyorlar. Kampta bulunan Kürt mültecilerin sorunlarıyla ilgilenen Sol Parti Milletvekili Cansu Özdemir de kamptaki koşulları sert bir dille eleştirerek, “Kampta uygulanan bu uygulama federal yasalara göre suçtur “diyerek, hukuksal girişimlerde bulunacaklarını söyledi. Özdemir Êzîdî Kürtlerin büyük bir katliamdan kurtulduklarını bunun için özel şartlar altında tutulmaları gerektiğini vurguluyor.
DÜNYADA KENDİNE YER ARAYAN BİR TOPLULUK: ÊZÎDÎLER
Kampta kalan Nejar Silêman (25) Şengal Ezîdîlerinden. Kendisi bir inşaat işçisi. Arapların kendilerine saldırısı sonucu kuzenini kaybetmiş. O’da Şengal'de yaşam imkânını bulamayınca kaçıp, Almanya'ya gelmiş. Silêman, Şengal'den gelişini şu sözlerle aktarıyor, “Daha bu olaylar olmadan Araplarla sorunlarımız vardı. Çünkü biz sınırda yaşıyorduk. Sürekli kimlik kontrolleri yapılıyordu. Ezîdî olduğumuz anlaşılınca hakaret ve baskı yapılıyordu. Bir günde bize saldırdılar, amcamın oğlu öldü. Ben de kaçıp Avrupa'ya gelmek zorunda kaldım.”
DAİŞ'in 3 Ağustos'ta Şengal'e yönelik saldırısında ailesinde birçok kişiyi kaybeden Nejar Silêman, yaşananları anlatırken gözyaşlarına hâkim olamıyor. Boğazı düğümleniyor. “Dayımın kafasını kestiler, ailemde birçok kişi öldü, çok sayıda kadın genç kız ve erkek de DAİş’in elinde” diyerek, şu anda da bir kısmı Rojava, kuzey ve Güney Kürdistan'da olduğunu söylüyor.
Ailesinden sağ olanların ise şuanda mülteci olarak Kürdistan'ının diğer bölgelerinde olduğunu belirten Silêman, “Ailemden geri kalanlar ise mülteci durumundalar. Rojava'dakiler şuanda çadırlarda kalıyorlar. Teşekkür ederim onlara, yer verdiler, durumları iyi. Ama Güney Kürdistan'dakiler sokakta kalıyorlar. Hükümet onlara sahip çıkmıyor. Durumları iyi değil “diyerek, ailesinin içerisinde bulunduğu durumu anlatıyor.
Nejar Silêman, 3 aydır kampta yaşadığına dikkat çekerek, şunları söylüyor:” Burada sorunlar çok büyük. Kampta Ezîdî olduğumuzu söylemeye korkuyoruz. Kürt ve Ezîdî fark etmiyor. Sorunlar çıkıyor. Hele Êzîdî oldun mu bu sorunlar daha da fazlalaşıyor. Biz zaten bu sorunlardan kaçtık geldik. Aynı şeyleri burada yaşıyoruz.”
Kamdaki yaşama dair, “Yaşadığınız başlıca sorunlar nelerdir?” sorumuza ise Nejar Sileman, “ Ben şahsen sorunlar yaşadım. Kolum kırılmıştı. Sakallı gençler, gelip sataştı, kolumu acıtmaya çalıştılar. Bizi taciz edip, rahatsız ediyorlar. Yürürken laf atıyorlar, buradaki kamp kuyruklarında mutlaka bir bahane bulup, bize bulaşıyorlar. İç içe yaşıyoruz. Mutlaka karşılaşıyoruz. Yolumuz kesişiyor. Bundan dolayı sürekli iç içe olduğumuz için bu tür tacizlere maruz kalıyoruz “diye cevaplıyor.
‘KAFANI KESERİZ’ TEHDİDİ
Xelef Duman (26) eşi ve iki oğluyla birlikte kampta kalıyor. 14 ay önce Şengal'den çıkmışlar, Avrupa'ya gelmek için. Tam 9 ayları yollardan geçmiş, birçok ülkeyi aşmışlar, Almanya'ya gelene kadar. Alan ve İvan isminde iki çocuğu var. Duman'da bir an önce kamptan çıkmak isteyenlerden. Duman, kamptaki Arapler, kendilerini sürekli taciz ettiklerini söylüyor. Duman, “Onlardan kaçıp buraya geldik. Aynı şeylerle burada da karşılaşıyoruz “diyerek, isyan ediyor. Kampta zor koşullarda yaşadıklarına dikkat çeken Xelef Duman, şunları söylüyor:” İnsanlar, 5 metre genişliğinde ve 2 metre de uzunluğu olan odalarda 5 kişi kalıyor. Normalde bu odalarda 2 kişi kalması gerekirken bu kadar insanın kalması çok sağlıksız. Çocuklarımız okula gitmiyor, sürekli içerdeler. Sorun çıkarıyorlar. Dil bilmiyoruz, Kürtçe de tercüman vermiyorlar.” Yaşadıkları sorunları anlatacak kimseyi bulamadıklarından yakınan Duman, çaresiz olduklarının altını çiziyor.
“Hepsi sakallı. Karanlık çöktü mü, korkudan dışarı çıkamıyoruz” diyen Duman, kendilerine akşam bir şey lazım olduğunda sabahı beklemek zorunda kaldıklarını kaydederek,” Afgan, Arap, Çeçenler var. Çoğu DAİŞ'lidir. Beni geçenlerde kamp dışında yakaladılar. 'Eğer seni bir daha burada yakalarsak, kafanı keseriz ‘deyip, tehdit ettiler” diye konuşuyor.
Bu durumu polise şikâyet ettiklerini ancak her hangi bir şey olmadığını söyleyen Duman, “Polisler gelip bunları götürdü, bir süre sonra tekrar bıraktı. Bir şey yapmadı. Bize de 'bir şey olunca tekrar arayın' deyip gittiler. Polis bile bir şey yapmıyor onlara “diyerek, şikâyetini dile getiriyor.
Xelef Duman'ın eşi Büşra’nın ise Şengal katliamında iki kuzeni katledilmiş. Burada olduklarına huzurlu olmadığını belirten Büşra Duman,” Çocuklarımız sürekli hasta, çadırlarda yaşıyoruz. Doktor yok, pislik içerisinde yaşıyoruz. Bir an önce buradan çıkmak istiyoruz “diyor.
‘ALMANYA BİZİ SAKALLILARA TESLİM EDİYOR’
Nemsa Ferhed Hec de 5 aydır, iltica kampında. Eşi ve bir çocuğuyla birlikte burada. Nemsa Ferhed Hec, geldiklerinde katliam tehlikesinin olmadığı ama sürekli baskıyla karşı karşıya olduklarını belirterek, “Sınırda, Araplarla iç içe yaşıyorduk. Sürekli bize hakaret ediyorlardı. Bizde geldik. 3 Ağustos'ta Şengal'de yapılan katliamda, kardeşim, annem, 4 amcam ve nenem şuanda DAİŞ'in elinde. Kadınlar telefonda konuştu, yaşıyorlar. Ama erkeklerden kimsenin haberi yok. Kalan diğer ailemin fertleri de Güney Kürdistan'ın farklı bölgelerinde çadırlarda yaşıyor “diyor. Kötü koşullarda yaşadıklarını kaydeden Hec, devamla şunları söylüyor: “Biz korkudan buraya geldik, aynı şeyleri burada yaşıyoruz. Esir gibiyiz. Böyle olduğunu bilseydik gelmezdik. Keşke bizde akrabalarımızla Şengal'de ölseydik buraya gelmeseydik. Bu koşulların bir an önce iyileşmesini istiyoruz. Şengal'den Almanya'ya kaçtık burada da bu sakalların eline düştük. Almanya bizi onlara teslim etti.”
‘ÊZÎDÎLERİN ÜZERİNDEKİ BASKI DAHA FAZLA’
Hesen Osê (29) Rojavalı ve 3 aydır kampta yaşıyor. Oda koşulların dayanılmazlığına dikkat çekiyor. Osê, genel anlamda Kürtler kampta birçok zorluk çektiğini belirterek, “Ancak Êzîdî Kürtler için bu zorluklar ikiye katlanıyor. Hem mülteci olmanın getirdiği zorluklar hem de Êzîdî oldukları için burada yaşayan DAİŞ sempatizanı olan Afgan, Çeçen ve Arapların baskılarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu gözle görünen bir şey. Bundan dolayı Êzîdîler kendi içine kapanıyor. Toplumdan kaçıyorlar. Zaman zaman bizden bile kaçıyorlar. Biz zorla gidip onlarla sohbet ediyoruz.
Kendilerine de söyledik; Êzîdî, Alevi, Asuri-Süryani fark etmez. Hepimiz Kürdistanlıyız geldiğimiz topraklar aynı.” Kampta 400 civarında Kürt olduklarını hatırlatan Osê,” Burada olduğumuz sürece kimse Êzîdîlere karışamaz. Buna asla izin veremeyiz. Ama mesele bu değil. Avrupa'nın göbeğinde böyle bir zihniyet tarafından Êzîdîlerin tehdit edilmesi büyük bir sorun. Bunun giderilmesi gerekiyor “diyerek, yetkililere çağrıda bulunuyor.
'KAMPTA YAŞANANLAR YASALARA GÖRE SUÇTUR’
Öte yandan Kürt mülteciler için Hamburg Demokratik Kürt Toplum Merkezi öncülüğünde kurulan komisyon üyesi Sol Parti Milletvekili Cansu Özdemir'e kamptaki koşulları sert bir dille eleştirerek, “Kampta uygulanan bu uygulama federal yasalara göre suçtur “diyerek, hukuksal girişimlerde bulunacaklarını söyledi.
Cansu Özdemir'e göre bugün mülteci kampında yaşanan tek sorumlusu Hamburg’da iktidarda olan SPD hükümetidir. Özdemir, yaşanan süreci şu cümlelerle anlatıyor:” Bundan 4 yıl önce mültecilerin gelişi başladı. O zamanlar biz bir öneride bulunduk, şimdiden tedbirler alınsın. Dinlemediler, herhangi bir önem almadılar. Daha sonra Ortadoğu’da patlamalar olunca gecede 500 mülteci gelmeye başladı. Bütün kamplar toldu ve panikleyip bu seyyar kampı kurdular. İki yıl önce kimsenin bulunmadığı bu kampta şuanda 1000 civarında mülteci yaşıyor. Yaşananları eleştirdiğimizde bize' Parti politikası yapmayın ‘diyorlar.”
Binden fazla insan çok dar bir alanda büyük çadır ve konteynırlarda yaşadığına dikkat çeken Özdemir, “ Temizlik yok sağlık sorunları var. Pedagoglar yok, bu insanlar savaş koşullarında kaçıp gelmiş bunların ciddi anlamda tedaviye ihtiyacı var. Travmalar yaşamış. Şengal'den gelen aileler ciddi anlamda bir travma yaşamış. Kaçıp gelmişler, birçoğunun ailesi akrabası öldürülmüş ya da kaçırılmış. Burada da benzer tehditlerle karşılaşıyor. Bu onlarda bir travmaya neden oluyor. Psikolojik yardıma ihtiyaçları var. Ama maalesef bunlarla kimse ilgilenmiyor. Çocukları okula gitmiyor. Bunlar suçtur. Bu kamp koşulları tamamen federal anayasasına aykırıdır “diye konuşuyor.
'MÜLTECİLER İÇİN CİDDİ PLAN OLMALI'
Mültecilerinin sorunlarının ç özümü için meclisin mutlaka h harekete geçmesi gerektiğini belirten Cansu Özdemir, “Kısa, orta ve uzun vadeli bir planlama hazırlanmalı. Kısa vadeli planlamada kesinlikle çadırların kaldırılması gerekiyor. Yerleşim yerinin olunması lazım. Uzun vadeli planlamada ise semtlerde konutlar yapılmalı. Daha az insanın kalabileceği konutlar olmalı. Çocuklar okula gidebilmeli insanlara çalışma hakkı olunmalı. Almanya‘da olan bir çocuğun normalde 3 ay içerisinde okula gitme hakkı kazanıyor. Ancak transfer olamadıkları için eğitimleri kampta yapılıyor. Ancak bu kampta okulda yok onun için çocuklar eğitim alamıyor ”diyor.