'Müzakere için eşit ve özgür koşullar yaratılmalı'

'Müzakere için eşit ve özgür koşullar yaratılmalı'

"Çözüm ve Müzakere Süreçlerinde Liderlerin Rolü" başlıklı sempozyumda konuşan Nelson Mandela'nın avukatı Essa Moosa, Mandela ile Öcalan’ın mücadelelerinin benzerlik gösterdiðine dikkat çekerek, “Her ikisi de yol haritası hazırladı, görüşme masasına oturdu” dedi. DTK Eş Başkanı Aysel Tuðluk ise, "Sayın Öcalan'ın barışçıl rolünü oynayacaðı ortam sunulursa Öcalan herşeydir. Kürt siyasal hareketi, legal ve illegal tarafları, Öcalan'a raðmen bir adım atmazlar" dedi.

Barış Ýçin Öcalan'a Özgürlük Platformu tarafından düzenlenen "Çözüm ve Müzakere Süreçlerinde Liderlerin Rolü" sempozyumunun son oturumunda "Kürt sorununun çözümünde Abdullah Öcalan'ın rolü: Neden Öcalan'a özgürlük" konusu tartışıldı. Bu oturumda Mandela'nın avukatı Essa Moosa, insan hakları savunucusu Reime Heider, Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç ve DTK Eş Başkanı Aysel Tuðluk konuştu.

'ÖCALAN ÝMHA EDÝLMEK ÝSTENDÝ'

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç, Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesi sürecini hatırlattı, "Bu sürecin arkasındaki güçlerden biri, ABD'ydi. Amerikan yönetimi, Ortadoðu'da baðımsız ve özgürlükçü bir çizgide duran Öcalan ve PKK'yi tasfiye etmek istedi. Öcalan imha edilmek amaçlanmıştı. Öcalan'ın sorumlu tutum ve dikkatli davranışı buna engel oldu. Bunun üzerine Türkiye'ye teslim edildi" dedi.

"Öcalan'ı ortadan kaldırmaya dönük girişimler hep oldu" diyen Dinç, "Ancak Öcalan farklı tutumuyla bunları boşa çıkardı" diye konuştu.

Ýmralı'da ulusal ve uluslararası hukukun hiç uygulanmadıðına dikkat çeken Dinç, "Baştan sonra hukuk katledildi. Formalite bir yargılama yapıldı. Avrupa, Öcalan'ın adil yargılanmadıðına karar verdi. Ancak Türkiye, kişiye özel bir yasa yaptı. Sonra Avrupa, adil yargılanma kararının uygulanmamasına göz yumdu. Hukuk böylece yok sayıldı. Hakkındaki idam kararı, aðırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildi" dedi.

Öcalan'ın koşullarının aðırlaştırılmış müebbet koşullarından da aðır olduðunu belirten Dinç, "Ýmralı cezaevi bir kriz yönetimine baðlandı. Türkiye yasalarında var olan temel haklar bile kendisine tanınmadı" diye konuştu.

'TEMEL HAKLAR ŞANTAJ ÝÇÝN KULLANILIYOR'

Avukat Mazlum Dinç, Öcalan'ın tutulduðu koşullarına ilişkin olarak şöyle konuştu: "Diðer cezaevlerinde her mahkumun istediði kadar avukatlarıyla görüşme hakkı varken, Öcalan, yargılama sürecinde haftada iki kez avukatlarıyla görüştü. Sonra bu, haftada bir keze düşürüldü. Bu da artık yapılamıyor. 27 Temmuz 2011 tarihinden itibaren avukatların müvekkilleriyle görüşmesi tamamen kesildi. Başbakan bunun kendi talimatıyla yapıldıðını açık açık kabul etti. Tüm cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin televizyon kullanma hakkı var. Ancak müvekkilimize televizyon verilmesi, bir lütufmuş gibi sunuluyor. Bu doðru deðil. Televizyon, koşularının diðer tutukluların koşullarına ulaşması için küçük bir adım sadece. Temel haklar bile şantaj olarak kullanılıyor. Türkiye devletinin ciddiyetini de ortaya koyuyor bu."

'MAHKUM DEÐÝL, REHÝNEDÝR'

Öcalan'ın durumunun bir mahkumiyet deðil, rehine olduðuna dikkat çeken Dinç, "Öcalan, o koşullarda, Kürt sorununu demokratik ve barışçıl çözümü konusunda rolünü oynamaya çalışıyor. Ancak Türk tarafı, temel hakları bile şantaj malzemesi olarak kullanıyor. Öcalan'la bu koşullarda sürecek bir diyalog sonuç vermeyecektir" diye konuştu.

Dinç, "Kürt sorununda çözümü gerçekleştirebilecek tek kişi Sayın Öcalan'dır. Bu koşulların düzeltilmesi, saðlık, güvenlik ve özgürlük şartlarının oluşturulması, kendi rolünü oynaması açısından çok önemlidir" dedi.

'GERÇEK MÜZAKERE MANDELA SERBEST BIRAKILINCA BAŞLADI'

Güney Afrika deneyimini anlatan Nelson Mandela'nın avukatı Essa Moosa, kendi kaderini tayin hakkına ihanet edilmesinin en trajik sonuçlarını Güney Afrika ve Kürdistan'ın yaşadıðını belirtti, "Güney Afrika halkı, 80 yılın sonunda 1984'de ilk kez yapılan özgür seçimlerle kendi kaderini tayin hakkını kazandı. Ancak ihanet mirasının hayaleti, Kürt halkı açısında hala Ortadoðu'da dolaşıyor" diye konuştu.

Mandela ve Öcalan'ın mücadelelerinin benzerlik gösterdiðine dikkat çeken Mossa, şöyle konuştu: "Her ikisi, silahlı mücadele yürüttükleri için mahkum oldular, her ikisi de adada yattı, 'terörist' olarak damga yedi, örgütleri 'terörist örgüt' olarak damgalandı. Ancak onların destekleyicileri onları özgürlük savaşçısı, örgütlerini de kurtuluş hareketleri olarak gördü. Her ikisi de kendi devletlerinin temsilcileri ile barışçıl diyalog başlattı. Mandela 10 sayfalık belge ile yol haritası oluşturdu. Öcalan da aynı şekilde müzakere için yol haritası hazırladı. Her iki lider de görüşme masasına oturdu. Güney Afrika'da De Clarke'ın Mandela ile görüşmesi dönüm noktası oldu. Görüşmenin ardından De Clark, Meclis'te yaptıðı konuşmada Mandela ve diðer tutukluları serbest bırakacaðını açıkladı. ANC ile görüşeceðini söyledi."

Güney Afrika'da gerçek müzakerelerin Mandela serbest bırakıldıktan sonra başladıðına dikkat çeken Mossa, "O cezaevindeyken yapılan görüşmeler, görüşmelerle ilgili görüşmelerdi. Asıl görüşmeler, Mandela serbest bırakıldıðı zaman başladı. Öcalan'ın hapisten kurtulması gerekir ki, bundan sonra gerçekten bir müzakere masasına oturulabilsin" dedi.

Essa Moosa, "Kürt sorunu, Öcalan, KNK ve PKK dahil olmadan çözülemez. PKK'nin Türkiye'nin askeri gücünü yok etmesi mümkün deðildir. Türkiye'nin de Kürt halkının özgürlük, haysiyet ve eşitlik ruhunu yok etmesi mümkün deðildir" diye konuştu.

'ERDOÐAN GÖRÜŞMEYE HAZIR OLDUÐUNU AÇIKLAMALI'

Başbakan Erdoðan'a çaðrıda bulunan Moosa, "Erdoðan, Öcalan, PKK ve BDP ile görüşmeye hazır olduðunu belirtmesini istiyorum" dedi.

Milletvekillerine de seslenen Moosa, "Tüm milletvekilleri Erdoðan'ı bu adımında desteklediklerini açıklamalılar" diye konuştu. Moosa şu önerilerde bulundu: "Bütün siyasi tutuklular ile Öcalan'ın serbest bırakılması ve tüm yasaklı kuruluşların tanınması gerekiyor. Yurtdışındaki siyasetçilerin Türkiye'ye dönerek çözüm sürecine katılmalarına izin verilmesi gerekiyor. Barış süreci açık ve saydam olmalı. Bütün partilerin demokratik sisteme geçilmesi için anlaşmaya varması gerekiyor. Avrupa'nın da yapacakları var. Örneðin, Fransa hükümetinden Adem Uzun'u serbest bırakmasını istiyorum. Fransa hükümetinin Paris'te katledilen insanların katillerini bulma sorumluluðu var"

'ROLÜNÜ OYNAYABÝLMESÝ ÝÇÝN GEREKLÝ KOŞULLAR SAÐLANMALI'

DTK Eş Başkanı Aysel Tuðluk, Paris'te öldürülen Kürt kadınlarını anarak konuşmasına başladı, "Bu saldırı, Kürt kadınına, Kürt halkına ve Sayın Öcalan'ın barış düşüncesinedir" dedi.

"Barıştan bahsedilecekse sayın Öcalan'ın özgürlüðü gündeme alınmalıdır" diyen Tuðluk, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kürt sorununun tarihsel rolü ve demokratik barışçıl çözümü nedeniyle Sayın Öcalan'ın özgürlüðünü istiyoruz. Bu talebe hayali, korkulacak bir şeymiş gibi bakmamak gerekiyor. Çözümü tartışırken, Öcalan gerçekliðini de önümüze koymak zorundayız. Öcalan, sorunun tarafı olmanın ötesinde bir muhataptır. Kürt sorununu gündemleştiren, Öcalan'ın önderliðindeki Kürt hareketi olmuştur. Bir halk hareketi yaratan hareketin kurucusu ve lideri Sayın Öcalan'dır. Devlet yetkilileri de Öcalan'ı son Kürt isyanının lideri olarak kabul etmişlerdir. Bugün Ýmralı'da çözüm tartışılırken, muhatap alınmasının bir nedeni, artık devlet tarafından da Sayın Öcalan'ın tarihsel rolünün kabul edilmesiyle baðlantılıdır."

Öcalan'ın rolünü oynayabilmesi için gerekli koşulların yaratılması gerektiðini belirten Tuðluk, "Devletin bu koşulları yaratmak için adım atması gerekiyor. Ölüm çukuru olarak tanımladıðımız koşullarda tutuluyor. Sayın Öcalan, bu koşullarda, bu kadar kapsamlı bir meseleyi nasıl çözecek? Bu koşullarda rolünü nasıl etkileyecek?" diye sordu.

DTK Başkanı Aysel Tuðluk, 100 yıldır devam eden Kürt sorununun adil, demokratik ve barışçıl çözümü ve 30 yıldır devam eden çatışmalı sürecin sona ermesinde Öcalan'ın rolünü oynaması için adımların atılması gerektiðini söyledi, "Bunlar şart deðil, sürecin önünü açmaya yönelik önermelerdir" dedi.

Tuðluk, "Öcalan'a çok tarihsel bir rol veriliyor. Ancak bu rolü oynamasının koşulları yaratılmıyor. O nedenle mevcut durumun çözüm sürecine evirilmesi için somut adımlar atılmalı, Sayın Öcalan'ın saðlık, güvenlik ve özgürlük koşulları saðlanmalıdır. Kürt meselesinin çözümünü isteyen herkes, bu olguları da tartışmalı" diye konuştu.

'YAPAY ÇELÝŞKÝLER YARATMA PLANI TUTMAZ'

Son görüşmelerle ilgili olarak basında spekülatif haberler yer aldıðına dikkat çeken Tuðluk, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sayın Öcalan'ın barışçıl rolünü oynayacaðı ortam sunulursa Öcalan herşeydir. Buna imkan verilmezse yine de çok şeydir. Kürt siyasal hareketi, legal ve illegal tarafları, Öcalan'a raðmen bir adım atmazlar. Öcalan tarafından atılacak her adım, Kürt siyasal hareketinin dinamikleri tarafından desteklenecektir. Ýmralı, Kandil ve Kürt hareketi arasında yapay çelişkiler yaratma planı tutmaz. Sayın Öcalan ile PKK'yi de ayrıştırmak tehlikelidir. Sayın Öcalan da PKK'ye raðmen, PKK de Sayın Öcalan'a raðmen rollerini oynamaları mümkün deðildir."

'ÖCALAN BARIŞ ÝÇÝN KÝLÝT ÝSÝMDÝR'

Avrupa'da yürütülen Öcalan'a özgürlük kampanyasında yer alan insan hakları savunucu Reimer Heider, inisiyatif olarak Avrupa'da yapılanları anlattı, "Öncelikle Ýmralı'daki duruşma konusunda dünyayı haberdar ettik. Ýmralı'daki tecrit şartlarını anlattık. Öcalan'ın kitaplarından bazılarını çeşitli dillere çevirdik. Avrupa kamuoyunu bilgilendirdik. Abdullah Öcalan'ın kim olduðunu anlattık" dedi.

Öcalan'ın hazırladıðı Yol Haritası'nın çözüm yolunu gösterdiðini belirten Heider, "Öcalan barış için kilit kişidir, uzak görüşlü, stratejik düşünen bir kişidir. Hükümet de bunu anlamıştır. Öcalan'a neden özgürlük? Büyük bir kitle desteði vardır. Yapıcıdır. Mandela'nın konumuna benzerdir" diye konuştu.

Heider, son olarak Abdullah Öcalan için dünya çapında başlatılan kampanyaya dikkat çekti, "Herkes biliyor ki, Öcalan özgür kalacak. Erdoðan da biliyor. Güney Afrika'da herkes Botha'yı barışın engeli olarak görüyor. De Clerk ise Mandela ile birlikte barış ödülünü aldı. Erdoðan'ın da önünde bir yol ayrımı var. Çözümü seçerek tarihe mi geçecek yoksa aksini mi yapacak?" diyerek konuşmasını bitirdi.

Konuşmacıların ardından salonda yer alan katılımcılara söz verildi. Eski MÝT müsteşarı Cevat Öneş, işadamı Osman Kavala, eski milletvekili ve insan hakları savunucusu Akın Birdal, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, gazeteci Banu Güven, eski milletvekili Ufuk Uras, Türkiye Barış Meclisi'nden Hakan Tahmaz görüşlerini açıkladı.

‘MÜZAKERE ÝÇÝN EŞÝT VE ÖZGÜR KOŞULLAR YARATILMALI’

Ardından Milletvekili Emine Ayna sempozyumun sonuç konuşmasını yaptı. Ayna, saðlık sorunları nedeniyle sempozyuma katılamayan Vedat Türkali'nin mesajını iletti. Türkali'nin mesajı şöyle: "Abdullah Öcalan, Kürt halkının önderidir, benim de dostumdur. Derhal serbest bırakılmalıdır."

Oturumlarda açıða çıkan deðerlendirmeleri özetleyen Ayna, "Bu sempozyumda ortaya çıkan ortak sonuç müzakere olabilmesi için eşit ve özgür koşulların yaratılmasıdır" dedi."AKP ve Erdoðan'dan beklemekle olmuyor. Bu süreci çözüme evriltmek için daha çok mücadele etmeliyiz" diye konuştu.

Ayna, sempozyumun sonuç bildirgesinin ise yarın yazılı olarak açıklanacaðını bildirdi.