9. Uluslararası Kürt Konferansı Avrupa Parlamentosunda (AP) devam ediyor. Öðleden sonraki oturumda Barış Müzakereleri: Barış ve siyasal çözüm için yol haritası konulu panel ile devam etti. Bu bölümün konuşmacıları, sivil toplum aktivisti Osman Kavala, gazeteci-yazar Ali Akel, yazar Nuray Mert ve Uluslararası Kriz Grubundan Sabine Freizer. Oturumun moderatörleri ise, Hakim Essa Mossa ile AP üyesi Marie-Christine Vergiat.
Sabine Freizer Ulusararası Kriz Grubu: Türkiyedeki Kürt sorununu 2011den itibaren incelemeye başladık. Çünkü endişe verici bir hale geldi. 2011 yılında en az 870 kişinin yaşamını yitirdiðini biliyoruz. Bu sene de 500 kişinin yaşamını yitirdiðini tespit edidi. Ben Avrupa bölgesinde Kuzey Kafkasya, Daðıstan, Daðlık Karabað, Çeçenistan da benim çalışma alanıma giriyor. Bu bölgede yaşamını yitirenlerin sayısı, Türkiyede yaşamını Kürtlerle eşdeðerdir... Türkiyede şiddet hoşgörü ile karşılanıyor. Türkiyede Kürt sorununa ilişkin hazırladıðımız raporda anayasal sürece ilişkin bir takım önerilerimiz oldu. Anayasal süreçte olunduðu için, anayasa düzgün bir şekilde deðiştirilirse Türkiyede birçok sorun çözülebilir. Etnik Türklerde, Kürtlere bir şey verdiniz mi daha fazlasını istiyecekler yaklaşımı var. Etnik Türk yaklaşımının bir kısmı böyle. Kürtler de hükümete şüphe ile yaklaşıyor. Devletin, kapsamlı bir reform dizisi hayata geçirmediðini düşünüyor.
Bugün Kürtlere eðitim hakkını vereceðiz, yarın adil yargılanma hakkı vereceðiz, parça parça çözümler Kürtlerin şüphe ile yaklaşımına sebep oluyor. Biz ise, hükümetin anadilde eðitime, anadilin daha yaygın kullanımını saðlamaması gerektiðini savunuyoruz. Seçim barajı düşürülerek Avrupa Birliði standartlarına getirilmeli.
Osman Kavala Sivil Toplum Aktivisti: Kürtler kendi vatanında Türklerle eşit olmadıklarını düşünüyor... Gerçek bir barış sürecine ihtiyaç var. Bu da devletin sorumluluðunda. Şu anda Oslo süreci ardından taraflar arasında büyük bir güvensizlik var. Silahlı çatışmaları sonlandıracak, eylemlerin durmasını saðlayacak kalıcı bir ortamın yaratılması için müzakerlerin kısa bir sürede başlaması ve sonuçlnması önemli. Hükümetin Öcalan ile terörün bitmesi üzerine müzakere ettiði ve böyle lanse edileceeði kanaatindeyim. AKP karşı tarafa bir taahhütte bulunmadıðını, anlaşma olmadıðını yaymak isteyecek.
Bu strateje çelişkili ve risk taşıyor. Bence BDPnin bu sürecin erken aşamasından itibaren aktif rol oynaması riskleri azaltır ve her iki kesim için de güven verici olur.
Gazeteci-Yazar Nuray Mert: Kürtlerin birilerinden bir şey istemiyor, zaten kendi hak ve özgürlükleri için mücadelelerini yürütüyorlar. Müzakerelerin barışçıl ve demokratik bir ortamda seyretmesi için çaba göstermek gerekiyor. Bizim asıl çaðrımızı Kürtlere, Kürt çevrelere deðil, Türkiyedeki mevcut iktidara ve genelde devlete yapmamız gerekir. Çünkü Kürtler bizim beðendiðimiz ya da beðenmediðimiz her yolla mücadelelerine devam edecekler. Bu konuda kararlılıklarını gösterdiler, büyük bedeller ödediler, bundan sonra da ödemeye devam edecek gibi gözüküyorlar...
Kürtler sadece demokratik haklarını istemiyorlar. Kürtler taleplerini konuşabilmek ve müzakere edebilmek için bir zemin olarak demokratik hak ve özgürlükleri istiyorlar. Kürt meselesinden bahsederken, azınlılar, azınlık dillerinden bahstemek de konuyu bulanıklaştırıyor. Yeni bir anayasa Kürt meselesinin çözümünde ancak bir ara aşama olur. Yeni anayasa, bireysel hak ve özgürlükler, temaları şeklinde çerçevelendirilebilir.
Gazeteci yazar Ali Akel: Açlık grevleri döneminde ben de uzun süreden sora bölgeye gittim. Gerçekten çok farklı bir ortamla karşılaştıðımı söyleyebilirim. Keskin bir tavır, Uluderedeki katliamdan sonra bir zihinsel kopuşun yaşandıðı yönünde ifadeler var. Hükümetin, Habur girişi, Oslo görüşmeleri, demokratik açılımlar sonrası geldiði noktada bir başarasızılık söz konusunu. Sürekli bunun bir başarı ile sonuçlanmaması gibi vaka ile karşı karşıya. Açlık grevleri yaşandı, Ýmralıdan Abdullah Öcalan bir mesaj gönderdi, sonuçta o açlık grevi bitti. Ama şimadi 10 milletvekilinin dokunulmazlıðının kaldırılması gündemde. Bu sadece siyasi bir krizi mi getirecektir diye düşünmemiz gerekiyor. Bugün gerçekten sırat köprüsünden geçiyoruz, köprüyü geçmek de, köprünün ortasında düşmek de mümkün.
Bugün barış için müzakerelerin tekrar başlatılmasından söz ediyoruz. Güven ortamının saðlanmadıðı bir müzakere ile barışa, başarıya ulaşmak mükmün müdür? Burada gözden kaçırılmaması gereken, müzakere süreci sonucu ve süreci itibariyle adil, adaletli olmalıdır. Eðer adaleti taşımıyorsa, siz bir barışa ulaşabilirsiniz, ama o sahte barış sizi yarınlar için çok tehlikeli bir noktaya getirebilir. Güvenin tesis edilmesi için ne yapılması gerekiyor. Türk hükümeti ve genel olarak Kürt sorununa paralel olarak bir Türk sorunundan bahsetmiyorlar mı. Toplumun siyasete, siyasetin topluma güven duyduðu bir zeminde müzakerelerin başlatılması gerekiyor. Yeniden bir toplumsal sözleşme ile devlet ancak töbe edebilir.