Mısır : Laik-otokratik rejimden Ýslami otokrasiye doðru

Mısır : Laik-otokratik rejimden Ýslami otokrasiye doðru

Mısır’da, Hüsnü Mübarek’i istifaya zorlayan devrim hareketinin ardından yaşanan gelişmeler, ülkede daha fazla demokrasi ve eşitlik isteyen kesimler için pekte iç açıcı deðil. Mübarek sonrası Mısır’da demokratikleşme yanlısı kesimlerin parçalı duruşu, eski rejimde görev almış Amr Musa gibi şahsiyetlerin de siyasette yer alması nedeniyle, siyaset alanı daha çok radikal dinci kesimlere teslim edildi.

2012 yılı, yüzlerce gencin hayatına mal olan devrim hareketi yerini, eski otokratik rejim yandaşları, demokrasi ve çoðulculuk yanlıları ve Ýslami yani aðır basan Türkiye destekli Müslüman Kardeşler’in bilek güreşine bıraktı.

2013 yılına gelindiðinde, 83 milyonluk ülkede işsizlik resmi rakamlara göre yüzde 13’ü bulurken, halkın yüzde 25’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Genç nüfusun yoðun olduðu ülkede, gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 30 civarında iken, kadınlarda bu oran yüzde 25. Mübarek sonrası giderek zayıflayan ekonomi nedeniyle bütçe açıðı 170 milyar Mısır lirasına (28 milyar dolar) ulaştı. Müslüma Kardeşler tarafından desteklenen cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise, ekonomik sorunlarla baş edebilmek için temel gıda ve hizmetlerde yeni zamlar getirerek, dar gelirli kesimleri daha da zor duruma soktu.

DEVRÝMÝN MEYVESÝNÝ HAZIRDA BEKLEYEN MÜSLÜMAN KARDEŞLER TOPLADI

Arap ülkelerindeki ayaklanmalardan Müslüman Kardeşler’in ve onlara rakip olan Salafistlerin belki de en karlı çıktıðı ülke Mısır oldu. 2011 ve 2012’de yapılan seçimler, uzun yıllardır iktidar mücadelesi veren Müslüman Kardeşler’in kurduðu Özgürlük ve Kalkınma Partisi’nin seçim zaferini beraberinde getirirken, her kesimi kucaklayacak bir anayasa beklentisini ise boşa çıkardı. Can düşmanları Hüsnü Mübarek’i 2011 Şubat’ında çok geniş katılımlı bir muhalefet ile ekarte etmeyi başaran Müslüman Kardeşler, sol, laik, feminist, hristiyanlar ve milliyetçilerin parçalı duruşunu iyi deðerlendirerek, aşama aşama iktidarı ele geçirdiler.

Kasım 2011-Ocak 2012 arasında yapılan üç aşamalı iki turlu meclis seçimlerine katılım yüzde 62 olarak gerçekleşmişti. Her ne kadar bu oran Mısır tarihinde bir rekor olarak kayıtlara geçse de, ülkedeki devrimin halkın tüm kesimlerine yansımadıðının da kanıtıydı. Bu seçimlerde Müslüman Kardeşlerin de içinde yer aldıðı Mısır için Demokratik Ýttifak adlı cephe oyların yüzde 37’sini alarak, 498 sandalyeden 235’ini kazanmayı başarmışlardı. Aynı şekilde Selefilerin başlıca partisi El Nur’un başını çektiði Mısır Ýttifakı (ya da Ýslamcı Blok) ise oyların yüzde 28’ine karşılık 123 sandalye kazandılar. Ilımlı islamı savunan El Wasat partisi de eklendiðinde, dindar ya da aşırı dindar oluşumlar oyların yüzde 69’unu, meclisteki sandalyelerin de yüzde 74’ünü ele geçirmiş oldular.

2012, uzun yıllar laik-otokratik rejimler tarafından yönetilen Mısır halkını bu sefer de Ýslami deðerleri toplumun tüm kesimlerine yayma hedefindeki yeni iktidarın tartışmalı icraatlarına mahkum edildiði yıl oldu.

GERÇEK CUMHURBAŞKANI EL-ŞATER MÝ ?

Mısır toplumunda Mübarek sonrası dönemde oluşan siyasi ortam çoðulculuktan çok, onlarca hatta yüzlerce siyasi oluşumun ortaya çıktıðı ve her konuda farklı fikirlerin savunulduðu daðınık bir toplumu ifade ediyordu. 2012 yılı ortalarına gelindiðinde bu daðınık ortamda cumhurbaşkanlıðı seçimleri yapıldı ve kazanan yine Müslüman Kardeşler oldu. Müslüman Kardeşler, her ne kadar ‘ikinci adam’ olarak bilinen iş adamı Hayrat el-Şater’i aday gösterdilerse de, daha önce hapis yattıðı için yerine Muhammed Mursi aday göstermek zorunda kaldılar. Eski asker ve Mübarek’in devrilmeden önce başbakan olarak atadıðı Ahmet Şefik ile Muhammed Mursi arasında geçen ikinci tur seçimlerde Mursi oyların yüzde 51,7’sini alarak cumhurbaşkanı seçilmişti.

Ancak, bir çok siyasi gözlemci, Mursi’nin bir ‘vitrin’ olmaktan öteye geçemediðini savunarak, ülkenin gerçek yöneticisinin Hayrat el-Şater olduðunda birleşiyor. El-Şater, daha önce yaptıðı açıklamalarda, iktidara gelmeleri halinde ‘şeriat yasalarını’ uygulamayacaklarını ve batı ülkelerini Müslüman Kardeşler’den korkmamaları için ikna etmeye çalıştıklarını söylemişti. Mursi’nin cumhurbaşkanı olmasına raðmen, uluslararası bir çok ziyaretçi ile El-Şater’in bizzat ilgilenmesi de dikkat çekiyor. Türk Başbakanı Tayyip Erdoðan’ın Mısır ziyaretinde de El-Şater ön planda olmuştu.

Kimi gözlemciler ise, Mursi’nin Müslüman Kardeşler ile ilişkisinden dolayı ‘tarafsız bir cumhurbaşkanı’ olmaya çalıştıðını ve bu nedenle kısmen onların da dayattıðı talepleri kabul etmek zorunda kaldıðını düşünüyor. Mursi’nin Müslüman Kardeşler içinde ve Hayrat El-Şater karşısında oldukça ‘silik’ bir kariyerinin olduðu düşünüldüðünde, bu tezin pek bir geçerliliði de kalmıyor.

AKP ÝCRAATLARININ HIZLANDIRILMIŞ MODELÝ

Muhammed Mursi’nin seçilmesi ile birlikte Müslüman Kardeşler ve Selefiler’in aðırlıkta olduðu Mısır’da yeni bir anayasa tartışmaları 2012 yılının en önemli konusu olmuştu. Üyelerinin çoðunluðunu Müslüman Kardeşler ve Selefiler’e baðlı kişilerin oluşturduðu Kurucu Meclis ve Anayasa Komisyonu’nun hazırladıðı anayasa taslaðı ise ülkeyi tekrar 2011 başındaki çatışmalı sürece geri getirdi. Bu süreçte Mursi’nin Türkiye’deki destekçisi AKP’nin aksine, siyasi arenayı yönlendirme çabalarındaki çabukluk ise gözlerden kaçmadı ve deyim yerindeyse AKP’nin 10 yılda yaptıðını 6 aya sıðdırmaya çalıştı.

Temmuz ayında göreve gelir gelmez Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı’nı görevden alan Mursi, 22 Kasım’da kendisine olaðanüstü yetkiler veren bir kararname çıkardı. Buna göre, iktidarın bazı icraatları ‘devrimi korumak’ adına yargı denetiminden çıkarılıyordu. Göreve geldiði ilk günden bu yana Mursi’nin aðzından düşürmediði ve neredeyse her icraatına gerekçe gösterdiði yegane söz ise, ‘devrim karşıtlarının devrim kazanımlarını yok etme çabaları’ oldu. Bu anlamıyla, Mursi’nin ve baðlı olduðu Özgürlük ve Kalkınma Partisi’nin, Türkiye’li davadaşlarının politik tecrübelerini iyi taklit ettikleri de gözden kaçmamalı.

Ancak, Mısır halkının buna tepkisi çok sert oldu. Yeni anayasa taslaðı daha çok din ve vicdan hürriyeti, dini azınlıkların hakları, askerin siyasetteki rolünün sınırlandırılması, rüşvete karşı şeffaflık gibi konularda net maddeler içermemesi nedeniyle eleştirilerin hedefinde oldu. Yeni anayasanın kadın-erkek eşitliðine vurgu yapmaması da ayrı bir eleştiri konusu.

Anayasa taslaðı ve Mursi’nin 22 Kasım Kararnamesi’ni protesto eden yüzbinlerce Mısır’lı haftalar boyu süren gösteriler düzenlediler. Gösteriler bir çok yerde muhalifler ile Müslüman Kardeşler taraftarlarının karşılıklı saldırılarına da sahne olurken, onlarca insan da yaralandı.

Protestoların kanlı bir aşamaya gelmesi, bir çok cumhurbaşkanlıðı danışmanının istifa etmesi ve yoðun halk baskısına dayanamayan Mursi, 22 Kasım Kararnamesi’ni iptal ederek, anayasa referandumunu gerçekleştirmek için rahat nefes almaya çalışmıştı. 15 ve 22 Aralık’ta yapılan iki aşamalı referandum yüzde 32,9 gibi çok düşük bir katılımla gerçekleşirken, hile ve şaibe karıştırıldıðına dair itirazlara raðmen, yüzde 63,8 oy oranıyla kabul edildi. Referanduma katılımın az olmasının en önde gelen sebeplerinden biri de, bazı muhalif grupların son ana kadar boykot seçeneðinden yana tavır koyması olmuştu.

KAYBEDÝLEN REFERANDUM SONUÇLARI MUHALEFET ÝÇÝN YENÝ BÝR UMUT OLABÝLÝR

2012’de Mısır’da yaşananlar, 2011 yılında Tahrir Meydanı’nda elde edilen kazanımların ülkedeki politik çekişmeler nedeniyle kaybolmaya yüz tuttuðu ve devrimin amaçlarından sapıldıðını gösteriyor. Tartışmalı yeni anayasanın öngördüðü üzere önümüzdeki iki ay içinde genel seçimlerin yapılması gerekiyor. Referandum sonuçları muhalefete iktidarın olası yeni bir ‘otokratik’ düzen kurmasını engelleme şansı verilebileceðini de gösteriyor.

Haziran ayında düzenlenen cumhurbaşkanlıðı seçimlerinde 51 milyon seçmenden 26,5 milyonu oy kullanırken, referandumda 52 milyon kayıtlı seçmenden yalnızca 17 milyonu oy kullanmıştı. ‘Evet’ oyu kullanan seçmenlerin sayısal olarak azalması da gözlerden kaçmadı. Muhammed Mursi, haziran ayındaki seçimlerde 13,2 milyon oy alırken, Müslüman Kardeşler ve Selefilerin desteklediði anayasa taslaðına ‘evet’ oyu verenlerin sayısı sadece 10,7 oldu.

Muhalefet için en önemli hedef ise, Mursi’yi destekleyen partilerin yeni mecliste anayasal deðişiklikler için gerekli olan üçte iki çoðunluðu ele geçirmesini engellemek. Kahire Fransız Üniversitesi’nde Mısır uzmanı olarak görev yapan politolog Stephen Steuer’e göre, referanduma katılımın düşüklüðü muhalefetin iktidarı sınırlayabilmesi için bir fırsat olabilir. Steuer, muhalefet içindeki sol, liberal, feminist ve Hristiyanların ortak hareket etmesi ve seçim bölgelerinde birbirlerine karşı aday çıkarmamaları durumunda bunu başarabilecekleri görüşünde.