Öcalan derhal serbest bırakılmalı
Öcalan derhal serbest bırakılmalı
Öcalan derhal serbest bırakılmalı
Kürt meselesi tartışılırken gündeme getirilen modellerden biri de her zaman Bask modeli olmuştur. Çünkü Bask halkı iki sömürgeci devlete, Fransa ve İspanya’ya karşı kendi kimliğini koruyarak yaşamak konusunda büyük mücadele vermiş bir halk. Franco faşizmine karşı İspanya çapında silahlı mücadele veren tek siyasi aktör olarak ortaya çıkan ETA’nın bu tavrı, İspanya’da demokrasiye geçiş süreci işlemeye başladıktan sonra da devam etti, çünkü yeni anayasada da Bask sorunu çözüme bağlanmamıştı. Belirli bir özerk bölge oluşturulsa da Bask hareketi bunu özellikle kendi kaderini tayin hakkını içermediği gerekçesiyle yetersiz bulmakta.
ETA’nın silahlı mücadeleye son verme kararından sonra ise Bask’ta siyasi mücadele yeni bir aşamaya geçti. Bask Sosyalist Partisi SORTU’nun uluslararası ilişkiler koordinatörü Gorka Elejabarrieta Diaz ile Bask hareketinin süreci, özerklik ve kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde Kürt sorununun geldiği noktayı konuştuk. Kürt halkının önderi Abdullah Öcalan’ın Newroz’da yaptığı çağrı sonrasında PKK’nin ateşkes ilan edip, gerillaların geri çekilmesiyle birlikte çözüm sürecinde gelinen noktayı çok önemli bulduğunu vurgulayan Diaz, ancak TC devletinin geceden sabaha hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söyledi. Kendi deneylerinden hareketle Kürt halkının ancak kendi mücadelesine güvenebileceğini ifade eden Diaz, sürecin ilerleyebilmesi için tüm etnisitelere anayasal güvence tanınması ve koşulların eşitlenmesi için Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması gerektiğini ekledi.
Franco faşizmine karşı Bask’ta mücadele nasıl başladı?
Franco yönetime geldiğinde tüm ülkeyi İspanya olarak ilan etti ve Bask bölgesini yok saydı. Dilimizi kültürümüzü yok saydı biz yokmuşuz gibi davrandı. Herkes İspanyolmuş gibi yaptı. Franco’dan önce var olan Bask yönetimi yurtdışına çıkmak zorunda kaldı ve problemi uluslararası topluluğa anlatmaya çalıştı. Bu, Hıristiyan Demokrat ve milliyetçi bir parti ve hareketti. 1950’lerin sonlarında Bask milliyetçi hareketi içinden çıkan daha genç ve daha solcu, ilerici bir kanat sürgündeki Bask partisinin Franco rejimine karşı yeterince mücadele etmediği iddiasıyla ortaya çıktı. 1959’da da kültürel bir örgütlenme olarak ETA ortaya çıktı. Ancak çok geçmeden ETA Bask ülkesinde işçi sınıfı içinde de kök salan, solcu bir gündeme sahip silahlı bir örgüte dönüştü. Bu hareketin gündeminde Bask ülkesinin hem toplumsal kurtuluşu hem de ulusal kurtuluşu vardı. Bu ulusal kurtuluş hareketini yaratanların pek çoğu sol gelenekten gelen insanlardı.
MİLLİYETÇİ EZBERDEN ÇIKAMADILAR
-Mücadelenize İspanyol Sosyalistleri nasıl yaklaştı?
ETA tüm İspanya’da Franco faşizmine karşı silahlı mücadele veren tek siyasi aktör haline geldi. Franco’nun varisi olan Carrero Blanco’nun öldürülmesi eyleminin sorumluluğunu da ETA üstlendi ve bu eylem hem Bask ülkesinde hem de İspanya’daki ilerici güçler arasında büyük bir coşkuyla kutlandı. Franco ölüp İspanya’da diktatörlük rejiminden daha demokratik bir topluma doğru geçiş süreci ise bizzat Francocular tarafından başlatıldı. Bu nedenle Francoculuktan sonra ortaya çıkan siyasal senaryo, İspanya’da ortaya çıkan demokratik sistem Bask sorununu içermedi ve Bask ülkesindeki çatışmaya bir çözüm getirmedi. Çünkü Bask ülkesine kendi kaderini tayin hakkı tanınmadı. Hepimizi terörist diye adlandıran Franco faşizmine karşı İspanyollar, Katalanlar, Kastilyalılar, radikal İspanyol sosyalistlerle tüm kesimler bir araya geldi. O dönem sadece Bask bölgesinde 10 bin kişi öldürüldü ve bu nüfusun yarısı sayılırdı. O yoğun baskılar döneminde hep beraber hareket ediliyordu. Ama bu daha sonra devam etmedi.
-Neden devam etmedi?
Çünkü İspanya zaten çok milliyetçi bir ülke. Hem sol hem de sağ hareketler İspanya’nın bölünmez bütünlüğünü savunuyorlar. Bir genel af çıkarıldı ve Bask’lı tüm siyasal tutuklular serbest bırakıldı, ama Bask ülkesinin siyasal baskıya maruz kalmadığı tek bir gün bile olmadı. ETA ve diğer ilerici Bask örgütleri mücadeleye devam ettikleri için yeni insanlar tutuklanmaya başladı. Böyle bir çerçevede siyasal partiler yasal hale geldiler. Bask ülkesinde de o güne dek illegal durumda olan ve ilerici, milliyetçi bir gündemle hareket eden siyasal partiler Herri Batasuna (Birleşik Halk) adlı partide birleştiler.
Bu süreçte İspanya’da yeni bir anayasa referanduma sunuldu ve kabul edildi, ama Basklılar bu yeni anayasayı reddetti çünkü hazırlanan bu yeni anayasa Basklılara kendi kaderlerini tayin hakkını vermiyordu. Bu anayasa Bask ülkesini iki otonom bölgeye ayırıyordu: Navarra otonom bölgesi ve Bask otonom bölgesi. Bu iki bölgede de birçok yetki tanınmıştı, ama geleceğimizi belirleme hakkımız verilmiyordu. Halbuki bizim için sorun sınırlı bir yetki sorunu değil, Bask ülkesinde ne olup olmayacağına karar verebilme hakkıydı. Kendi kaderimizi tayin edebilme, bağımsız mı olacağımıza yoksa İspanya’nın bir parçası olarak mı kalacağımıza karar verebilme hakkıydı. Bu hak İspanya anayasasında tanınmayınca çatışma devam etti.
KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI
-Peki özerk statüyü nasıl elde ettiniz?
Hala tam özerkliğimiz yok. Otonom bir sistem var ancak tam özerklik sistemindeki gibi kendini yönetme şeklinde değil. Bask sistemi içerisinde üç değişik sistem var. Birinci sistem Fransız bölümünde, diğer yarısı İspanya bölümünde. İspanya kısmında bir Bask otonom bölgesi var bir de İspanya’nın diğer kısmında kalan bölüm var.
-Peki Bask Fuero’ları nedir?
Fuero evet bir çeşit özerklik sistemi, belli konularda yetkiler veriyor, ama ülkemizin geleceğini belirleme hakkına sahip değiliz. İspanya’da kısmında Basklıların bir otonomi bölgesi var, bir de İspanya’nın diğer kesiminde kalan bölüm var. Otonom kısımda hem kendi parlamentomuz hem kendi yerel yönetimlerimiz var. Ancak bu bizim için yeterli değil; biz sadece bu iki bölgede değil Basklıların bulunduğu tüm bölgelerde kendi yönetim haklarımızı istiyoruz. Bu İspanyol hükümetinin vereceği bir hak değil, bu bizim hakkımız. Ancak İspanyol anayasası İspanyol ordusunun gücü üzerine kurulu. Dolayısıyla bu açıkça Bask bölgesinin yakın gelecekte hiçbir zaman kendi bağımsızlığını ilan edemeyeceği, kendi istediği herhangi bir şeyi talep edemeyeceği manasına geliyor. Evet biz bir otonomiye sahibiz, belki de dünyadaki en güzel otonomiye sahibiz ancak bu otonomi kendi geleceğimiz hakkında karar vermemize izin vermiyor.
MEVCUT OTONOM SİSTEM YETERLİ DEĞİL
-Bu sistem nasıl çalışıyor?
Bask ülkesine, Bask ve Navarra bölgelerine tanınmış bazı haklar ve yetkiler var. Bazı yetkiler sadece İspanya devletine ait, bazı yetkiler ise karma olarak kullanılıyor. Savunma, dışişleri ve polis gibi konular tamamen İspanya devletinin yetki alanına giriyor. Ama vergi toplama ve toplanan bütçeyi harcama yetkisi bize ait. Bask ülkesinin çeşitli bölgelerindeki kurumlar vergi koyma ve toplanan vergilerin nereye harcanacağını belirleme yetkisine sahip. Vergilerin bir bölümü İspanya’ya veriliyor, geri kalan bölümünün nasıl harcanacağını biz belirliyoruz. Bizim sorunumuz belli yetkilere sahip olma sorunu değil. Bize özerklik sistemi içinde belli haklarınız var, mutlu olun deniyor, ama sorun bu değil. Biz kendi kaderimizi tayin etme hakkına sahip olmak istiyoruz. Yani konu bizim için belli yetkilere değil, haklarımıza sahip olmak sorunu. Bu bağımsız olmak anlamına da gelmiyor. Konu bağımsız olup olmamaya bizim karar verebilmemiz. O nedenle bulunduğumuz durumun bir özgürlük olduğunu kabul etmiyoruz ve esas olarak biz istersek hem Fransa, hem İspanya hem de diğer bölgelerde bağımsız olmalıyız. Eğer zaten bu hakkımız yoksa o zaman özgür değiliz anlamına geliyor.
-O halde mevcut otonom sistem yeterli değil diyebilir miyiz?
Yeterli değil çünkü gelecekte bir bağımsızlık istesek bunu gerçekleştiremeyeceğiz. O nedenle bulunduğumuz durumun bir özgürlük olduğunu kabul etmiyoruz ve esas olarak biz istersek hem Fransa, hem İspanya hem de diğer bölgelerde bağımsız olmalıyız. Eğer zaten bu hakkımız yoksa o zaman özgür değiliz anlamına geliyor. Mevcut durumda bağımsızlık isteme yetkimiz yok. Mesela İskoçya 1993 yılından beri bir otonomiye sahip ama bu otonomi aynı zamanda eğer isterlerse bağımsızlığa da taşıyabilir. Bu nedenle İskoçya bağımsızlık talebiyle bir referandum yaptı. Bunu kabul eder ya da etmez bu İskoçya halkının karar vereceği bir haktır.
HALKIN YÜZDE 80’İ DAVAYA SAHİP ÇIKINCA…
-Bunu kırabilmek için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Biz bağımsız sosyalist bir Bask devleti istiyoruz. Şu anda bir barış süreci var ancak biz bağımsız olmak hakkını istiyoruz. Şu anda objektif koşullar altında silahlı mücadeleyi yürütmeme kararı aldık ve politik bir mücadele sürdüreceğiz bu hakkı almak için. Gösteriler yapacağız, seçimlere katılacağız, örgütleneceğiz ve başka türlü bir mücadeleyle kendi haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz.
-Silahlı mücadeleyi devam ettirmeme kararına neden olan objektif koşullar nelerdi?
-Bu kararı ETA aldı ve silahlı mücadeleyi tamamen durdurdu. Çünkü Bask halkının yüzde 80’ini bulan bir kesiminin kendi kaderini tayin hakkına artık sahip çıktığını gördü. ETA bunu gördükten sonra silahlı mücadeleyi durdurma kararını iki temel gerekçe üzerine oturttu: 1- Mevcut statüyü daha ileri bir noktaya taşıyacak bir diyalog alanı yaratabilmek; 2- Bask ülkesinde artık savunmada kalmaktan çıkıp siyasi anlamda daha aktif bir pozisyona geçerek toplumun en geniş kesimlerini etkilemek ve mücadeleye katabilmek.
TC GECEDEN SABAHA HİÇBİR ŞEY DEĞİŞTİRMEZ
-Türkiye’de de Kürt halkının yıllar süren mücadelesi sonucunda önemli bir süreç başladı. Diyarbakır’da düzenlenen Newroz’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla çözüm sürecinde ilk adım atıldı. Ateşkes ilan edildi ve gerillalar çekilmeye başladı. Ancak Türk hükümeti hiçbir adım atmıyor. Bu nasıl okunmalıdır?
Abdullah Öcalan çözüm sürecini başlatırken ilk aşamada gerillalar çekildiğinde Türk hükümetinin yeni reformları çıkaracağına dair sözler verildi. Verilen bu sözler sonucunda bir süreç başladı. Aynı zamanda Öcalan bu süreç içerisinde tüm Türkiye’de yeni demokratik sürecin hem Kürt hem Türk halklarını kapsamasını istedi. Dolayısıyla Kürt hareketi yeni bir diyaloga girdi. Bu tabii ki uzun bir mücadele gerektiriyor. Biz kendi deneyimizden biliyoruz ki Türk devleti geceden sabaha hiçbir şeyi değiştirmez. Onlardan yeni bir politika beklemek yanlışa sapmaktır. Bu ancak Kürt hareketinin ve halkının sürekli mücadelesiyle mümkün olur.
OBJEKTİF DURUMDAN YENİ BİR HAREKET ÇIKABİLİR
-Sizce sürecin sağlıklı ilerlemesi için gereken koşullar neler?
Şu anda çok önemli bir noktadayız. Objektif bir durum var ve bu objektif durumdan yeni bir hareketin çıkması söz konusu. Silahlı mücadele politik mücadelenin tek aracı değildir, araçlarından sadece biridir. Şimdi silahlı mücadelenin dışında diğer politik araçları harekete geçirme zamanıdır. Sürecin ilerlemesi için Türkiye hükümetinin farklı etnisitelere haklarını tanıyan bir anayasayı derhal çıkarması ve şartların eşitlenmesi için barış sürecinin ilerlemesine katkı sunan Abdullah Öcalan’ın derhal serbest bırakılması gerekiyor. Biz Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını ve süreçte özgür bir şekilde yer almasını istiyoruz.
-Bugün Gezi parkındaki direnişi nasıl yorumluyorsunuz.?
Muhteşem bir direniş olduğunu düşünüyorum. Burada inanılmaz bir şeyler yaşanıyor. Türkiye’de mutlaka sosyal anlamda yeni bir kökten değişimin ortaya çıkacağına inanıyorum. Bütün bu gördüklerimin hem Türkiye’de hem de Kürdistan’da sosyal bir değişikliğe yol açacağını düşünüyorum.