Yeni bir görüşme dönemine daha giriliyor. Bu kez reklam daha fazla, beklentiler oldukça yüksek ve hatta bazı yayın organlarına göre neye karar verileceði bile belli: PKK silah bırakacak ve hükümet de bazı adımlar atacaktır
Süreci üç yönden inceleyeceðim:
Birincisi: Açıklık her zamankinden daha fazla gereklidir.
Görüşmelerin psikolojik bir savaş ortamında süreceði şimdiden görünüyor. Deðişik gazeteler çözümün içeriðinin ne olacaðı konusunda manşetler atıyor, televizyonlar yayın yapıyor. Söylenenler ne kadar gerçektir, bilinmiyor.
Bu puslu ortamın en iyi çaresi açıklıkta ısrar etmektir. Kişilerin ve kurumların sadece doðrudan söylediklerini dikkate almak, onlara atfen yapılan belirlemelere itibar etmemektir.
Çok kişinin aklına geleni söylediði, belki olabilecek gelişmeleri olmuş gibi ilan ettiði, yalanın ve küçük taktiðin her çeşidinin kol gezdiði bir ortamda açıklıða dikkat etmek özellikle önemlidir.
Bu karanlık ortamı aydınlatabilmenin en iyi yolu, görüşmelerin içeriði ve ulaştıðı düzey konusunda kamuoyuna düzenli bilgi verilmesidir.
Ýkincisi: Görüşmelerde en zor durumda olan Öcalandır. Hükümetin ve Kürt halkının kendisinden beklentileri farklıdır.
Kısa süre önce Başbakan idam cezasının gerekli yasal deðişiklik yapılarak yeniden uygulanabileceðini savunmuştu. Ardından da bazı bakanlar hükümetin böyle bir çalışmasının olmadıðını duyurmuşlardı.
Başbakanın bir öfke anında dili mi sürçmüştü?
Hayır!
Öcalana mesaj verilmişti: ya istediðimiz gibi davranırsın ya da
Hükümet Öcalandan ufak tefek ödünler karşılıðında PKKnin silahsızlandırılmasını saðlamasını bekliyor.
Kürtlerin ise ana dilden özerkliðe kadar uzanan önemli talepleri bulunuyor.
Bu talepler başlangıçta bütün boyutlarıyla gerçekleşmeyebilir ama mücadele içinde kazanıp da görüşme masasında kaybetmeyi ya da taleplerinden vazgeçmeyi kimse beklememelidir.
Üçüncüsü: Garip karşılanabilir ama ortam o kadar bulanık ki, çözüm ne demektir konusu üzerinde durmak gerekiyor.
Hükümet çözüm istiyor ama PKK istemiyor ya da tersi gibi belirlemelerin anlamı bulunmuyor. Çözümü herkes istiyor. Hiç kimse büyük kayıplara ve acılara neden olan bu savaşın sürmesini istemiyor.
Sorun, çözümün içeriði konusunda ortaya çıkıyor.
Çözüm ne demektir? Farklı çözüm anlayışları bulunuyor.
Teslim olun, Türk adaletine sıðının da bir çeşit çözümdür.
PKK silah bıraksın, eylemlere katılmamış olanlara ceza verilmesin, diðerleri de istedikleri ülkeye gitsinler; bunun karşılıðında biz de bazı adımlar atarız anlayışı da bir çeşit çözümdür.
KCK tutuklularının serbest bırakılması, Öcalan üzerindeki tecridin kalkması ve giderek özgür duruma gelmesi, anadilde eðitim ve özerkliðin saðlanması da çözümdür.
Çözümü herkes istediðine göre, kendi başına çözümden söz etmenin anlamı bulunmuyor.
Çözüm, her şeyden önce, karşı tarafın isteklerini dikkate almak ve uygun düşecek uzlaşma aramak demektir.
Çözüm denildiðinde herhangi bir çözümü deðil, belirli bir çeşit çözümü anlamak gerekir.
Bugün o noktaya gelinmiş midir?
Evet demek zordur ya da ancak büyük bir ihtiyatla olumlu konuşulabilir.
Son büyük çözüm görüşmelerinin üzerinden daha birkaç yıl bile geçmedi.
O zaman denildiðine göre görüşmeler ileri bir aşamaya ulaşmış ve hatta protokol bile ortaya çıkmıştı.
Ardından yazılı ya da baðlayıcı hiçbir şeyin bulunmadıðı ve hükümetin asıl amacının görüşmeleri zaman kazanmak amacıyla kullanmak olduðu ortaya çıktı ve silahlı çatışma eskisinden daha şiddetli olarak yeniden başladı.
Benzer bir sürecin yeniden hayata geçirilmeye çalışıldıðını düşünmek için nedenler az deðil
Önümüzdeki yıl Cumhurbaşkanlıðı seçimi var, yerel seçim var.
Tansiyonun düşürülmesi ve ülkenin en önemli sorununun çözümünde hükümetin başarılı olduðunun gösterilmesi gerek
Hükümet kuşkusuz bazı adımlar atacaktır.
Komik içerikte anadilde savunma hakkı, Avrupa Birliðinin yerel yönetimlerle ilgili belirlemelerine konulan çekincelerin kaldırılması, Kürtçenin seçmeli ders olmasının yaygınlaştırılması, yerleşim birimlerinin Kürtçe isimlerinin iadesi, yeni Anayasada ırk belirlemesinin kullanılmaması; bunların hepsi mümkündür.
Bunlar olumlu adımlardır ama 30 yıllık savaşın ardından hiçbir halk bu kadarına razı olmaz.
Sert bir pazarlık süreci yeniden başlıyor. Umarız bu süreç daha fazla kan dökülmeden ilerlesin.
Bunun da yolu bellidir. Tarafların ortaklaşa kabul edebilecekleri barışa ve çözüme ulaşılması ilk kez bizde gerçekleşmeyecek. Başka ülkelerdeki deneyim bire bir tekrarlanmayacak ama genel kapsamın dışına çıkılması da söz konusu olmayacak
Bugüne kadar yaşanmış olumlu çözüm ve barışa ulaşılması deneyimlerinin bize gösterdiði, öncelikle karşılıklı güvenin asgari temelde saðlanmasıdır.
Karşılıklı asgari güven olmadan, ki şu anda yoktur, kalıcı hiçbir gelişme saðlanamaz.
Hükümetin bunu saðlaması hiç zor deðildir.
Operasyonların durdurulması ki, buradan anlaşılması gereken hükümetin silah bırakması deðil, operasyonların durdurulmasıdır. Başka bir adıyla iki taraflı ateşkestir.
Öncelikle hasta olan KCK tutuklularının serbest bırakılması
KCK operasyonlarının durdurulması
Öcalana uygulanan tecrit koşullarının aması fakatı olmadan kalıcı olarak kaldırılması
Geriye kalanlar kademeli olarak gerçekleşebilir.
Herkes barışa inanmak istiyor ve bu barışa da birdenbire ulaşılabileceðini beklemiyor.
Önemli olan gidişin o yönde olmasıdır ve bunun için de ortamı yumuşatacak, asgari güven adımlarının atılması zorunludur.
Büyük bir psikolojik savaşın içinde hedefi kaybetmeden yavaş da olsa ilerlemek gerek
Öcalan 14 yıldır tutsaktır. Hükümet ve devlet kendisiyle defalarca görüşmüştür.
Hükümetin gerçekten çözüm amacı olsaydı, şimdiye kadar bu amaca çoktan ulaşılmış olması gerekirdi.
Geçmişe bakıldıðında ihtiyatlı olmak için fazlasıyla neden bulunuyor.
Umarım bu kez aynısı olmaz