Özgen: Onurumuza sahip çıkacağız

Özgen: Onurumuza sahip çıkacağız

KESK Genel Başkanı Lami Özgen, AKP’nin örgütlenen kamu emekçilerinin haklarını gasp etmek istediğinde KESK’e yönelik itibarsızlaştırma ve kriminalize etme operasyonlarının düğmesine bastığına dikkat çekti. Gözaltına alınan KESK’lilerin insanlık dışı, hukuksuz bir tutumla karşı karşıya kaldığına ifade eden Özgen KESK’in bu uygulamalara boyun eğmeyeceğini söyledi. Özgen, “Gözaltına alınsak da, tutuklansak da, sürgüne gönderilsek de mücadelemize devam edeceğiz. Tutuklu bulunan 59 arkadaşımız ve gözaltında tutulan arkadaşlarımız onurumuzdur. Biz onurumuza sahip çıkacağımıza söz verdik, sözümüzü tutacağız” dedi.

 

KESK, üye ve yöneticilerinin gözaltına alınmasını protesto etmek ve gözaltındakilerin serbest bırakılması amacıyla Ankara Adliyesi önünde bir araya geldi. Sabah saatlerinde adliyeye getirilen 30 KESK’linin savcılıktaki sorguları sürerken, dışarıda da yüzlerce KESK’li arkadaşlarına destek için bekleyişlerini sürdürüyor. Adliye önünde açıklama yapan KESK Genel Başkanı Lami Özgen, kendinden olmayan, emek ve demokrasi güçlerini boğmayı hedefleyenlerin şafak operasyonlarıyla iş başında olduklarını söyledi. Zulmün ve zorbalığın efendilerinin “iktidarımıza biat edecek kullar istiyoruz” diye ferman buyurduğunu dile getiren Özgen, “Köleliğe Uyum Programını” hayata geçirmek için hazırlanan makbul vatandaş rehberinde herkese yeni fasıllar açıldığını söyledi.

 

“Diyorlar ki; gazetecinin, bizim dediğimizin dışında bir şey yazmayanı, avukatın, hakkı – hukuku çiğneneni değil, çiğneyeni savunanı makbuldür” diyen Özgen, “Üniversitelinin, parasız, bilimsel, demokratik, anadilinde eğitim talep edeni değil YÖK’ü bağrına basanı,  işçinin,  her gün beşer onar kurban gittiği iş cinayetlerini kaderden sayanı, sendikacının, yandaş olanı başımızın tacıdır, diyorlar. Asgari ücretlinin, ucuz iş gücü olmak için kendi yerini dolduracak üç çocuk yapanı,  kamu emekçisinin, güvencesiz, esnek çalışmanın performansı yüksek, günün koşullarına uygun hükümet memuru olanı dışındakiler makbul değildir, diyorlar. Kimse örgütlenmesin, hakkını armaya zinhar kalkmasın, herkes 4+4+4’lük ileri demokrasimize kendini emanet etsin, diyorlar” ifadelerinde bulundu.

 

İktidarın “makbul vatandaşlık” tanımına uymayanların, uymamakta ısrar edenlerin, örgütlenenlerin nelerle karşı karşıya kaldığını çok iyi bildiklerini vurgulayan Özgen, “KESK’in emek ve demokrasi mücadelesini engellemeye yönelik operasyonların rutinleştiği tüm kamuoyunca bilinmektedir. Daha önce defalarca tanık olduğumuz görüntüler eşliğinde gözaltına alınan arkadaşlarımız insanlık dışı, hukuksuz bir tutumla karşı karşıya kalmıştır. İki yıldır kanserle mücadele eden arkadaşımız, kemoterapiye girdiği sırada kaçma şüphesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. İstanbul’da gözaltına alınan evli çiftin 3 aylık bebeği bile nezarete konulmuştur. Yine, eşi de aynı operasyonda gözaltına alınan Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimiz, kızını imza karşılığında kardeşine teslim etmediği takdirde Çocuk Esirgeme Kurumu’na teslim etmekle tehdit edilmiştir. Gözaltına alınan arkadaşlarımıza yönelik insanlık dışı tutum sürmektedir. Emniyet, savcılık ve mahkemelerce toplam 53’ü serbest bırakılmış, 29’u ise tutuklanmıştır. Geriye kalan diğer arkadaşlarımız da Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa ve Adana adliyelerinde savcılığa çıkarılmıştır” dedi.

 

KAMU EMEKÇİLERİ İTİBARSIZLAŞTIRILMAK İSTENİYOR

 

Ardı ardına yaşadıkları operasyonların hiçbirisinin tesadüfî olmadığını,  hedefinin, amacının açık olduğunun rahatlıkla görüldüğünü kaydeden Özgen, “Ne zaman kamu emekçilerinin hakları gasp edilecekse KESK’e yönelik itibarsızlaştırma ve kriminalize etme operasyonları için düğmeye basılmaktadır. Kısa bir hatırlatma yaparak hafızlarımızı tazeleyecek olursak;  sendikal hak ve özgürlüklerimizi yok sayanlara karşı 21 Aralık 2011’de bir günlük uyarı grevi yapmış,  kamu emekçilerinin taleplerini bu ülkenin gündemine tekrar getirmiştik. Bu grevin hemen ardından 13 Ocak’ta bir operasyonla karşılaştık. O gün gözaltına alınan, 6 yıl boyunca konfederasyonumuzda Hukuk ve TİS uzmanı olarak görev yapan çalışanımız hakkındaki iddianame daha yeni hazırlanmıştır. Ardından Mart ayı ve 8 Mart haftasına yönelik eylem programımızı açıkladıktan kısa bir süre sonra 13 Şubat’ta bu kez 16 kadın yönetici ve üyemizin gözaltına alınıp, 9’nun tutuklandığı operasyonda aynı tablo ile karşı karşıya kaldık” diye konuştu.

 

BU OPERASYON DA ÖNCEKİLER GİBİ TESADÜFİ DEĞİLDİR

 

“2012’nin Mart ve Nisan aylarında başta 4+4+4 olarak bilinen temel eğitimi piyasalaştıran, gericileştiren yasaya ve 4688 sayılı yasada haklarımızı, özgürlüklerimizi daha fazla kısıtlamayı hedefleyen tadilata karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdürdüğümüzde de üzerimizden baskılar hiç eksik olmadı” diyen Özgen, şunları söyledi: “Grev hakkımızı yasal teminat altına almayan, örgütlenme özgürlüğünü yok sayan sözde toplu sözleşme düzenine karşı 23 Mayıs 2012’de son yılların en geniş katılımlı grevinin gerçekleştirilmesinde öncü olduk. Hemen ardından toplam 28 yönetici ve üyemizin tutuklanmasıyla sonuçlanan 25 Haziran operasyonu ile karşı karşıya kaldık. Sınırlı iş güvencemizi tehdit eden Kamu Personel Rejimi değişikliklerinin tartışmaya açıldığı bir dönemde gerçekleşen son operasyon da daha öncekiler gibi tesadüf değildir. KESK olarak iş güvencemizden taviz vermeyeceğimizi, sendikal hak ve özgürlüklerimizin daha da daraltılmasına izin vermeyeceğimizi tüm kamuoyuna ilan etmemizin hemen ardından yapılan bu operasyonun sebebini başka yerde aramak nafiledir. Çünkü amaç ve hedef açıktır. Sendikal faaliyetlerimizi  ‘suç’ olarak gösteren hukuktan yoksun iddia-namelerle toplam 59 yönetici ve üyemizi demir parmaklıklar ardında tutanlar düğmeye bir kez daha basmıştır. Kim ne derse desin, hangi yalana inanmak isterse istesin, gerçek gün gibi ortadadır. Bu operasyonların tek bir adı vardır.  O da Emek ve demokrasi güçlerini sindirme operasyonlarıdır. Biz kuşatma operasyonlarının parçası haline gelenlerle, KESK’in bir yerlere ‘para aktarıldığı’ gibi gerçekle uzaktan yakından hiçbir ilişkisi olmayan haberlere imza atan iktidar borazanı yandaş medyanın ürettiği senaryolarla ilk defa karşılaşmıyoruz.  Daha önce de defalarca açıkladık. KESK’in tek gelir kaynağı bağlı sendikalarından gelen aidatlardır. KESK’in de bağlı sendikalarının da bütün hesapları şeffaf ve üyelerinin denetimine açıktır. Harcadığımız her kuruşun hesabını bugüne kadar üyelerimize verdik, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.”

 

BASKILAR KESK’İ YILDIRAMAZ

 

KESK’e iftira atanların kendi çamurlarında debelenmeye mahkûm olduğunu ifade eden Özgen, “Yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü, emeğin hakkının yok sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Demokrasiden de sendikal hak ve özgürlüklerden de söz etmenin mümkün olmadığı bu ülkede, KESK’in neden hedef alındığı yeterince açık değil mi?

Her türlü baskıya rağmen sesini yükselten, kamu emekçilerinin vicdanın sesi olmaya devam etme kararlılığından ödün vermeyen KESK’e yönelik ardı ardına operasyonlar yapılması şaşırtıcı değildir. Sömürü ve yağmaya karşı emeğin hakkını, savaşa karşı barışı, emperyalizme karşı bağımsızlığı, ırkçılığa ve şovenizme karşı hakların kardeşliğini kararlılıkla savunan KESK’in, bu değerlerin düşmanlarınca hedef tahtasına konması doğaldır. Görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, yazmayan kalemlere inat bir daha ifade ediyoruz. Bizler, bu topraklarda gerçek bir demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin de ağır olduğunu biliyoruz.  Ancak hak verilmez mücadeleyle alınır şiarını ilke edinen, baskılara mücadeleyi daha da yükselterek cevap veren, acıyı bal eyledik diyen bir gelenekten gelen KESK’liler baskılar karşısında asla yılmayacaktır” dedi.

 

ONURUMUZA SAHİP ÇIKACAĞIZ

 

Özgen, KESK’i baskı altına almaya çalışan, haklı mücadelesinden döndürmeyi amaçlayan her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamaların karşısında sessiz kalmayacaklarını vurgulayarak, “Üye ve yöneticilerimize yönelik yıldırma ve sindirme uygulamalarına artık yeter diyoruz. Tek suçları sendikal hak ve özgürlükler, barış ve demokrasi mücadelesi vermek olan arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. Her zaman olduğu gibi bugün de destek ve dayanışmasını bizden esirgemeyen uluslararası konfederasyon ve sendikalara buradan bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için söz verdik. Gözaltına alınsak da, tutuklansak da, sürgüne gönderilsek de mücadelemize devam edeceğiz. Tutuklu bulunan 59 arkadaşımız ve gözaltında tutulan arkadaşlarımız onurumuzdur. Biz onurumuza sahip çıkacağımıza söz verdik, sözümüzü tutacağız” dedi.