Özgür basın susturulamaz
15 Temmuz darbe girişimini bahane eden AKP/Saray iktidarı faşist tek adam rejimini inşa etmek amacıyla hukuku askıya alıp OHAL ve KHK’lere dayanan yeni bir saldırı konsepti geliştirdi...
15 Temmuz darbe girişimini bahane eden AKP/Saray iktidarı faşist tek adam rejimini inşa etmek amacıyla hukuku askıya alıp OHAL ve KHK’lere dayanan yeni bir saldırı konsepti geliştirdi...
Bu saldırı konsepti çerçevesinde onlarca basın emekçisi gözaltına alınıp tutuklanırken, yüzlercesinin de sarı basın kartı iptal edildi. Tek tek gazetecilerle saldırarak sonuç alamayacağını düşünen AKP iktidarı, bu sefer de TV’lerin ekranını karartıp, ajansların internet erişimini engelledi; ancak bu politikalarının da işe yaramadığını fark edince 29 Ekim günü çıkardığı KHK’lerle çaresiz kaldığı özgür basın geleneğine karşı son kozunu kullanarak, canları pahasına gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyen bir geleneğin ürünü olan bu kurumları mühürledi.
Türkiye’de basın özgürlüğü açısından dünyanın en kötü ülkeleri arasındaki yerini önümüzdeki seneler için de garantilemişken gazeteciler basın üzerindeki baskıları değerlendirdi.
MUHALİF BASINI TEK ADAM REJİMİNE KURBAN ETTİRMEYİZ!
MÜHÜRLENEN JIYAN TV GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ İBRAHİM ASLAN: Türkiye’de son bir buçuk yıldır siyasi parti ve muhaliflere dönük baskılar 15 Temmuz darbe girişiminden katmerleşerek basın alanında da sıçradı. Birçok Kürt gazeteci gözaltına alınıp tutuklanırken yine muhalif basın kurumları kapatıldı. Tüm bu baskının nedeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin sözcülüğünü yapan iktidarın yeni bir rejime geçme denemeleridir diyebiliriz. Bu tek adamlık sistemin yolu çoğulculuğu savunan muhaliflerin susturulması ve basına baskıdan geçiyor çünkü muhalif basın gerçekleri yazıp ötekilerin sesini duyurmaya devam ettikçe inşa edilmek istenen sistemin önünde bir engel olarak durmaktaydı.
Türkiye’nin basın özgürlüğü açısından gerek tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi daha kötü bir sürece sürükleneceğini düşünüyorum; çünkü savaş gittikçe tırmandırılıyor. Düşünün Türkiye bugün tutuklu gazeteci sayısının en fazla olduğu ülkeler arasında 1 sırada. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra hukuk tamamen askıya alınmış durumda. Kurumu kapatılan gazetecinin, görevden atılan öğretmenin veya gözaltında işkenceye maruz kalan vatandaşın başvurabileceği bir yer yok. Gördüğümüz kadarıyla 2016’da olduğu gibi 2017’de de muhalif kesim baskı altında tutulacak; çünkü hala istenilen rejime geçiş yapılamadı, ancak durumu tersine döndürmek elimizde. Evet, belki bir bedeli olacak tutuklanacak, cezaevine atılacak, kaybedileceğiz ama bu karanlığı dağıtacağız.
Muhalif basın geleneği içinde TV ve gazetelerin ayrı bir yeri ve önemi vardı. Kıt kanaat imkanlar ve büyük fedakarlıklarla yayınlar yapılırdı; ancak o yayınlar da susturuldu. Gelinen aşamada gerçeklerin üstü örtülmeye başlandı. Örneğin, Türkiye’nin desteklediği gruplar Suriye’de otobüsleri yakıyor; ama Türk medyasında Şiî milisler otobüs yaktı diye haber çıkıyor. Tekliğe mahkum edilen Türk halkı da gerçekler onlardan gizlendiği için bu yalanlara inanıyor. Buna karşı bizler gerçeklerin görülmesi için internet üzerinden yaptığımız yayınlarla halkın arayışına cevap olmaya çalışıyoruz ancak hükümet bunu da engellemekten geri kalmıyor. Türkiye’de yaşam güvencesi olmadığı gibi bilgiye erişim güvencesi de yok! Evet, dışarıdan bakınca tablo çok kötü görünüyor olabilir; ama 90’lardaki kadar kötü de değil! İktidar ne kadar uğraşırsa uğraşsın bugün hiçbir şeyi tamamen görünmez kılamaz! Örneğin bir yerde bir saldırı olduğunda duyarlı tek kişinin çektiği video bile gündemi değiştirebiliyor. Alternatifsiz değiliz, bu yolları zorlamamız gerek!
İşte bu nedenle bizler 4 kanal ve 7 radyoda çalışan arkadaşlarımızla bir araya geldik ve 1 haber var platformunu kurduk. Bu platformu bir haber de olsa gerçekleri halka ve kamuoyuna ulaştırabilmek amacı ile kurduk. Bizler muhalif gazeteciler olarak hiçbir koşul altında geri adım atmayacağız; çünkü bizlerin geri attığı noktada karanlık bir tablo hakim olacak! İşte gelecekte bu karanlık inşa edilirken biz bir haberle de olsa buna karşı durduk diyebilmek için mücadele ediyoruz. Belki elimizde teknik imkanlardan tamamen mahrum bırakılacağız; fakat gerekirse sokak sokak dolaşarak insanlara gerçek haberleri ulaştırabiliriz.
ÖZGÜR BASIN, ENGELLERE TAKILMADAN BÜYÜK BİR COŞKU İLE AKACAK
MÜHÜRLENEN DİCLE HABER AJANSI EDİTÖRÜ MEHMET ALİ AKTAŞ: Basına dönük saldırıları doğru okuyabilmemiz için siyasi süreci doğru okumamız gerekir. Bu süreç nasıl ve kimler tarafından yürütülüyor? AKP iktidarı, başkanlık veya diktatörlük sistemini yaşama geçirebilmek için önündeki engelleri tek tek ortadan kaldırıyor. Bu engellerin en önemlisi de demokratik siyasettir; çünkü demokratik siyasetin olduğu yerde diktatörlük yaşam şansı bulmaz. Diğer bir engel de demokrasinin önünü açan özgür basındır. Özgür basın tüm gerçekleri halklarla paylaşıp kafalardaki soru işaretlerinin giderilmesine yardımcı olduğu için AKP’nin diktatörlüğü önünde büyük bir engel olarak durmaktaydı. Bu nedenle özgür basının susturulması için saldırmaya başladılar.
Daha önce gözaltına alıp, kaybedip, katlediyorlardı; ancak bu yöntemlerin işe yaramadığını görünce bu defa kurumları kapatmaya, internet yayınlarını kesmeye başladılar, bunun da işe yaramadığını görünce OHAL’den sonra özel yöntemler geliştirmeye başladılar. Bu çerçevede ele aldığımızda 15 Temmuz darbe girişimini de bir senaryo olarak değerlendirebiliriz. Bu senaryo AKP iktidarının yaptıklarını meşru göstermek için hazırlandı. OHAL ve KHK’lerle yapılan gereklilikmiş gibi gösterip kendi hazırladıkları anayasa ve hukuk metinleri çiğnediler. Basın üzerindeki saldırıların tek amacı onlar gibi düşünmeyip, gerçekleri söyleyen kesimlerin sesini kısmaktır. Gerçeklerin söylenmediği ya da duyulmadığı bir ortamda yanlışlar gerçek gibi algılanır.
Kuşkusuz havuz ya da yandaş medya dediğimiz hükümete bağlı medya bu saldırılarda büyük bir rol üstlendi. AKP ve devletin propagandasını yaparak hakkın, hukukun ve gerçeklerin mücadelesinin görmezden gelinmesini sağladı. Zaten başından beri Türkiye’de iki akım medya var. Bunlardan biri özgür basın geleneği, diğeri ise yandaş basın geleneği. Özgür basının susturulmasıyla bir tek yandaş basın kaldı.
Bu sessizlik ya da eylemsizlik her şeyin bittiği anlamına gelmez. Şu an herkes izliyor. Hükümetin kendi belasını bulmasını bekliyor, bu belada sorumluluk sahibi olmak istemiyor! Büyük bir patlamanın olacağı gün uzak değil; çünkü herkes gerçeği biliyor, ama bu baskı ortamından kaynaklı dillendiremiyor. Dehşet bir baskı söz konusu. İnsanların eylem yapacağı bütün alanlar yasaklandı. Gazetecilerin haber yazdığı sayfalar kapatıldı. Halkın örgütlendiği kurumlar kapatıldı. Bugün bir ajans kapatılıyorsa yarın onun yerine 10 ajans, 20 TV açılacak. Gazeteci içeride dışarıda okulda kurumda her yerde gazetecidir.
Bu sessizlik, önü kapatılan bir nehir gibi akmayı bekliyor. Avrupa şu an sessiz olabilir ama süreci çok yakından takip edip rapor tutmakla meşgul. Tarihe baktığımız zaman toplumun sesini kısmaya çalışanlar hep yenildiler bugün de yatağına sığmadan akan bir ırmak olan Özgür Basın Geleneği karşısında yenilecek.
BASKILARA KARŞI ÖZGÜRLÜKÇÜ BASIN İNİSİYATİFİNİ KURACAĞIZ
MÜHÜRLENEN ÖZGÜR GAZETECİLER DERNEĞİ EŞ BAŞKANI HAKKI BOLTAN: Basına dönük saldırıların hepsi bir siyasetin sonucudur; devlet Kürtlere dönük kırım politikalarının duyulmaması ve dünya kamuoyuyla paylaşılmaması için birinci elden bir saldırı gerçekleştirerek muhalif basını tamamen ortadan kaldırdı.
Ancak unuttuğu şey bugün yürütülen basın çalışmalarının eskisi gibi sınırlandırılamayacağıdır. Evet, belki teknik anlamda devlete bağlı bir çalışma yürütülüyor -frekansı, internet adresi vs. - devlet isterse bunları sunar istemezse, verdiklerini bile gerisin geri alır. Bu da dikta rejiminin en belirgin özelliklerinden biridir.
Çıkarılan KHK’lerde basına dönük düzenlemeler nedeni ile artık alana çıkıp gazetecilik yapamıyoruz çünkü kurumların basın kartları kabul edilmiyor. Resmi kurumların kabul ettiği tek basın kartı Başbakan’ın icazeti ile verilen kartmış. Bu kartın kimlere verildiğini biz iyi biliyoruz.
Özgür basın geleneği bugüne kadar baskılarla geldi, bu baskılar bundan sonra da şiddetlenerek devam edecek hayale kapılmanın, ülkenin hemen yarın düzeleceğini düşünmenin bir mantığı yoktur.
Bundan sonra yapılması gereken insan esaslı bir basın örgütlemesidir. Bu anlamda kurumu kapatılan onlarca arkadaşımızın fiziksel güçlerinden yararlanarak bir çalışma örgütleyerek özgürlükçü basın geleneğini devam ettirecek bir basın inisiyatifinin kuruluşunu da yakın zamanda deklere edeceğimizi bildirmek istiyorum.