Paketi bırak zihniyete bak
Paketi bırak zihniyete bak
Paketi bırak zihniyete bak
AKP hükümeti çıkarttığı paketle övüne dursun, İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen KESK iddianamesi, Türkiye’de nasıl bir “demokrasinin “ işlediğini bir kez daha gözler önüne serdi.
18 Şubat 2013 tarihinde DHKP/C adı altında KESK üyesi ve yöneticisi sendikacı ve avukatlara dönük Türkiye çapında bir operasyon düzenlendi. Ancak 8 ay sonra ortaya çıkan iddianamede, 36’sı tutuklu 56 sendikacı ve avukata yönelik suçlamalar, demokratik paketler çıksa da zihniyetin değişmediğini ortaya koydu. 7,5 yıldan başlayıp 85 yıla kadar varan hapis cezalarının istendiği iddianamede, Tekel işçilerine destek açıklamalarından 1 Mayıs İşçi Bayramına katılmaya, hasta tutsakların serbest bırakılması için yapılan yürüyüşe, cenaze töreninde yer almaktan panelde konuşmacı olmaya, işçilere yönelik 4-C uygulamasına ve eğitim sistemindeki 4 + 4 +4 modeline karşı çıkmaya kadar tüm demokratik faaliyetler suç delili sayılıyor.
Aynı zamanda insanların senelerce adım adım nasıl fişlendiğini ortaya seren bu iddianamede yıllardır sendika mücadelesi içinde yer alan Ebru ve Ejder Erbulan çifti de yer alıyor. Biri tutuksuz diğeri tutuklu yargılanan Erbulan çiftinin tüm demokratik faaliyetleri suç kapsamında değerlendiriliyor.
8 aydır Kandıra 2 Nolu F Tipi cezaevinde tutsak olan vergi memuru eşi ve arkadaşlarının serbest bırakılması için iki çocuğuyla birlikte mücadele eden BES şube yöneticisi, hemşire Ebru Erbulan, ANF’ye ailece yaşadıkları mağduriyeti anlattı. Erbulan, bir taraftan “demokratikleşme” adı altında paketler çıkartılırken, diğer yandan insan hakları ihlalleri yapıldığının altını çizdi. Bu iddianamenin İstanbul Emniyetinin paranoyasının dışa vurulması olduğunu vurgulayan Erbulan, bu paranoya nedeniyle 36 kişinin 8 aydır cezaevlerinde rehin tutulduğunu söyledi. Polisin ve yargının bu hukuksuzluğundan en çok da iki oğlunun etkilendiğine dikkat çeken Erbulan, “1.5 yaşındaki Ulaş babasını cezaevinde tanırken, 7 yaşındaki Mahir ise babasını cezaevinde görmeyi reddediyor ve zaman zaman bana babasının yüzünü bile hatırlayamadığını söylüyor” dedi.
Bayramı buruk geçiren bir aile de Erbulan ailesiydi. Hemşire Ebru Erbulan henüz 1.5 ve 7 yaşındaki çocuklarıyla birlikte, aynı davadan tutuklu yargılanan eşi Ejder Erbulan için her Pazar günü Galatasaray meydanında oturma eylemi yapıyor. Öğrenciler, avukatlar, gazeteciler, siyasetçilerden sonra sendikacılarla birlikte tüm muhalif kesimin susturulduğunu belirten Erbulan, bu faşizme boyun eğmeyeceğini vurguluyor.
6 AYLIK ULAŞ BEBEK DE ANNE VE BABASIYLA GÖZALTINDA
Erbulan ailesi, 18 Şubat 2013 sabahı polislerin uzun namlulu silahlarla Bayrampaşa’daki evlerine yaptıkları baskını, o sırada 6 aylık olan Ulaş bebek ve 6.5 yaşında olan Mahir isimli çocuklarının şaşkın bakışları arasında karşıladı. Erbulan’ların bu keyfi ve tamamen terörize etmeye yönelik baskın biçimine tepki göstermeleri de fayda etmedi. Ev aramasının avukat gözetiminde yapılması talebine izin vermeyen TEM polisleri, evin içine polis kamerasıyla girerek, 6.5 yaşındaki Mahir’in çocukluk fotoğraflarından nüfus cüzdanına, kreş mezuniyet diplomasına, aile albümlerinden evdeki bilgisayarlara ailenin tüm özel eşyalarına el koydu. Daha sonra savcı İdris Kurt’un talimatıyla henüz memeden kesilmemiş Ulaş bebek de anne ve babasıyla gözaltına alındı.
POLİSLERDEN ELİNDEN ÇOCUĞUNU ALIRIZ ŞANTAJI
Ebru Erbulan yaşananları şöyle anlattı: “12 saat boyunca beni ve Ulaş’ı İstanbul Emniyeti Terör ile Mücadele Şubesinin üçüncü katında tuttular. Susma hakkımı kullanmak istediğimde polisler, ’Biz bebeğini almasını biliriz’ diyerek şantaj yaptılar. Ve de bu şantaj sadece sözde kalmadı gerçekten de almaya çalıştılar. Ancak bırakmadım. Öğlen avukatım gelince polislerin yaptıklarını anlattım. Harekete geçen avukat herkese haber vererek kamuoyu baskısı oluşturdu.
ZORLA TÜKÜRÜK ÖRNEĞİ ALMAK İSTEDİLER
Beni Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürerek zorla tükürük örneğimi almaya çalıştılar. Bu uygulama ile DNA’mı çıkartıp daha sonra veri bankasına koyuyorlar. Bir nevi senin iznin olmadan seni fişliyorlar. İzin vermedim. Orada da kavga çıktı ancak haklarımı teker teker saymaya başlayınca ve böyle bir uygulama haklarının olmadığını söyleyince beni bıraktılar.
Ebru Erbulan 6 aylık Ulaş bebekle Haseki Hastanesinden serbest bırakılırken, eşi Ejder çıkartıldığı savcı tarafından birçok sendikacı gibi tutuklanıp Kandıra 2 Nolu F Tipi cezaevine gönderildi. Ebru ve Ejder Erbulan ancak 8 ay sonra neyle suçlandıklarını öğrenebildiler.
ECEVİT’İN SÖYLEDİĞİ SÖZLERİ HATIRLATMAK DA SUÇ DELİLİ
Evde bulunan BES Emekçileri Sendikası broşürleri ve kitapçıklarının suç delili olarak yer aldığı iddianamede, Genel-İş genel başkanı Erol Ekici, Profesör Mehmet Bekaroğlu, Paşabahçe direnişçisi Türkan Albayrak, avukat Şükriye Erden ve Tekel işçisi Halil Acar’ın konuşmacı olarak katıldığı bir panelde sunum yapan BES Bakırköy Şube yöneticisi Ebru Erbulan’ın, 19 Aralık katliamından önce dönemin başbakanı Ecevit’in söylediği , “İMF programlarını uygulayabilmek için sokağa hakim olmamız lazım, sokağa hakim olmak için de cezaevlerini kontrol altına almamız lazım” sözlerini hatırlatması da suç sayıldı.
İşte Ebru Erbulan’ın aylarca gizlilik kararı uygulanan iddianamesindeki deliler : “ 2006 yılında Kadıköy’de yapılan 1 Mayıs kutlamalarına katılmak, Sabah ve ATV işçilerinin yaptığı ve “İşçiyiz haklıyız kazanacağız” pankartının yer aldığı basın açıklamasına katılmak, TAYAD’lı ailelerin her Cuma günü hasta tutsakların serbest bırakılması için gerçekleştirdiği yürüyüşte bulunmak, Eyüp Baş’ın Gazi mahallesinde yapılan cenaze törenine katılmak, Şişli PTT’nin önünde Tekel işçileri için yapılan açıklamada yer almak, 8 Mart Dünya Kadınlar günü öncesi yapılan bir telefon görüşmesi ve Yürüyüş dergisinde verilen demeçler.
İSRAİL İLE YAPILAN ANLAŞMALARININ İPTALİNİ İSTEMEK DE SUÇ
DHKP/C örgütü yöneticisi olduğu iddia edilen BES 1 Nolu Şube Başkanı Ejder Erbulan’a yöneltilen suçlamalar da eşi Ebru’nunkileri aratmıyor. İddianamenin Türkiye’nin İsrail ile yaptığı anlaşmaların iptalini istemekten, cezaevlerinde süren tecrite karşı gelmeye her şey suç kapsamına alınmış. 7 Mayıs 2006 Yürüyüş Dergisinde yer alan “BES Adalet İstiyoruz” başlıklı haberde, BES Sendikasının KPSS sınavlarına karşı yaptığı basın açıklamasında BES 1 Nolu Şube Başkanı Ejder Erbulan’nın, AKP iktidarının IMF’nin talimatları doğrultusunda çıkarttığı bu yasa ile kadrolaşmayı hedeflediğini söylemesi, yine Yürüyüş dergisinde 20 Ağustos 2006 yer alan haberde, KESK’in düzenlediği bir eylemde Erbulan’nın söz alıp, Türkiye’nin İsrail ile tüm anlaşmalarını iptal etmesini istemesi de suç sayıldı.
SEN MİSİN ADALET İSTEYEN
Ayrıca Erbulan’nın Gündem ve Evrensel Gazetelerinde çıkan 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle hazırlanan metinde imzasının bulunması, Temel Hak ve Özgürlükler Derneğinin onur kurulu içerisinde isminin yer alamsı, Eğitim sistemine dayatılan 4+4+4 uygulamalarını Ankara’da protesto etmek, Dersim’de toplu mezardan bulunan Ali Yıldız’ın Gazi Mahallesinde düzenlenen cenaze törenine katılmak, hasta tutsakların serbest bırakılması için gerçekleştirilen yürüyüşte yer almak, Torba Yasası Kanun Tasarısına karşı yapılan protestoya katılmak, 19-22 Aralık 2000 tarihinde eş zamanlı 20 cezaevine yapılan katliamlarında öldürülen tutsaklar için yapılan anmaya katılması iddianamede örgüt yöneticisi olarak yer alması için yeterli sayıldı.
Eşinin KESK’in kuruluşundan bu yana 20 senedir memurların hakkı için mücadele ettiğini vurgulayan Erbulan, eşinin sendikal haklar kapsamında basın açıklamalarına katılmasından doğal ne olabileceğini sordu.
ÇOCUKLARIMIN PSİKOLOJİSİ BOZULDU
Erbulan, “ Ulaş babası tutuklandığında henüz 6 aylıktı. Babasını parmaklıklar ardında tanıdı ve baba dedi. Mahir ise bu durumu hiçbir zaman hazmedemedi. Babasını cezaevinde görmeyi reddediyor. Bana zaman zaman babasının yüzünü gözünün önüne getirmeye çalışsa da hatırlamadığını söylüyor. Görüşlerde gardiyanlar görüş zamanının bittiğini söylediğinde her iki oğlum da babalarına sarılarak onu bırakmak istemiyor. Bu neyin zulmü, neyin intikamı?” diye sordu.