Papaz Garis: Soykırımda bizim köyden 1200 kişi öldürüldü
İsveç Süryani Ortadoks Kilisesi Papazı Abraham Garis, 1915 yılında gerçekleştirilen soykırımı sırasında sadece kendi köyünden 1200 kişinin katledildiğini söyledi.
İsveç Süryani Ortadoks Kilisesi Papazı Abraham Garis, 1915 yılında gerçekleştirilen soykırımı sırasında sadece kendi köyünden 1200 kişinin katledildiğini söyledi.
İsveç Süryani Ortadoks Kilisesi Papazı Abraham Garis, 1915 yılında gerçekleştirilen soykırımı sırasında sadece kendi köyünden 1200 kişinin katledildiğini söyleyerek, Erdoğan ve AKP iktidarına inkar politikasına son verip soykırımını resmen kabul etmesini ve zarar görenlerin yakınlarından özür dilemesini istiyor. Garis, “Çocuklarımızın geleceği için oylarımız HDP’ye” dedi.
1200 kişinin farklı zaman ve mekanlarda ve değişik yöntemler kullanılılarak yok edildiklerini belirten Garis, “99 kişi seferberlik bahanesiyle Doğu Cephesi’ne gönderildi. Bunlardan sadece 8’i geri döndü” diyor.
Esas katliamın 20 Temmuz 1915 günü gerçekleştirildiğini ve aynı gün içinde 1000 kişinin katledildiğini, kiliseye sığınanlardan 42’sinin kötü yaşam koşulları nedeniye, Iwardo Köyü’nden gelen Süryanilerin kurtarma operasyonu yaparken 55 genç ve çocuğun yaşamını yitirdiğini söyleyen Garis, soykırım sırasındaki katliamları şu cümlelerle dile getiriyor:
ÖKSÜZ KALAN 23 ÇOCUK KUYUYA ATILARAK KATLEDİLDİ
“Iwardoluların kilisenin kuşatılmasını kırmak için girişimde bulundukları esnasa bir fırsatını bulup su getirmek için kuyulara giden 35 kadının vurulurak öldürüldü. Şeyno sülalesinden 66 kişi kandırılarak kilise dışına çıkarıldıktan sonra katledildi. Bunlarden 64’ü öldürüldü. Sadece iki kişi kurtuldu.
Kıyımdan 20 gün sonra anne ve babasız kalan 23 çocuğu da Neco Temir isminde biri kuyuya atarak katletti. Çeşitli yerlede 15 kişi daha vurularak öldürüldü. 11 kişi de açlık ve hastalık yüzünden yaşamını yitirdi. Toplam olarak 1200 civarında insan Boti (Bardakçı) Köyünde yapılan soykırımnında yaşamını yitirdi.”
Köyün nüfusunun seferberlikten hemen önce 1600 kişi olduğunu hatırlatan Garis, bu rakamın soykırımdan sonra 271 kişiye düştüğünü söyüyor. 31 kişinin kuşatılan kilise içinde olmadığı ve 83 kişinin kuşatılan kilisenin delhizlerini kullanarak kaçmayı başardığını söylüyor.
Soykırımın sona ermesinden sonra da Müslümanların 90 civarında kadın ve çocuğun kaçırdıklarını aktaran Garis, “Götürülen genç kadın ve kız çocuklarının sadece 7’si geri döndü. Diğerleri İslam dinine geçmeye zorlandı ve Müslümanlarla evlendirildi. 24 erkek çocuktan da 16’sı geri dönebildi” diyor.
TÜM HIRİSTİYANLARIN ORTADAN KALDIRILMASI HEDEFLENDİ
Garis, bu katliamla neyin hedeflendiği sorumuzu, “Hedeflenen Hıristiyan köy halkının tamamını yok etmekti. Soykırımdan yaklaşık bir hafta, 10 gün evvel Midyat Kaymakamlığında gizli bir toplantı yapıdı. Kaymakam Hıristiyanların yok edilmesi için bölgedeki aşiretleri topladı. Her ağaya kendi bölgelerinde yaşayan Hıristiyanları ortadan kaldırmaları talimatı vermiş. Bizim köye yan köyün ağası olan Saih Temir Ağa bakıyordu. Bizim köydeki Hıristiyanları ortadan kaldırmayı üstlendi. Temir Aşiretinden 200 silahlı, akrabaları olan Gercüş Aşiretinden 100 kişi, Raman Aşiretinden 100 kişi Beriva Aşireti 100 kişi olmak üzere toplam 500 kişi bizim köye saldırdı.
KAYMAKAM, ASKER VE AŞİRETLER SOYKIRIMINI GERÇEKLEŞTİRDİ
Bu sırda köye 25 asker gönderildi. Bunların görevi köy halkının köyden ayrılmasını engellemekti. Kaymakam, asker ve aşiretler hep birlikte bu soykırımnını gerçekleştirdi. 7 Temmuz’da saldırı başladığında toplanıp kiliseye sığınmaya karar verdiler” diyerek yanıtlıyor.
Kilisenin yüksek bir tepede olduğunu ve duvarlarla çevrili bir kale gibi olduğunu söyleyen Garis, Süryanilerin 13 gün direndiklerini söylüyor. Kiliseyi kuşatanların duvarlardan birini yıkıp avluya girmeyi başardıklarını için tüm Süryanilerin kilisenin içine geçmek zorunda kaldığını, her metrekareye 3 kişinin düştüğünü hesapladıklarını ifade ediyor.
Garis, kilisenin kuyusu avluda olduğu için aşiretlerin avluya girmelerinden sonra kilisede su sıkıntısı başladığını, Iwardo’dan gelen 100 kişinin kilisedekileri kurtarma girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığını söylüyor.
KİLİSEYE SIĞINANLARIN HEPSİ KATLEDİLDİ
Baskının başarısızlıkla sonuçlanmasının kilisedeki halkın moralini bozduğunu, direnişin son 3 gününde kilisenin suyunun tamamen kesildiğini ve direnişlerinin tamemen kırıldığını söyleyen Garih olanları şu cümlelerle aktarıyor:
“Kapılar açıldığında kilisedekilerin hepsi bitkin bir haldeydi. Kıpırdayacak haleri kalmamıştı. Ama erkeklerin bir kısmı delhize girmiş. Kilisenin içindekilerin hepsi katledildi. Süryanileri katletmeden önce yırtılmasın diye elbiselerini çıkardılar. Kilisenin üzerinde katlettikten sonra hastalığa neden olmasın diye cesetleri yaktılar. Benim dedem delhiz sayesinde katliamdan kurtulmayı başardı ve tüm bu anlattıklarımı bana kendisi aktardı. Aralarında Müsümanların da bulunduğu kişilerde bana benzeri şeyleri anlattı. Kilisede bulunanların tamamı katledildi. Tek suçları Hıristiyan olmaktı. Bunun için sanki ölümü hak etmişlerdi. Ele geçirdikleri herkesi katlettiler.”
KATLİAMDAN SONRA KÖY CEHENEME DÖNÜŞTÜ
Cıvıl cıvıl olan köylerinin katliamdan sonra cehenneme dönüştüğünü, yaşamda kalanların da yaşama azimlerini yitirdiğini ifade eden Garis, 1985 yılında baskı ve saldırıların artması üzerine Süryanilerin köyü terk ederek Avrupa’ya göç ettiklerini söylüyor.
Garih, 1915 soykırımının etkisinin hiç bir zaman köy üzerinden kalkmadığını, Hıristiyanların zihninden hiç bir zaman silinmediğini belirttikten sonra, Süryanilerin ruh hallerini “En küçük bir karışıklıkta, örneğin 1974 yılında Kıbrıs çıkarması, Lübnan’daki iç savaş sırasında halk yeniden soykırım travmasını yaşamaya başladı. Şimdi bizi yine öldürecekler diye paniğe kapıldı. Kendini savunmak amacıyla silah satın almaya başladı. Seyfonun bu travması hiç bir zaman bitmez” diyor.
PKK SÜRYANİLERE ADİL DAVRANIYORDU
1985 yılında bir yandan Kürt aşireterinin Süryani kızlarını kaçırmaları diğer taraftan Hizbullah’ın baskı ve saldırıların artması üzerine Süryanilerin çoğunluğunun köylerini terk etmek zorunda kaldığını söyleyen Garis, “O sıralar PKK ortaya çıktı ama yeterli kadar güçlü değidi. Eğer güçlü olsaydı belki Hıristiyanlar orada kalabilirdi. Süryanilere adil davranıyorlardı. Eğer bugün hala bölgede az sayıda Süryani varsa bu PKK’nin sayesinde. Yoksa orada hiç kimse kalmazdı. Bu nedenle bazı Süryaniler Midyat’ı terk etmedi” diyor.
İttihat ve Terakki’nin tüm etnik gruplar ve gayrı Müslümlerin yok edilmesini amaçladığını belirten Garis, “Süryaniler hiç bir zaman siyasetle uğraşmadı. Ermeni, Süryani, Keldani ve Rum, nerede bir gayrı Müslüm varsa ödürdüler. Hatta Ezidilere de saldırdılar. Amaç Müslüman olmayan halkların yok edilmesiydi. Soykırım sırasında herkesi öldürmeyi ve geriye tek bir Hıristiyan bırakmamayı amaçladılar. Köyümüzde iki kardeş vardı. Bunardan biri benim annemin babasıydı. İkisi de asker kaçağıydı ve başka bir köye sığınmıştı. Onları da öldürmek için yalan ve hile ile kandırarak köye getirdiler” şeklinde konuşuyor.
HER ASKERİN 250 MERMİSİ VARDI
“Türk devleti bugün planlı bir katliamın olmadığını söylüyor. Eğer planı bir katliam yoksa bizim köye 25 askeri neden yolladı? Bu askerlerin her birinin bir mavzeri ve 250 mermisi vardı. 13 gün kuşatılan insanları devlet neden kurtarmadı? Kürt ağalar ve askerler oradaki insanları katletti. Buna soykırımdan başka ne denir? “ diyen Garis, 1915 yıında olanların büyük bir soykırım olduğunu belirterek taleplerini şu cümlelerle dile getiriyor.
BARIŞ İSTİYORUZ, TAZMİNAT İSTEMİYORUZ
“Biz barış istiyoruz. Yaptıkarıyla yüzleşen bir halk ve devletle barış yapmak istiyoruz. Bu iş tarihte kaldı diyenlere değil. Tazminat istemiyoruz. Devlet tüm kiliselerimizin mallarına el koydu. Devlet malı yaptı. Geri alamıyoruz. Geri alınacak mal ve mülk de bırakmadılar. Amacımız mal ve mülk değil. Yaptıkları soykırımından dolayı özür dilesinler.”
TÜRK HALKI KENDİ ONURUNU DÜŞÜNEREK GEÇMİŞTE OLANARLA HESAPLAŞMALI
Garis, özür dilemenin Süryani halkı için ne pratik yararı olacağı sorumuzu ise “Eğer benim atalarımı katledenlerin torunları karşımda diz çökerek af dilerse benim için rahatlar. Ben o insanı af etmeye ve kardeşim olarak kabul etmeye hazırım. Bu özür bizler için çok önemlidir. Gelecek için önemlidir. Tarih için önemlidir. Bunun olması gerekir. Türk halkı kendi onurunu düşünerek geçmişte olanlarla hesaplaşmalı. İnkar ederek, gerekçeler göstererek bu işin içinden çıkamaz” diyerek yanıtlıyor.
Geçmişiyle hesaplaşmayan ve geçmişte yaptığı soykırımını inkar eden bir devletin her an yeni soykırımlar yapabileceğini söyleyen Garis, AKP Hükümeti’nin DAİŞ çetelerini desteklemesine sert eleştiriler yöneltiyor.
SÜRYANİ VE KÜRTLER TÜRK DEVLETİNE DEMOKRASİYİ ÖĞRETECEK
“Geçmişteki soykırımcı anlayışı sürdüren bir Türkiye ne yaptığını görebiliyor mu? Bu anlayışla nasıl Avrupa Birliği’ne üye olacak? “ sorularını soran Garih, “Türkiye Ortadoğu’da yeni siyasi oyunlar peşinde ama hiç bir zaman başarılı olamayacağını bilmeli. Türkiye devleti kendini büyük ve güçlü devlet olarak tanıtmak istiyor ama bugün küçük halklardan, Süryani ve Kürtlerden demokrasi dersi alacak durumda. Bizler ona demokrasiyi öğreteceğiz” diyor.
ROJAVA’DA HALKLARIN EŞİT OLDUĞU ADİL BİR SİSTEM VAR
Kanıt olarak da Rojava’da yaşanan gelişmeleri gösteren Garis, “Kantonlardaki gelişmeyi çok önemli görüyoruz. Orada gerçekten halkarın eşit oldukları adil bir sistem var. Bazı Süryaniler oraya neden Rojava diyeceğiz diyor. Ben onlara madem Kürtçe Rojava demek istemiyorsunuz Süryanice Moarto (batı) ya da Gozarto diyelim diyorum. Ad önemli değil. Önemli olan oradaki sistem ve bu Kürt Halkının yönetiminde değil. Bölgeyi oradaki halklar birlikte yönetiyor. Biz bunu Süryaniler ve bölgede yaşayan halklar için büyük bir şans olarak görüyoruz. Türkiye’de Cumhuriyetten yana hiç bir parti ve oluşum Rojava gibi bize umut vermedi” şeklinde konuşuyor.
ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ İÇİN OYLARIMIZ HDP’YE
Garis, 7 Haziran’da Türkiye’de yapılacak seçimlerinde Süryanilerin tutumunun ne olduğu sorumuzu “Rojava’da HDP’nin düşünceleri iktidarda. Ben PYD ile HDP arasında ciddi bir farklılık görmüyorum. Kilisemiz için, halkımız için, çocuklarımızın geleceği için HDP’yi destekliyor ve oylarımızı HDP’ye veriyoruz” diyor.