9 Ocak 2013 günü Fransanın başkenti Pariste PKKnin kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doðan ve genç Kürt devrimcisi Leyla Şaylemezin alçakça katledilmesine tepkiler devam ediyor. Katliamdan sonra yapılan spekülasyonlar, yorumlar ve siyasi yapıların tutumu ise bu süikastın yeniden yeniden deðerlendirilmesini zorunlu kılıyor. Yapılan her haber, siyasileren yaptıðı her açıklamada yine bu paralelde ele alınmayı gerektiriyor. Aradan geçen 5 günlük süreç içinde ortaya çıkan tablo şöyle:
Suikastın duyulmasının ardından Kürtlerin siyasal ve toplumsal olarak infial halinde olduðu gerçeði hem sokak eylemlerinde hem de siyasal hareketlerin temsilcilerinin açıklamalarıyla kendisini dışa vuruyor. 3 Kürt kadın devrimciye Kürdistanın her parçasından her siyasal hareket-örgütü (sadece Kemal Burkay hariç) açıklamalar yapıyor, kınıyor, sokaklarda milyonlar katliamcılara öfke kusuyor. KDP lideri Mesut Barzaniden YNKye, islami Kürt örgütlerinden sol, devrimci örgütlere kadar her alanda öfkeli açıklama var. Uluslararası alanda da Kolombiyadan Kuzey Afrika halklarına, Ermenilerden Türkiyeli birçok devrimci-demokrat örgütlere kadar açıklamalar da yine Kürtlerle dayanışmayı içeriyor. Avrupa Parlamentosu bileşenlerinden de benzer açıklamalar var.
Katliamın mekanı olan Fransada da Kürt halkı ile dayanışma ve katliama öfke var. Fransız Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlıkların açıklamaları da dikkat çekici. Ancak, Fransanın çok acil bir biçimde bu katliamın üzerindeki sis perdesinin kaldırması gerektiði ve bu konuda daha acil bir çabanın sahibi olması gerekmektedir. Aksi taktirde Fransa devleti bu katliamın vebalini tamamen üzerine almış olmaktadır.
Türkiye cephesine gelirsek, en karmaşık, belirsiz tutum ve tavır sahibi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin iktidardaki partisi AKP tarafından ortaya konulmuştur. AKPde ikili bir tutum sözkonusudur. AKPnin tutumunda altı çizilmesi, üzerinde durulması gereken ikili tutumun başlangıç noktası katliamın olduðu günün sabahında AKP sözcüsü Hüseyin Çelikin Örgüt içi infaz sözleri, hem katliamı nitelemiş hem de nerede durduðunu göstermiştir. Çelikin bu açıklamalarını AKPnin organik gazete ve televizyonları devam ettirdi. Direnişlerde ve işkencelerde yaşamını yitiren PKKli yönetici ve militanları Örgüt içi infaz listesi özel haberleri bu medyada servis edildi. AKP cephesinden Bülent Arınçın açıklamaları farklıydı. Bugün (14 ocak 2013) Yalçın Akdoðanın Yeni Şafaka verdiði beyanat ile katliamı dehşet verici bir hadise olarak tanımlamış ve Dış dinamikler de bu süreci sabote etmek istiyor. Bu yüzden uyanık olmak lazım sözleri de bu farklılık içinde ele alınabilir. Ancak Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoðanın AKP içindeki bu iki yaklaşımı sentezleyerek sahiplenmesi AKPnin bu katliam karşısındaki tutumunu gerçekten belirsiz kılmaktadır. Birincisi Hüseyin Çelik neden hiçbir şey ortada yokken Örgüt içi infaz sözlerini gazetecilere kullandı? Ýkincisi sözkonusu sürecin hassasiyeti durumu ortada iken Recep Tayyip Erdoðan neden açık tutum almak yerine Hem Örgüt içi infaz argümanını sahiplenip hem de Dış güçlerin oyunu tezini bir arada kullanıyor. Bu yaklaşımlar AKP tarafından izah edilmesi gereken bir durumdur. Buna paralel olarak da Türk medyasının AKP ve cemaate yakın bölümleri de...
Ayrıca önemli bir nokta olarak 2013 Bütçe görüşmeleri tartışılırken, bütçede Örtülü Ödenekte AKP döneminde rekor bir artışa gidildiði ve son bir iki yıl içinde bu rakamın daha da fazla olduðunu hükümetin kendisi bile söylüyor. Örtülü Ödenekin Türk devletinin geçmişte olduðu gibi bugün de terörle mücadele adı altında uluslararası alandaki her türlü faaliyetlerinde kullandıðını herkes biliyor. Ve bu ödeneðin bizzat Başbakanın yetkisiyle kullanıldıðını da biliyoruz. Dolayısıyla AKPnin örtülü ödeneklerinin bu bu tür katliamlarda tetikçilik yapalar için kullanılıp kullanılmadıðını bir şekilde AKP izah etmelidir.
Çünkü PKK ve KCK cephesinden bu açıklamalara çok büyük bir tepki geldi. PKK ve KCK açıklamalarında olabildiðince ihtiyat varken Gladio örgütlenmelerine dikkat çekilmişti. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkanın Pazar günü bu konu ile ilgili sorularımıza yanıt verirken AKP içinde derin bir yapılanma mı var? Hüseyin Çelikin bu sözleri acele ve telaşla gündeme getirmesinin sebebi nedir? AKP süreci zora sokmak istemiyorsa üzerindeki töhmeti kaldırmak durumundadır. Aksi takdirde AKP bu katliamın sorumlusu olarak kalacaktır sözleri ile çok dikkatli ve sorumlu bir tutumun sahibi olduklarını ortaya koyuyordu. Ancak Duran Kalkan, AKPlilerin entegre strateji kapsamında PKKli yöneticileri ortadan kaldırmayı hedeflediðini de hatırlatıyor, geçmişte bunlara benzer AKPlilerin beyanatlarına dikkat çekiyordu.
Dolayısıyla Paristeki katliamın üzerinden yürütülen tartışmalarda dikkat edilmesi gereken noktalar şu başlıklarla öne çıkıyor.
Birincisi, olayı dar polisiye/kriminal öykülerle sansasyonel haber amatörlüðü içinde spekülatif ayrıntılarla bulandırma potansiyeli taşıyanlar. Bu başlık altında bilinçli ya da bilinçsiz faaliyet gösterenler hem katliamı yapanları rahatlatan hem de kamuoyunun bu konudaki tepkisini en aza indirmeyi hedefliyor. Tabii ki en küçük bir ayrıntı bu katliamı aydınlatabilecek potansiyel taşıyor. Ama teyiti yapılmayan, gerçekliði görece ve tartışılır olan durumlar üzerinden yapılan haber ve yorumlar sadece gerçeði gizlemek ve katledilen insanları tekrar tekrar katletmekle aynı deðerdedir.
Ýkincisi, katliamı PKKye karşı anti propaganda, örgütü karalamaya dönük pavlovun şartlandırılmış köpek deneyindeki gibi köpek rolü ile bu katliamı Örgüt içi infaz teziyle hareket etmek, ve bunu kudurmuşcasına sürdürmektir. Bu yaklaşımı tez, analiz ve yorum zemini haline getirerek , yeminli PKK ve Öcalan düşmanlarının söylemleri ile tarihi gerçekleri çarpıtarak piyasaya sürme çabasıdır. Bu en tehlikleli bir yaklaşım ve bu katliamı yapanlarla ortak bir çalışma anlamına da gelmektedir. Yani sadece katillere yardım/yataklık deðil, katliamın planlama ve sürdürülmesi anlamını da içerir.
Üçüncüsü; Uluslararası güçlerin ya da bölgedeki devletlerin rolünü merkeze alarak, olayı kendisine uzak bir zeminde tutmaktır. Dış ya da iç güçlerin de parçası olabilecek bu durumu, belirsiz adres göstererek klasikleşmiş dış mihrak söylemiyle varsa da böylesi bir gerçeði anlamsızlaştıracaktır. Bu konuda yorumcular spekülasyon yapabilir ama devletin yetkililerinin daha açık ve somut olması gerekmektedir. AKP bu konuda da kendisini töhmet altında bırakan bir söyleme sahiptir. Çünkü eðer Türk devleti dışında bir güç yapmış olsa bile bu gücün Türk devleti ve özellikle AKP içindeki bazı kesimlerle işbirliði içinde oldukları çok ama çok büyük bir ihtimaldir.
Dolayısıyla bu katliamın aydınlatılmasında Fransanın birincil sorumluluðu varken, AKP kendi içindeki parçalı yapılanmayı iyi-kötü rol bölüşümlü olmadıðını derhal açıklamak durumundadır. Bu katliamın Beşir Atalayın Entegre Stratejisi içinde hangi başlıklar altında yer aldıðını da kamuoyuna sunmak durumundadır. Hüseyin Çelikin ilk açıklamalarının ne anlama geldiðini izah etme sorumluluðu ortadadır. Türk başbakanı Recep Tayyip Erdoðanın örtülü ödenekteki artıştan katillere ödenek ayırıp ayırmadıðını da izah etmesi gerekiyor.