PKK’nin ismini kullanarak dolandırıcılık yapan çete hakkında işlem yok

PKK’nin ismini kullanarak dolandırıcılık yapan çete hakkında işlem yok

PKK’nin ismini kullanarak özellikle iş kadınlarını dolandıran çete hakkında yargı ve polis 9 aydır işlem yapmıyor.

İstanbul-Ankara-Amed hattında bir çetenin PKK’nin ismini kullanarak insanları tehditle dolandırdığı ortaya çıktı. Umut Caka isimli şahıs öncülüğündeki çetenin özellikle iş kadınlarını hedef seçip tehditle dolandırdığı öğrenildi. Bu kadınlardan biri olan bir çocuk annesi Ö.E. Umut Caka’nın kendisini tehditle 267 bin TL dolandırdığını aktardı. ANF’ye yaşadıklarını anlatan Ö.E., olayın polis ve savcıya intikal etmesine rağmen, uyuşturucu, yağma, dolandırıcılık, hırsızlık suçlarından üç kez denetimli serbestlik sonucu bırakılan ve parasıyla Ankara’da işyeri açan Caka hakkında 9 aydır hiçbir işlem yapılmadığına dikkat çekti.

Boşandıktan sonra çocuğunu tek başına büyüten ve Bakırköy’de bir cafe işleten Ö.E.’nin hayatı Umut Caka isimli dolandırıcıyla tanışmasıyla bir kabusa dönüştü. Ne olduğunu anlamadan kendini çetelerin ağında bulan Ö.E., bugün bankadan aldığı kredileri ödemek için var gücüyle çabalıyor. Her şeyin 2013 Kasım ayında işlettiği cafede çalışan Nalan Uçan isimli kadının kendisine kuzeni Umut Caka’yı tanıştırmasıyla başladığını aktaran Ö.E., yaşananları şöyle anlattı: “Cafeme gelip giden ve kendisini yurtsever biri olarak tanıtan Umut Caka ile kısa sürede dostluk kurduk. Bana Ankara’da yaşadığını ve müteahhitlik yaptığını söyledi. Zaman zaman oturup politik gelişmeler ile Kürt meselesindeki gidişatı konuşuyorduk. Bir müddet sonra bu dostluğumuz özel ilişkiye dönüştü ve çıkmaya başladık.

‘SAHİPSİZ BİR KADIN DİYEREK DOLANDIRDILAR’

Sık sık Ankara’ya gittiği için çoğu kez telefonlarla görüşüyorduk. Ankara’da olduğu bir gün beni arayıp işçilere para veremediğini, sıkışık olduğunu söyleyerek ilk etapta benden 20 bin TL borç istedi. Ben de güvenerek verdim. Bu parayı bana muhasebecisi diye adını verdiği Sezai Demir isimli kişinin adına yatırdım. Bu arada kendilerini Umut’un arkadaşı olarak tanıtan Tuncay, Serdar, Fırat, Zafer isimli şahıslar cafeye gelip gitmeye başladı. Aradan 20-25 gün geçtikten sonra beni tekrar arayan Umut, bu kez PKK davasından kendisine ve arkadaşı Tuncay’a verilen 24 yıllık hapis cezasının Yargıtay tarafından onaylandığını, eskiden gerilla olduğunu ve devletin mallarına tedbir koyduğunu söyleyerek, onu ve arkadaşını Ankara’dan almamı istedi. Ben de gittim. Dönüşte arabayı Tuncay isimli şahıs sürdü. Yolda devamlı polis takibinde olduklarını söylüyorlardı. Çok tedirgindiler. Bana, daha sonra sahte olduğu anlaşılan ceza aldıklarına yönelik bir mahkeme kararı okuttular. O kararı yolda çevrilme olur endişesiyle yaktılar. İstanbul’a geldiğimizde güvenlik gerekçesiyle bir apartta kalacaklarını söyleyip gittiler. Bu olaydan sonra endişeye kapıldığım için Umut’u arayıp kendisiyle bir daha görüşmek istemediğimi söylediğimde ise tehditler başladı.

267 BİN TL ALIP KAYIPLARA KARIŞTILAR

Umut Caka beni telefonla arayıp, ‘Benim kim olduğumu gördün. Ben de senin kim olduğunu biliyorum. Sahipsiz tek başına bir kadınsın, oğluna bir şey olmasını mı istiyorsun, yoksa cafenin yanmasını mı istiyorsun’ diyerek tehdit etmeye başladı. Yanıma gelip zorla arabamın anahtarlarını alıyor, gece 2-3 gibi telefonla rahatsız edip, cafeye gelip günlük kasa hasılatını alıyordu. Korktuğum için ilk etapta beni Umut ile tanıştıran kuzeni Nalan’a olanları anlattım. Bu durumun son bulması gerektiğini söylediğimde, bana halledeceğini, ailesiyle konuşacağını ve rahat bırakmasını sağlayacağı sözünü verdi. Ama nafile. Ocak 2014’te yanıma tekrar gelen Umut mahkeme kararını bozdurmak için bir yol bulduklarını ve derhal para gerektiğini belirterek para çekmem için beni tehdit etti. Oğlumun can güvenliği olmadığı için bankadan 30 bin TL kredi çekip Umut’a teslim ettim. Ancak bu parayı aldıktan sonra da beni rahat bırakmadı ve bu kez Beylikdüzü’ndeki evimi satmam ve parayı kendisine vermem için baskı yaptı. Her ne kadar kredi çekmemek için direndiysem de Umut Caka, Mert Caka, Zafer Baskın, Siirtli Arap Fırat lakaplı kişiler cafeye gelip oğluma yönelik tehditler savurunca, evimi ipotek ederek Umut’a üç parça halinde toplam 200 bin TL verdim. Bu parayı aldıktan sonra Ankara’ya dönen Umut Caka son olarak beni arayıp 110 bin TL istedi. Parayı vermediğim veya şikayetçi olduğum takdirde, ortalığı kan gölüne çevireceğini söyledi. Tam o sırada Nalan da cafedeki görevini bıraktı, o zaman anladım bir şebekeyle karşı karşıya olduğumu.”

DENETİMLİ SERBESTLİKLE BIRAKILDI AMA 9 AYDIR BULUNAMIYOR

Bu parayı vermeyi kabul etmeyen ve bankadan aldığı kredileri ödeyebilmek için evini satan Ö.E, son çare olarak Umut Caka’nın ailesini arayıp, şikayetçi olacağını söylediğinde aldığı yanıt Umut’unkinden farksızdı. Ablası Birgül Caka tarafından da tehditlere maruz kaldığını aktaran Ö.E, Umut’un ise kendisinden zorla aldığı parayla Ankara’da bir cafe açtığına dikkat çekti. Yaptığı araştırma sonucunda Umut’un PKK ile hiçbir alakası olmadığını, daha önceden dolandırıcılık, hırsızlık, uyuşturucu ve yağmadan sabıkalı olduğunu ve denetimli serbestlikle bırakıldığını öğrendiğini aktaran Ö.E., arkadaşı olan HDP Milletvekili Levent Tüzel ile birlikte Umut’un açtığı cafeye gittiklerini ancak Umut’un kayıplara karıştığını söyledi.

13.05.2014 tarihinde hem polise hem de İstanbul Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu anlatan Ö.E., her gün karakollara imza vermesi gereken Umut Caka hakkında 9 aydır işlem yapılmadığına dikkat çekti.

‘HEM KADINA HEM DE KÜRT HALKININ DEĞERLERİNE KARŞI İŞLENMİŞ SUÇ’

Konuştuğumuz Ö.E.’nin avukatı Eren Keskin, “Ortada hem kadına hem de Kürt halkının değerlerine karşı işlenmiş büyük bir suç var” dedi. Ortalıkta kendini siyasi olarak gösteren Umut Caka isimli şahsın, müvekkilinin Kürt ile yurtsever kimliğini kullanarak ilk önce kendisini farklı tanıttığını, daha sonra da çeşitli tehditlerle dolandırdığını belirten Keskin, bu şahsın uyuşturucudan hırsızlığa dosyasında pek suç olduğunu ve bu suçu tekrar işlemeye meyilli olduğunun açıkça görüldüğünü kaydetti. Umut Caka isimli şahsın denetimli serbestlikten cezaevinden çıkmasına ve hakkında yaptıkları suç duyurusuna rağmen, elini kollunu sallayarak dolaştığını vurguladı. “Üç denetimli serbestliği olan ve karakollara imza vermesi gereken bir şahıs nasıl bulunamıyor? Yoksa birileri tarafından mı korunuyor? ” diye soran Keskin, burada devletin bir görmemezliğinin söz konusu olduğunu söyledi.