Plaza de Mayo'dan Galatasay Meydanı'na annelerin direnişi

Plaza de Mayo'dan Galatasay Meydanı'na annelerin direnişi

Ne sistematik gözaltılar ne de polis şiddeti, kararlılıklarından bir şey eksiltmedi. 27 Mayıs 1995'te gerçekleştirikleri ilk oturma eyleminden bu yana 19 yıl geçti. Kayıpların bulunması ve adalet için tam 500 kez bir araya geldiler. Ellerinde çocukları, eşleri, yakınlarının fotoğraflarını taşıyorlar. Her buluşmalarında “Failleri biliyoruz” diyorlar ve tek isteklerinin adaletin sağlanması olduğunu belirtiyorlar.  Bunlar Cumartesi Anneleri. İstanbul Beyoğlu'ndaki Galatasaray Meydanı'nda her hafta Cumartesi günü öğle vakti oturma eylemi yapıyorlar. Her şey 1995'te gözaltına alınıp kaybedilen Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak'ın Galatasaray Lisesi önünde yaptığı oturma eylemiyle başladı.

Arjantin'deki Plaza de Mayo annelerinden esinlenen kayıp yakınları 25 Ekim günü 500'üncü eylemlerini gerçekleştirdiler. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi ardından gözaltına alınan ve bir daha evine dönemeyen Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır, "Biz sadece 500 haftaya ulaşmak için değil, adalet için buradayız" dedi. Kırbayır adalet yerini bulana kadar eylemlerine devam edeceklerini söyledi.

Bu adalet arayışında binlerce faili meçhul cinayetin aydınlatılması ve faillerinin yargılanması isteniyor.  İnsan hakları savunucularına göre 1990'lı yıllarda 17 bin faili meçhul cinayet gerçekleşti.  2000'li yılların başından bu yana her yıl bunlara yenileri eklendi. Türiye İnsan Hakları Vakfı'na göre 2006-2010 yıllarında toplam 522 faili meçhul ölüm vakası kaydedildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından yapılan araştırmalara göre en az 253 toplu mezar tespit edildi. Bunların içerisinde 3 bin 248 kişiye ait cenazelerin bulunduğu sanılıyor. Gerçek rakamın daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Türkiye'de devlet kaynaklı diğer bir çok suçlar gibi, faili meçhul cinayetler  de gerçek bir yüzleşme ve yargılamayı bekliyor.  90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybetmeler, yargısız infazlar ve köy yakmalara dair, 2012 ve 2013 yıllarında hazırlanan iddianamelerle dört dava açılıd. 2012 ve 2013 yıllarında görülmeye başlayan davalar, güvenlik gerekçesiyle başka kentlere taşınarak kapatılmaya çalışıldı.  Muş, Mardin, Hakkari, Şırnak’taki olaylarla ilgili davaların hiçbiri olayların gerçekleştiği illerde görülmedi. Derik davası Çorum’a, Yüksekova davası Eskişehir’e, Silopi davası Ankara’ya, Korkut davası Kırıkkale’ye taşındı.

Derik davası 1993-94 yılları arasında faili meçhul cinayete kurban giden 13 köylüyle ilgili dönemin Derik Jandarma Komutanı Tuğgeneral Musa Çitil hakkında dava açılan davayı kapsıyor. Hakkında 13 kez ağırlaştırılmış hapis cezası istenen Çitil hakkında Mayıs 2014'teki duruşmada beraat kararı verildi.  Yüksekova davası Aşağı Ölçek (Yekmal) köyünde çobanlık yapan Nezir Tekçi, Gelibolu Piyade Tugayı’na bağlı askerlerce 26 Nisan 1995’te gözaltına alınarak kaybedilmesiyle ilgili yürütülüyor.

Silopi davası, bu ilçeye bağlı Görümlü (Bespin) beldesinde 14 Haziran 1993’te altı köylünün askerlerce gözaltına alındıktan sonra katledilmesi ilgili açıldı. Bu davada dönemin Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı emekli Tuğgeneral Mete Sayar'ın da aralarında bulunduğu subaylar yargılanıyor. Sanıklar tutuklu değil.

Korkut davası,  Eim 1993’te Muş’un Korkut ilçesine bağlı Altınova (Vartinis) köyünde yaşayan Mehmet Nasir Öğüt, Eşref Oran, Sevda Öğüt, Sevim Öğüt, Mehmet Şakir Öğüt, Mehmet Şirin Öğüt, Aycan Öğüt, Cihan Öğüt ve Cinal Öğüt askerlerce katledilmesini kapsıyor.

Ayrıca Temmuz 2014'te, 1990'lı yıllar işlenen 19 faili meçhul cinayet ile ilgili bir davanın ikinci duruşmasında mahkeme tek tutuklu sanık Ayhan Çarkın'ın da tahliyesine karar verdi. Eski özel harekat polisi Çarkın bu davaya ilişkin yaptığı savunmada,  şu itiraflarda bulunmuştu: "Bunlar, dönemin cumhurbaşkanının, başbakanlarının, MGK'nın, İçişleri Bakanlığının, bakanlığa bağlı İstihbarat ve Özel Harekat Daire Başkanlıklarının ve MİT'in içinde bulunan Kontrterör Daire Başkanlığının ve kurumlarının talimatları, bilgileri ve koordinasyonları vasıtasıyla, yani o dönemki devletin yöneticilerinin bilgileri dahilinde işlenmiş cinayetlerdir.”

İHD 2013 raporunda, “Faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturma dosyalarının zaman aşımına uğramaması konusundaki taleplerimiz maalesef karşılık bulmamıştır” dedi.

İstanbul'dan binlerce kilometre uzakta Buenos Aires'te Plaza de Mayo Anneleri, özellikle 1976-1983 yılları arasındaki askeri diktatörlük döneminde yürütülen kirli savaşta kaybedilen çocukları için 30 yıla yakındır mücadele veriyor. Anneler, Hükümet binası Casa Rosada karşısındaki “Mayıs Meydanı”nda (Plaza de Mayo) 30 Nisan 1977'de ilk eylemerini gerçekleştirdiler. Arjantinli askerler alıkonulan 9 bini aşkın kişinin halen kayıp olduğunu kabul ettiler. Arjantin hükümeti, diktatoryal rejimin yıkıldığı 1983'ten bu yana resmi olarak 11 bin kayıp tespit etti.  Ancak tarihçiler ve Plaza de Mayo Annelerine göre toplam 30 bin dolayında kişi kayıp.

Avrupa Parlamentosu 1992'de Sakharov düşünce özgürlüğü ödülünü Arjantinli annelere verdi. Plaza de Mayo Anneleri, 2006'da meydandaki haftalık eylemlerine sürdürse de, 1981'de başlattıkları “Direniş Yürüyüşleri”ni sonlandırdı. Anneler, Nestor Kirchner hükümetinin insan hakları ihlalleri sorumlularının gerçek anlamda yargılama niyetini gösterdiği değerlendirmesinde bulundular.

İstanbul'dan binlerce kilometre uzakta Buenos Aires'te Plaza de Mayo Anneleri, özellikle 1976-1983 yılları arasındaki askeri diktatörlük döneminde yürütülen kirli savaşta kaybedilen çocukları için 30 yıla hakındır mücadele veriyor. Anneler, Hükümet binası Casa Rosada karşısındaki “Mayıs Meydanı”nda (Plaza de Mayo) 30 Nisan 1977'de ilk eylemerini gerçekleştirdiler. Arjantinli askerler alıkonulan 9 bini aşkın kişinin halen kayıp olduğunu kabul ettiler. Arjantin hükümeti, diktatoryal rejimin yıkıldığı 1983'ten bu yana resmi olarak 11 bin kayıp tespit etti.  Ancak tarihçiler ve Plaza de Mayo Annelerine göre toplam 30 bin dolayında kişi kayıp.

Avrupa Parlamentosu 1992'de Sakharov düşünce özgürlüğü ödülünü Arjantinli annelere verdi. Plaza de Mayo Anneleri, 2006'da meydandaki haftalık eylemlerine sürdürse de, 1981'de başlattıkları “Direniş Yürüyüşleri”ni sonlandırdı. Anneler, Nestor Kirchner hükümetinin insan hakları ihlalleri sorumlularının gerçek anlamda yargılama niyetini gösterdiği değerlendirmesinde bulundular.