Referandum ve açığa çıkan gerçekler…

Referandumun üzerinden bir hafta geçmeden doğuracağı sonuçlar yavaş yavaş açığa çıkmaya başladı. Ortaya çıkan sonuçlar Güney Kürdistan'ı zor günlerin beklediğini ve Kürtler için ulusal birliğin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

Güney Kürdistan’da gerçekleştirilen referandumun üzerinden bir haftadan az zaman geçti. Henüz bir haftası bile dolmadan referandumun özelde Güney Kürdistan genelde ise tüm Kürtler ve Kürdistan için neler getirebileceğinin ipuçları da açığa çıkıyor.

Güney Kürdistan’a uygulanmaya başlanan ambargo, sınır kapılarının kapatılması, uçuş yasağı ve halen devam eden tehditler, önümüzdeki dönemde güney Kürdistan’ı zor günlerin beklediğini gösteriyor.

İran Meriwan ile Pencevin arasındaki Başmaxe, Kasr-ı Şirin ile Kelar arasındaki Pervizxan ve Hacı Umaran ile Piranşehir arasındaki resmi sınır kapılarını kapattı. Referandumun ilk gününden itibaren hava yolunu kapattı. Parlamentosundaki 290 milletvekilinden 210’nun imzasını taşıyan bir bildiri yayımladı. Bildiride ‘İsrail’in hiçbir projesinin bölgede uygulanmasına izin vermeyeceğiz’ şeklinde bir ibare ile referandumu İsrail projesi olarak gördüğünü duyurdu. Bunun yanı sıra İran referandumdan bir hafta önce Güney ve Doğu Kürdistan sınırında bir askeri tatbikat başlattı. Referandum günü tatbikat bitti ancak İran tatbikat için getirdiği gücü geri çekmedi. Tatbikat gücünü geri çekmediği gibi Piranşehir, Serdeşt, Bana ve Meriwan hattına güç yığınağı yaptı. Piyade güç ile birlikte tank, top, obüs, helikopter gibi ağır silahlar ile birlikte çok sayıda insansız hava aracını sevk etti. Bütün bunlar İran’ın bir hazırlık yaptığını gösteriyor.

Türkiye günlük olarak Güney Kürdistan halkına, Mesut Barzani ve Barzani Ailesi ile Güney Kürdistan yönetimine ağır hakaretlerle birlikte tehditlerini sürdürüyor. Bunun yanı sıra Lübnan, Mısır, Katar, Dubai ile birlikte hava sahasını kapatan ilk ülkelerden oldu. Habur Sınır Kapısını da ilk günden tek taraflı kapatmıştı. Ayrıca diplomatik ve siyasi bir adım da attı. Ancak henüz bunu resmileştirmiş değil. KDP’nin Ankara temsilcisini "biz arayana kadar gelme" diye uyararak, onun Güney Kürdistan’dan dönüşünü durdurmuş durumda.

Irak uluslararası resmi ve tanınan ülkeden ötürü doğan uluslararası haklarını kullanarak verdiği üç günlük süreden sonra Hewler ve Süleymaniye hava alanlarına uluslararası uçuşa yasak koydu. Başta Kerkük olmak üzere Güney Kürdistan’ın diğer bölgelerine asker gönderme yetkisini Meclis'ten geçirdi. Referandumdan birkaç gün önce Kerkük’e gönderdiği gücün yanı sıra yeni askeri birlikler gönderdi. Aldığı son kararla Güney Kürdistan’ın iletişim ağları ve bölgesel yönetimin merkezi hükûmetteki bütçesini bloke edeceğini açıkladı.

Şii Lider Ayetullah Ali Sistani kısa bir açıklama ile referandumu gayrimeşru ilan ederek Kürtlere "anayasaya dönün" çağrısını yaptı. Bunun anlamı; 'anayasaya dönmemeniz durumunda savaşa hazır olun' demektir.

İlginçtir ki, ABD de Dışişleri Bakanı Rex Tillerson aracılığıyla Sistani’ye yakın bir açıklama yaparak referandumu tanımadığını belirtti ve "anayasaya dönün" dedi. Referandumu baştan beri açıktan destekleyen İsrail ise alt düzeydeki bir iki yönetici dışında sessizliğini koruyor.

Henüz referandumun üzerinden bir hafta geçmeden ortaya çıkan bu fotoğraf Güney Kürdistan ve halkını ciddi tehlikelerin beklediğini gösteriyor. Fotoğraf Güney Kürdistan’a ciddi bir ambargonun konmaya başladığını gösteriyor. Henüz üzerinden iki gün geçmeden ambargo etkisini göstermeye başladı. Zira bir petrol ülkesi olmasına rağmen benzin fiyatları bir anda 200 dinar kadar yükseldi. Bu da önümüzdeki günlerde gıda ve diğer yaşamsal ihtiyaç maddelerine yansıyacağını gösteriyor.

ÜLKEDEN KAÇIŞ BAŞLADI!

Güney Kürdistan’a birçok sebepten gelmiş, çok sayıda farklı ülkelerden insan var. Ayrıca özellikle Türkiye ve Kuzey Kürdistan’dan gelen işveren ve işçi var. Bunun yanı sıra azımsanmayacak kadar da çeşitli ülkelerden gazeteci var. Gazetecilerin bir kısmı Güney Kürdistan ve Irak’taki gelişmeler ile DAİŞ ile savaşı izlemek, bazıları da referandum ekseninde yürüyen tartışmaları ve referandumu takip etmek için gelmişler. Kapıların kapanması ve uçuşların durdurulacağı söylenince büyük bir bölümü Cuma günü kalkan son uçaklarla ülkelerine döndü. Bazıları Lübnan’dan uçmak için oralara geçti. İşçilerin de bir bölümü döndü. Resmi olanlar tahliye ediliyor. Bu durum ülkeden kaçışın başladığını gösteriyor. Önümüzdeki günlerde ambargonun ağırlaştırılması durumunda kaçış daha da hızlanacak gibi.

Referandumdan sonraki ilk meclis oturumunda yaprak dökümü

İki yıldır lağvedilen ancak referandum kararını onaylamak için 15 Eylül’den kapısına anahtar vurulan Meclis referandumdan sonra ilk oturumunu gerçekleştirdi. Gündemde referandum sonuçlarının değerlendirilmesi ve referandumdan sonra yaşanan gelişmelere nasıl çözüm bulacakları vardı. Ancak oturum daha başlamadan İslami Hareket Milletvekili ve Meclis Sekreteri Fahretin Qadir kameraların karşısına geçerek görevinden ve milletvekilliğinden istifa ettiğini açıkladı. Qadir istifa gerekçesini referandum ve ondan doğan sonuçlar ile yaşanan ekonomik kriz ve diğer birçok sorun için yaptıkları yasaların işletilmemesi olarak gösterdi. Qadir’dan sonra YNK’li Milletvekili Ferhad Sengavi milletvekilliğinden istifa dilekçesini sundu. Her iki milletvekilinin istifası da kabul edildi.

KDP BASINININ SESSİZLİĞİ

KDP basını, Güney Kürdistan’da yaşanan bu zorlu süreç karşısında ise nedense oldukça sessiz. Dünyanın dört bir köşesinden canlı yayınlarla gelişmeleri aktaran TV kanalları bu gelişmeleri hiç mi hiç görmüyor. Referandumdan dolayı kapıya kadar dayanan savaşı, ambargoyu görmüyor. Bunun yerine yaşanan bu gelişmeleri görüp analiz etmeye çalışan, eleştirel yaklaşan, referandumdan önce Kürtler arası bir birlik olması gerektiğini savunanları neredeyse Kürdistan’a karşı bir ihanet içine girmiş gibi yansıtmaya çalışıyor.

HAMİ ARAMA AÇIKLAMALARI

Birçok yazar, aydın, analist, siyaset uzmanı, diplomat da referandumun neden yapıldığı ve çıkan sonuçları Güney Kürdistan’ın kaldırıp kaldıramayacağına ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. Hepsinin buluştuğu ortak nokta; KDP ve Mesut Barzani’nin hesap hatası yaptığı, beklemediğinin üstünde tepkilerin geldiğidir. Birçok kişi de referandumun zamanlaması ve bu zamanlama ile neler yapılmak istendiği yönünde referandumu irdeliyor. Bu konuda da ortaklaşan görüşler var. Bu görüşlerin başında, Mesut Barzani’nin yeni bölgesel başkanlık koltuğunda kalmaya devam etmesi, yaklaşan parlamento seçimlerinde başarı kazanması, bunun yanı sıra yaşanan ekonomik, siyasi ve toplumsal krizi gündemden düşürmesi gibi görüşler geliyor. Bu görüşler doğru ya da yanlış; ancak yabancı, yerli, dost, düşman birçok aydın, yazar, siyaset uzmanı, analist referandumdan doğan sonuçları bu şekilde okuyor.

Yaşanan gelişmelere ilişkin Güney Kürdistan bölgesel yönetiminden de açıklamalar gelmeye devam ediyor. Ancak üst düzey yöneticilerden çok alt düzeydeki yöneticiler son günlerde açıklamalar yapmaya başladı. Bunlardan biri Mesrur Barzani’dir. Mesrur Barzani “Irak bize saldırı hazırlığında ancak ABD buna karşı hâlâ sessiz” diyor. Sefin Dizai ise hava alanlarına uçuş yasağının gelmesinden Êzidîler, Hıristiyanlar ve diğer halkların etkilendiğini söyleyerek, uluslararası camianın hassas olduğu noktadan seslenmeye çalışıyor. Bu açıklamalar ABD ve diğer uluslararası ülkeleri -ki egemen ülkeler- hamiliğe çağırma açıklamalarıdır. Uluslararası ülkeler başta ABD olmak üzere İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya gibi ülkeler referanduma karşı tutumlarını açıklamış, referandumu tanımamışlardır. Buna rağmen hamiliklerini beklemek ne kadar doğru olur... Uluslararası ülkeleri hamiliğe çağırmak yerine Kürtler olarak birlik olup yaşanan sorunların altından çıkmak ise hiç mi aklına gelmiyor, diye sormadan geçemiyor insan.

'REFERANDUM DEĞİL, BİRLİK LAZIMDI'

Siyasilerin bu süreçte bize referandum değil birlik lazımdı diyor

Referandum öncesi ve sonrasında Güney halkı ile siyasilerinin nabzını tutmaya çalıştım. Büyük bir çoğunluğu böyle olacağını tahmin etmediklerini söylüyorlar. Bunun yanı sıra birlik olmadan, her dört parça için istenmeden Kürtlük ve Kürdistan için atılan bir adımın sonuçlarının ağır olacağını anladıklarını ifade ediyorlar.

YNK, Goran, İslami Hareket ve bazı KDP’lilerden bazılarının görüşlerine başvurdum.

Görüşlerine başvurduklarımın hepsi, referandumun zamanlamasının yanlış olduğu, referandumdan önce Kürtlerin Ulusal Birlik Kongresi ile birliklerini sağlamaları gerektiğini ortaya çıkan sonuçlardan daha iyi anladıklarını söylüyor.

İçlerinden daha farklı noktalara dikkat çekenler de oldu. Bir YNK’li referanduma ilişkin, “Mam Celal’ın yokluğundan yararlanıldı. Mam Celal’ın yokluğu bir boşluk yarattı. Barzani bu boşluktan faydalanarak bu referandumu yaptı. Mam Celal’ın sağlığı yerinde ve aktif siyasetin içinde olsaydı bu referandum olmazdı” diyerek referandumun gerçekleştirildiği koşullara dikkat çekiyor.

Goran hareketinden bir siyasetçi ise şu noktalara açıklık getiriyor: "Mesele evet ya da hayır demek değildi. Tabii ki hiçbir Kürt böyle bir talebe hayır diyemez. Ama talep ettiğiniz ne kadar Kürdistan ve Kürtleri temsil ediyor, o önemli. Şimdi üç maymunu oynayan KDP basını öyle bir algı yarattı ki, bırakalım karşı çıkmayı, bunları tartışmak bile ihanetle eşdeğer sayılan bir atmosfer yarattı. O yüzden herkesi de yanlışa ortak ettiler. Bakalım, nasıl içinden çıkacağız..."

Görüştüğüm bazı KDP’liler ise sadece "galiba bir yerlerde hata yaptık" diyerek ağır koşullar ile büyük yükümlülüğü getiren yanlışı tümüyle göremiyor.

Giderek koşullar ağırlaşıyor. Ancak sorunları çözme yolları konusunda uyarıcı açıklamalar yapılıyor. Bunun yanı sıra referandumu dondurma gibi söylemler de dolaşıyor. Bu, muhatapların yazdıkları mektuplarda da ortaya çıktı. Gelişmelerin hangi yönde seyredeceği önümüzdeki günlerde biraz daha netleşecek.