Roboskîlilerden Berfo Ana'ya söz

Roboskîlilerden Berfo Ana'ya söz

Roboskî köylüleri, adalet arayışlarının 60. haftasında yine eylemdeydi. Aileler bugünkü açıklamaları öncesinde, Kırbayır ailesine başsağlığı mesajı gönderdi.

60. hafta etkinliğinden konuşan Hikmet Alma yaptığı konuşmada Berfo Ana'nın 12 Eylül döneminde kaybedilen oğlu Cemil Kırbayır'ın kemiklerine ulaşamadan yaşamını yitirdiğini hatırlattı, "Cumartesi Anneleri ve Berfo Ana mücadelemizin moral değerleridir. Belki kaybedilen çocuğunun katillerini yargı önüne çıkmasını görmedi. Fakat bize yılmadan mücadele etmenin nasıl olacağını göstermiştir" dedi.

'BAYRAĞI BİZE DEVRETTİ'

"Berfo Ana taşıdığı bayrağı bize devretmiştir" diyen Alma, şöyle konuştu: "Sana söz veriyoruz Berfo Ana, mutlaka bu katiller yargı önüne çıkıp, tek tek yaptıklarının hesabını verecekler. Sen rahat uyu güzel ana. Buradan Roboskili aileler ve dostları olarak tüm sevenlerine ve yakınlarına baş sağlığı diliyoruz."

ESKİ SAVAŞ ESİRİNDEN KARADENİZ HALKINA ÇAĞRI

Alma'nın ardından söz alan eski savaş esiri ve barış aktivisti İbrahim Yaylalı, HDK heyetine Karadeniz'te gerçekleşen saldırıyı protesto etti, Karadenizli hemşehrilerine seslendi: "Sakın ola ki binlerce yıldır sömürgelik ilişkisi içerisinde tutulmaya çalışılmış bir mazlum halka karşı, sizi provoke etmeye çalışanların oyununa gelmeyin. Sizi bu provokatörler sadece Kürt halkına karşı sopa diye hatırlıyorlar, onun dışında mazlum Kürt halkından hiç bir farkınız var mı? Bu provokasyon aynı zamanda Karadeniz halkına karşı da yapılmıştır. Kardeş kürt halkıyla ve diğer halklarla yanyana durması, geçmişten günümüze bu tür provakasyonlarla önlene gelmiştir. Bu yüzden günden güne yalnızlaşan ve içe kapanan bir hal gerçeğini gerçekleştirmeye çalışıyorlar."

Yaylalı, Karadeniz halkının bir gün üzerinde oynanan oyunları boşa çıkartacağını belirtti.

SELAM ENCÜ'NÜN MEKTUBU OKUNDU

Yaylalı'nın ardından söz alan Newroz Encü de, katliamda yaşamını yitiren Selam Encü'nün ağzından yazılan mektubu okudu.

Selam Encü, mektupta şöyle seslendi:
"Ciğerime kadar yaktı bomba, göğsüm paramparça savruldu kayalıklara. Kimseye duyuramadım sesimi, sükûtumun çığlıkları arşa değmekteydi oysa...
Annem haber almış. Etrafın ateşe verildiğini söylemişler. Kimse 'oğlun yandı!' diyememiş, nasıl desinler ki! Yağmur-çamur dememiş, ilikleri üşüten soğukta onca yolu koşarak gelmiş, Roboskî'nin diğer anneleri gibi...
Bizden geriye kalan parçalar toplanıp katırlara yüklenirken, kadınlar üşümesin diye yakılan ateşe iki kere atmış kendini annem, zor tutmuşlar...
Paramparça olmuş ve yanmış bir sürü ceset içinde oğlunu aramış, ona en kısasını göstermişler, 'oğlum uzun boyludur' demiş, 'beni öperken hep eğilirdi' demiş. Beni ayaklarımdan tanımış annem, arza basan bütün ayakları sıralasanız benim ayaklarımı bulabilir aralarından...
Ölmüş bir evladın yüzünü görememek nasıl büyük bir acıdır bilir misiniz? Ben annemden bilirim...
Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var;
Eğer beni öldüren bombalar adalet'i de öldürmediyse, adalet talep ediyorum...
Herkesin hakkı değil mi adalet?
Yoksa. o kocaman, pahalı bombalarını beni öldürmekte harcadığı için devletten özür dilemeli, hedefi şaşırmayıp beni öldürdüğü için Genelkurmay'a teşekkür mü etmeliyim!?"