Ronahi: Türkiye çöktü, dibe vurdu

Türkiye’nin ekonomik, siyasi, toplumsal, kültürel ve sosyal olarak çöktüğünü, dibe vurduğunu belirten KCK Genel Başkanlık Konsey Üyesi Elif Ronahi, buna rağmen PKK ve Kürt halkına karşı başarılı olamadığını söyledi.

KCK Genel Başkanlık Konsey Üyesi Elif Ronahi, Hareket ve gerilla olarak sonuna kadar mücadele edeceklerini belirterek, “Gerilla artık dağlara yerleşti. Hiç kimse; ne Türk devleti ne de başka güçler, gerillayı bu dağlardan koparamaz” dedi.

KCK Genel Başkanlık Konsey Üyesi Elif Ronahi, Medya Haber TV’nin özel programında gazeteci Mehtap Orak’ın sorularını yanıtladı.

‘Dem dem a azadiyê ye’ hamlesi istenilen düzeyde devam ediyor mu?

‘Dem dem a azadiyê ye’ hamlesi başlatıldığından bu yana önemli gelişme ve ivme kazandı. Önderliğimizin fiziki özgürlüğü için cezaevlerinde aylardır açlık grevi eyleminde yer alan yoldaşlarımızı kutluyor ve selamlıyorum. Mexmûr ve Lavrio başta olmak üzere dört parça Kürdistan’da ve yurt dışında her koşulda bu hamleye aktif katılan tüm yurtsever halkımızı, dostlarımızı selamlıyorum.

Hamlenin başlamasından bu yana Kürdistan’da halkımızın sürekli yaptıkları eylemler var. Açlık grevi eylemleri hala devam ediyor. Latin Amerika’dan tutalım İngiltere’deki sendikalara kadar, enternasyonalist hareketlerden tutalım dünya çapında tanınan akademisyenler, entellektüeller ve birçok şahsiyetlerin yaptığı eylemsellikler ve açıklamalar oldu. Önderliğimizin özgürlüğünün sağlanması için toplanan imzalar oldu. Ortadoğu’da Mısır Sosyalist Partisi’nin yaptığı açılama ve Önderliğimize verdikleri destekleri oldu. Birçok alanda buna benzer mücadeleler var.

Son günlerde Kuzey’de yüzlerce avukatın yaptığı açıklama oldu; Önderliğin fiziki özgürlüğünün sağlanması açısından başlattıkları imza kampanyası var. Avrupa’daki Kürt Kadın Hareketi’nin başlattığı “bir diktatörü yargılamak için 100 neden” kampanyası çerçevesinde 100 bin imza toplandı. Yine Rojava’da Kongra Star öncülüğünde geliştirilen yoğun yürüyüş, açıklamalar, mitingler var. Gençlik ve Genç kadın hareketlerinin çok yoğun geliştirdiği mücadele var. Bu hamleye seferberlik düzeyinde gençliğin katılımı var.

Yine bu hamle karşılığında sözüm ona Türk devleti kimse PKK’ye katılmıyor diyor lakin yoğun bir katılım var. Bunu düşman her ne kadar engellese de dört parça Kürdistan’da hamle kapsamında yoğun katılım var. Bu hamleyle birlikte mücadelenin açığa çıkardığı bir düzey var. Bu durum, hegemonik güçleri ve Türk devletini zorlayan bir durum oluyor. Özellikle 8 Mart ve 2021 Newroz’una ve Garê’deki başarıya baktığımızda bu durumu süreklileştirildiğini görüyoruz. Hem gerilla ve halk cephesinde hem de örgüt olarak siyasi ve toplumsal olarak yaptığı hamleler önemli gelişmeleri doğurdu.

Önderliğimizin paradigmasının hem dünya çapında hem de Ortadoğu’da gelişmesi birçok insanı, hareketleri, aydınları etkilemekte. Kapitalist modernite sisteminin en çok korktuğu yön budur. Eğer bu görülmezse halkımız ve kadınlar açısından bu gerçeklik görülmezse eksik kalır. Bu hamlenin esas bir ayağı olarak görülmesi ve geliştirilmesi gerekiyor.

Tek yönlü değil, çok yönlü ve birçok ayak üzerinde gelişen bir direniş hamlesidir. Önemli bir başarı sağladığını gerçekten görmemiz gerekiyor fakat bu başarı, Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü sağlayacak nitelikte ve kapsamda olduğunu bu aşamada söylemek zor. Bunun sağlanması için belirttiğim konulara ve alanlara çok güçlü yüklenilmesi gerekiyor. Katılım ve direnişi aksatmadan, geriye çekmeden, gevşetmeden birçok yönüyle bu hamleyi yürütmek gerekiyor.

Bu hamleyi ideolojik, siyasi, toplumsal alan olarak mücadelede yer alan herkese anlatmamız, kavratmamız gerekiyor. Şu an en büyük tehlikeyle yüz yüze bırakılan Önderliğimizdir. Önderliğimiz de tarihsel, siyasi ve toplumsal olarak en üst düzeyde bir direniş ve mücadele içindedir. Bunu böyle görmemiz, bilmemiz gerekiyor.

Türk iktidarı, yoğun bir kara propagandayla PKK’yi bitirmek üzere olduğunu ileri sürüyor. HPG de hem günlük hem de aylık bilançolarla gerçek tabloyu paylaşıyor. Medya Savunma Alanları’ndaki yoğun savaşı da dikkate alarak, mevcut durumu anlatabilir misiniz?

Evet, HPG aylık bilançoyu da açıkladı. Başta Amed, Batman, Şırnak hava alanlarına Şehit Delal Amed Hava Savunma Kuvvetleri’nin yaptığı eylemlerinden dolayı kutluyorum. Yine bir aydır her koşulda düşmanla iç içe ve yoğun bir mücadele yürüten gerillanın elde ettiği başarıdan dolayı kutluyorum. Bu bir aylık süreç içerisinde Metîna, Avaşîn, Zap’ta, Serhat’ta, Besta’da yoğun direniş ve mücadele içinde olan ve önemli başarılar sağlayan YJA Star gerillalarını da özel olarak Kutlamak istiyorum.

Şunu görmemiz gerekiyor; Türk devletinin ve Erdoğan faşist hükümetinin 2014’te devreye koyduğu ‘Çökertme Planı’nın başta gerilla olmak üzere halkımıza karşı çok kapsamlı bir saldırı içine girdi. Elbette ki çok yoğun savaş yürüttük ve bu savaşta ağır bedeller verdik ama düşman, planını istediği zaman diliminde ve hedeflediği biçimde yapamadı. Başaramadı.

Bunu başaramamasında gerillanın nasıl bir rolü var?

Gerillanın kendisini çok güçlü eğitmesi, parti çizgisinde sürekli direniş içinde olması, ideolojik olarak kendisini donatması, amaçla kendi yaşam bağını çok güçlü kurması ve bunu da savaş alanında yansıtmasıyla bağlantılıdır. Özellikle gerillanın birçok alanda taktikte, yol/yöntemde, tarzda yenilik/açılım yapması, sürekli yoğunlaşma halinde olması önemli. Düşman gerçekliğini yakından takip etmesi, geliştirdiği teknikleri nasıl boşa çıkarıp darbe vuracağına dair branş eğitimleri alması etkili oldu. Araziyi iyi bilerek hakim olması, düşmanın zihniyet ve mantığını bilmesi, anlaması ve buna göre pratik zekasını geliştirmesi; anlık ve yarım saat içerisinde birbirinden çok farklı eylem taktiklerini geliştirmesi; beklemediği an ve yerde darbelemesi, düşmanın planını büyük oranda boşa çıkardı.

Düşman tüm gücünü ortaya koydu. Ekonomik, askeri ve siyasi olarak Türkiye’nin elinde ne kadar imkan varsa Kürt halkını, PKK’yi yok etme ve Önderliğimizi İmralı’da etkisizleştirmek için ortaya koydu. Bunun için taviz vermediği tek bir hegemonik güç kalmadı. Hegemonik güçler de bunu bildiği için Erdoğan üzerine yapılan teslim alma planlarının hepsini devreye koydu.

Türkiye öyle bir duruma geldi ki; şu an ekonomik, siyasi, toplumsal, kültürel ve sosyal olarak çöktü. Türkiye’de kadınlara karşı yapılan saldırılar, insanların açlıktan intihar etmesi, kendisini, çocuklarını ve eşini öldürmesi vs. bunların hepsi nedir? Sırf PKK’yi ve Kürt halkını tasfiye etmek ve soykırımdan geçirmek için bir ülke dibe vurduruldu. Erdoğan ve Bahçeli tüm gücüyle kendisi ortaya koymuş sırf PKK’yi tasfiye etmek, Kürt halkını kimliksizleştirmek için. Şimdi bir Kürt kendi kimliğini inkar edip daha ötesini dahi yapsa kabul etmiyor. Soykırım dayatılıyor. Gerillaya yönelik geliştirilen savaş budur. Bu savaş herhangi bir savaş değildir.

Bununla kastınız nedir, nasıl bir savaştır?

NATO’nun Türkiye eliyle yürüttüğü bir saldırıdır. Aynı zamanda iş birlikçi Kürtler de buna razı edilmiş, ‘PKK yok edilirse senin yaşama şansın oluşur’ diye ikna edilmiş, bundan dolayı tüm desteğini alıyor. Katar bu savaşı finanse ediyor. Milyarlarca dolar bu savaşa aktarılıyor. Dolayısıyla bu savaşa hiç kimse sıradan yaklaşamaz. Türk devleti son dönemde gerilla alanlarında yürüttüğü savaşı eskisi gibi gündeme getirmek istemiyor. Kendi kayıplarını gizliyor.

Gerilla her gün 9-10 tane asker öldürüyor. Görüntülerde dahi kanıtlananları kabul etmiyor. Türk devletinin şimdiye kadar kabul ettiği ölüleri kaç tanedir? Peki bu Türk halkı bunu sormuyor mu? Askerlerin cenazeleri hastanelerde tutuluyor ya da ailesine götürülüp gizliden teslim ediliyor. Zaten birçoğu paralı askerlerden oluşmaktadır. En son İdlib’den tutalım Serêkaniyê’ye kadar birçok yerdeki güçlerin hepsini Medya Savunma Alanları’na kaydırmışlar. Bu güçleri de Güney Kürdistan’a yerleştirip kalıcılaştırmak istiyorlar.

40 yıldır Türkiye’de kaç hükümet değişti? Bu hükümetler PKK’yi Bitirdi mi? Hayır, o hükümetlerin kendileri bitti. Şu an Erdoğan bu aşamaya gelmiş. Türk devleti çözüldü, dibe vurdu. Kürt halkını yok etme saplantısı Türkiye’yi bitirme noktasına getirdi. Dolayısıyla gerillanın yürüttüğü mücadele bu konuda önemlidir. Halkımızın da bu gerçeği görmesi gerekiyor.

Amed hava sahasını bir aylığına kapattılar. Orada zayiatın ve kayıpların ne kadar büyük olduğunun görülmemesi için kapattılar. Elbette gerillanın yürüttüğü savaş, moral ve güç verdi halkımıza. Gençliğin katılmasını sağladı. Herkes savaş alanına gitmek istiyor. Gerillanın yanında yer almak istiyor. Dolayısıyla şunu görmemiz gerekiyor; gerillanın direnişi ve vurduğu darbe çok büyüktür. Türk devleti, tüm gücünü ortaya koyarak savaşı daha da geliştirmek istiyor.

YJA Star gerillalarının tarihsel mücadelesinin geldiği düzeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

YJA Star’ın hem ortak eylemlerde büyük bir rol oynaması hem de özgün eylemlerle geliştirdiği mücadele takdire şayandır. Sorumluluk üstlenerek çok büyük bedeller veriyor. Sadece Kürdistan’daki kadınlar açısından değil, tüm dünyada ezilen kadınlar açısından en üst düzeyde bir sorumluluk üstlenerek savaş yürütüyor. Bu savaşın kadın açısından özgürlük yolunu açtığını biliyor. Kadın özgürlük zeminini böyle geliştiriyor YJA Star. Sadece özgün eylemlerle rolü oynamıyor, aynı zamanda kadın ordulaşmasının gelinen aşamasında çok önemli deneyim ve tecrübe kazandı. Hem YJA Star açısından bu böyledir hem de diğer parçalarda gelişen kadın savunma güçleri açısından böyledir. 25-30 yıla yakın gelişen bir örgütlü kadın ordulaşması var. Kadın gerillasının sağladığı derinlik özellikle komutanlaşmada kapsam ve nitelik kazanması, savaşta öncülük etme, taktik üretkenlik gelişti. YJA Star’ın geliştirdiği eylemlere baktığımızda bir kez daha son bir aylık mücadelede kadın güçlerinin Kürt kadını savunma güçleri olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Dünya kadınları bunu gıptayla seyrediyor. Bundan güç ve moral alıyor. Hem manevi hem de birçok konuda bulunduğu yerde desteğini sunuyor. YJA Star’ı biz sadece eylemler ve ordulaşmayla sınırlamayız. Kapsamı çok geniştir. Bu savaşı geliştirdiği oranda kişiliğini ve kendisini özgürleştireceğini çok iyi biliyor. Kadının öz savunmasını yapıyor. Bu da dünyada eşi benzeri görülmemiş bir kadın ordulaşması, bir özgürlük mücadelesi yürütüyor. Ezilen tüm kadınlar için savaştığını, bu sorumluluk ve misyonu üstlendiğini bir kez daha direnişiyle ortaya koydu. Bu anlamda YJA Star’ın son aylarda ve son günlerde geliştirdiği eylemlerinden dolayı kutluyorum.

Devrimci halk savaşı stratejisinden bahsederken özellikle son bir aydır gerillanın direndiğini ama halkın desteğinin önemine dikkat çekiyorsunuz. Halkın desteği, katılımı nasıl olmalı?

Önderliğimiz, devrimci halk savaşı stratejisini başından beri bu stratejiyi esas aldı. İlk aşaması partileşmedir. Devrimci halk savaşının ikinci aşaması 15 Ağustos hamlesidir. 1993’e kadar ikinci aşamasıdır. 1993’ten uluslararası komploya kadar mücadelemizin kapsam kazanmasını üçüncü aşama olarak değerlendirdi. İçinde bulunduğumuz dönemi, devrimci halk savaşının dördüncü stratejik aşaması olarak ele aldık. Devrimci halk savaşı, özü itibarıyla kendi varlığını koruma ve kendi özgürlüğünü kazanma mücadelesidir. Sadece gerillaya ait olarak yürütülen bir savaş değildir. Ağırlıkta mücadelemiz gerillaya dayalı olarak gelişti ama son yıllarda şu gerçeklik açığa çıktı ki; Kürt halkı kendini örgütleyerek devrimci halk savaşı kapsamında rolünü oynamaz, üzerine düşen sorumluluğu yerine getiremezse ne tür bir soykırımla karşı karşıya olduğunun farkına varamaz. Devrimci halk savaşını geliştirmezsek sadece gerillanın halkı koruması mümkün değil. Dolayısıyla bu halkın da kendisini koruması gerekiyor. Elbette ki gerilla bu savaştaki öncülük rolünü oynayacak ve düşmana darbeyi vuracaktır. Bunu zaten 40 yıldır yapıyor ve bundan sonra da yapacaktır. Şunu görmemiz gerekiyor; halk, görev ve sorumluluklarını destekleyen değil, kendisini koruyan ve savunan pozisyona getirmez risk büyüktür.

Kürdistan tarihine baktığımızda ulus devlet gelişiminden hem önce hem de sonra günümüze kadar da belli ölçülerde bu vardır; Kürtler aşiret olarak kendi öz savunmalarını sağlamışlardır. Fiziki, sosyal kültürel, ahlaki olarak onlara yönelik bir saldırı olduğunda buna karşı kendini savunan bir örgütlülüğü vardır. Bu fiziki saldırı olunca silahlı olur, farklı bir saldırı olunca aynı ölçüde karşılık bulur. Bu Kürtlerin özünde vardır. Hem aşiret olarak hem birkaç köy bir araya gelerek bunu geliştirmiştir. Kürdistan’da yaşanan isyanlara bakalım; yoğun bir mücadele vardır. Sonuç itibarıyla başaramamışlardır, katliamlardan geçirilmişlerdir.

Günümüzde başarabileceğinin araçları nedir?

Günümüzde bunun başarılması için çok tarihsel farklar vardır. Bir kere Önderlik gerçeğimiz vardır. Bu çizgide mücadele edecek gerillası vardır. Kendi onuru için mücadele eden ve teslimiyeti kabul etmeyen bir Kürt halk gerçeği vardır. Artık siyaseti, ideolojisi, örgütlülüğü, silahlı gücü vardır. Örneğin Dersim’de bir örgütlülük yoktu. Kürtler arası bir ideolojik ve strateji de yoktu. Bu bağlamda katliamlardan geçirildi. TC devleti 40 yıldır PKK’ye karşı savaşıyor, neden bitiremiyor? İşte bu belirtiğim nedenlerden kaynaklıdır. Dolayısıyla bu temel farkı Önderliğimiz yarattı, tarihsel toplum gerçekliğini açığa çıkardı, Kürtler nerede kaybetti ve nerede kazanır, bunu her yönüyle açığa çıkardı ve önümüze koydu. Gelinen aşamada gerektiğinde aşiret gibi, gerektiğinde birkaç köy, gerektiğinde mahalle gibi tüm saldırılara karşı kendilerini örgütlemesi gerekiyor.

Tarihimizde de bunun örnekleri vardır. Rojava’da Kürt halkı kendi savunma güçlerinin yanında durarak onlarla ortaklaşa mücadele etti. Özelde Halep’teki halk kendi savunma güçleriyle aynı düzeyde savaşta yer aldı ve mevzilendi ve DAİŞ’e karşı savaştı. Şengal’de de şu an gelişen devrimci halk savaşıdır. Kendini korumazsa katliamdan nasıl geçeceğini gördü. Halep incelenmesi ve örnek alınması gereken bir yerdir. Oradaki halk, Arap ve Kürt silahlı güçlerinin yanında mevzilendi ve savaştı. Halep’te kadın da öyle yaptı. Şunu gördük; eğer halk örgütlenir ve yapması gerekeni yaparsa her türlü saldırıya karşı da ayakta kalabilir. Bu soyut bir şey değil, bir gerçeklik yaşanıyor. Geçmişte bu imkan ve oluşumlar yoktu ama şimdi var ve bu daha çok kazanımlara yol açabilir.

7’den 70 herkesin yapacağı bir şeyler mutlaka vardır. Eğer devrimci Halk savaşını halkımız kavramaz, bulunduğu yerde yapması gereken nedir bilmez ve kendini koruyamazsa; ahlaki olarak, fiziki olarak, kültürel olarak soykırımla her an yüz yüze yaşar. Bir halkı ahlaki olarak soykırıma uğratırsan o halkı gerçekten çökertirsin.

Türk devleti bu anlamda nelere yapıyor?

Türk devleti, ahlaki olarak Kürt toplumunu çökertmek istiyor. Özellikle Kuzey Kürdistan’da geliştiriyorlar. Yüzlerce insanımızı açıktan karakollara çağırıyorlar, tehdit ediyorlar; ya ajanlık yapacaksın ya da sana yaşam hakkı yoktur, diyorlar. İnsanlar götürülüp tehdit ediliyor. Birçok insan kabul etmeyince bir biçimde onları ahlaki olarak çürütmek istiyorlar. Öyle bir yapıyorlar ki kim emniyete gidip gelse insanlar birbirlerinden şüphe duyuyor. Bu ajanlaştırıldı diye güvensiz yaklaşılıyor. Halkımız korkacağına mahallelerine gelen sivil polisinden tutalım MİT elemanına kadar birçoğunu çok rahat açığa çıkarabilir. Bunun karşısında tedbir alabilirler. Gençliğe yönelik Türk devleti mücadeleden uzaklaştırmak ve aileden koparmak için bazı imkanlar sunuyor. Halkımız, bulunduğu yerlerde gizli, değişik yöntemlerle mücadelesini yürütmek zorundadır. Dolayısıyla halkımız bu sorumluluğunun farkında olup devrimci halk savaşını geliştirirse başaracaktır. Tarihsel fırsatlarla karşı karşıyayız.

Hareket ve gerilla olarak sonuna kadar mücadele edeceğiz. Gerilla artık dağlara yerleşti. Hiç kimse ne Türk devleti ne de başka güçler, gerillayı bu dağlardan koparamaz. Halkımızın da daha büyük bir çaba ve mücadele içinde olacağına inanıyorum. Kimin elinden ne geliyorsa, kim ne yapabiliyorsa yapabilmeli. Şu an çok büyük imkan ve fırsatlar elimizdedir. Devrim koşullarımız çok güçlüdür, bunu iyi değerlendirmek gerekiyor.