Rusya, DAİŞ sponsoru Erdoğan'ın ipini çekti…-Cahit Mervan

Rusya, Erdoğan'ın siyasi hayatını bitirecek başka bir iddia daha ortaya attı. Erdoğan, ailesi ve üst düzey siyasi kadronun bu işe karıştığını söyledi. Ve bu açıklamaların devamının geleceğini belirtti.

Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya devlet başkanı Vladimir Putin arasında su sızmıyordu. Çok samimiydiler. Hatta Ortadoğu'da 'değerli yalnızlık' politikası sonucu yalnızlaşan Erdoğan'ın arkasında Batı'ya karşı Putin'in durduğu dahi söyleniyordu.

İki ülke arasında artan ekonomik ilişkiler, Rusya'dan yılda 4 milyonu aşkın turistin Türkiye'nin Ege ve Ak Deniz sahillerinde güneşin tadını çıkarmaları, Erdoğan ve Putin'in zirvelerde, ikili ziyaretlerde verdikleri 'sıkı dostluk'  pozları yukarıda aktardığımız iddiaya güç kazandırıyordu.

Bu 'sıkı dostluk' görünümlü ilişkinin arka planında nasıl bir kavga ve çekişmenin olduğunu Türkiye ve dünya kamuoyu bilmiyordu. Ama bir sıkışmanın, bir gerilimin olduğu fark ediliyordu. Liderler, iki ülkenin başbakan ve dışişleri bakanları her ne kadar 'iyi ilişkilerden'  bahsetse de Suriye başta olmak üzere bölgesel politikalar nedeniyle Rusya-Türkiye ilişkilerinde bir kırılmanın olacağı siyasi gözlemciler tarafından tahmin ediliyordu.

PUTİN'E CEVAP UÇAK DÜŞÜRÜLEREK VERİLDİ

Rusya devlet başkanı Putin, kamuoyunda çok ses getiren ilk çıkışını Antalya'da yapılan G20 Zirvesi'nde yaptı. Putin G20 üyesi bazı ülkelerin DAİŞ'i desteklediğini söyledi. Kastettiği Türkiye ve Suudi Arabistan'dan başkası değildi. Özelliklede Türkiye'yi kastediyordu.

Putin'in bu çıkışına Türk tarafının nasıl bir karşılık vereceği merak ediliyordu. İlk önce bu sözleri üzerlerine almadılar. AKP medyası Putin'in saçmaladığını dahi yazdı. 

Türk jetleri Suriye sınırları içinde Rusya'ya ait bir savaş uçağını 24 Kasım 2015 günü düşürdü. Bu Putin'in G20 Zirvesi'nde söylediklerine bir anlamada cevaptı.

Putin'in uçak düşürüldükten sonra yaptığı açıklamada "sırtımızdan bıçaklandık'' diyecekti. Bu söz öyle boşuna, arkası-önü düşünülmeden söylenmiş bir sitem sözü değil.  

Putin bu iki kelimesinin tercümesi şuydu: ABD'nin başını çektiği koalisyonun güçleri ile Suriye hava sahasında bir sorun yaşamamak için anlaşma yaptık. Uçaklarımızın ne zaman ve nerede hareket halinde oldukları biliniyor. Yani uçuş koordinatlarını Türkiye'nin içinde bulunduğu koalisyona veriyordu. Türkiye, bu uçuş koordinatları sayesinde uçağımızı arkadan havadan atılan füzelerle vurdu.

Türk jetlerinin Rusya uçağını düşürmesi, DAİŞ'in 13 Kasım Paris saldırılarından sonraya denk gelmesi, dünyada da şaşkınlığa yol açtı. Nede olsa Türkiye DAİŞ çetelerini vuran Rusya'nın uçağını 'hava sahamızı ihlal etti' gerekçesiyle vurmuştu.  Bu batı kamuoyunda son dönemlerde giderekten daha bir sabit fikir haline gelen Türkiye-DAİŞ işbirliği yönündeki algıyı daha da güçlendirdi.

Türkiye Rus uçağını düşürmekle ciddi bir krize yol açtı. Bu krizin daha ne kadar derinleşeceği ve ne kadar süreceği belli değil.

Türk devleti Rusya gibi Suriye'de söz hakkı olan küresel bir gücün uçağını düşürmekle kısa dönem için iki amaç gütmüş olabilir.

Birincisi, Putin'in 'G20 üyeleri arasında DAİŞ'i destekleyen üyeler var' diyerek Türkiye’yi ciddi anlamda zora sokmasının intikamını almak, ikincisi ise, Paris saldırılarıyla birlikte hızlanan ve sonuç almak için önüne yol haritası koyan, Viyana Görüşmeleri'ni boşa çıkarmak. Avrupa Birliği çevreleri şuan Viyan Toplantısı'nın işlevsiz hale gelmesinin nedeni Türkiye'nin Rusya uçağını düşürmesi olarak görüyor.

RUSYA'NIN PEŞ PEŞE GELEN HAMLELERİ

Her ikisinde de Türkiye'nin 'başarılı' olduğunu söylemek lazım. Ancak bölge ve dünya koşullarını hesaplamadan yapılan, intikam, provokasyon ve Putin'in deyimiyle 'arkadan bıçaklama' gibi işlerinde işin içine katıldığı bu 'başarı' çok geçmeden ciddi bir hüsrana dönüştü.

Rusya, Türkiye'ye karşı her alanda yaptırımlara gitti. İkili birçok siyasi-askeri-ekonomik-kültürel ilişkiler donduruldu. Putin, Erdoğan'dan gelen Paris'te iklim zirvesinde görüşme önerisini 'özür' şartına bağlayarak ret etti. Hatta Erdoğan ile aynı kare fotoğrafta yer almamak için Moskova'dan Paris'e gecikmeli geldi. 

Rusya'nın Türkiye uyguladığı ekonomik yaptırımlarının şuan Türkiye'ye faturasının 6-7 milyar dolar olduğu söyleniyor.  Bunun Türkiye ekonomisi açısında çok önemli olduğu bir gerçek.

Ancak Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan krizin en önemli yanı meselenin giderekten Erdoğan'ın istifasına kadar gelmesidir. Erdoğan ve ailesi hakkındaki Rus tarafının ortaya attığı iddialar ciddidir.

Putin'in bir kez daha Paris İklim Zirvesi'nde, hem de 140 ülkeden devlete ve hükümet başkanlarının bulunduğu oturumda yaptığı konuşmada  'Uçağımızı bir daha emin oluyoruz ki Suriye’den İŞİD petrol kervanlarını rahatça Türkiye’ye girişini sağlamak için vurdular' demesi Rusya'nın işin peşinde olduğunun en somut göstergesiydi.

Çünkü uzun zamandan beri Türkiye'nin NATO müttefiki devletlerin kapalı kapılar ardından dillendirdikleri, medyasının ise açıkça yazdığı DAİŞ-Türkiye petrol ilişkisini açıkça deşifre ediyordu.  Rusya medyası ise, bu petrol alış-verişinde daha çok Erdoğan ve aile fertlerinin adını telaffuz etmeye başladı.   

Erdoğan ise, Putin ve Rusya'nın DAİŞ petrollerine ilişkin açıklamasına meydan okurcasına  “Böyle bir konuyu konuşmak lafla olmaz. Bunlar iddia ve belge ile ortaya sürülür. Böyle bir belge varsa, bunları ortaya koysunlar' diye cevap verdi.

Daha önceki iddialı çıkışını Paris'te de sürdürerek “İftira at izi kalsın anlayışı, onların geleneğinde var. Böyle bir şey ispat edildiği takdirde, ben bu makamda durmam. Peki, Putin bunu yapabilecek mi? Petrol kaçakçılığı yapanları enseleriz, gereğini de yaparız. Biz terör örgütleriyle alışveriş yapacak kadar haysiyetsiz değiliz” dedi.

ERDOĞAN, AİLESİ VE ÜST DÜZEY KADRODA İŞİN İÇİNDE

Erdoğan'ın bu açıklamalarının üzerinde 72 saat geçmeden Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Anatoly Antonov düzenlediği basın toplantısında “IŞİD petrolünün ana tüketicisi Türkiye'dir' diyerek bunu ispatlayan belgeleri açıkladı. Uzaydan çekilen görüntüleri detaylarıyla birlikte paylaştı. Hem de canlı yayında bunu yaptı. Hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde DAİŞ-Türkiye ortaklığını deşifre etti. Sadece DAİŞ'in değil, El-Nusra'nında sponsoru olduğunu belgelerle ortaya koydu  

Rusya savunma bakan yardımcısı doğru çıkması halinde, Erdoğan'ın siyasi hayatını bitirecek başka bir iddia daha ortaya attı. Erdoğan, ailesi ve üst düzey siyasi kadronun bu işe karıştığını söyledi. Ve bu açıklamaların devamının geleceğini belirtti.

Erdoğan ve aile fertlerine yöneltilen bu iddia çok ciddi. Bu öyle 15-17 Aralık operasyonlarında ortaya çıkan para kutularına benzeyen cinsten değil.  Küresel çapta, birçok devleti ilgilendiren bir sorun. Çünkü DAİŞ finansörlüğü aynı zamanda onun işlediği sayısız cinayetlere ortaklık anlamına da geliyor. Örneğin iki kez kanlı saldırıya uğrayan Fransa bunu böyle okuyor. 

Türkiye'nin DAİŞ ile petrol işbirliğine ilişkin iddialar ve ortaya çıkan belgeler ilk değil.  Burada ölümüne alanda haber yapan Kürt gazetecilerinin, Kürdistan medyasının hakkını teslim etmek gerekiyor. ANF, ANHA başta olmak üzere Kürt basını çok önceleri DAİŞ-Türkiye işbirliğini belgeleriyle kamuoyuna sundular.

Bu konuya ilişkin dünya medyasında da bir hayli belge yayımlandı. En çarpıcı haber bu yılın haziran ayı başında İngiltere'de yayımlanan Observer gazetesinde yer aldı.  Martin Chulov imzalı haberde Türkiye'nin DAİŞ'e nasıl petrol ticaretinde kolaylık sağladığı belgeleriyle anlatılıyordu. 

ABD ERDOĞAN'IN DAİŞ'LE İŞ TUTTUĞUNU BİLİYOR

Chulov ABD Özel Kuvvetleri'nin Suriye'de çok gizli bir operasyon sonucu DAİŞ'in 'petrol şefi'  Tunuslu Ebu Sayyaf'ı saf dışı bıraktığını, operasyonda çok gizli belgelerin ele geçirildiğini, bazıları dijital belgelerde açıkça DAİŞ'in Türkiye üzerinden petrolünü pazara soktuğunu ve dahası Ebu Sayyaf ile Türk yetkililerin içli-dışlı olduğunu yazıyordu.

Chulov bu bilgileri sağlam bir kaynağı dayandırıyordu. Ve bu kaynak ise Pentegon'dan üst düzey bir yetkiliydi. 

 Chulov'a haberinde şunları söylüyordu:

"Yüzlerce flaş bellek ve belgenin ele geçirildiğini söyleyen yetkili, 'Tüm belgeler analiz ediliyor. Ancak aradaki bağlantılar şimdiden o kadar açık ve net ki Ankara ile aramızdaki politikalara ciddi tesiri olabilir.''

ABD başta olmak üzere Türkiye'nin NATO içindeki müttefikleri Türk devletinin DAİŞ ile olan sıkı ilişkisini çok iyi biliyor.  Bu nedenle, Rusya'nın DAİŞ-Erdoğan ilişkisini ayrıntılarına kadar açıklamasının sonuçları olacak. Bu iş burada kalmayacak.

EĞER KALIBININ ADAMIYSA İSTİFA EDER

Her şeyden önce  'ispatlanırsa istifa ederim' restini çeken Erdoğan'ın kalıbının adamı olup olmadığı bir kez daha sınanmış olacak. 

Elbette ki DAİŞ-Türkiye petrol işbirliğine dair ortaya çıkan belgelere rağmen Erdoğan'ın kendiliğinden istifa etmeyeceği açık. Ancak DAİŞ gibi bir katiller ordusuyla bu kadar içli-dışlı olan bir liderinde koltuğunda uzun süre kalması da çok zor. Adı bu türden kirli ve kanlı işlere karışmış liderlerin koltuklarına yapışıp kaldıkları zaman, Libya, Mısır, Suriye, Irak ve daha birçok yerde neler olduğunu gördük. 

Bu nedenle Erdoğan'a yol gözükmüştür. Hiç bir güç, kısa gelecekte Erdoğan'ın o koltukta kalmasını isteyemez ve sağlayamaz. 

Rusya'nın bu son çıkışına batı dünyasından, ABD ve Fransa'dan bağımsız düşünmemek gerekiyor.  Batı uzun zamandan beri Erdoğan'ın izlediği iç ve bölgesel politikalardan rahatsız. Bu nedenle Türk medyasının göstermek istediğin aksine ABD ve batı dünyası Rusya'nın DAİŞ-Türkiye petrol işbirliğine ait gerçekleri açıklamasından rahatsız değiller.  Hatta memnundur.

ABD'den diplomasinin sınırları içinde yapılan açıklamalar sizi yanıltmasın. Küresel güçler Rusya eliyle Erdoğan'ın ipini çekmiştir. Kısa gelecekte DAİŞ'le birlikte sponsoru Erdoğan'ın çöküşüne şahit olacağız.