Sağlığa ayrılan bütçe halk değil küresel sermaye için!

Sağlığa ayrılan bütçe halk değil küresel sermaye için!

2014 yılı bütçesinde sağlığa ayrılan 75 milyar liranın halkın, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin lehine değil, sermayenin kasasını doldurmayı amaçladığını belirten SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, “2014’te kimi hastalıklar ve ilaçlar SGK kapsamı dışına itilecek. Halktan daha fazla para alınacak ve sermayeye akacak. 2013’te yaşanan sıkıntılar 2014’te katlanarak artacak” dedi.

10-20 Aralık tarihlerinde parlamentoda görüşülen 2014 yılı bütçesi genel kuruldan geçti. Bütçeden sağlığa aktarılacak pay ise 75 milyar TL olarak açıklandı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2002’den bu yana sağlığa ayrılan bütçenin 5.5 kat artırıldığını belirtti. AKP’nin sağlıkta dönüşüm programıyla temel insan hakkı bağlamında yer alan sağlık hakkı, tedavi ve muayene süreçlerinde yoğun biçimde katkı katılım payı ve ilave ücret uygulamasıyla da “paran kadar sağlık hizmeti”ne dönüştü.

Öncesinden hazırlanan yasalarla gelinen noktada 2013 yılındaki uygulamalardan doğan sıkıntıları ve 2014 yılı bütçesinden sağlığa ayrılan pay ve yürürlüğe girecek yeni uygulamaları değerlendiren SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, sağlık alanında Dünya Bankası programını uygulanırken finans kuruluşu olarak Dünya Ticaret Örgütü ve IMF aracılığıyla bunun yürütüldüğünü dile getirdi.

Erdolu, bunun temelinde ülkelerin bütçelerinde sağlık hizmeti üzerinden özele küresel sermayeye kaynak aktarımı bulunduğunu belirterek, “Bu mesele uygulama başladığından beri sürüyor. Bu olayda bunun parçası olarak gerçekleşiyor. Türkiye’de de bu kuruluşlar paralelinde yürüyen kuruluşlar var. Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği diye bir dernek var. Bu derneğin hazırladığı 2013 yılına raporunda iki görüş var. Birincisi GSS kapsamında SGK tarafından üstlenilen, karşılanan sağlık hizmet paketi geniştir, bunun daraltılması lazım diyor. Bunu daraltacaksın bazı hastalıkları, ilaçları dışında tutacaksın. Bunun ihtiyaçları da kendiliğinden karşılansın ve dolayısıyla da bize kaynak gelsin, diyor. İkinci görüşü de SGK tarafından karşılanan bazı hizmetlerin maliyetini bile kurtarmadığını, kâr edemediklerini belirtiyorlar. Buna örnek olarak da diyaliz, ağız ve diş sağlığı, göz tedavilerini örnek vermiştir. Dolayısıyla bunlar geçmişte de benzer şeyler olmuş. Bu tip kuruluşlar bazı konuları işaret etmiştir” dedi.

‘KİMİ HASTALIKLAR VE İLAÇLAR SGK KAPSAMI DIŞINA ALINACAK’

“Buna doğru meclisten geçirilen yasa ya da SGK’nın uyguladığı tebliğlerle bunları kapsam dışına çıkarmıştır” diyen Erdolu, “Bu verilen işaret doğrultusunda diyaliz gibi hayati önemi olan tedaviler için katkı katılım payının alınmasının yolda olduğuna dair bir uygulama düşünülmektedir. İkincisi ağız ve diş sağlığı giderinin bütününün hastanın kendisine ait olması SGK kapsamından çıkarılmasına yönelik anlayış olabilir. Üçüncüsü de bazı hastalıkların, ilaçların bu paketin dışına çıkarılması olayıyla karşı karşıya kalacağız” ifadelerinde bulundu.

Erdolu, bu uygulamanın sağlık için ayrılan payın 2012 yılında yüzde 85 iken 2013’te yüzde 76’ya düştüğü ve bu oranın 2014’te daha da düşeceğinden anlaşıldığını dile getirerek, “Bunun anlamı şudur; yüzde 85’ten yüzde 76’ya düşen yani o aradaki yüzde 9’luk oran, hizmet alan kişilerin kendi cebinden bunu karşılaması anlamını taşıyor. Böyle bir olayı 2014’te de yaşayacağız. 2014 bütçesinde 2013 yılına göre oransal anlamda daha bir düşüş mevcut. 2014 yılında sağlık alanında katkı katılım payı ve ilave ücretlerin artacağını, dolayısıyla insanların bunu ödememe adına mutlaka ve mutlaka tamamlayıcı sigortayı yaptırmak zorunda kalacaklarını söylemek mümkün” diye konuştu.  

‘HALKTAN DAHA FAZLA PARA ALINACAK’

Ocak ayında meclis açıldığında görüşülecek olan bir torba yasa bulunduğunu söyleyen Erdolu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunda da üniversite ve eğitim araştırma hastanelerindeki öğretim üyelerinin dışarıdaki hastanelerde hizmet verip, bu hizmetin ücretinin yarısını çalıştıkları hastanelerin döner sermayesine vermek gibi bir düzenlemek var. Bu şu oluyor; bir üniversite hastanesinde ya da eğitim araştırma hastanesinde mevcut olan öğretim üyelerinin yüzde 50’si. Bunu üniversite hastaneleri için belirlemek hastane yönetimi ve rektörlere, eğitim araştırma hastaneleri için de Sağlık Bakanlığı’na yetki veriyor. Rektör bir alanda bulunan öğretim üyelerinin yarısının dışarıda çalışmasına izin verecek. Ne yapacaklar bunlar? Bir vakıf ya da özel hastanede görev yapacaklar. Bu hizmet karşılığında aldıkları paranın yarısını döner sermayeye getirip verecekler. Yani bir ölçüde insanların tam gün yasası uygulamasıyla üniversite üyelerinin ayrılması sonucu muayene ve tedavi olamama şikayeti giderilsin diye yapılıyor ama tersine o kişilere ulaşmayı zorlaştıran bir sistem. Şöyle zorlaştırıyor; dışarıda çalışmasına izin verilen öğretim üyesine muayene olmak istiyorsanız o özel hastane ya da vakfı hastanesine gideceksiniz. Orada o özel hastanenin fiyatları üzerinden muayene olacaksınız. Ödediğiniz paranın yarısını o kişi de getirip hastaneye verecek.”

Erdolu, bu özel ya da vakıf hastanelerini tercih ederek tedavi ya da muayene için gidecek kişilerin sosyal güvencelerinin olup olmamasının bir öneminin olmadığını belirterek, “Sosyal güvence ayrı, bu ayrı bir şey. Burada halihazırda tamamlanmamış olan torba yasa üzerinden insanlara, öğretim üyelerine muayene olma üzerinden yeni ücret ödeme meselesi çıkmış olacak. Onun için de 2014 yılının sağlıkta katkı katılım payı ve ilave ücretlerin daha da artacağı bir yıl olacağını söylemek lazım. Bir  ölçüde bunun hizmet alanların da artık farkına varacakları ölçülere gelecek. Halkın da buna karşı itiraz yükselmesine sağlaması açısından da önemli” dedi.

‘2014 YILI BÜTÇESİ SERMAYEYE AKACAK’

Sağlıkta 2014 yılı için Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladığı 75 milyar liralık bütçenin çalışanlara yansımasının söz konusu olmadığına dikkat çeken Erdolu, “Çalışanlarla ilgili Memur-Sen ile hükümet arasında 1-7 Ağustos’u kapsayan bir haftalık süreçte apar topar toplu sözleşme yapıldı. Çalışanlara temel aylıkları 175 lira zam yapılacak. 2014 yılı için zam yok. Geriye performansla çalışma üzerinden gelecek olan gelirlerin döner sermayeye yansıması üzerinden gelişecek. Her yıl bütçeden sağlığa ayrılan bütçenin yükselmesi oldukça normaldir. Niye normaldir? Bir kere sağlık hizmeti ticarileştirildiği, kâr edilen hizmet haline getirildiği için büyük ölçüde o hizmete ilişkin talebi artırmaya yönelik kışkırtıcı bir takım tedbirler var. Bunlar da şu insanlar daha çok başvuruyor doktora. Ameliyat ve laboratuar tetkiklerinde büyük ölçüde bir artış var. 2002-2003 yılında bir kişi yılda ortalama 2 kere doktora giderken, 2013 yılı için bu başvuru sayısı 9. Yani 4 katından fazla artmış demek. Bu da artırmayı gerektiriyor bütçeyi. Bu halkın sağlığını düşünerek değil tersine bütçeden küresel sermayeye yani özel sağlık kuruluşlarına kaynak ayırmak adına yapılmış bir şeydir” diye belirtti.  

AVRUPA VE DÜNYADA TEK

Türkiye’nin Avrupa ve dünyada acil servise başvuru sayısında nüfusundan fazla olan tek ülke olduğuna vurgu yapan Erdolu, şöyle konuştu: “Türkiye 76 milyon nüfusa sahip ama bir yılda acil servise başvuranların sayısı 95 milyon. 2013 yılına ait bir durumdur bu. Nüfusundan daha fazla kişinin acil servise başvurma sayısı bu. Bu da bir ölçüde acil servise katkı katılım ve ilave ücret olmamasından dolayı insanların burayı tercih etmesinden kaynaklanıyor. Bunları bir araya getirdiğinde bütçedeki artış buna paralel olur. Bu artış halkın koruyucu sağlık hizmeti alması için değil tetkiklerden, tedavi, muayene ve ameliyatlar ayrılmış için ücrettir. Büyük bölümü özel hastanelere ve küresel sermayeye aktarılıyor. Hastaların da buna ödeyeceği katkı katılım payı ve ilave ücretleri eklediğinizde bu rakam 100 milyar lirayı aşıyor. Bu rakamın büyük bölümü yüzde 40’lar civarı. Özel hastanelere kayıyor. Sağlıkta dönüşüm programının, bütçeden sermayeye kaynak aktarma fikrinin gerçekleştirildiği yer burası.”

‘NİTELİKLİ HİZMET VERİLMİYOR’

Sağlık çalışanları arasında nitelikli bir sağlık hizmeti, halkın memnun olacağı bir hizmet verdiğine inanmayanların oranının yüzde 80’lerde olduğunu belirten Erdolu, “Bizim hemşirelerle ilgili hemşire, ebe ve sağlık teknisyenleriyle ilgili yaptığımız çalışma var. Hemşirelerin yüzde 76 civarındaki bölümü işten memnun değil. Ağır iş yükü altında eziliyor. Tabip Odası’nın aynı şekilde doktorlarla ilgili yaptığı çalışma var. Hekimlerin de yüzde 86’sı da nitelikli sağlık hizmeti vermediğine inanıyor. Buna karşılık halkın yüzde 76’sının sağlık hizmetinden memnun olduğuna dair Sağlık Bakanlığı’nın görüşü var. Halk farkında olmaksızın, geçmişte ulaşamıyordu bugün ulaşıyor sağlık hizmetine ama buna para vererek ulaşıyor. Fakat sağlık hizmeti nitelikli mi değil mi tartışmıyor bunu halk. Bir yere başvurduğunda tatmin olmadığında başka bir yere de başvurabiliyor. Bir kişinin yılda 9 kez doktora başvurmasını da buradan yükseltiyor zaten. Olay bu. Onun için çalışanlar da verdikleri hizmetin niteliğinden memnun değil. İş yükü ağır. Her seferinde ifade ediyorlar. Şiddete de maruz kalıyor hemen hemen her gün. Halk da büyük ölçüde katkı katılım payı yükü altında bu ağır yükle karşı karşıya kalıyor” dedi.

2014 yılı bütçesinin sağlık ve sosyal hizmet açısından kesinlikle halktan yana, halkın sağlığı için, nitelikli sağlık hizmeti alması için bir bütçe olmadığını ifade eden Erdolu, 2013 yılında yaşanan sıkıntıların artarak 2014’te de devam edeceğini vurguladı.