Sağlıklı toplum şovenizme karşı mücadeleyle yaratılacaktır
Türkiye'de vicdan ve ahlak tüketiliyor, toplum kirleniyor ve travmatik hale geliyor. Çünkü böyle bir işgale, zulme ve haksızlığa karşı çıkmayanlar kim olursa olsun kirlenirler.
Türkiye'de vicdan ve ahlak tüketiliyor, toplum kirleniyor ve travmatik hale geliyor. Çünkü böyle bir işgale, zulme ve haksızlığa karşı çıkmayanlar kim olursa olsun kirlenirler.
Şu anda dünya bir tarafta, Türkiye bir tarafta. Dünyada herkes Türk devletinin haksız ve işgalci bir saldırı yaptığını biliyor. AKP-MHP faşist iktidarının Efrîn’de demokratik bir sistem kurmuş Kürt halkına ve Kürtlerle birlikte kardeşçe yaşayan halklara saldırdığını görmektedir. Bazı devletler AKP-MHP faşizminin bu işgal saldırısını desteklese veya göz yumsalar da, onlar da Türk devletinin işgalinin haksız; Efrîn halkının direnişinin de meşru olduğunu bilmekteler. Ancak kapitalist modernitenin çıkar dünyasının ahlaksızlığı, vicdansızlığı böyle ikiyüzlü bir durum yaratmış bulunmaktadır. Halklar nezdinde ise gerçek durum tüm çıplaklığıyla ortadadır. Efrîn’de bir işgal harekatı var, insanlığa karşı suç işlenmektedir. Bu işgal harekatı gerçekleştirilmek için silahlı sivil ayırımı gözetilmeden her yer bombalanmaktadır. Bugüne kadar yüze yakın sivilin katledilmesi nasıl kirli bir savaş yürütüldüğünü göstermektedir.
Bu işgal harekatı göstermiştir ki, Kürt sorunu çözülüp Türkiye demokratikleşmediği müddetçe Türkiye kirli olmaya devam edecektir. Kürt düşmanlığı nedeniyle ve AKP-MHP faşist iktidarı sürdürülmek için bu işgal harekatı yapılıyor. Ancak o kadar baskı var ki, AKP-MHP iktidarına karşı olduğunu söyleyenler bile bu işgale ses çıkaramıyor ya da destekliyor. Böylece sadece iktidar değil, herkes kirletiliyor. Türkiye'de vicdan ve ahlak tüketiliyor, toplum kirleniyor ve travmatik hale geliyor. Çünkü böyle bir işgale, zulme ve haksızlığa karşı çıkmayanlar kim olursa olsun kirlenirler.
CHP zaten işgali destekleyerek AKP-MHP faşizminden daha kirli bir rol oynuyor. Çünkü sadece AKP ve MHP’nin karar aldığı ve desteklediği bir işgal harekatı olsa, bu harekatın haksızlığı daha net görülür ve zayıf bir harekat olarak kalır. Dolayısıyla Türkiye toplumu da bu kadar kirlenmez. CHP bu işgali desteklemeseydi AKP içinde bile tepkiler ortaya çıkabilirdi. CHP destekledikten sonra içeride ve dışarıda bu işgale bir meşruiyet kazandırılmış oluyor; ya da toplumların kafası karıştırılıyor. Bu durumda bırakalım başkalarını, AKP içinde ve çevresinde karşı çıkacak olanlar bile sesini çıkaramıyorlar. Hatta CHP çevresinde olan ya da CHP ile belli bir ilişkide olan kimi aydın, yazar, hatta kendilerine sol diyen kesimler bu işgale karşı çıkacakken, CHP destekleyince onlar da bu işgale sessiz kalıyorlar. Çünkü Kürt sorunu konusunda şovenizmin güçlü olduğunu biliyorlar, bunun gazabını üzerlerine çekmek istemiyorlar; ya da kendilerinde de ulusalcı şovenist duygular var. Özcesi Efrîn harekatı Türkiye'nin gerçek karakterini ve yüzünü ortaya koymuştur. Herkesin gerçek rengiyle görünmesini sağlamıştır.
Türkiye Yunanistan’a, Bulgaristan’a ya da İran’a böyle bir işgal harekatı yapmış olsaydı desteği bu kadar olmazdı. Efrîn Kürt şehri olduğu için şovenizm bu kadar yüksek oluyor; bu işgal destekleniyor. Karşı çıkması gerekenlerin çoğunluğu da en iyi durumda sessiz kalıyor. Bu da Kürt varlığının Türkiye'de yarattığı durumu ortaya koyuyor. Türkiye'de Kürtler soykırımla Türkleştirilmek, Kürdistan da Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getirilmek isteniyor. Bu kirli ulusal strateji tüm Türkiye halklarına, aydınına, yazarına da kabul ettirilmek isteniyor. Bu asimilasyon ve soykırım sanki Türkiye'nin doğal hakkıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bunun için öyle bir özel savaş ve psikolojik savaş yürütülüyor ki, toplumda da Türk devletinin bu uygulaması normal ve hak olarak görülüyor. Bu nedenle başka bir yer işgal edilmek istense buna tepki gösterilir, ama sıra Kürtlere geldiğinde tepkisizlik ortaya çıkıyor. Bunun ideolojik, psikolojik ve sosyolojik olarak çok iyi çözümlenmesi ve anlaşılması gerekiyor. Çünkü bu durum bırakalım toplumu, aydınları ve solu bile hastalıklı kılıyor. Kuşkusuz Türkiye'de gerçek aydınlar, yazarlar, vicdanlı ve ahlaklı insanlar, sosyalistler ve demokratlar var. Türkiye'nin gerçek sahipleri ve temsilcileri de bunlardır. Türkiye'nin geleceği bunlarla kurulacaktır. Ancak bugün Türkiye'deki hakim havayı ele alıp değerlendiriyoruz. Bunu da sol, sosyalist, aydın, yazar, vicdanlı ve ahlaklı bir toplum yaratmanın zeminini ortaya çıkarma ve böyle bir toplumsal gerçekliğe ulaşılması için yapıyoruz. Çünkü Türkiye'de tüm halkların ve inanç topluluklarının özgürce bir arada yaşaması için, sağlıklı bir toplumsallık için bu hastalıklı durumun ortadan kaldırılması gerekir.
Bu açıdan şovenizme, milliyetçiliğe, sosyal şovenizme, ulus devlet anlayışına ve bunun dayandığı ulus zihniyetine karşı ideolojik mücadelenin yürütülmesi gerekmektedir. Efrîn işgali ve buna karşı Türkiye'de gösterilen ya da gösterilmeyen tepkiler ideolojik mücadelenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Kuşkusuz bu ideolojik mücadelede sosyalistlerin öncü olması gerekmektedir. Bu açıdan başta sosyalistler olmak üzere tüm demokratlara Türkiye'nin şovenizm, sapkın ulusallık virüsü ve hastalığından kurtulması için tarihi sorumluluklar düşmektedir. Sosyalistler, aydınlar, yazarlar, demokratlar, Türkiye halklarının bilinci ve vicdanıdırlar. Bu açıdan Türkiye'deki tablodan en başta da kendilerini sorumlu görmelidirler. Toplum bizim aynamızdır demelidirler. Biz faşistleri, şovenistleri ve insanlık dışı kesimleri suçlayamayız. Onların karakteri zaten odur. Ona uygun davranıyorlar. Önemli olan, biz sosyalistler ve demokratlar ne kadar rolümüzü yerine getiriyoruz, bunu sorgulamalıyız. Faşistlerin ve insanlık dışı çevrelerin düşünce ve duygularını neden geriletemiyoruz bunları sorgulamamız gerekir.
Tabii ki Kürt Özgürlük Hareketi olarak, Kürt sosyalistleri ve demokratları olarak bizler de kendimizi sorgulayacağız. Türkiye'deki ve Ortadoğu'daki bu şovenist ve soykırımcı zihniyeti ve faşist gericiliği, her türlü gericiliğin varlığı konusunda biz ne kadar sorumlu davranıyoruz, sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz? Bu tür gericiliklerin varlığı ve geriletilememesi konusunda bizlerin de yetersizlikleri vardır. Kürtler içindeki milliyetçiliği aşmada eksikliklerimiz vardır. Çünkü Kürtler içindeki milliyetçilik de karşı milliyetçilik ve şovenizme gerekçe yapılmaktadır. Dolayısıyla esas sorumlu Türkiye’dir, Türkiye sosyalistleridir, demokratlarıdır gibi yüzeysel ve kendimizi sorumluluk dışında tutan bir yaklaşım gösteremeyiz. Önder Apo bu konuda tarihi sorumluluk göstermiştir. Bu açıdan demokratik ulus yaklaşımını ortaya koymuş ve Kürt sorununun çözümünü Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun demokratikleşmesiyle iç içe ele almıştır. Kürt Özgürlük Hareketi olarak da her zaman Türkiye halklarıyla kardeşlik içinde sorunu çözme yaklaşımı içinde olduk. Söylem, tutum ve politikalarımızda buna dikkat ettik. Kürtler içinde milliyetçi eğilimlerin kardeşlik içinde demokratikleşme mücadelesine zararlı olduğunu bilerek bu tür eğilimlere karşı tutum koyduk. Biz bundan sonra da sosyalist kimliğimize uygun davranacağız. Bunu yaparken dostça, kardeşçe ve yoldaşça Türkiye'deki sosyalist, her renkteki sol, demokrat, aydın ve yazarlar içindeki yanlış eğilimlere de bir tepkisellik içine girmeden eleştirilerimizi yönelteceğiz. Çünkü Türkiye açısından yanlışlıklara karşı ideolojik mücadelenin önemi bulunmaktadır. Bu mücadele esas olarak Türkiye'nin sosyalistleri, demokratları, vicdanlı, ahlaklı aydın ve yazarları tarafından yapılırsa daha sonuç alıcı olur.
Dünya da biliyor ki Türkiye'nin girdiği yerde gerici güçler demokrasi düşmanı, kadın düşmanı güçler hakim oluyor. Farklılıklara düşman güçler hakim oluyor. Cerablus ve Bab’a girmiş, ancak orada IŞİD’in benzeri zihniyetler hakim kılınmıştır. Türkiye'nin hakim olduğu yerlerde dinci ve demokrasi düşmanı kesimler toplumsal yaşama hakim olmaktadırlar. Tayyip Erdoğan Efrîn’e gireceğiz, oraya Türkiye'deki mültecileri yerleştireceğiz derken de kastettiği budur. Efrîn’de demokrasi yıkılacak, Kürtler zorla göçertilecek, demografik yapıyla oynanacak, göçertileneler yerine demokrasi düşmanı topluluklar yerleştirilecek ve demokrasi düşmanı bir sistem ikame edilecektir.
Dünya halkları bu gerçeği gördüklerinden, oradaki konfederal sistem, yani devlet dışı yaşam ve demokrasi yıkılmasın diyerek Efrîn’le enternasyonal dayanışma içine girmekte ve destek vermektedirler. Rojava Devrimine katılan enternasyonal savaşçıların Efrîn’e koşması, demokratik konfederal sistemi savunmak içindir. Rojava’da ulus üstü bir devrim gerçekleşmektedir. Bu nedenle ulus üstü kimliği olan sosyalistler, devrimciler ve demokratlar Rojava Devrimine katılmaktadırlar. Nitekim onlarca ulus üstü devrimci sosyalist Rojava’da karşı devrimci güçlere karşı verdikleri savaşta şehit düşmüşlerdir. Enternasyonal savaşçılar bu şehadetlere bağlılığın gereği devlet dışı toplum olarak yaşayan Efrîn konfederal demokrasisini savunmak için Efrîn siperlerine koşmuşlardır. Efrîn’de komünal demokrasi vardır. Örgütlü demokratik topluma dayalı demokratik bir sistem kurmuşlardır. Bu sistemde baskın olan ise özgürlük tutkusu yüksek, derin ve kapsamlı olan kadınlardır. Efrîn, özünde kadın eksenli bir demokratik konfederal yaşam alanıdır. İşte bu nedenle dünyada insanlığın kalbi Efrîn için atıyor. Efrîn’de insanlığın özlediği özgür ve demokratik yaşam filizleniyor. AKP-MHP faşizmi kara postallarla bu filizi ezmek istiyor. Bu açıdan tüm dünyanın Efrîn’i savunma sorumluluğu bulunmaktadır.
Rojava Devrimi ve Efrîn direnişinden söz ederken bu enternasyonalist şehitleri ve bugün savaşan enternasyonalist savaşçıları unutmayacağız. Onlar hem savaşıyor, hem de kadın özgürlükçü ekolojik demokratik konfederal sistemi deneyimliyorlar. Bu zihniyet ve deneyim onlar şahsında dalga dalga tüm dünyaya yayılacaktır, yayılıyor. Bugün güney Amerika’da birçok ülkede Efrîn işgaline karşı protestolar yükseliyorsa bunun nedeni demokratik konfederalizmi savunmaktır. Güney Amerika’daki protestolarda kadın öncülüğü görülmektedir. Bu, hem Kürt kadın özgürlük çizgisinin etkisindendir, hem de devletleri yeni tanımış bu toplumlarda kadın özgürlük ruhunun bulunmasıdır. Güney Amerika, devleti en geç tanıyan bir coğrafya olduğundan demokratik konfederalizmi en iyi anlayan ve bu sistemi kendisine yakın gören bir toplum gerçeğine sahiptir.
Şunu vurgulamalıyız ki, Rojava Devrimine sahiplenen herkes çok şey kazanacak; bu devrime saldıranlar, buna destek olanlar ve sessiz kalanlar ise çok şey kaybedeceklerdir. Nitekim Rusya saldırıya onay vererek çok şey kaybetmiştir. Rusya, tarihinin en travmatik dönemine bu kararla girmiştir. ABD Kobanê’de kirli imajını düzeltmek için DAİŞ saldırılarına karşı tutum almıştı. Bu tutumdan en fazla kendisi kazançlı çıkmıştı. Şimdi Efrîn saldırısına göz yumarak, saldırgan Türk devletini teşvik eden ve cesaretlendiren tutum göstererek kaybedenler safında bulunmaktadır. Efrîn işgali ve direnişi insanlık için bir vicdan ve ahlak sınavı haline gelmiştir. Bu işgal ve direniş karşısında hiç kimse gerçek yüzünü saklayamayacaktır. Gerçek yüzler bu direniş aynasında netleşecektir.
Kürt halkı dünyanın her yerinde ayağa kalkmıştır. Avrupa’nın her şehrinde ayağa kalkmıştır. Avrupa boydan boya Kürt halkının, dostlarının, devrimcilerin ve savaş karşıtlarının Efrîn işgaline karşı tutum aldığı bir coğrafya haline getirilmiştir. Avrupa’daki halkımız merkezi bir miting yapmayarak çok doğru bir adım atmıştır. Bazen merkezi mitingler olabilir; ancak Efrîn işgali gibi durumlarda mitingleri ve protestoları yerelleştirmek ve yaygın yapmak daha doğrudur. Böylece tüm potansiyel meydanlara dökülecektir. Merkez mitinglere herkes gidememektedir. Bu açıdan katılabileceklerin çoğunluğu katılamamaktadır. Efrîn işgaline karşı eylemlerde görüldüğü gibi protestoların yerelleşmesi daha etkili olmaktadır. Böylece Kürt halkının ve dostlarının gücü en etkili biçimde görülmüştür. Merkezi yürüyüşlere en yakın çevre katılır; yerelleştiğinde ise tüm dostlar, taraftarlar katılmaktadır.
Efrîn işgaline karşı tüm dünyada ayağa kalkan Kürt halkını, dostlarını, tüm sosyalist ve devrimci güçleri saygıyla selamlıyor; bu duruş ve mücadelelerinin Efrîn direnişinde somutlaşacağı inancımızı belirtiyoruz. Dünyada halkımız ve dostlarının işgale karşı ayağa kalkışı Efrîn direnişini daha da güçlendirmiştir.
Efrîn direnişinin çizgisi, fedai Avesta Xabur’un duruşu ve eylemiyle netleşmiştir. Efrîn fedaice direnecektir. Efrîn’i Türkiye için bir bataklık haline getirecektir.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA