Ýki arkadaşıyla birlikte Fransanın başkenti Pariste katledilen PKK kurucu kadrolarından Sakine Cansız yıllar önce ilk mücadele yıllarını anlatmıştı. Kürt hareketinin sembol isimlerinden biri olan Cansız, Kürdistan Devrimcileriyle nasıl tanıştıðı, etkilendiði ve aktif bir militan olarak ilk dönemde nasıl devrimci faaliyetler içinde yer aldıðını ayrıntılarıyla ifade ediyor.
1958 Dersimde doðdum. Ýlkokul biri köyden şehire giderek okudum. Daha sonra ilkokul, ortaokul ve liseyi Dersimin içinde okudum. Aile yarı memur, yarı işçi kökenlidir. 8 kardeşiz. 3ü kız, 5i erkek.
70lerde küçüktük fakat gelişen olaylar etkiliyordu. Denizlerin olayı genel olarak etkilemişti çok farkında olmasakta. Kızıldere olayları etkilemişti. Yine bu konuda yoðun bir baskı da vardı Dersimde. Bu açıdan genel bir etkilenme vardı. Devrimciliðe genel bir sempati vardı. Devrimci önderlere, yiðit insanlara büyük bir sempati vardı. Tabii ilk böyle siyasal olarak etkilenme biraz soru işaretlerin uyandıðı dönem 69 olayı idi. Pir Sultan Abdal olayı.
Pir Sultanı konu alan bir tiyatro sergileniyordu Dersimde. Bu engellendi. Bunun üzerine çıkan olaylar vardı. Mehmet Kılan diye halktan biri öldürülmüştü. Tutuklanmalar vardı. Sıkıyönetim vardı. Bunlar genel olarak bir etki yarattı. Ama devrimci ve yurtseverlik anlamında henüz bir bilinç uyanmamıştı. Kürtlük bilinci yoktu. Genel bir devrimcilik genel solculuk, hatta bu etkilemeyle CHP solculuðu, Karaoðlan solculuðu genel olarak Dersimde yaygındı. Bizde bunlardan etkilendik. Ama daha çok devrimci hareket etkilemişti.
KÜRDÝSTAN DEVRÝMCÝLERÝYLE ÝLK TANIŞMA
Böyle devrimci etkilenmeler, arayışların olduðu bir süreçte çok güzel bir tesadüftü. Arkadaşlar kaldıðımız eve yakın bir evde kalıyorlardı. Hatta bahçenin içinde öðrenci odaları vardı. Kiralanmış evlerdi. Daha küçük yaştaki öðrenciler oturuyordu ama arkadaşlar gelip gidiyorlardı. Fuat ve Mazlum arkadaşlar vardı. Şahin Dönmez oradaydı. Yani bir anlamda o evler, o odalar arkadaşların yoðun olarak kullandıðı bir, genel anlamıyla hücre evi deniliyordu. Arkadaşların en çok uðradıðı, biraz da ordan yansıdıðı bir alan oldu. Birey olarak benim ilgimi çok çekiyordu. Genelde diðer gruplar vardı, sol gruplar. Ýlgileniyorlardı da. Dergi, gazete veriyorlardı. Fakat bir türlü ikna olmuyordum. Yani sanki bir arayış var, aradıðım bir şeyler var ve onları bulacaðım hissi vardı hep. Genelde devrimcilere saygı, sempati ve ilgi vardı. Fakat öyle içine girmeye kendimi hazır bulmadım. Hep reddettim aslında. Kendim de çok anlam vermiyordum ama ikna olmuş deðildim. Bu arkadaşların yaşam tarzları bizi etkilemişti. Hatta mahalledeki insanları bile etkilemişti. Çok deðişik insanlardı deniliyordu. Bir ciddiyet vardı ilişkilerinde, geliş gidişlerinde. Giyimlerinden tutalım bütün davranışlarına kadar. Bu arada ilişki kurdum. Kitap alışverişi oluyordu. Tabii o dönemde biçim olarak çok deðişik havalardaydım. Yani ayrıksıydım. Özentilerim farklıydı. Bir tarafta devrimci etkilenme vardı, bir tarafta öyle bir yaşam görüntüsü. Çelişkiliydi. Arkadaşlar da fazla anlam veremiyordu. Hatta bazı arkadaşlar işte modayı takip ediyor. Devrimcilik modadır, kitap alışverişini öyle deðerlendiriyorlardı. Evde de yoðun bir baskı var, engelleme vardı. Ama annemin ayrıldıðı bir yıldı. Almanyaya babamın yanına gitmişti. O süreçte daha yoðun ilişki içerisine girdik.
Mazlum arkadaşın o dönemde bir sözü oluyor. Bunu sonradan söylediler. Ýlgilenin, iyi bir devrimci olur diyor. Yani arkadaşların yanıldıðını söylüyor. O şekilde bir ilişki ve net olarak da bir arkadaşla tartıştık. Evimize geldi Kürdistan tarihini anlattı, düşüncelerimizi anlattı o zaman. Büyük bir ilgiyle dinlemiştik kardeşlerimle beraber. Geç saatlere kadar anlatılanları birbirimize anlatıyorduk. Genel devrimcilik duygularımız farklıydı ama anlatılanlar çok daha farklıydı. Kürt olduðumuzu, Kürdistanlı olduðumuzu öðrendik o anlatımlardan. Söylenen herşey bizim için önemliydi. Yani onu hemen yansıtmaya çalışıyorduk okuldaki tartışmalarımıza, arkadaş çevremize, mahalledeki arkadaşlarımıza, güvendiðimiz, daha uygun gördüðümüz insanlara hemem aktarmaya çalıştık.
ANKARAYA GÝDÝŞ VE ABDULLAH ÖCALANLA TANIŞMA
Bu hareketin düşünceleri etkilemişti ve aileyle yoðun bir çelişki başladı. Biz devrimcilik yapmak istiyorduk, aile çeşitli şekillerde engelliyordu. Dersimde böyle bir aile içerisinde devrimciliðin yapılamayacaðını anladım. Belki de bizim kendi güçsüzlüðümüz. Yani aileyi ikna ederek biraz daha uygun koşullar yaratarak orada da belki çalışılabilinirdi ama bir kadın olarak o baskılara, o yaklaşımlara fazla güç getiremedim. Bir de bir inanç oluştu. Yani mutlaka bu hareketin içini girmek gerekiyor. Herşey buna adamak gerekiyor. Öyle bir etkilenme ve inanç vardı. Belki somut olarak çok bir şey yoktu. Fakat o düşünceler, o ciddi yaklaşım çekti. Bir anlamda aileyi de terkettim. O baskıları kabul etmedim. Devrimcilikte ısrar vardı. Öyle çıktım Ankaraya gittim. Gizli oldu bu tabii.
Ankarada Siyasalda arkadaşların olduðunu biliyordum. En çok orda görebileceðimi, ilişki kurabileceðimi düşündüm. Ýkinci gün Siyasala öyle çıktım gittim. Kampüse giderken Akasya aðaçları vardı. Orada bir grup arkadaş oturuyordu. Ýlk anda seçemedim ama Erdoðanlardan Kıymetin abisi vardı. O da beni tanıdı. Böyle bir anda kalktı yerinden ve bana doðru geldi. On metre gerisindeydik arkadaşların. Sordu, Ne arıyorsun? Ali Haydar Kaytan arkadaşı arıyorum, arkadaşları arıyorum dedim. Hayırdır dedi. Evden kaçtım geldim dedim. Sevindi tabii, kutladı beni. Ýlk defa öyle birşeyle karşılaşıyor. Burda yok dedi Dersime gitmiş. Arkadaşlar var dedi. Başkan oradaydı, gözlüklüydü oturuyorlardı. Bingölü Yılmaz diye biri vardı sanırım. Kesire vardı orda. Ýlk defa Kesireyi orda gördüm. Bir dakika dedi gitti, Kesire geldi. Biz fazla o arkadaşlarla biraraya gelmedik. Uzaktan bir karşılaşma oldu. Kesireyle biraz konuştuk, durumu anlattım. Yani Başkanla ik uzak karşılaşma öyle oldu fakat daha sonra Ýzmire gidip döndüðümde Önderlikle karşılaştık. Yine Hukuk Fakültesi Kampüsünde biraraya gelmiştik. Önderlik tartışıyordu. Orda diðer sol gruplardan bazıları vardı. Kesire vardı yine. Mediha diye biri vardı o zaman. Başkanın tartışmalarını büyük bir dikkatle dinliyorduk. O süreçte bir iki kere karşılaştık. Ama tabii o karşılaşma büyük bir heyecan yarattı. Hep ilgiyle dinliyorduk. Aðzında çıkan her sözcüðü dikkatle dinliyorduk. Almaya çalışıyorduk. Fakat çok farklı bir tartışmamız, konuşmamız fazla olmadı. Diyebilirim ki Önderliði yakında görme, tartışma ilk Elazıð konuşmaları ve Bingölde Karasungurların evinde oldu. Birçok konuda Önderliðin tartışmaları, deðerlendirmeleri ve soruları oldu. O zaman daha yakından gördüm.
KÜRDÝSTANA GERÝ DÖNÜŞ
75de arkadaşlarla belirttiðim tarzda bir ilişkilenme vardı. 76da ilişkiler eðitim çalışmaları temelinde sürdü. Eðitim çalışmaları yapıyorduk, arkadaşların belirttiði şekilde hareket etmeye çalışıyorduk ve Dersimdeydik. Hem okul hem eðitim çalışmaları biçimindeydi. Zaman zaman biraya gelme, toplantılara katılma, tartışma, yürüyüşlerde ortak hareket ediyorduk. 76nın Aðustos ayında çıktım. Kopuş olmadı, Ankaraya gittim. Orda farklı koşullar vardı, durmadım Ýzmire gittim. Ýzmirde belli bir yakalanma süreci oldu. Ýşçi eylemlerine katıldım. Ankaraya 77nin başlarında döndüm. O zaman Önderlikle o belirttiðim karşılaşmalar oldu. Kesire ve diðer arkadaşlarla kaldık. Belli bir grupla eðitim çalışmaları yürüttük. O yıl içerisinde biz Kesire ile birlikte Kürdistana döndük. Elazıða birlikte dönmüştük. Artık o şekilde çalışmıştım artık. Yani ilk karşılaşmam 75 yılı oluyor.
Dersimde belirttiðim gibi Fuat arkadaş ve Dursun Ali Küçük vardı, Ali Gürbüz ve Şahin vardı. O süreçte yine kadınlardan bir grup vardı. Kıymet, Seher onlar o dönemde vardı. Lisede öðretmen okulunda okuyan bir grup genç kız vardı. Yani birleşim olarak az deðildi. Sorumluluk düzeyinde Fuat arkadaş vardı. Mazlum arkadaş da zaman zaman kaldı. Gelip gidiyorlardı. Elazıðda 77den sonra bir dönem Dilaver kalıyordu. Daha önceki yıl da Rıza arkadaş gelmişti. Cuma arkadaş vardı. Cuma arkadaş zaten daha sonra bölge genelinde kaldı ve bölgeden sorumluydu. O zaman Bingöl ve Malatyada Elazıða baðlıydı. Süreç içerisinde Hamili arkadaş geldi. Saðır Metin vardı. Daha sonraki süreçte 78lerde Bilge katılmıştı, KUKtan ayrılan gruptu.
KÜRT SORUNUYLA ÝLGÝLÝ ÝLK KONUŞMA
Kamer Özkanla çok yakın bir ilişki olmadı. O da Dersimliydi. Ýlk grup döneminde ilişki halindeydi. Kardeşi vardı. Zülfü Özkan. Sınıf arkadaşımdı. Ýlk dönemde genel olarak ideolojik etkilenmeyle katılanlar vardı. Süreç içerisinde örgütselliðe gelemediler. Bazıları koptu, bazıları karşı bir konum içerisine girdiler. Şahin o belirttiðim evlere gidip geliyordu. Öyle bir tanışma oldu. Daha sonra toplantılar, zaman zaman seminerlere katılıyordu. Fakat en belirgin olarak tanıdıðım ve bende iz bıraktıðı, olumsuz bir tepki uyandırdıðı dönem, Ýzmirdeyken gelmişti. Ýzmirde geldiði süreçte Ýnciraltında bir toplantı olmuştu. DEV-GENÇ, deðişik sol gruplar Sovyetleri tartışıyorlardı. Bir kısım Modern Revizyonizm diyordu diðer bir kısım ise Sosyal Emperyalizm diyordu. Çok geniş bir katılım vardı. Öðrenciler vardı, Kürt gençleri vardı. Bu hareketler içerisinde çoðunluðu zaten Kürdistanlı gençlikti. Çok önemli bir zemindi. Bunun yanında geri planda Kürt sorunu tartışılıyordu. Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı ne anlama geliyor? O temelde kısa bir tartışma olmuştu. Bu vesileyle bizim düşüncelerimizin aktarılması gerekiyordu. Biraz Apoculuk, Kürdistan devrimciliði oydu. Öðrenilen herşeyi, ideolojik düzeydeki her tahlili yansıtma. Bu büyük önem taşıyordu. Yeni bir bakış açısıdır. Hem dünyaya hem Kürdistana hem Türkiyeye. Düşünce, söz önemliydi. Çünkü o pratiðe dönüştürülüyordu. Hemen örgütlülüðe ve ilişkiyi dönüştürülüyordu. Orada da konulacak düşünce bir ilişki zemini yaratacaktı. Kalkıp, konuşmadı. Bir kaç kez bakışlarımla konuşmasını bekledim mi hissettirmeye çalıştım. Heyecanla bekliyordum. Konuşmadı ve ben müdahale ettim. Dedim ki kalkın konuşun, tam zamanıdır, fırsattır. Gerek yok dedi çok umursamaz bir şekilde. O anda çok etkilendim. Oysa Kürdistan devrimcilerin öncü kadroları öyle deðil. Mazlum arkadaş öyle deðildi. Her fırsatta bir grup insanı gördüðünde mutlaka tartışırdı. Mutlaka o zamanı deðerlendirirdi. Önderlik bir kişiyi bulduðunda konuşurdu. Biz onu gördük. Bir kişiye ulaşmak, düşünceleri aktarmak bu kadronun özelliðiydi. Kürdistan devrimcisi olmanın en belirgin özelliðiydi. Fakat onun hiç konuşmaması beni etkiledi. Ona aldırmadan kalktım, kendim konuştum. Sinirliydim de, ona öfkelenmiştim. Sovyetleri deðerlendirmenin önemli olduðunu ama bundan daha önemli bir sorunun Kürt sorunu olduðunu, enternasyonalist yaklaşımında, devrimci olmanında en önemli yanı bu sorunu doðru ele almak olduðunu belirttim. Çok hazırlıklı deðildim ama bir şeyler anlatmaya çalıştım. Herkes dinledi. Biraz onlar da şaşırdılar. Öfkeli konuştum, kızdım. Hem Şahine hem de onlara kızıyordum. Sorunu tali planda ele almaları, es geçmeleri... Tartışma oldu ondan sonra. Bu sorunun gerçek sahiplerinin Kürdistan devrimcileri olduðunu da belirttim. Tabii Kürdistan devrimcileri, bunlar kimdir, bu konuda çok fazla duyulmamıştı. Belki bunun da yarattıðı bir şaşkınlıktı. Şahinin orda konuşmaması etki yaratmıştı. Bir iç güvensizlik, bir iç tepki hatta bir kuşku uyandırdı. Bunu çok fazla hissetirmemeye çalışıyordum. Daha sonra Kongre süreçinde, Kongreden dönüş sırasında ben Cuma arkadaşa düşüncelerimi aktarmıştım. Çünkü buna benzer bir durum daha gerçekleşmişti. Önemli bir notu birilerine teslim etmişti ve dikkatli olmalarını söylememişti. Açıp okumuşlardı. Bizim ilk grup dönemindeki bir toplantının notlarıydı. Şifreli ilişkiler vardı. Arkadaşların isimleri kodlanmıştı. Ýkinci olarak da öyle bir olayda Şahine karşı düşüncelerimde farklılık oldu. Yani kişi olarak etki yaratmadı bende. Çevrede de öyleydi aslında. Diðer arkadaşların yarattıðı etki farklıydı. Ama Şahinin öyle bir etkisi olmuyordu. Tabii Kongrede biraz daha belirginleşti onun tavrı. O güvensizliði derinleştirdi diyebilirim.
ÝDEOLOJÝK MÜCADELEDE BÝR MÝLÝTAN
Baştan beri ideolojik mücadele vardı. 12 Mart 1975de 12 Martı protesto etmek için Dersim de bir miting olmuştu. Herkes katılmıştı. Bir grup da bizdik. Öðretmen okullunda okuyan arkadaşlar vardı. Öðretmen okulu bizim açımızdan önemli bir sahaydı. Kürdistannın bir çok yerinden oraya gelen arkadaşlar vardı. O dönemde attıðımız sloganlar vardı.
Ýdeolojik saldırı baştan beri vardı. Ýnkarcılık, sosyal şoven etkiler, dar milliyetçi, ilkel milliyetçi yaklaşımlar vardı. Ýdeolojik olarak ilk çıkış bunlara karşı mücadele ile oldu. Bu mücadele tartışmalara, okul ve mahalle ilişkilerine yansıyordu. Bu olay da öyle bir tartışma sırasında oluyor. Ben o dönemde Ýzmirde Buca cezaevindeydim. Arkadaşlar ziyarete geldiklerinde belirtmemişlerdi. Cezaevinden çıktıðımda hem Aydın Gül arkadaşın hem de Haki Karer arkadaşın şahadetini öðrendim. Tabii bu bizim bulunduðumuz alanlarda, metropollerde Türk soluna karşı yaklaşımımızı etkiledi. Eleştirilerimizi daha çok yoðun geliştirdik. Ýdeolojik mücadeleyi daha çok keskin verme gereðini duyduk. Enternasyonalist görevden bahsediliyordu, Kürt halkıyla kardeşlikten bahsediliyordu ama öten yandan arkaşlarımız katlediliyordu. Bu büyük bir öfke yarattı. Bu hem kendimizi ideolojik olarak korumayı hem fiziksel olarak korumayı gündeme getirdi.
Ýlk konuşma Elazıðda oldu. Elazıðda o zaman DEV-GENÇ ve biz vardık. Biz hızla gelişiyorduk. O hareketleri ve tabanını etkilemişti. Önderlik o zaman geldi. Çok kişi bilmiyordu Önderlik gelecek, böyle bir toplantı yapacak. Güvenlik açısından dikkat ediliyordu. Hatta arkadaşlar içerisinde çok az kişi biliyordu. Kebana baðlı Birvan köyüne gidildi. Sanırım 15 Şubat tatiliydi. Okulda yapıldı. Büyük bir sınıftı, doluydu. Hem DEV-GENÇ tabanından gelenler vardı hem de bizim arkadaşlarımız vardı. Onlardan sanırım Bülent Aydın diye biri katılmıştı. Tabii o bir yıðın kitap ve dergiyle gelmişti. Masanın üzeri doluydu. Önderliðin önünde beyaz bir kaðıt vardı. Önderlik konuşmayı açtı. Ýnsanlık tarihinden başladı. Çok geniş açtı. Çok sistemli ama çok sakin bir konuşmaydı. Kürt sorununu ve çözüm yollarını ortaya koydu. Konuşurken gözlüklüydü. Bir karşıya bakıyordu bir de beyaz kaðıda bakıyordu. Herkes onun bir şeyler okuduðunu, birşeylere baktıðını sanıyordu ama bembeyaz bir kaðıt vardı. Kendisi konuştuktan sonra DEV-GENÇli arkadaş konuşmuştu. Tabii o daha çok kitaplardan örnekler veriyordu. Leninden, klasiklerden, dergilerden pasajlar okuyordu. O dönemde yeni sömürge olarak deðerlendiriliyordu Kürdistan. Tabii o tahlinin içine oturtulmaya çalışılıyordu Kürdistan. Önderlik ikinci kez deðerlendirme yapmıştı. Hem o deðerlendirmeleri de deðerlendirerek, hem biraz daha bazı konulara yeniden açıklık getirerek. Sakin, çok yapıcı, çok etkileyici bir biçimde deðerlendiriyordu. Herkes dikkatle dinliyordu. Gece geç saatlere kadar bu toplantı sürmüştü. Kapsamlı bir deðerlendirme ortaya çıkmıştı. Eleştiriler de vardı tabii. Kürt sorununu inkar, Kürdistana yaklaşımındaki yanlış tahliller, yanlış deðerlendirmeler, çaða yönelik deðerlendirmeler, Türkiyedeki rejim ve siteme yönelik deðerlendirmeler, genel olarak devlet, Sosyalizm konularında ciddi eleştiriler geliştirdi Önderlik. Onlara açıklık getirdi. Çok olumlu bir havada toplantı bitirildi. Arkadaşlar fazla yansıtmasa da toplantının sonlarında bir gerginlik yaşandı. Toplantı da epey uzamıştı. Güvenlik açısından erken bitirilmesi gerekiyordu.
ABDULLAH ÖCALANIN ELAZIÐ TOPLANTISI
Tekrar Elazıða döndük. Elazıða döndük ama bizim Önderliði koruyacaðımız öyle çok saðlam bir evimiz yoktu. Kaldıðımız komün evleri fazla elverişli deðildi. O açıdan rahat deðildik. Daha önce ayarlanmış bir ev vardı. Birvan köyünden Ali Dursun diye biri vardı. O sonradan bıraktı, eşi öðretmendi. Ailece bir evde kalıyorlardı. Ýki katlı bir evdi. Alt katta kendileri, üst katta ailesi kalıyordu. Biraz uygundu, böyle basıktı, yol üstüydü. Tabii o dönemde bize göre en uygun yerdi. Başka bir tercih ve alternatifimiz yoktu. Önderlik alt katta, diðer herkes üstteydi. Biz, Rıza ve Aytekin Tuðluk arkadaşların kaldıðı bir eve gitmemiz gerekiyordu. Ben ve Saðır Metin, ki sonradan ayrıldı, hem tedirginiz Önderliði nasıl yalnız bırakacaðız diye hem de gitmek zorundaydık. Bir tabanca vardı, çıkardık. Önderliðin yanına indirdik. Biz gidip, geleceðiz dedik. Ýki kapısı vardı evin. Biri arka tarafta bahçeye açılıyor. Güvenlik açısından uygundur diyoruz. Kendimizi rahatlatıyorduk aslında. Bir de caddeye açılan bir kapı var. Bir çıktık gittik ama biraz da oyalandık. Çok çabuk gelmedik. Rıza ve diðer arkadaşlarla konuşuyorduk. Oyalandık yani. Biz çıktıktan sonra polis evi basıyor. Üst katta çıkıyor. Ayak seslerinde Önderlik polisinin olduðunu düşünüyor ve ışıðı kapatıyor. Tabancayı alıyor eline ve bekliyor. Polisler içeriye giriyor üst kattan. Ali Dursunnun eşi, ki
tip olarak çekici bir kadındı, rahattı ve durumun farkındaydı. Polislere, buyrun, içeri gelin dedi. Polisler, Önderliðin orda olduðuna dair kesin bilgi alınıyor. Ayakkabılara bakıyor. Ayakkabılar fazla ama içeriye girdiðinde ev halkıyla karşılaşıyor. Alta kim oturuyor diyor Polis. Biz oturuyoruz. Burası kaynımgillin evi, altta da biz oturuyoruz. Buyrun gidelim diyor Ali Dursunun eşi. Öyle deyince Polisler, kusura bakmayın deyip gidiyor. Ancak Polis rahat deðil. Kesin ordadır diyor. Biz geldiðimizde tabi ki polisler ayrılmıştı evden. Başkan güldü ama eleştirdi. Siz böyle mi çabuk gelecektiniz. Böyle mi güvenliðimi saðlıyorsunuz. Polisler geldi dedi. O anda kaynar sular tepemden dökülmüş gibi olmuştum. Çıkmak gerekiyordu. O durumda Önderliði orda tutmak doðru deðildi. Telaşlı ve panik içindeydik, Önderliði hangi eve götürelim diye. O mahallenin hizasında Keban köylülerinden Mişelili bir aile vardı. Onların kızlarıyla ilişkilerimiz vardı. O eve gittik, ricah ettik, bizim önemli bir misafirimiz var dedik. Arkadaş olduðunu biliyorlardı. Ama kim olduðunu tahmin etmiyorlardı. Evde yaşlı bir neneleri vardı, genç kızlar vardı, anneleri ve babaları yoktu. O eve götürdük Önderliði. Önderlik bazen böyle arada hatırlatıyordu bize Burası da iyi midir. Buraya da gelmesinler diyordu. Önemliydi tabi ki. Önderlik o zaman alana gelmişti ve duyulmuştu. Önderliði korumak önemliydi ama Önderlik bizi koruyordu. Önderliði korumasını bilmiyorduk. Farklı olanaklar yaratamıyorduk.
KEMAL PÝR VE HAKÝ KARERLE OLAN ÝLÝŞKÝ
Haki Karer ve Kemal Pir arkadaşların Türkiyeli olduðunu bildiðimiz için yaklaşımlarımız çok farklıydı. Büyük bir saygı ve sempati duyuyorduk. Böyle bir harekete baştan beri katılmaları, öncülük etmeleri, Önderliðin en üst düzeyde yoldaşları olmaları hepimizi çok etkilemişti. Bizim Önderliðe yaklaşımlarımız farklıydı. Önderliðin yarattıðı etki ve güç tabiki farklıydı. Ama bu arkadaşların da çok özgün bir yeri vardı bizim yanımızda. Tartışmalarda hep örnek veriyorduk. Bu arkadaşların hareket içerisinde olmaları, öncü kadro olmalarını her konuşmamızda belirtiyorduk. Bize farklı yaklaşan gruplar vardı. Sosyal şoven ve inkarcı gruplar bizi herşeyle suçluyorlardı. Milliyetçilikle de suçluyorlardı. En çok ilkel-milliyetçilikle mücadele eden bizdik. O temelde aslında geliştik. Bu kadar net bir ideoloji yaklaşımımz vardı ama belli suçlamalar hep oldu. Bu açıdan arkadaşları hep örnek veriyorduk. Haki arkadaşın şahadeti zor oldu. Sterka Sor adlı bir ajan-provokatör örgütü tarafından gerçekleştirilmesi bize çok daha aðır gelmişti. Bütün arkadaşlarda etki yaratmıştı. Ve ben kendim de ilk afişlerini gördüðümde aðlamıştım. Afişlerin sözleri çok önemliydi tabiki. Sloganlar vardı, çok çarpıcıydı. Gelip Kampüste o afişler gören herkesi etkiliyordu, düşündürüyordu. Tabii biz o zaman Ýzmirdeydik ama genel olarak bütün arkadaşlarda devrimci intikam alma, bunu karşılıksız bırakmama, bu konuda bu katliamı ve şahadeti geliştiren ajan-provokatör güçlere karşı mücadelede kararlılık var. Önderliðin yaklaşımı çok farklıydı. Örgüt yaratmayı esas alıyor. Ama düşmanın bu yönelimini gözardı etmeden, bunu çözerek ve deðerlendirerek, bunun ne anlama geldiðini ortaya koyarak, kavratmaya çalışarak yapıyordu. Daha sabırlı, soðukkanlı, bilimsel ve uzun vadeli bir yaklaşım var. Bizdeki yaklaşım ise daha duygusal ve doðal bir tepkiydi. Haki arkadaşın seçilmesi çok önemliydi. Haki arkadaş hem Kürt halkı için hem de Türk halkı için önemliydi. Ýki halkın mücadelesini birleştiren, istemlerini, özlemlerini birleştiren bir temsil gücü vardı. Bu açıdan o temsile yönelme, Önderliðin en yakın yoldaşlıðına yönelme bir tehlike olarak algılanıyordu. Ve buna karşı daha ciddi mücadele etmeyi getirdi. Önderliðin yaklaşımı belirleyici oldu ve Kürdistanda örgüt yaratıldı.
SALDIRILARA KARŞI DÝRENÝŞ
Hareketimiz kısa bir sürede politik bir güç haline geldi. 75, 76, 77ye doðru gençlik hareketini aştı. Ýlk dönemde daha çok öðrenci gençlik üzerinde etki yapmıştı. Girdiðimiz bütün alanlarda, okullarda nitelikli ve militan gençlik etkilenmişti. Okulların çehresi ve anlamı deðişti. Bahsettiðim öðretmen okulu vardı. Öðretmen okulunda daha önce hem faşistler vardı hem de Türk solunun etkin olduðu bir okuldu. Fakat kısa sürede faşistler terketti, bir mücadele gelişti. Bu tür odaklar engelliyordu. Onun dışında sosyal şoven gruplar vardı. Yani inkarcı yaklaşıyorlardı. Her adımda karşımızda onlar vardı. Engelleniyorduk. Propaganda, ajitasyondu, düşünceleri yayma mücadelesiydi. Ýdeolojik mücadele veriyorduk, farklı bir mücadele yoktu. Ama bunun karşısında bir engel vardı. Sürekli inkarcılık dayatılıyordu. Bizim kendimizi ifade etmemiz, yansıtmamız engelleniyordu. Bu engelleme doðal olarak ideolojik bir çatışmayı yaratıyordu. Aydın Gül arkadaşın vurulmasında sonra şiddet gündeme geldi. Bunu biz yaratmadık, bu bize dayatıldı aslında. Biz buna karşın ideolojik-politik mücadele ve devrimci şiddeti esas alıyorduk. Kendimizi korumak amacıyla. Aslında meşru savunma bu hareketin baştan beri esas aldıðı bir mücadele yönetimiydi. Hemen hemen sol grupların birçoðu da bizimle bu yönlü, ideolojik çatışmaya, hem giderek şiddeti içeren çatışmalara, saldırılara girdi. Kürt ilkel-milliyetçi gruplar vardı. Bunların da yaklaşımıydı. Bunlar içinde en belirgin olarak KUK öne çıktı. Daha çok Mardin yöresinde KUKun yoðun saldırıları oldu. Bizimle ilişkide olan yursever kesimlere yöneldiler. Ýlk kurşunu bize sıktılar aslında. Bunlar belgelidir. Diðer tarafta Hilvan-Siverek ve Batmanda Bucaklar, Süleymancılar ve Raman aşiretleri vardı. Kürdistandaki gerici feodal-aşiretçi yapının saldırıları vardı. Çünkü mücadelemiz kitleyi bilinçlendiriyordu. Her kesimi sarstı aslında. Her kesimin çıkarına dokundu. Bizim bir bütün olarak sistemi eleştiren bir ideolojimiz vardı. Sistemin oluşturduðu bütün yapıya yönelik bir eleştiriyle çıktık hareket olarak. O açıdan hepsi de karşımızdaydı aslında. Elazıð ve Bingölde faşist odaklar vardı. Kürt ilkel-milliyetçi gruplar dışında onların saldırıları vardı. Ona karşı bizim mücadelemiz vardı. Sterka Sor, ajan-provokatör bir örgüt olarak Partimiz tarafında deşifre olunca Tekoşin adı altında örgütlendiler. Bazı yönlendirici kadroları Dersimdendi. Tekoşinde kısa süre de Kürtlükle bir ilgisi olmadıðını, Kürdistan halkının davasıyla bir ilgisi olmadıðını, tamamen bize karşı örgütlendirilmiş bir saldırı grubu olduðu açıða çıktı. Çünkü saldırıyla başladılar. Hem ideolojik hem de fiziki olarak saldırıyla başladılar. Arkalarında devletin kurumları vardı. Bu çok netti. Çoðu zaman polisle birlikte bize saldırılıyordu. Bunlar böyle açık yönelimlerdi. Tabii bu konuda bizim hem feodalcı-aşiretçi yapıya karşı, hem sosyal şoven ilkel-milliyetçiliðe karşı mücadelemiz gündeme geldi. Her yerde bu konuda bizim de etkin bir mücadelemiz vardı. Topyekün saldırıyı karşı bizim hareket olarak kendi varlıðımızı koruma gibi bir sorunumuz vardı. Bunun yöntemlerini de yoðun olarak tartışıyorduk. Önderlik bu konuda kitleyi ve halkı esas alan bir mücadele tarzını hep önümüze koydu.
FAŞÝSTLERÝN ETKÝSÝ KIRILIYOR
Elazıðda faşist odaklara karşı mücadele, faşistler içindeki kesimleri de etkilemişti. Bunlar MHPnin örgütlediði Kürtlerdi. Bizim mücadelemizle birlikte bunlar da etkilenmişti. Yani bunların içinde de bir kopuş oldu. 70in üzerinde bir grup kopmuştu. Hatta Türkeşin katıldıðı bir Kongre vardı. O Kongre içinde de bir tavır ve tutum takınılıyordu. Bu her kesimi etkiliyordu. Türk solundan katılanlar oldu bize. Bir de KUKtan bir grup gelmişti. Merkez düzeyinde de kopuşlar olmuştu. Çözülüş vardı. Önceki yapılar çözülüyordu. Bu çözülüş bizim mücadelemizle birlikte oluyordu. Bu konuda bunun sonuçlarını deðerlendirmek önemliydi.
78de Program taslaðı daðıtıldı. O zaman biz Elazıðdaydık. Program taslaðını okuyup, yoðunlaşmamız gerekiyordu, o belirtildi. Bunun farklı bir çalışmaya bizi götüreceðini tahmin ediyorduk. Çok geniş bir arkadaş yapısına yansıtılmadı. Belli bir grup arkadaş taslaðı okuyordu. Tabii bunun yanında diðer ülkelerdeki Partilerin ve devrimlerin tarihi inceleniyordu. Rusyadaki Ekim Devrimi, Bolşevik Parti Tarihi, Rusya Sosyal Demokrat Ýşçi Partisi Tarihi, Vietnam Ýşçi Partisi Tarihi ve Afrikada devrimlerini gerçekleştirmiş ülkelerin tarihleriyle ilgili kitaplar da ek olarak okunuyor ve inceleniyordu. Nasıl bir Parti? Ordaki Partiler nasıl kurulmuş? Bunların tartışması ve yoðunlaşması vardı. Biz bu yoðunlaşmayı Elazıðda bir grup arkadaş ile yapabildik. Onun sonrasında Kongreye gidildi.
Elazıð komitesi içerisinde Cuma arkadaş ve Hüseyin Topgider vardı. Meral Kıdır vardı.
78e gelindiðinde Dersimde önemli bir potansiyel ortaya çıkmıştı. Hareket genişlemişti, kitleselleşmişti. Hemen hemen bütün okullarla, gençliðin bulunduðu alanlarla, halkla ve esnafla ilişkiler geliştirilmişti. Daha önce diðer sol grupların belli ilişki alan ve merkezleri vardı. Hatta Alevi kesimlerini kapsayan çalışmalar vardı. Her kesime ulaşıldı. Antepte önemli bir potansiyel vardı. Yine Hilvan-Siverekte kitlesel bir potansiyelimiz gelişiyordu. Bingölde önemli bir kadro potansiyeli vardı. Denilebilinir ki 77yle birlikte bir kabarış oldu. 78de de kitlesellik daha çok gelişmişti. Sorun daha çok güvenlik sorunuydu. Ben o tartışmaları bilemiyorum ama delege seçimi ve sayısı arkadaşlar tarafından belirlenmişti. Aslında eðer güvenlik sorunu olmasaydı çok sayıda arkadaş katılabilirdi. O açıdan bölgeleri temsil eden bazı arkadaşlar gelmişti. 23 veya 24 kişilik bir gruptuk. Elazıðdan Cuma arkadaş, Hüseyin Topgider ve ben delege olarak gittik. Tabii büyük bir heyecan vardı. Hareket neyi emrediyorsa onu yapma istemi vardı. Kadro şekillenmesi ve göreve yaklaşması böyleydi. Ne dense o yapılıyordu. Ona ruhen hazırlık vardı. Kürdistan devrimciliðinde, devrimcilerinde işe hazır olmama yoktu. Belki kişilikler ayrıldı, kopanlar ve göðeslemeyenler oldu, bunlar ayrı ama bu işe karar vermiş yürüyen arkadaşlarda gerçekten genel bir karakterdi. Önderliðin yarattıðı bir karekterdi. Hiç kimse ben hazır deðilim, acaba nereye gidiyorum, yapabilecekmiyim böyle çok deðişik kaygılara gidilmiyordu.
KONGREYE GÝDÝŞ
Otobüsle gitmiştik. Madende inmiştik, bir mola verilmişti. Gittiðimiz yere bizi bir arakadaş bekliyordu. Ben ve Cuma arkadaş Başkanın kaldıðı eve gittik. Günaydın apartmanıdır. Oraya gittiðimizde Başkan yerde oturuyordu. Önünde bazı kitaplar var. Oturduktan bir süre sonra Kesire iç kısımdan geldi. Bir yıl yakın görüşmemiştik. Onu gördüðümde karşılamak istedim fakat o soðuk hoşgeldiniz demekle yetindi, oturdu. Ben o zaman Önderlik bizimle konuşuyor, rahatsız etmek istemiyor olarak yorumladım. Tabiki bu iç etkilenme olarak kaldı. Ýşte niye öyle soðuk karşıladı bizi. Çünkü genelde Kesirenin karekterine, kişilik yapısına yönelik deðerlendirmelerde hep soðukktur deniliyordu.
Önderlik tartışıyordu. Hazırlıklarımızı, yoðunlaşmamızı ve Program taslaðını okudunuz mu diye soruyordu. Yemek yendikten sonra yola koyulduk. Kesire, Ben, Başkan ve Cuma arkadaş taksiyle gittik. Karanlık olmuştu. Cuma arkadaş şöför muavine oturdu. Önderlik, Kesire ve Ben arka koltuða oturduk. Önderlik yol boyunca, yanılmıyorsam şöför Zoðurlu ailesinden biriydi, Seyfettin arkadaş olabilir gördüðü köyleri soruyordu. Fakat Kesire hiç konuşmuyordu. Cuma arkadaş arada cevap veriyordu. Bu şekilde gittik biz Fis köyüne. Fis köyünde gittiðimiz ev dört yol aðızındaydı. Gittiðimizde bazı arkadaşlar gelmişti. Biz gittikten sonra arkadaşlar gelmeye başladı. O gece başlamadık toplantıya. Arkadaşların gelmesi beklendi toplantıya. Ev taştan örülü bir evdi. Bir salonu ve iki odası vardı. Hem sıvası hem yapısı yeniydi. Misafir odasında sedirler vardı. Arkadaşlar geldikten sonra sabah direk Kongreye resmi olarak başlandı.
Tabii gelen bütün delege arkadaşları tanımıyorduk o zaman. Başkan, Hayri, Mazlum, Abbas, Fuat ve Davut arkadaşlar vardı. Resul Altınok, Mehmet Turan, Mehmet Şener, Ferzende Tahaç, Baki, Ali Gündüz vardı. Karasungur arkadaş gelememişti. Bayan arkadaşlardan sadece ben ve Fatmaydık.
Başkan, divanı Hayri arkadaşın yönetmesini istedi. Açılış konuşmasını Önderlik yaptı. Hareketimizin amacı ve hedefleri konusunda bir deðerlendirme yaptı. Böyle bir çalışma ve üst örgütlülük ihtiyacının nerden doðduðunu ortaya koydu. Deðerlendirmeden sonra programn taslaðı okundu ve onun üzerinde deðerlendirmeler yapıldı. Bazı konularda Mazlum, Hayri ve diðer arkadaşlar düşüncelerini belirttiler. Tüzük ele alındı. Herşey dikkatle okunuyor ve izleniyordu. Büyük bir olgunluk ve sorumluluk vardı. O havayı insan tenefüs edebiliyordu. O aðırlıðı insan hissedebiliyordu. Her anı, her dakikası, her tartışması sanki yükün daha da aðırlaştıðını. Bu devrimin büyüklüðünü, bu devrimin öyle kolay olmayacaðını, bu devrimin sabırla, dikkatle yürütülmesi gerektiði hissini insanda uyandırıyordu. Tabiki gündem her alanda gelen delege arkadaşların bölgedeki çalışmayı aktarmalarıyla geçti. (...) Alanlar deðerlendirilirken ne kadar cevap olundu, ne kadar görevler yerine getirildi, ortaya çıkan sorunlar nelerdir konuları tartışılırken, bazı arkadaşlarda bir eziklik de vardı. Özellikle Antep ve Dersimde bazı sorunlar ortaya çıkmıştı. Ajan-provokatör örgütlerin bazı öðelere el atması sonucu bizim anlayışımıza ve ilişkimize ters yaklaşımlar ortaya çıkmıştı. (...) Baştan beri hareketimizin özeleştirisel bir yaklaşımı vardı. Yine her mücadele alanı ve bölgede engel olan öðeler ve unsurlar nelerdir, mevcut engelleyici yapılar kimlerdir, nelerdir, bunların tanımlanması, bunların ele alınması, buna karşı mücadele deðerlendiriliyordu. Yine kadronun yaklaşımı ele alınıyordu. Kadronun konumu, geldiði düzey, sorunlara ve görevlere yaklaşımı ele alınıyordu. Bu deðerlendirmelerde Önderlik her konuşmasından sonra Şahin mutlaka söz alıyordu. Yani en çok konuşan Şahin oluyordu. Fakat çok demagogca bir konuşma. Yani Önderlik, diðer arkadaşların sorunları ele alış tarzındaki mütevaziliðe, sorumluca yaklaşıma, tam sorunu kavratma çabasına, hatta tanımlarken bile herşeye dikkat ediyordu. Şahinin bütün konuşması ise hepimizde rahatsızlık yaratıyordu. O konuşurken bile Önderlik ondan çok sonuç çıkarıyordu. Biz farklı bakıyorduk. Dar, duygusal ve tepkisel ele alış vardı. Önderlik, sanki konuşsun daha iyi açıða çıkıyor der gibiydi. Önderliðin o yaklaşımı bize yön veriyordu. Yarışıyordu Başkanla. Diyelim gerekli olur insan konuşur ama onun ki gerekli olduðu için deðildi. Bir şeylerin peşindeydi aslında. Kariyeristçe demek biraz basit gibi geliyor. Onunkisi bir alternatif çaba gibiydi. Saygılı bir yaklaşım deðildi, ortak bir ruhu yansıtan bir yaklaşım deðildi. Bu tabii Merkez seçimi için aday önerilerini gündeme geldiðinde de yansıdı. Bir çok arkadaş kendisini uygun bulmadıðını, layık olmadıðını belirtti. Toplantıda Mazlum, Hayri ve Cuma arkadaşlar önerildi. Şahin kendisini önerdi. Tabii Şahinin bu yaklaşımı farklı bir hava yarattı. Önderlik, olabilir dedi. En son Başkan, Karasungur arkadaş ve Şahinin ismi kaldı. Fakat farklı bir toplantıda merkezin daha da genişleteceði belirtildi. Daha sonraki Nisan toplantısında Merkez belirleniyor, genişliyor. Biz o toplantıya katılmadık. Partinin ismi konusunda çok fazla tartışılmadı fakat bazı öneriler gündeme geldi. Komünist Partisi olabilir mi denildi. Vietnam devrimi baştan beri bizim mücadelemizi etkileyen bir öneme sahipti. Yakınlık duyuyorduk. Genel olarak diðer devrimlere de büyük saygı vardı ama Vietnam devriminin özel bir yeri vardı. O konuda isim Kürdistan Ýşçi Partisi olarak belirlendi.
Kapanış konuşmasında Önderlik Kongrenin sonuçlarını deðerlendirdi. Ýki gün sürdü. Kongre bittikten sonra herkes kendi alanına döndü.
Kesire, Kongre boyunca hiç konuşmadı. Sadece aralarda bazı arkadaşlarla konuşuyordu. Eve döndüðümüzde bir divan vardı. Kendisi yerde yattı, ben divan da yattım. Orda yat dedi ısrar ederek. Garip bir hali vardı. Rahatsızdı, durgundu. Bir şey mi var. Düşüncelisiniz, uyumuyorsunuz dedim. Yok bir şey dedi. Bende o zamanda yine kafamda bir soru işareti uyanmıştı. Niye konuşmadı, niye katılmadı, Önderlikle de konuşmuyor bizimle de konuşmuyor fazla. Anlam veremedim tabii.
EYLEMLERLE PKK ÝLAN EDÝLÝYOR
Ertesi gün tekrar Elazıða döndük. Kongreden dönmüştük. Onun hem heyecanı vardı, hem yüklediði görevler ve sorumluluklar vardı. Çok yaymadık böyle bir Kongrenin olduðunu, gizli tutuldu. Beraber çalıştıðımız arkadaşlar, belli bir kadro gücü biliyordu. Kongreden sonra komitelerde bir canlılık yaşandı. Örgütlenmede yukarıdan aşaðıya kadar daha kapsamlı bir örgütlülüðü esas aldık. Kongreden güç almıştık fakat şematik kaldık. Eylemlilik ve yoðun bir çalışma başladı. Hazırlıklar Newrozda kendisini gösterdi. Zaten Maraş katliamına cevap özellikle Elazıð yöresinde verildi. Aynı günde tam 10-11 yerde üst üste eylemlilikler gelişti. Çünkü Maraş katliamına özellikle Elazıðdan çok faşitler katılmıştı. Ayrıca hazırlıklar vardı. Ýkinci, üçüncü Maraşlar yaratılmak isteniyordu. Sivasta, Elazıðda, Bingölde Alevi-Sünni çelişkisini yaratarak yeni Maraşlar yaratma planları vardı. Onlar harekete geçmeden biz harekete geçtik.
(...) Devrimci şiddet de gündeme geldi. Çünkü genel olarak halkımıza ve hareketimize karşı bir saldırı vardı. Bu konuda tedbir almak gerekiyordu. Bu yönlü böyle fedakarlık vardı. Ama onu örgütlü güce ve tarzına dönüştürmede ciddi bir toyluk vardı. Devletin fiili olarak yönelimi giderek gündeme geliyordu. O konuda bir uyarı vardı. Her kadro kendi çalışma alanında neye dikkat etmelidir. Nasıl kendisini, çalışmayı koruyabilmeli, bunlar tartışılıyordu. Görevler kapsamlaşmıştı. Hareket tarzına dikkat etmek gerekiyordu. Daha önceden bir Elazıð kadrosu rahat Bingöle gidebiliyordu. Artık her alanın çalışan kadrosu o alan üzeri yoðunlaşıyordu. Bir ara süreçte aslında. Bir deneme süreçiydi. Bir geçiş süreciydi.
Maraşı zayıf halka olarak seçtiler. Alevi-Sünni çelişkisinin kullanıldıðı bir alan. Onun zemini vardı. Bir bu yönü var. Tabiki esas olarak da gelişen bir mücadele var. Kürt halkına giderek mal olan, halkımızın örgütlüðüne, birliðine ve uyanışına yol açan, ortak iradesinin geliştiði bir zemin doðmuştu. Buna karşı bir tavırdır. Böyle bir uyanışa ve örgütlülüðe bir cevaptı aslında. Katliam yaratarak mücadelemizin önünü alma, kitlelerini gözdaðı verme. Eðer başka yerde zemini bulabilselerdi ve biz tedbir almasaydık, mücadele ile karşılık verilmeseydi başka yerlerde de denenebilirdi. Hedef buydu tabii. Buna karşı tabiki sadece belli eylemlikler gerçekleşmedi. Yani o daha sonraki uygulamaydı. Yine koruma, meşru müdafa temelinde bir yakalşımdı. Kendimizi ve halkımızı korumak zorundaydık. Ama esas olarak da en büyük koruma ve güvence örgütü yaygınlaştırmaktı. Kongreye ve örgütlülüðümüze verilen bir karşılıktı. Bizde böyle bir Kongreyle ve örgütlülükle mücadeleyi geliştirmekte ısrarlıydık. Tabiki bu farklı cepheden bir saldırıydı. Devlet güçleri içindeydi. Haki arkadaşa yönelik saldırı bizi tedbir almaya götürdü. Bu da daha geniş bir biçimde, hem örgütsel olarak hem kitle ve kadro boyutunda daha geniş tedbirler almaya bizi itti. Bizim ideolojimiz halkın birliðine yol açıyordu. Tabii karşı saldırılar süni çelişkileri yaratarak, eski yapıyı körükleyerek karşı vermeye çalışıyordu. Bu rejimin bir politikasıydı. Oligarşik sistem böyle bir devrimci hareketi ve gelişmeyi hazmetmiyordu. Biz başka güçlere benzemiyorduk. Onu gördü. Baştan beri bizi izledi. Baktı ki bu hareket ideolojik, örgütsel, eylemsel ve yaşamsal boyutu olarak çok farklı gelişiyor. En başta da Önderlik tarzı farklıdır. Önderlik her saldırı karşısında yeni bir örgütlülük yaratarak, hareketi, kadroyu, halkı korumayı örgüte ve mücadele tarzına dayandırarak geliştiriyordu.
ELAZIÐDA ÖRGÜTLENME BÜYÜYOR
Ben bölge düzeyinde sorumluydum. Bölge komitesi içerisinde yer alıyordum. 78in başında bir süre Bingöldeydim. Daha sonra Elazıða geldim ve Kongreye kadar ve sonrası orda kaldım. Komitemiz Kongre öncesinde de belli kesimleri temsil ediyordu. Gençlik, örgütlenme, eylem, propaganda, ajitasyon. Kongreden sonra bu biraz daha yarı resmileşti. (...) Kongreden sonra propaganda-ajitasyon çalışmalar içerisinde de görev verilmişti. Daha önce aðırlıklı olarak Antepte çalışmalar yürütülüyordu. Giderek Elazıð uygun görüldü. Yani bizim çıkan bildiriler, o dönemde çıkan brojürler, afişler ve diðer propaganda-ajistasyon araçlarını daha çok orada çoðaltıp, bölgelere gönderiyorduk. Öyle bir rol da vardı alanın. Kendim o çalışmaların içerisinde yer alıyordum. Yakalana kadar da Elazıðda kaldım.
Baştan beri Önderlik tarzında örgütü oluşturma öyle çok şematik deðil. Yani bu örgüte önem verilmediði anlamına gelmiyor. Tam tersine, bu tür örgütlülüklerin daha saðlam gelişmesi, daha saðlam zemin bulması açısından bir hazırlıktı, denemelerdi. Ama bu denemelerin her biri önemli anlamlar taşıyordu. Her biri bir dönemi götürüyordu, her biri bir döneme hizmet ediyordu. Ve bir tecrübe yaratıyordu. Bu anlamda hazırlık komiteleri olması doðaldı. Profesyonel çalışmaya geçişti. Bu konuda görevlendirmeler de yapılmıştı. (...) Ama öyle kolay da oluşmuyordu. Parti örgütlerini birden kurma belki mümkündü ama öyle bir kolaylıða gidilmedi. Daha saðlam temelleri atılarak örgütlükleri oluşturuluyordu. Kaldı ki hazırlık komiteler o işlevi görüyordu.
Tabii bizim Kongremiz kapsamlı bir eylemle ilan edilecekti. Özellikle bazı aşiret yapılanmaların engeli vardı. Halk kitleleri üzerinde yoðun baskıları vardı. Bu anlamda gerici odaklara yönelik eylemliliklerle Kongre ilan edilecekti. Hedef buydu. Fakat yakalanmalar oldu. Onun için de geçikti. Fakat bazı arkaşlar biliyordu. Genel olarak yeni bir örgütlenmeye ve yapılandırmaya gidildiði hissediliyordu. Bölgelerin birbiriyle ilişkileriyle hissediliyordu. Bölgelerin çalışma alanları biraz daha netleşti. Birbiriyle ilişkiler biraz daha resmileşti. Yine dayanışma vardı. Yine ihtiyaç duyulduðunda kadrolar kaydırılabiliniyordu. Buna ihtiyaç vardı. Hemen birden eski çalışma tarzından yeni bir çalışma tarzına geçişte kolay deðildi. Bu açıdan hissettiriliyordu. Ama öyle resmi olarak bütün yapıya Kongre yaptık denilmiyordu. Biraz da perspektifini sunarak hissettirliyordu. Aslında kadro yapısı Kongrenin olduðunu biliyordu. Ama gizliliðe dikkat ediliyordu. Ben hatırlıyorum, Ýlk PKK Merkez Komitesi imzalı bir bildiri kaleme alındı. Newroz bildirisi idi Elazıðda. Bizim Hasan Şerik arkadaş vardı. Biz Elazıð bölgesinde basın yayın grubu içerisinde görevliydik. Bir bildiri metni gelmişti. Onu çoðaltacaðız. Altında PKK-MK yazılı. Bu nedir diye sordu ama tam anlam da veremiyor. Sormakta istemiyor. Yani imzamız da var. Bildirideki imzalarda da bu belli oluyordu. Kamuoyuna da o şekilde deklere edildi fakat resmi olarak Haziran sonunda Bucaka yönelik eylemle birlikte duyruldu.
SAKÝNE CANSIZIN YAKALANMASI
Tabii bizim yeni çalışma döneminde hareket tarzımıza çok dikkat etmemiz gerekiyordu. Bir kere konumlanma yerlerimiz vardı. Biz şehirlerde çalışıyorduk. Aslında bu konuda genel bir perspektif vardı. Giderek kırsala dayalı. Kırsala da ilişki vardı. Devletin her an gibi fiili bir yönelimi kaşısında kırsala kaymanın olabileceði, kadroların bu anlamda kendisini koruması gerektiði uyarısı vardı. Bazı operasyonlar oluyordu, baskınlar oluyordu mahallelere. Devletin bundan sonra yönelim biçimi deðişebilir. Maraş katliamı ile birlikte Sıkıyönetim de ilan edilmişti. Devletin deðişen bu tavrı karşısında bizim tavrımız ne olacak? Nasıl bir yöntem izleyeceðiz? Bunlar tartışılıyordu. Teorik olarak tartışıyorduk ama pratik olarak tedbirlerimiz evlere giriş-çıkışta dikkat etme biçimindeydi. Yani komün evlerimiz vardı. Komün evleri o dönemde mahalle muhtarları bile artık devlet kurumlarının bir parçası olmuştu. Onlar bile araştırıyordu, kim nerden ev almış. Özellikle gençlerin ve öðrencilerin tuttukları evler üzerinde duruluyordu. Devlet belli çalışmalarının farkındaydı. Ajan örgütler de vardı. Ajan-muhbir aðı geliştiriliyordu. Bu açıdan bilgi almak öyle çok zor olmuyordu. Yani bu konulardaki tedbirler biraz evlere giriş-çıkışta dikkat etme, evleri deðiştirme sık sık. Ama bu çok dar ve yüzeysel bir tedbirdi. Genel olarak tavır ne olabilir. Devlet yönelebilir diyorduk ama biz ne yapacaðız, o konuda da yine net deðildik bölge düzeyindeki tartışmalarımızda. Partinin öyle bir uyarısı oldu. Ýsimlerimiz deşifre olmuştu. Komitelerde yer alan arkadaşların çoðu yerel kadro deðildi, dışardan gelen kadroydu. Bu açıdan daha kolay deşifre olabiliyorduk. Bazı kod adları kullanıyorduk, onlar da bizi çok fazla korumuyordu. Böyle bir dönemdeydik. Çalışmalarda yoðunlaşmıştı, eylemlilik gelişmişti. Özellikle 79 Newrozunda kapsamlı eylemlikler oldu, bildiriler daðıtıldı. Bu gelişme tabiki devleti de harekete geçirdi. Siyasi polisler farklı şekilerde bilinen kafelere rahat giriyordu. Arkadaşlar farklı şekillerde takip ediliyordu. Mayıs ayı başlarında bir grup arkadaş Fevzi Çakmak mahallesinde bulunan bir kafede alınmıştı. Ýçinde Aytekin arkadaş da vardı. Bu alınan grup bir süre kaldı. Bizim böyle bir yaklaşımımız vardı. Ýşte arkadaşlar direnir. Belli bir tedbir aldık, evleri boşaltık ama kaldıðımız evler biliniyordu. Yakalanan bazı kişiler çözülmüştü. Grubun yakalandıðı dönemde Şahin Dönmez gelmişti. Onun rahatlıðı biraz da bizi yanılttı. Karar vardı. Yönelirse polis kırsalla çekileceðiz. Fakat o ordaydı, tartıştık, çok rahattı. Bir şey olmaz diyordu. Hatta bizim bu konudaki rahatsızlıðımız çok panikçisiniz diyordu. Kendisi rahattı, hatta toplantı yaptı aynı günlerde. Buna karşı çıktık, eleştirdik ama yaptı, üstümüzdü. Bu konuda çok farklı bir tutuma gitmedik. Farklı bir tavır koyup, çekilmedik. Kendisi de orda kaldı. Daha önce temizlediðimiz ve boşaltıðımız eve gitmiştik. Görüşme randevusu o evde verilmişti. Çok tersti aslında. Yanlışlıðı biz başta orda yaptık. Fakat kalmak için gitmek eve. Yani orda görüşecektik ve ayrılacaktık. Randevuyu veren arkadaş geç geldi. Hamili Yıldırım arkadaştı. Polisler seferber olmuştu, mahallelerde sürekli dolaşıyordu. O saate çıkmayı uygun görmedik. Aslında belki riskliydi ama çıkılsaydı en azından başka bir yere gidilebilinirdi. Güya çok tedbirli oluyoruz, çıkmıyoruz ama yakalanan arkadaşlar içinde evi bilen var. 17 Mayıs sabahı ev basıldı, yakalndıktan sabah erkenden. Yakalandık, üç kişiydik. Ayten Yıldırım vardı, Hamilinin eşi, Hamili arkadaş ve ben vardım. Ýkinci grup bizdik. Biz yakalandıktan sonra da Şahin ayrılmadı. Hemde polisin çok rahat baskın yapabileceði yerlerde kalıyordu. Haydar Eroðlu arkadaşın yanında. O kendisi de lise de okuyordu ve çok aktif bir gençti, arkadaştı. Bizden bir iki gün sonra onlar yakalandı. Tabii belli bir çözülme vardı ilk grupta. Şahin gelince tümden, yani ilk günde, dayak yemeden çözüldü. Bizim kaldıðımız hücreye bitişik bir yerde sorgulanıyordu. Baştan beri ihanete hazır bir konumu vardı. Artık polis onun verdiði bilgiler üzerinde hareket ediyordu. Belki daha önce bazı şeyler duyumsamış, bazı şeyler biliyordu ama Şahinin bilgisi kapsamlıydı. Yani bütün alanları biliyordu. Bütün alanlardaki örgütlenmeleri biliyordu. Kongre yapılmıştı. Kongrenin önüne koyduðu hedefler vardı. Ýleriye yönelik planlamamız vardı. Hepsini anlattı. Daha sonra yapılan operasyonlarda yakalanmalar fazlalaştı. Bölgede bir çok arakadaşlar yakalandı. O dönemde 30 ila 40a yakın arkadaş yakalndı. Giderek çoðaldı. Ýlk defa sorgulama süreci fazlalaştırıldı. Esas olarak polis Şahinin ifadesini esas aldı. (...) Beklenen bir tutum grup genelinde olmadı. Bu konuda tavır takınan, parti deðerlerini koruyan arkadaşlar oldu ama genelde öyle olumsuz bir hava yaratıldı. Aynı süre içerisinde biz gözaltındayken Cuma arkadaş getirildi. O çok ilginçti. Sabahın erken saati. Yeni bir grup getirilmişti polis dolmuşuyla. Biz pencereden bakıyorduk. Getirenler hepsi dizilmişti. Bitişik odada da çözülen ve ihanet edenlerde kontrol ediyor, bakıyor, tanıdıklarını alıyordu. Diðerleri bırakılıyordu. Cuma arkadaş en köşedeydi. Pencereden görünmüyordu. Ve çok rahattı. Bir yönüyle çok üzülmüştük. Her defasında gelip diyorlardı işte biz şunu bunu yakaladık. Arkadaşların isimlerini veriyorlardı, Başkanın ismini veriyorlardı. Hepsini yakaladık, elimizdedir diyorlardı. Ýnanmıyorduk buna ama çözülme ve ihanet vardı, yerler biliniyordu. Bu konuda belli kaygılar da vardı. Buna raðmen Cuma arkadaşı gördüðüme çok sevindim. Yani bir anlamda olacaksak da bunların karşısında böyle olalım. Başka arkadaşlar olsun. Şahin gibi olmasın. Yani Şahin böyledir ama biz böyle deðiliz, PKK, Parti kadroları böyle deðil. Onun inançlı militanları böyle deðil. Yani böyle bir duyguyu yaşadım o anda. Fakat ben yüzde yüz içeriye getirilir diye düşünüyorum. Çünkü yan odada sürekli konuşmalar oluyor, sorular soruluyor. En son bir kısmını aldılar. Cuma arkadaşın da içinde bulunduðu gruba da, bunları alın götürün dediler. O anda çok rahatlandım, sevindim. Cuma arkadaş gidiyor. Bir süre sonra sorgulama sırasında o yeni gelenlerle de konuşuluyor. Cuma arkadaşın ellerinden kaçtıðını fark ediyorlar, çok öfkelenmişlerdi. Tabii o öfkeyi bizden çıkarıyorlardı. Sorgulamada yoðun bir psikolojik baskı vardı. Çok kaba işkenceler vardı. Genel işkence süresini fazlalaştırmışlardı.
Genel olarak çok yoðun bir kaba işkence vardı. Ama özelde bize yaklaşım çok farklıydı. En tehlikeli görünen bizdik. Devlet bunu hissetiriyordu. Farklıydık. Mevcut örgütlerin çalışma ve ilişki tarzı, legal çalışma koşulları vardı. O örgütsel yapılanma deşifre olmuştu polis tarafından. 12 Marttan sonra aslında Türk ve Kürt solu örgütlerine yönelik uygulamalarında bu örgütlerin örgütsel yapısını, işleyişini, hatta kişileri tanıdı. Bu konuda bir tecrübesi var. Ama tanımadıðı güç bizdik. Yeni güç bizdik. Biz ideolojik olarak çok farklıydık. Hedef, amaçlar bakımında farklıydık hem örgütsel yapılanma olarak farklıydık. Her yönüyle farklı bir güç olarak görüyordu karşısında. Aslında tanımaya çalışıyordu. Yeteri kadar bilgisi yoktu. Belki genel olarak izliyordu. Hareketi öðrenme baştan beri var ama böyle bu oranda fiili bir yönelim, kadro gücüyle karşı karşıya gelme olmamıştı. Tabii bir de Kongre sonrasında süreçti, belli bir etki yaratmış, belli bir deðişim yaratmış. Kamuoyunda farklı şekilde yansıyan bir hareketiz. Polisin de bu anlamda yaklaşımı farklıydı. Herşeyimzi merak ediyordu. Yakaladıkları kişiler şahsında hareketi bitirmeyi hedefliyordu. Bu konuda deneyimi de var. Birçok hareketlere yönelik saldırılar oldu ve darbe yedi. Öncü kadrolar tutuklandı, işkenceye uðradı ve idam edildi. Örgütlere yönelik saldırılarda genel olarak bir sonuç alındı. Onlar için de Kürdistanda gelişen böyle bir hareketi daha baştan beri bitirilmesi gerekiyordu. Böyle olunca da eldeki güç şahsında ne olursa olsun bitirilmesi amaçlanıyordu. Hem öðrenme hem bitirme. Yani öðrendikçe, tanıdıkça onu kullanrak tekrar yönelme. Yanılıyorlardı tabii. Bizde Önderlik vardı ve Önderliksel bir hareketti. Önderlik tedbirleri çok farklıydı. Kolay sonuç alabileceðini düşünüyordu. Ýhanet de var. Şahin Dönmezin ihaneti var. Belli bir grubun çözülüşü vardı. Fakat buna raðmen bu hareketin öyle kolay kontrol altına alınamayacaðı, bitirilemeyeceði gerçeði de vardı. Yoðun operasyonlar vardı. Belki Elazıð bölgesinde belli bir sonuça gitmişti ama herşey Elazıð deðildi. Yanılgı burdaydı. Belki daha sonraki süreçte 12 Eylülle birlikte tutuklama kapsamı gelişti, birçok kadromuz ele geçti, o ayrı. Ama o süreçte bir yanılgı vardı. Tabi ki yönelimler daha çok psikolojik yöndeydi. Kaba ve uzun süreli işkenceler vardı. Ýfadeleri birbirine karşı kullanma, çözülen kişilikleri diðer arkadaşlara karşı kullanma vardı. Ýçten vurma, birbirine vurdutma yaklaşımı vardı. Genel olarak yönelim mantıðı buydu. Yine kadını erkeðe karşı kullanma, aileyi, aile yakınları kullanma vardı. Özelliklerini tanıdıkça özelliklerini kişilere karşı kullanma, kişilerdeki zahaflar tespit ederek, o zahaflarda yola çıkarak kişiliði düşürme. Bütün yöntemlerdeki temel amaç insanı teslim almaydı. Ýdeolojik ve ruh olarak teslim alma. Çünkü ruhunu satan bir Şahin vardı. Ondan cesaret almışlardı. Fakat onun kişiliði de süreç içerisinde anlaşıldı. Herkesin Şahin olmayacaðı. Şahinin ihaneti, Partiye, çizgiye ve Önderliðe inanan insanları daha çok baðladı Partiye. Ýnanç düzeyini yitirmeyen bir arkadaş yapısı vardı. Baðlı olan arkadaşlar, Önderlik dışardaysa bu hareket yürür düşüncesi vardı.
KADIN BÝLÝNCÝ
Bu hareket insanın özüne hitap etti. Bizim bütün tartışmalarımızda, ilk eðitimlerimizde ve ilk konuşmalarımızda ideolojiyi taşırırken, hep insanlıkla başladık. Ýnsanlıðın içinde bulunduðu durum, insanlıðın ilk oluşumu, insanlıðın yaşadıðı tarihsel süreçler, insanlık deðerleri. Bununla başlandı. Sistem karekteri çok çarpıcı ortaya koyuldu. Bu ortaya konulurken bizim halk gerçeðimizde ortaya çıkıyordu. (...) Hiç birimizin farkında olmadıðı, çok yabancılaştıðı, çok uzaklaştıðı ama bizim özümüz olan gerçekliði bilimsel olarak ortaya koyduðu için büyük bir ilgi uyandırdı. Ve o öz aslında kadının da özüdür. Ýnsanlık tarihinin başlangıçı kadının yaratma gücüyle oluşuyor ve insanlık kadın üzerindeki baskıyla kaybediyor. Sistem gerçekliði bu şekilde konulunca kadının özünü ortaya çıkarıyor, kadına hitap ediyor. Kürdistan tarihi kadının da tarihidir. O açıdan büyük bir ilgi topladı. Arayış içerisinde olan kadın kendisi bu harekette buldu. Bu buluşma zor olmadı. Belki toplumsal, sistemden kaynaklanan engeller ve aileden kaynaklanan vardı ama bu yaklaşım kadını direk çekiyordu. (...) Öte yandan pratik olarak da Önderlikten kaynaklı bir durum vardı. Baştan beri siyasete, Kürdistanda mücadeleye, böyle bir devrimsel çıkışa kadınla başlama, kadını katma zor bir işti ama bu zoru başararak adım atması bir şekillenme yarattı. Bu yansıdı. Yani bir alana girilirken, Önderliðin ideolojisi, tarzı ve özellikleri yansıdı. Kişilerin özellikleri, kişilerin toplumdan getirdiði ölçüler yansımadı.
Ýlk katılanlar daha çok öðrenci kadın gençlik kesimiydi. Nicelik olarak da epeyce vardı. Dersim, Antep ve Elazıðda vardı. Çalışmalar daha çok yerel düzeyde vardı. Kısa bir süre sonra profesyonelliðe dönüştü. Yani bazı arkadaşlar farklı alanlara kaydırıldı. Evden ve aileden kopmalar oldu. Bu kolay olmadı. Aile ile bað içerisinde yürütüldüðü çalışmalar. Bunun zorlukları vardı. Aileden izin alarak devrimcilik yapılamıyordu. Gizlilik içerisinde yapılıyordu. Bir kitabı okumak bile gizlilik içerisinde yapılıyordu. Aileler, devrimci hareket geliştikçe hangi çocuðunun hangi örgütle ilişkide olduðunu fark ediyordu. Bu anlamda baskılar ve engellemeler de vardı. Bu engellemeler zorladıkça kopmalar oluyordu.
Demokratik devriminin geliştirilmesi süreci ile birlikte ele alınmıştı kadının durumu. Kadının toplumdaki yeri, eşit özgür düzeyde yer alması, özgürleştirilmesi konusunda öyle net belirlemeler vardı. Demokratik devrimin özü olarak, en temel sorun olarak ele alınıyordu.
Önderlik çok kapsamlı olarak kadın sorununu ele alıyordu. Aslında mücadelenin bütün alanlara yansıtacak şekilde ele alıyordu. Belki biz kadın sorunu ele alırken, genel olarak diðer devrimlerde kadın nasıl ele alınmış, devrimci ustaların kadınları ele alış tazrı, yani kadının tarihsel boyutunu genel hatlarıyla ele alma vardı. Bu konuda ideolojik-politik tartışmalar oluyordu ama Önderlik kadını tümden mücadeleye katma çabası içerisindeydi. (...) Baştan beri kadını ele alma var. Bu hareketi, devrimi kadınla beraber yürütmesi var. Tabii bunu yaparken kadınla yoðun bir mücadelesi de vardır. Yani kadını mevcut konumu ile ele alma, katma ya da bazı aktifiteleriyle kadını görme deðil. Kadınla mücadele, kadını alırken erkekle mücadele, sistemle mücadele, toplumsal gerçekliðe dönüştürme, yeni devrimci ölçüler geliştirmeyi amaçlıyor. (...) Mesela ilk Dersime gittiðinde o dönemde grup içinde yer alan bayan arkadaşlarla bir toplantı yapıyor. Ýlk kızlarla toplantım diyor Başkan. Çoðu kopmasına raðmen, o kızlar yamandı diyordu. Teorik ve ideolojik olarak belli bir düzeyleri vardı. O dönemde görevlendirmelerde de bayan arkadaşlar farklı görevler aldılar, farklı alanlara gittiler. Bu büyük bir cesaret ve güven yarattı kadında. Yeni bir gelenek gelişmişti.
Kongreye gitmeden önce yoðunlaşmamız vardı. Hem eylemsel yanı, hem örgütlenme yanı hem de propaganda-ajitasyon yanı olan bir kadın birliði ve örgütlülüðü oluşamaz mı. Bazı notlar almıştım Kongreye giderken. Öyle çok geniş tasarlanmamıştı ama kendi içinde bazı formülleri olan bir nottu. Tartışmalarda bölgelerin durumu ortaya konulurken, kadını devrime katılmaya yönelik de bazı tartışmalar oluyordu. O sırada anlatmak istedim ama bir türlü cesaret edip, bu ne kadar uygundur, ne kadar yerinde, formüle edebilecekmiyim, o konuda tereddütlüydüm. Bazı düşünceşlerimi söyledim. Özellikle erkek arkadaşların çalışırken en yakınları devrimcileştirmeleri gerektiði, evde kızkardeşleri var, eşleri var, anaları var. Bize bırakmamaları gerekir. Biz devrimciysek, aileyi de devrimcileştirmeliyiz. Yani ile de bir kadının gidip onları devrimcileştirmesi gerekmiyor. Öyle ufak bir deðerlendirme olmuştu. Kongre arasında o notları Kesireye tartışmak istedim. Kaðıda da verdim. Öyle birşey var, tartıştık, uygun olur mu? diye sordum. Bir göz gezdirdi baktı ve daha erkendir dedi.
Önderliðin yaklaşımı çok önemliydi. Her dönemde kadının hem nicelik ve nitelik olarak gelişmesini izliyordu. Bunu günlük ilişkilerinde çok yansıtıyordu. Günlük ilişkilerinde gittiði bir evde kadına yaklaşımı, onunla tartışması, bizlerle tartışması. Yani her konuda kadını dönüştürme, yoldaşça tartışma, kadın yoldaşlıðına ve katılımına önem verme yani herzaman o hassasiyet ve duyarlılık vardı Önderlikte.
APOCULUK ÜZERÝNE
Tabiki Apoculuk bir inanç olayı, bir ruhsal şekillenme. Bir aydınlıktır aslında. Başkanın kendisidir. Başkandan o belirttiðimiz hem çok sadelik ama hem yaşamın her anını deðiştiren, her anını dönüştüren, oturuşuyla, kalkışıyla, konuşmasıyla her şey farklıydı Önderliðin. Yani herşeyde bir kavga vardı, bir mücadele vardı. Yani herşeyde bir başkalık vardı. (...) Sistemin zihniyeti bizde herşeyimize yansımıştı. Hatta göz parıltımıza kadar yansımıştı. Parıltısızdı. Fakat Apoculukta o parıltı vardı. Ben onu çok rahat belirtebilirim. Halk onu söylüyordu. Halk efsaneleştiriyordu o yüzden. Bu Apocudur, bu farklıdır diyordu. Ýşte o farklılık yaşam karşısındaki duyarlılıkla baðlantılıydı. Yani yaşam karşısındaki sorumluluk. Öyle rahat deðildik. Rahat olunamiyordu. Görevler, çalışmalar ve sorumluluklar vardı halka karşı. Aslında o düşüncenin, o duyguların yarattıðı bir şeydi. (...) Apoculuk tutum belirlemeydi. Tutumsuzluk, tavırsızlık yoktu. Duyarsızlık ve ilgisizlik yoktu. Yani büyük bir ilgi uyanıyordu. Sen etrafına daha dikkatli bakıyorsun. Seni kuşatan ortama daha farklı bakıyorsun. Ýnsanların gerçeðine daha farklı bakıyorsun. Gerçeðini red etmiyorsun. Bu özellikler vardı. (...) Ayrıştırıcı bir özelliðe sahip Apoculuk. Onun için bir Apocu bir yere girdiðinde orada bir ayrıştırma yaratıyordu. Doðru ile yanlışın ayrışması ortaya çıkıyordu. Çözümsüzlük netleşiyordu, muðlaklık kalmıyordu. (...) Giyim konusunda da... 70lerde bir moda vardı. Yansımıştı tabiki. Fauller, bıyıklar farklıydı. Parkeler ve botlar giyiliyordu. Genel devrimci görüntü öyleydi ama bizde dediðim gibi öyle Başkanın yansıması vardı. Balki bazı arkadaşlarda o tür etkilenmeler oldu ama en sade giyime, çok dikkat çekici şeyleri giymeme. Bir de halka aykırı, kaldıðımız ortama aykırı şeyler giymeme. Halka giderken nasıl gidelim, nasıl etkileyelim, nasıl uyum saðlayalım, bunlara çok dikkat ediliyordu. O yüzden sadelik vardı. Çünkü halkın beklentileri esas alınıyordu.