Sancar iktidarı göndermek için halklara birleşmeye çağırdı

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Gelin, hep birlikte irademizi birleştirelim, özü nefret ve karanlık olan bu iktidarı gönderelim" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sancar'ın konuşmasının satır başları şöyle:

İktidarın politikalarına bakarak karamsar olmaya gerek yok. Baskı ve zulüm yok mu? Elbette var. Hukuksuzluklar diz boyu, saymak bile gereksiz. Örgütlü kötülük gece gündüz devrede. Bizlerin ise kazanmaya odaklanmış demokrasi ve adalet yürüyüşü var. Onlarda korku, bizlerde ise büyük cesaret var, daha da büyüyen bir mücadele azmi ve kararlılığı var. Zulmün karşısında boyun eğmeyen milyonların temiz vicdanı var. Hakikatin yanında esaslı demokratik bir duruş, cesaret, kararlılık, inanç ve başarma isteği var. Açılan bu umut dolu yolda halklarımızla birlikte güçlü ve kararlı bir biçimde ilerlemeye devam edeceğiz kazanıncaya kadar. Mutlaka kazanacağız, asla vazgeçmeyeceğiz.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Artık ekonomik kriz sözü yaşananları anlatmaya yetmiyor, ortada bir çöküş var ve bu çöküşün faturasını halka ödetmek isteyen iktidar anlayışı var. Bir avuç sermayedara, yandaşa, Saray'a, savaşa kaynak aktararak halkı enkaz altında nefessiz bırakmaya azmetmiş bir yönetim var. Artık bir geçim mücadelesi de değil söz konusu olan, ortada bir yaşam mücadelesi var. Açlık sınırı 4 bin lira, yoksulluk sınırı 13 bin lira. Böyle bir ülkede geçim değil yaşam derdi artık söz konusu. Yeni yıla da bütün zamanların en büyük zam operasyonuyla girdik. İktidar gece yarısı operasyonuyla kendini var ediyor, bunu biliyoruz. Gündüzleri bol bol hamaset ve nutuk, geceleri ise kararnamelerle halkın cebine, sofrasına, hayatına ve nefesine pusu kurmak var. İktidarın gün ışındaki hayal satan sözlerine değil gece karanlığında yaptıklarına bakın. En nihayetinde karanlıktan beslenen bir zihniyet ile karşı karşıyayız.

Temel gıdaların 250 gramdan sonrası lüks tüketim haline getirildi.

Halkın mutfağına, tenceresine, sofrasına darbe yapan bir iktidar var.

Elektrikte şirketlerin alış ve satış fiyatları arasındaki fark yüzde 330.

2022 yılı bu soygun, talan ve yalan düzeninin son bulacağı yıl olacaktır. Bunu bizler yapacağız, halkların ve emekçilerin ortak mücadelesi yapacak.

Emekli maaşlarıyla ilgili de rakamlar sıralayacağım. En düşük emekli maaşını 2500 TL'ye çıkardıklarını söylüyorlar ve bunu da bir lütuf gibi sunuyorlar. Bugün en düşük elektrik faturası 250 TL. En düşük doğalgaz faturası 600 TL, en düşük kira 1500 TL. Geriye ne kalıyor bütün bunları çıkardıktan sonra 2500 alan bir emeklinin maaşından 150 lira. Bakın ekmeği ve diğer zorunlu gıdayı saymadık. Bu 150 lira ile geçinmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu halka hakarettir, bu halkı açlığa mahkum etmektir, milyonlarca emekliyi insan yerine koymamaktır. Bizim hakça, adaletli, insanca bir düzen kurma mücadelemizin temel hedefi ve sebebi budur. İstiyoruz ki bu ülkede yaşayan bütün insanlar onurlu bir hayat sürsünler. Herkes emeğinin karşılığını alsın. Ülkenin refahından adil eşit bir pay alma sistemi kurulsun. İşte emekçilerle, ezilenlerle, ötekileştirilenlerle kurduğumuz ve daha da büyüteceğimiz demokrasi ittifakının mücadelesinde hedef budur. Ekmek ve demokrasi talebini, aş ile özgürlük hedefini mutlaka birleştireceğiz. İşte o zaman bu düzen mutlaka gidecek. 

CEZAEVLERİNDE ZULÜM

Cezaevlerindeki uygulamaları tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız. Bu uygulamaları hayata geçiren zihniyet ile ekonomiyi bu hale getiren uygulamalar birbirinden koparılamaz. Tekrarlıyorum; aş, iş, özgürlük, ekmek ve demokrasi birbirinden koparılamaz. Bugün halka ekonomik sömürü, açlık, yoksulluk dayatan zihniyet cezaevlerini ölüm evlerine çeviriyor. Hasta mahpusların ölüme terk edilmesi fiili idam cezasıdır. Güya idam cezası Anayasadan ve kanunlardan çıkarıldı ama cezaevinde kalması, ölmesi demek olan yüzlerce, binlerce mahpusu orada tutmak, fiili idam cezasıdır. Cezaevlerinde yaşanan bu büyük haksızlıklara ve adaletsizliklere birlikte karşı çıkmak zorundayız. Bunlara karşı çıkmadıkça, bu rejimin özüne ilişkin mücadeleyi doğru yürütmemiz mümkün değil. 12 Eylül rejimi kendisini nerede var etti? 12 Eylül rejimi kendisini Diyarbakır zindanındaki uygulamalarla var etti.

Sadece Türkiye’de değil, Diyarbakır’da değil dünyanın pek çok yerinde diktatörler, zalimler esas politikalarını cezaevlerinde pişirirler ve oradan bütün topluma yayarlar. O nedenle cezaevlerinde yaşanan hak gasplarını ve zulmü mutlaka ve mutlaka durdurmak zorundayız. Bunu da ancak hep birlikte yapabiliriz. Demokrasi, adalet, özgürlük isteyen herkes sesini çıkarmalıdır. Aysel Tuğluk bunların sembolüdür. Aysel yoldaşımızı orada ölüme mahkum etmek isteyen bir zihniyet ve uygulama var. Aysel Tuğluk özgür kalmalı, derhal serbest bırakılmalıdır. Onun şahsında bütün hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalıdır. Bu talebi her zeminde dile getirmeye devam edeceğiz. Ta ki başta hasta mahpus arkadaşlarımız olmak üzere siyasi rehine olarak tutulan bütün yoldaşlarımızı özgürlüklerine kavuşturana kadar.

GASPÇI KAYYUM SİSTEMİ

Bu düzen bir kumpas düzenidir. Her gün yeni kumpaslarla, hile ve oyunlarla ayakta kalma çabası sürdürmekte ve bunlara yenilerini eklemektir. Bunların en önemlileri de kayyum sistemidir. Kayyım sisteminin ne demek olduğunu yıllardır anlatmaya çalışıyoruz. Kayyum sistemi bu ülkede sandıksız bir rejim ve halksız bir yönetim kurma hedefinin anahtarıdır. Bu iktidar sandıksız bir rejim ve halksız bir rejim kurmak için kayyum uygulamalarını başlatmıştır. Kayyum uygulamalarını, Kürt halkının iradesini gasp ederek başlatmıştır ama bu sistemi bütün ülkeye yayma çabasını sürdürmektedir. Her gün bunlara yeni örnekler eklemektir. Şimdi İstanbul ve diğer büyükşehir belediyelerini bu şekilde gasp etme yoklamalarını yapmaktadır bu iktidar. Zemin yoklamaktadır, direnç yoklamaktadır.

Hatırlatmak istemem ama bu bizim görevimizdir. Bu ülkede ilk belediyeye kayyum atandığında tereddütsüz demokrasiden yana en ufak derdi olan bütün çevreler ortak irade koyabilseydi, iktidar ne kayyım uygulamasını o gün sürdürebilirdi ne de bugün kayyum zeminini hazırlayacak kirli oyunlara başvurabilirdi. O gün yapmadığımızı bugün yapalım. Geciktik, bizler elimizden geleni yaptık, mücadelemizi ettik ama Türkiye demokrasisi açısından bir zaafın olduğunu kabul etmek zorundayız. Yüzleşmek bunu gerektirir. Bu acı gerçekle samimi bir yüzleşme gerçekleştirebilirsek, yani ilk kayyım atandığında gerçekten kuvvetli bir demokratik irade ortaya konamadığı, bunun da bugünkü gelişmelerin önünü açtığı gerçeğiyle yüzleşebilirsek onu telafi edecek yolları bugün kolay buluruz.

Kayyum uygulamaları demişken en önemli örnek Diyarbakır’la ilgili olarak yapılan tartışmadır. Demokratik siyasette bizler barış ve eşitliği, ortak yaşamı kurmak için uğraşıyoruz. Bu iktidar zorbalık ve savaş politikalarıyla diktatörlük hevesini yürütmektir. Diyarbakır’da yaşanan budur. Diyarbakır’da kayyum atandıktan sonra ilk kayyum döneminde neler yaşandığını biliyoruz. O yolsuzluk ve talan yönetiminin gerçek yüzünü halka gösterdiği için ve göstermeye devam edeceğini bildikleri için belediye eşbaşkanlarımız Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen arkadaşlarımızı görevden aldılar, yerlerine kayyum atadılar. Yerlerine kayyum atama hazırlıklarının başlangıcını hatırlatalım 1 Nisan 2019, yani 31 Mart’ta seçimler yapılmış, resmi sonuçlar açıklanmamış, mazbatalar ,hazırlanmamış ama İçişleri Bakanlığına kayyım atanması için yazı yazılmış. Demek ki sonradan isnat ettikleri her şey yalandır. Buradan da anlaşılıyor, biz yalan olduğunu biliyoruz. Kayyım operasyonu; Kürt halkının, Diyarbakır halkının iradesini gasp etme operasyonudur ve bunun hazırlıklarını çok önceden yapmışlardı.

(...) Bir hatıra ormanı kuracaklarmış adı da Devlet Bahçeli Hatıra Ormanı olacakmış. Bu artık gerçekten Diyarbakır halkına, Diyarbakır halkının kültürüne, kimliğine, onuruna saldırılarda pervasızlığın son örneğidir. Devlet Bahçeli, Diyarbakır halkına ne verdi? Her gün Kürt halkına hakaret eden, Kürt halkının siyasi temsilcileri olan bizleri, onların meşru iradesini Türkiye halklarının meşru iradesi ile birleştiren HDP'yi her gün hedef gösteren, haklar arası düşmanlığı körükleyen söylem ve politikadan başka ne yapıyor? Diyarbakır'a onun adıyla bir hatıra ormanı hangi gerekçeyle kuruluyor?

'ORTAK MÜCADELEYİ BÜYÜTMEK ZORUNDAYIZ'

Bütün bu oyunlar, bütün bu rezillikler halkın ekmeğini aşını gasp eden ekonomi politikalarının yürütülmesini sürdürmek içindir. Bunu unutmayalım. İrade hırsızlığına, savaş politikalarına, halkı tehdit ve korku ile yönetme planlarına karşı ortak demokratik mücadeleyi büyütmek zorundayız. Aksi takdirde bütün bu soygun düzeni, savaş politikaları ve tehdit-şantaj-korku oyunlarıyla sürdürülmek istenecektir. Bunu boşa çıkaracağız, bunu nasıl boşa çıkaracağımızı her gün anlatıyoruz. Halkı demokratik siyasetin her alanında, bütün demokratik ve meşru haklarımızı kullanarak savunmaya devam edeceğiz. HDP’yi de öyle. Çünkü HDP halktır, HDP halkın umudu ve geleceğidir. Bize yönelik kapatma davasına karşı hukuk ofisimizde savunma yazacağız ama savunmayı meydanda yapacağız, halklarımızla birlikte yapacağız. HDP’yi halklarla, demokrasi güçleriyle birlikte meydanlarda ve hayatın her alanında savunacağız. Bundan kimsenin tereddüdü ve kuşkusu olmasın.

Savaş politikalarına karşı çıkmak zorundayız. Çıkmazsak bu iktidar oyunlarını devam ettirir. Siyasal muhalefete hatırlatmak istiyoruz. Bu iktidarın her türlü kirli yöntemi kullanarak oynadığı ayrıştırma ve düşmanlaştırma oyunlarına gelmeyin, bu iktidarın kurduğu oyun sahasına girmeyin. On yılların üzerine, insanlık hikayeleri üzerine kirli kumpaslar kuran bu iktidara asla inanmayın. Asla onun politikalarına destek verecek veya yol açacak en ufak bir tutum sergilemeyin. Çünkü her şeyi talan etme üzerine kurduğu bu kumpaslara, muhalefetten de toplumun çeşitli kesimlerinden de küçücük bir onay olursa iktidar bu oyunlarını sürdürecektir. Bu oyunları bozmanın yolu ortak demokratik irade ve birleşik demokratik mücadeledir. Bunu unutmayalım. Seviyesizleşen ve alçalan basınıyla, pervasızlaşan uygulamalarıyla bu iktidara dur demek bizim sadece siyasi değil ahlaki ve vicdani borcumuzdur. Halklara karşı borcumuzdur, tarihe karşı borcumuzdur ve bu borcu mutlaka ödeyeceğiz.

Bugün Barış Akademisyenlerinin 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisini imzalamalarının 6’ncı yılı. 11 Ocak 2016’da o ağır şartlar altında barışa sahip çıkan akademisyenler bir bildiri yayımladı. Bu, cesaretin çok önemli bir örneğiydi. O gün o cesareti göstermek de kolay iş değildi. Bugün iktidarın maskesi daha fazla düşmüşken, o gün Barış Akademisyenlerinin gösterdiği o büyük cesareti, o kadar büyük cesarete gerek kalmadan hepimiz gösterebiliriz. Aydınıyla sanatçısıyla, kadınlarıyla gençleriyle herkes bu iradeyi daha kolay gösterebilir. O nedenle "bu iktidarın savaş suçlarına, sömürü ve talan suçlarına ortak olmayacağız" diyerek sesimizi, irademizi, mücadelemizi birleştirmenin zamanıdır. Gecikmeye, bu halkın ve tarihin tahammülü yoktur. Hiç kimsenin bahaneler üretme, gerekçeler yaratma lüksü yoktur. O nedenle gelin diyoruz; hep birlikte irademizi birleştirelim, bu düzeni değiştirelim ve bu iktidarı gönderelim.

'SANDIK GÜVENLİĞİ İÇİN ŞİMDİDEN ÇALIŞILMALI'

Erken seçimi birlikte halkın gündeminde tutalım ve toplumun büyük talebi haline dönüştürelim. İşte o zaman göreceksiniz sandık gelecektir. Ama sandık gelecek her şey bitecek diye rehavete kapılmayalım. Şimdiden sandık güvenliğinden, seçmen kayıt güvenliğine kadar her alanda bir seferberlik başlatma zorunluluğu vardır. Hepimizin seçim ortamında halkın tercihlerinin sandığa yansımasını sağlayacak imkanları birlikte yaratma yükümlülüğü vardır. Bu iktidar kaos planlarına başvuracaktır. En azından bu iktidarın içinde veya devletin bünyesinde kaos planlarından medet umanlar oyunlarını sürdüreceklerdir. Deniz Poyraz yoldaşımızı katletme olayı buydu, kaos planlarının bir parçasıydı. Büyük demokratik tepkiyi, ortak iradeyi sergilemeyi başarabildiğimiz için durdurduk. Bahçelievler ilçe binamıza saldırı da yeni bir yoklamadır. Halka korku salarak, kaos havası yaratarak halkın iradesini teslim alma hesaplarının bir provasıdır. Bunlara ve bundan sonra benzer girişimlere hep birlikte çok net ve açık tepki göstermek zorundayız. Ortak irade ve ortak mücadele yaratmak zorundayız. Seçim istemek tabii ki doğru bir politika tercihi, biz de istiyoruz fakat seçime giden yolda halkın güvenliğinden özgürlüğüne, seçmen kayıtlarının sağlamlığından sandıkların güvenliğine bütün önemli alanlarda siyasal ve toplumsal muhalefet güçlerinin, demokrasi çevrelerinin birlikte çalışması gerekiyor. Oturup bekleyerek, sadece konuşmalar yaparak seçime hazırlanamayız. Eğer iktidarı bu seçimle göndermek istiyorsak, saydığım bütün alanlarda halkı ezen bütün politikalarda ortak duruşu ve çalışmayı daha fazla gecikmeden yapmak zorundayız.

HDP, bu konuda üzerine düşen her türlü görevi yapmaya hazırdır. HDP, her türlü demokratik imkanla geleceği barış üzerine, demokrasi içinde, eşit özgür yaşam olarak kurma konusunda üzerine ne düşerse yapmaya hazırdır. Bu ülkede barışın da demokrasinin de adaletin de güvencesiyiz. Bu güvence sözümüzü yerine getirmek için bize ne görev düşüyorsa yapmaya hazırız. Bunu herkes böyle bilsin ve iktidar bu iradeyi gördükçe korkmaya devam etsin!

'NEFRET VE KARANLIK BU İKTİDARIN ÖZÜDÜR'

Nefret ve karanlık bu iktidarın özüdür. Hiç kimse bu öze yanaşma anlamı gelecek herhangi bir tutum ve tavır içinde olmasın. Bunu yapan karanlığa ve nefret politikalarının devamına maalesef ortak olur. O nedenle diyoruz; karanlığa karşı ışığı, nefrete karşı eşit, ortak, adil, özgür yaşamı savunmaya devam edelim. Bunu yaparken de en ufak bir tereddüt göstermeyelim. Bu kötülük düzeni, bu ülkeden kötülükleri ve karanlıkları uzaklaştıramaz. Bu ülkeyi karanlıktan uzaklaştıracak ışık adalet, barış demokrasi temelinde yeni inşa ve değişim isteyen milyonların iradesinde mevcuttur. HDP, bu ışık kaynağıdır. 2021 yılındaki bütün çalışmalarımız bunun içindi. İktidarın bütün çabaları bu mücadeleyi ezmek içindi ama başaramadı. Dimdik ayaktayız, yürümeye devam ediyoruz, büyüyerek yürüyoruz. HDP geliyor, adalet geliyor, barış geliyor, demokrasi geliyor.

HALKLARA ÇAĞRI: BİRLEŞELİM

Bizler ekmek ve demokrasi mücadelesinde ortaklığımızı büyüttüğümüz oranda kazanacağız. Toplumsal muhalefet mücadele ortaklığı, siyasal muhalefetle müzakere zemini yaratma azmindeyiz. Toplumsal muhalefet mücadele ortaklığını büyüteceğiz, siyasal muhalefetle müzakere zeminini genişleteceğiz. Demokratik siyasetin kurucu, sorumlu yapıcı aktörü olarak HDP, geleceği aydınlıkla buluşturmanın güvencesidir. Tekrar söylüyorum bunu herkes lütfen iyice belleğine ve bilincine kazısın. Halklarımıza tekrar sesleniyoruz: Birleşelim. Emekçilere sesleniyoruz; ekmeğimiz için, demokrasi için mücadeleyi ortaklaştırma çağrılarının temeli sağlamdır. Demokrasi olmadan ekmek olmaz. Özgür olmayan toplum onurlu bir yaşam sürme imkanına da sahip olmaz. O özgür toplumu, demokratik yaşamı hep birlikte kuracağız. Başta Kürt halkı olmak üzere bütün halkların ortak iradesiyle kuracağız. Emekçilerin, ötekileştirilenlerin ve ezilenlerin ortak mücadelesiyle kuracağız.

2022 yılını barışın, adaletin ve özgürlüğün yılı yapacağız."