ANALİZ

Savaş seferberliği

Aslında bu seferberlik ilanı da bir psikolojik savaş seferberliğidir... AKP-MHP faşist iktidarının tüm numaraları çökecek bu zorlu mücadelede sonunda kazanan Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt halkı ve demokrasi güçleri olacaktır.

AKP iktidarı politik olarak o kadar zayıf düşmüş ve Kürdistan’da bitişi yaşar duruma gelmiş ki, en pespaye psikolojik savaş yöntemlerine başvuruyor. İçişleri Bakanı Hakkari’ye giderek PKK yöneticilerinin ne kadar sefahat içinde yaşadıklarını anlatıyor. Dünyada herkes de biliyor ki PKK yöneticileri dervişler gibi yaşamaktadırlar. Bir lokma bir hırka felsefesini tarihte en somut uygulayanlar kim diye sorulursa herhalde PKK’liler gösterilir. Eğer özel savaşın faşist hükümetinin İçişleri Bakanı dediği gibi yöneticiler sefahat içinde yaşasaydı Kürt Özgürlük Hareketi militanları bu düzeyde fedai olmazdı. Belki bu sözleri Hakkâri’de değil de Trabzon ya da Kütahya’da söyleseydi inananlar çıkardı. Ancak en başta da yanında konuştuğu korucular İçişleri Bakanının bu iddiasına gülmüşlerdir. Çünkü tüm Kürtler PKK yöneticilerinin nasıl yaşadığını çok iyi bilmektedirler. Binlerce Kürt Kürdistan dağlarına giderek PKK yöneticilerinin nasıl yaşadığını gözleriyle görmüşlerdir. 

Türk devleti böyle bayatlamış ve on yıllarca söylendiği için inandırıcılığı kalmamış psikolojik savaş propagandalarına başvuruyorsa Kürdistan’da ne hale düştüklerini gösterir. İçişleri Bakanının Hakkâri konuşması kaybetmenin korkusuyla nelere başvuracaklarını ortaya koymaktadır. Eski korucuların emekli edilerek onların çocukları ve kardeşlerinin yeni korucular olarak alınacağını açıklamaları Kürdistan’daki dayanaklarının çökmesiyle ilgilidir. Ancak artık koruculuğu eskisi gibi diriltmek mümkün değildir. Özellikle korucuların çocuklarını korucu yapmak kolay değildir. Yeni yetişen kuşak kesinlikle Türk devletinin özel savaş politikalarına alet olmayacaktır. Bu açıdan korucuları gençleştirerek, korucuların çocuklarını alarak Türk devletinin kendisini Kürdistan’da kurtarması söz konusu olamaz. 7 Haziran seçimlerinde korucu olan köylerin çoğunluğunun HDP’ye oy vermesi Türk devletinin savaşla ezme politikasına karşı da bir tutumu ifade etmiştir. 

Türk devleti onlarca yıldır sorunu yanlış ortaya koyduğundan hep kaybetmiştir. Şimdi de kaybedecektir. 15 Ağustos gerilla hamlesi başladığında Turgut Özal üç beş eşkıya demiş kısa sürede bitirileceğini söylemiştir. Ancak sonradan koruculuk ve olağanüstü hal valisi araçlarını devreye koymuştur. 1990’lı yıllarda kirli savaşa, JİTEM’e, faili meçhul cinayetlere, köy yakıp yıkmalara başvurmuştur. Sonuç Türk devleti yıkılmayla, dağılmayla, çökmeyle karşı karşıya kalmış; NATO’yu, ABD’yi çağırarak kendilerinin bu durumdan kurtarılmasını istemiştir. Önder Apo’ya komplo böyle gerçekleştirilmiştir. Nitekim Bülent Ecevit, Abdullah Öcalan’ı neden bize teslim ettiler anlayamadım, demiştir. Ancak uluslararası komplo da Kürt Özgürlük mücadelesini tasfiye edememiştir. Aksine komploya karşı mücadele Kürt Özgürlük Hareketini daha da güçlendirmiştir. Ne özel savaşın çürütme politikaları, ne Sri Lanka modeli Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye edebilmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi sadece Kuzey’de değil Güney ve Rojava’da da güçlenmiştir. 2015 24 Temmuz’unda topyekûn savaşın başlatılması Kürtlerin bu güçlenmesini kırmak içindir. Şu anda her yerde saldırma konseptini benimsemeleri de Kürt’ün her yerde güçlenmesini önlemek içindir. Çünkü soykırımcı sömürgecilik Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesiyle çökeceğini görmüştür. Bu nedenle bu düzeyde saldırgan hale gelmiştir. Ancak bu saldırılar ve yürütülen psikolojik savaş kırk yıldır mücadele veren ve her yerde kökleşen özgürlük mücadelesi karşısında yenilmeye ve dağılmaya mahkûmdur. Onlarca Kürt şehrini tankla, topla yıkan Türk devleti bu savaşı kaybetmiştir. Özel savaş, psikolojik savaş kısa sürede sonuç almaya dayanan savaştır. Bu başarılı olmadığında çözülme kaçınılmaz hale gelir.

Şu anda AKP-MHP faşist bir ittifak kurmuşlardır. MHP resmi olmasa da bu iktidarın ortağıdır. Zaten Tuğrul Türkeş MHP’nin bu iktidar içindeki müfettişi gibidir. MHP’ye, Ergenekonculara, tüm şovenistlere, Kürt düşmanlarına sarılan bir iktidarın ömrü uzun sürmez. CHP’nin bu iktidara destek vermesi de onları kurtarmaz. CHP bu tutumuyla demokrasi güçlerini oyalama konumunu kaybetmiştir. Bu açıdan Türkiye’de daha sağlıklı bir demokrasi mücadelesi yürütmenin zemini oluşmuştur. CHP tabanının tümünü AKP iktidarının destekçisi yapmak kolay değildir. Bu kadar mezhepçi, dinci, otoriter, hegemonik, birinci Cumhuriyet’in tüm zeminini ortadan kaldıran ve kendini hâkim kılan hegemonik bir iktidarla CHP’nin çatışma içine girmesi kaçınılmazdır. AKP Fethullahçılarla da Kürt düşmanlığı üzerinden, demokrasi düşmanlığı üzerinden bir ittifak kurmuştur. Hatta Fethullahçılar Kürt düşmanlığının şampiyonluğunu yaparak, buna dayanarak devleti ele geçirmeyi hesaplıyordu. Ancak sonunda iktidar çatışması gündeme geldi. Tüm Kürt düşmanlıkları Türkiye’de bir iktidar mücadelesi içindir. İktidar mücadelesi için Kürt düşmanlığı yapılmaktadır. Bunun sonucu da iktidar güçleri arasındaki çatışmadır. 

Kürt halk önderi hep darbe mekaniğinden söz etti. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe bu darbe mekaniği son bulmayacaktır. Bu açıdan bugün ittifak içinde olanlar yarın birbirlerine darbe yapacaklardır. Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye edeyim derken her seferinde iktidar mücadelesi veren bir güç darbeyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu da çoğu zaman hâkim iktidar gücü olduğunu sananların darbeyle karşılaşması biçiminde kendini ortaya koymuştur. Bu açıdan Kürt halkının özgürlük mücadelesi bu faşist iktidarı da çözecektir. Kendi içindeki darbeler sonucu kaybeden bu güçler, kazanan ise Kürt halkının özgürlük mücadelesi olacaktır. Aslında AKP iktidarı darbe mekaniğinin son halkasıdır. AKP iktidarı Kürt Özgürlük Hareketi karşısında başarısız olduğunda, mücadeleyle özel savaş ve psikolojik savaş başarısızlığa uğratıldığında Türkiye’de darbe mekaniğinin tümden ortadan kalkacağı bir demokratikleşme yaşanacaktır. 

AKP-MHP iktidarının faşist şefi Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı bir seferberlik ilan etmiştir. Bu aslında 1915 yılında ittihat terakki şeflerinin Ermenilere yönelik soykırım politikasının Kürtler üzerinde devreye konulması gibidir. Zaten tüm terör örgütlerine karşı seferberlik ilan ediyorum derken özellikle PKK’yi vurgulamıştır. Bu seferberlik ilanı AKP-MHP iktidarının ne kadar zorlandığını açığa çıkarmıştır. Seferberlik ilan edildiğinde ya yürütülen savaş kazanılır ya da kaybedilir. Bu gerçeklik bile AKP-MHP iktidarının soykırımcı sömürgeciliğin son iktidarı olduğunu gözler önüne sermektedir. Kürt halkını tümden soykırıma uğratma politikası başarısız kalacağına göre yenilecek bu faşist iktidar olacaktır.

Aslında bu seferberlik ilanı da bir psikolojik savaş seferberliğidir. Zaten tüm savaş güçleri sonuna kadar devreye sokulmuştur. Ancak bunlarla sonuç alınamamaktadır. Bu nedenle psikolojik savaşla Özgürlük Hareketini tasfiye edeceğini sanmaktadır. Ancak büyük yanılgı yaşamaktadır. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi kırk üç yıllık mücadelesiyle psikolojik savaşa karşı şerbetli hale gelmiştir. Dünyada özel savaş ve psikolojik savaşa karşı en donanımlı, en hazırlıklı, en savunmalı hareket PKK ve Kürt Özgürlük Hareketi’dir. Çünkü Türk devletinin başından beri Kürt halkına karşı bir özel savaş devleti ve psikolojik savaş devleti olarak kurulduğu çok iyi bilinmektedir. Kürt halk önderinin çözümlemelerinin çoğunluğu Türk devletinin Kürtleri soykırıma uğratmaya odaklanmış bir özel savaş devleti ve psikolojik savaş devleti olduğuna dairdir. Bu açıdan PKK de kendini böyle bir özel savaş devletine karşı mücadele edecek ve başarılı olacak düzeyde örgütlemiş ve donatmıştır. AKP-MHP faşist iktidarının tüm numaraları çökecek bu zorlu mücadelede sonunda kazanan Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt halkı ve demokrasi güçleri olacaktır.


KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA