Sendikacı Eroğlu: Kayyumlar adeta bir kıyım gerçekleştirdi

DİSK/Genel İş Amed 2 Nolu Şube sekreteri Hasan Hayri Eroğlu, AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte taşeronlaştırma yasası adı altında işçilerin çok düşük ücretlerle modern köle şartlarında çalıştırılmak zorunda kaldıklarını söyledi.

DİSK/Genel İş Amed 2 Nolu Şube sekreteri Hasan Hayri Eroğlu, işçi sınıfının ve sendikal mücadelenin uğradığı saldırılar ve örgütlenme sorunlarına ilişkin konuşarak, Kürdistan'daki DBP'li belediyelere atanan kayyumların uyguladığı politikaları da değerlendirdi. Eroğlu, "Sadece bizim şubemizin 2 binden fazla üyesi işten çıkarıldı. Kayyumlar adeta bir kıyım gerçekleştirdiler" dedi.

68 Gençlik Kuşağı'nın Kürdistan ve Türkiye'de güçlenmesiye birlikte işçi sınıfının da patronlara karşı geliştirdikleri mücadeleleri araçları zenginleşmişti. Öyle ki elde edilmiş kazanımlar ve yasalar söz konusuydu. Fakat özellikle 12 Eylül Askeri Darbesi'nden sonra tüm haklar işçilerinden ellerinden alındı. Darbeden ciddi anlamda etkilenen sendikal mücadele, 2009 yılının son ayında Tekel işçilerinin 4/C esaretine boyun eğmemek için Ankara'da başlattıkları direnişiyle işçi sınıfının yeniden toparlanmasına olanak sağlamıştı. Ne var ki AKP'nin işçileri ekmekle terbiye eden politikaları aralıksız olarak devam etmiş ve işçilerin haklarına dönük saldırılar yeniden alevlenmişti. Son olarak Kürdistan'daki DBP'li belediyelere atanan kayyumlar binlerce işçiyi işten çıkararak iktidarın sınıf düşmanlığını bir kez daha göstermişlerdi. Ayrıca geçtiğimiz aylarda İstanbul'daki 3. Havalimanı inşaatında çalışan işçiler kölelik koşullarına dayanamayarak greve gitmiş ama AKP iktidarı, polis gücünü kullanarak yüzlerce işçiyi gözaltına almıştı.

İşçi sınıfının ve sendikal mücadelenin uğradığı saldırıları, örgütlenme sorunlarını ve eksikliklerini ANF'ye değerlendiren DİSK/Genel İş Amed 2 Nolu Şube sekreteri Hasan Hayri Eroğlu, 12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından siyasi iktidarların baskıcı ve saldırgan politikalarının işçi sınıfının mücadelesinin gerilemesine zemin oluşturduğunu söyledi.

'SINIF MÜCADELESİNİN ALANI DARALDI'

Sendikal hareketin 12 Eylül'den önce çok güçlü olduğunu belirten Eroğlu, şunları kaydetti: "İşçi sendikaları 12 Eylül darbesinden önce üretimden gelen gücünü, grev ve kısmen de olsa örgütlenme haklarını kullanabiliyorlardı. Ama 12 Eylül ile birlikte tüm haklar işçilerinden ellerinden alındı. Daha sonrada sendikal mücadele ciddi anlamda büyük bir darbe aldı. DİSK, tüm mal varlıklarına el konularak kapatıldı. Çok sonraları DİSK açılmış olsa da yaptıkları yasalarla sendikal mücadelenin önünde engeller oluşturdular. Dolayısıyla gittikçe işçi sınıfı mücadelenin alanı daraldı."

AKP İLE BİRLİKTE ARTAN İŞSİZLİK SORUNU

AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte taşeronlaştırma yasası adı altında işçilerin çok düşük ücretlerle modern köle şartlarında çalıştırılmak zorunda kaldıklarının altını çizen Eroğlu, şöyle devam etti: "AKP ile birlikte işsizlik sorunu çok ciddi boyutlara ulaştı. Çalışan işçiler de evlerine ekmek götürebilmek için çok düşük ücretlerle çalışmak zorunda kaldılar. Bu durum, özellikle taşeron çalışanda işçiler açısından 1800'lü yıllardaki ilk sanayi devrimini hatırlatıyor. Birçok iş yerinde iş güvenliği alınmadığı için her sene yüzlerce işçi yaşamını yitiyor. İşverenler kendi kârlarına daha pay katabilmek için işçileri çok olumsuz koşullarda çalıştırıyorlar. İşverenler, yasal boşluktan da iyi faydalanıyorlar çünkü yasalar onlara bu imkanı tanıyor. Dolayısıyla sendikaların da bu yasalar yüzünden kolu kanadı kırıldı. Özellikle iktidara yakın olan sendikaların önleri açıldı ve desteklendiler. Durum böyle olunca DİSK gibi muhalif sendikalarında üye sayıları baskılardan kaynaklı gittikçe azaldı. İktidar yanlısı sendikalarda üyelerini artırdılar."

‘KAYYUMLARIN İŞÇİ KIYIMI’

Kürdistan'daki DBP'li belediyelere atanan kayyumların işçiler üzerindeki baskılarına da değinen Eroğlu, "Kayyumların gelmesiyle birlikte birçok işçi arkadaşımızın üzerinde çok ciddi baskılar oluşturuldu. Zaten binlercesi sudan sebeplerle işten çıkarıldı. Sadece benim sekreterliğini yaptığım şubemizin 2 binden fazla üyesi işten çıkarıldı. Kayyumlar adeta bir kıyım gerçekleştirdiler. Bunlar, ağır mağduriyetlere neden oldu. Durumun böyle olması toplumsal barışa hizmet etmediği gibi iş barışına da hizmet etmedi. Bunları her ne kadar dile getirdiysek de gündeme taşıdıysak da sesimizi duyuramadık. Genel merkezimizin hükümet yetkileriyle yaptığı görüşmelerden de bir sonuç çıkmadı. Ama biz işçi sınıfının temsilcileri olarak her zaman sömürülenlerin yanında yer aldık, alacağız. Sorun her zaman sınıfsaldır. Halkın adına rahipler ve krallar, işçiler adına da patronlar konuştukları sürece maalesef emek sömürüsü antidemokratik yasalara dayandırılarak devam edecektir. İşçi sınıfının, geldiğimiz bu koşullarda kendi sınıfsal gerçekliğinin farkında olduğunu söyleyemeyiz. Tabi emek örgütlerinin de bunda eksikliği var. Bu örgütlerin yeterli derece öncülük etmekte eksik kaldıklarını söyleyebiliriz. Oysa üretenler işçiler ama o emeğin karşılığını alamayan yine işçilerdir" diye konuştu.

'İŞÇİLERİN ALANLARA ÇIKMASI GEREKİYOR'

İşçi sınıfının şu an içinde bulunduğu mevcut mücadele pratiğini de değerlendiren Eroğlu, şu tespitlerde bulundu: "12 Eylül yasalarıyla birlikte her ne kadar sendikal mücadelenin önü engellenmiş olsa da 80'li yıllarda zaman zaman büyük işçi direnişlerini de gördük. Örneğin demir-çelik işçilerinin Karadeniz'den Ankara'ya yaptıkları yürüyüş önemli bir direnişti. Bugün baktığımızda aslında 3. Havalimanı direnişi de işçi sınıfı adına bir kıvılcıma dönüşebilirdi. Çok önemli bir toplumsal muhalefet dinamiğiydi. Fakat geçmişle hiç kıyaslanamayacak bir biçimde insanlar ekmek ile terbiye ediliyor. Herkese bu yol gösteriliyor. İnsanların işe ihtiyacı olduğu için boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Bu noktada çok ağır bir süreçten geçiyoruz. Ama tüm bu olanlar, işçi sınıfının her şeyi kabullenmesi anlamına gelmemeli.

İşçi sınıfının sorunlarını aşması da böyle kısa vadede yapabileceği şeyler değil. Bu, işçinin kendi sınıfsal konumunun farkına varmasıyla ilgili bir şeydir. Bunun yolu da sendikaların kendi misyonlarını oynaması, eğitim seminerleri düzenlemesi ve alanlara çıkmasından geçiyor. Zaten önümüzdeki süreçte sendikamızın asgari ücretin enflasyon karşısında erimesinden dolayı alanlara çıkmasını bekliyoruz. Genel anlamda da işçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanarak alanlara çıkması gerekiyor. Bunun da şimdiye kadar ekmekle terbiye edip, işten çıkarmakla önüne geçildi."

Eroğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "İnsanlar, işlerini kaybetme korkusu yaşadıkları için potansiyel güçlerini ortaya koyamıyorlar. Ona bakarsanız 80'li ve 90'lı yıllarda da baskılar vardı ama kadar derin ve boyutlu değildi. Ama önemli olan işçilerin, sendikaların da sorumlulukla hareket etmeleridir."