Sokaklar boş, yıkımın izlerini her yerde. Harabeye dönen evler, sokak ortasında terk edilen oyuncuklar söze gerek bırakmıyor. Kadınlar, kucaklarındaki çocuklarla eşiklerden uzaklara bakıyor. Bakışları aslında çok şey anlatıyor. Köşe başlarında ise silahlı gençler nöbette. Günlerce süren çatışmaların ardından Sêrakaniyê yaralarını sarıyor.
24 Kasım günü çeteler Batı Kürdistan'ın Serâkaniyê kentinde bir kez daha saldırmak istemişti. Ancak bu kez çok daha sert bir direnişle karşılaşmış ve YPG karşısında teslimiyet bayraðını çekmek zorunda kalmışlardı. Batı Kürdistan'ın halk savunma birlikleri YPG ise ateşkes teklifini silahlı çetelerin kenti terk etmesi şartıyla kabul ederek, Serêkaniyê'deki yeni sürecin kapısını aramıştı.
Ancak barış ve ateşkes görüşmelerinde bile Türkiye boş durmuyordu. Niyetleri ise şüphesiz bir kez daha silahları grupları kent merkez göndermekti. Hatta Türk yetkililer, gazeteci kimlikleriyle Serêkaniyê girip bu çetelere "Ne isterseniz vereceðiz, yeter ki Kürtlerle çatışmaya devam edin" diyordu. Görüşmeler için yola çıkan bu gruplardan bir yetkili YPG'nin Şehit Erdal Taburu Komutanı Cemşîd Osman'ı arayarak şunları söylemiş: "Görüşmenin gerçekleşmemesi için Türkler silahlı saldırıda bulunuyor."
Türkiye'nin bu girişimleri yüzünden ateşkes görüşmeleri uzun sürdü. Hatta Türkiye'nin çatışmalarda zorlanan bu gruplara ilk baştakinden iki misli daha fazla maaş vermeye başladıðı bilgisi de bize ulaştı. Bu bilgiyi doðrulayan en önemli bulgu ilk günlere göre kentteki grupların sayısının artmasıydı. 6 Aralık'ta ise çeteler YPG'nin kontrol noktasına saldırdı, ancak 12 kayıp verdikten sonra geri çekildiler.
'SAVAŞMAYA DEÐÝL, TALANA GELDÝK'
Bazı çetelerin işi gücü ise hırsızlık ve talandan başka bir şey deðildi. Hatta bazıları YPG'lilere açıkça "Biz savaşmaya deðil, hırsızlık yapmaya geldik" diyordu. Ateşkes görüşmeleri sırasında Hesekê Askeri Meclisi'nin komutanı ise şu itirafta bulunacaktı; "Evimi bu gruplara açtım, onları yalnız bırakıp bir görüşme için evden çıktım. Geldiðimde bir baktım ki evim soyulmuş."
YPG'nin ele geçirdiði çetelere ait çatanlarda ise neler yoktu ki? Malzemeler arasında uyuşturucu hapları, Türkiye markalı yiyecek-içecekler de vardı. Çatışmaların ardından kentin her köşesinde YPG hakimini görmek mümkün. YPG güçlerinin sıkı güvenlikleri önlemleri dikkat çekiyor, hemen hemen bütün köşe başlarında YPG birlikleri devriye geziyor.
Tek tük kent merkezinin dışında silahlı çeteler hala var. Hesekê yolu üzerinde 2-3 mıntıkada yerlerini rast gelmek mümkün, fakat orada gizleniyorlar, açıkça gezmeye cesaretleri yok. Aynı şekilde Azadî Partisi de boş durmuyor; halk arasında provokasyon girişimleri, kışkırtmaları sürüyor. Ancak Serêkaniye halkı bu güçlere prim vermiyor, sükuneti bozacak her türlü girişime kulaðını kapatmış durumda.
Kent girşindeki Sineaa kontrol noktasındayız. Kentteki ilk çatışma burada çıkmış, Halk Meclisi Başkanı Abid Xelil burada hayatını kaybetmiş, YPG güçleri ise büyük direniş sergileyerek noktayı ele geçirmişti. Günler geçmesine raðmen çatışmaların izleri hala canlı. Boş kovanlar, çetelerin mevzilenmek için yıktıðı duvarlar... Belki de halkın oylarıyla seçilmiş kentin yöneticisi Xelîl, bu kurşunlardan, bu duvarların üstünden ateş açılan silahlarla hayatını kaybetmişti.
Sokak aralarında ya da köşe başlarında nöbet tutan silahlı gençler dikkatimizi çekiyor. Her birinin siyasi görüşleri, dünyaya bakışı farklı. Birleştikleri en önemli nokta ise kenti korumak, sivillerin can güvenliðini saðlamak. Konuştuðumuz bir genç şöyle diyor; "Çetelerimiz evimizi talan etti, buðday ve yakıt depolarında ne varsa götürdüler, bu yüzden YPG'ye katılıp kenti, evlerimizi korumaya karar verdim."
Bir başka genç ise kendi aralarındaki çelişkileri bir kenara itip YPG'ye katıldıðını söylüyor. Bir başka "Çetelerin saldırısı yüzünden perişan olduk, evlerimizi terk etmek zorunda kaldık, elimize silah almayıp da ne yapsaydık?" diye soruyor. Bu gençlerin hepsi şimdi YPG saflarında ve Serêkaniyê'nin güvenliði onlara emanet.
Kentin Kürt sakinleri gibi Arapların da çetelerin maðduru olduðunu öðreniyoruz. Hatta bazı Arap ileri gelenleri ilk başta Esad rejiminden yana olduklarını, ya da çeteleri desteklediklerini itiraf ediyorlar ve ekliyorlar; "Pişmanız, şimdi artık YPG'yi destekliyoruz. Kürtlerle savaş istemiyoruz, biz kardeşiz. Çeteleri şehrimizde istemiyoruz."
SAVAŞTAN KAÇANLAR EVLERÝNE DÖNÜYOR!
Boş sokaklar arasında orta yaşı geçmiş bir kadın gözümüze çarpıyor. Bombalama yüzünden evini terk edip Serxetê'ye kaçmış. Derin bakışlarla, boş sokaklara bakıyor. Bakışları aslında her şeyi anlatıyor, ancak yine de hikayesini duymaya niyetliyiz. Serxête'de 13 gün boyunca akrabalarının yanında kaldıðını söylüyor ve ekliyor; "Evimizi özledik ve her şeye raðmen yollara düştük. Artık ölsem de bu eşikten öteye kaçmayacaðım."
Serêkaniyê'de artık hayat normale dönüyor. Komşu şehirlerden gelen yardımlar, kentin her tarafına daðıtılıyor. Ancak yardımlar ihtiyaçları karşılamıyor. Üstelik aðır kış koşulları ihtiyaçları ikiye katlamış durumda. En büyük sıkıntı ise şüphesiz yakacak. Batı Kürdistan Serêkaniyê için sefer olmuş durumda, niyetleri kılı kırk yarıp küçük-büyük her türlü yardımla kenti sahipsiz bırakmamak.
Kenti dolaşırken, hastanenin de talan edildiðini, başta ilaçlar olmak üzere bütün saðlık malzemenin çeteler tarafından talan edildiðini görüyoruz. Doktorlar ise kenti terk etmiş. Kentin saðlık ihtiyacı TEV-DEM'e baðlı Saðlık Komitesi'nin omuzlarında. TEV-DEM yetkilileri acil ihtiyaçların başında saðlık malzemelerinin altını ısrarla altını çiziyorlar.
Sêrakaniyê'de son bir ayda yaşanan olaylar şüphesiz yakın Kürdistan tarihine geçecek ve kim bilir tarih yazıcıları şöyle bir not düşecekler; Serêkaniyê tıpkı adı gibi bir pınar başı, Kürt direnişinin kaynaðı...
BÝTTÝ
Ýlk iki bölüm için;
http://www.firatajans.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=72617
http://www.firatajans.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=72573