Şeriatın gölgesindeki kadınlar toplumsal yaşama eşit katılamıyor

Şeriatın gölgesindeki kadınlar toplumsal yaşama eşit katılamıyor

LGBT bireylerine yönelik hastalıklı yaklaşımlara dikkat çeken İranlı feminist, lezbiyen aktivist Shadi Amin, İran’da birçok LGBT bireyinin toplum baskısı nedeniyle cinsel tercihlerini ya bastırmak zorunda kaldığını ya da şeriat hukukuyla öldürüldüğünü söyledi. Şeriatın gölgesinde yaşayan İranlı kadınlara da dikkat çeken Amin, “İranlı kadınlar toplumsal yaşama eşit bir şekilde katılamıyor” dedi.

İranlı feminist, lezbiyen aktivist Shadi Amin, 1980’lerde politik aktivitelerinden dolayı İran’ı terk etmek zorunda bırakıldı. Hala Almanya’da sürgünde yaşayan Amin, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, cinsel işkence, kadına yönelik sistematik baskı ve İran İslam Cumhuriyeti’nde homoseksüellerin durumu gibi çeşitli konularda araştırmalar yapıyor. Farsçada az sayıda kaynaktan biri olan Ghodrat va Lezzat (Güç ve zevk) adlı kitabı İran’daki homoseksüellerin durumunu, zorunlu heteroseksüealite konularını ve çeşitli çevirileri içeriyor. İranlı Kadınlar Network Derneği’nin (SHABAKEH) kurucularından ve İranlı Lezbiyenler ve Transeksüeller Ağı’nın koordinatörlüğünü yapıyor.

Amed’de 31 Mayıs-2 Haziran tarihleri arasında DÖKH’ün organize ettiği 1. Ortadoğu Kadın Konferansı’na katılan İranlı feminist, lezbiyen aktivist Shadi Amin ANF’ye konuştu.

İran’da sol bir örgütteki çalışmalarından dolayı Pakistan, Türkiye ve Doğu Almanya’nın ardından Batı Almanya’ya göç etmek zorunda kaldığını anlatan Shadi Amin, toplumun LGBT bireylerine bakış açısından, yaklaşımından dolayı cinsel tercihini gizlemek zorunda kaldığını da dile getirdi.

‘İRAN’DA HOMOSEKSÜELLİK TABU BİR KELİME’

 “İran’da homoseksüellik tabu bir kelime” ifadesini kullanan Amin, Türkiye’de olduğu gibi İran’da da LGBT bireylerine karşı hastalıklı bir bakış açıyla yaklaşıldığını ifade etti. Lezbiyenliğe karşı kendi içerisinde bir dönem mesafe koyduğunu söyleyen Amin, negatif anlayışlardan dolayı kendisini lezbiyen olarak tanımlamaktan da bir dönem kaçındığını dile getirdi. Amin, “O zamanlar gizli bir lezbiyendim. Ve kendimde bir sorun olduğunu, bunun bir problem olduğunu düşünüyordum. Hatta o zamanlar lezbiyen diye bir kelimenin varlığını bile bilmiyordum. Ve homoseksüelliğin daha çok negatif bir anlam içerdiğini düşünüyordum” dedi.

Amin sözlerini şöyle sürdürdü: “10-12 yaşlarında kendi cinsiyetini, cinselliğini farkına varmaya başlıyorsun. Ancak bizim toplumumuzda bir erkekten etkilenmek normal olduğu için o yaşta çocuk erkek cinsine ilgi duyduğunda normal oluyor fakat kadına ilgi duyunca problem oluyor. Benim ailem özgürlükçü bir aileydi. Ben büyürken bana cinsel normları baskılayan, empoze eden bir aile değildi. Bu açıdan ailemden destek aldım. Ben büyürken futbol oynuyordum, şoförlük yapıyordum ve kendim gibi insanları (kadınları) sevebileceğimi onlarında beni sevebileceğini biliyordum. Bir kadının bir erkekten hoşlanma süreci nasıl gelişiyorsa bir kadının bir kadına ilgi duyması da öyle gelişiyor. Aslında çok farklı bir şey yok.”

SİSTEM NEDENİYLE CİNSEL TERCİHLERİNİ BASTIRDILAR

Toplumlarda cinsel tercihlerinden kaynaklı LGBT bireylerine yönelik baskılara da değinen Shara Amin, bir çok LGBT bireyinin ise toplumun baskısı karşısında kendi cinselliklerini baskıladığını ifade ederek, “Benden hoşlanan kadınların yüzde 99’u şuanda bir erkekle evli ve aileleri var. Onlar, toplumun empoze ettiği normlara uyarak kendi duygularını bastırmak zorunda kaldılar” dedi.

LGBT bireylerinin varlığının kabul edilmesi ve cinsel tercihlerine saygı duyulması gerektiğini vurgulayan Amin, İslami ülkelerde LGBT bireyi olmanın zorluklarına da dikkat çekti. Amin, İslami ülkelerde LGBT bireylerine yönelik şeriat hukukunu şöyle anlattı: “Mesela İran’da homoseksüeller ölümle cezalandırılıyor. İslam hukukuyla yürütülen İran’da şeriat var. Homoseksüelliğin bir suç olarak görüldüğü İran’da şeriata göre, homoseksüelsen suç işlemiş oluyorsun. Bu ilk kez tespit edilmişse kırbaçlanıyorsun, 4 defa tekrarlanırsa öldürülüyorsun. Tabi bu şekil bir ceza için durumun mahkemeye gitmesi gerekiyor. Ve mahkemede senin homoseksüel olduğunu söyleyecek tanıkların olması lazım. Burada aslında sistemin yarattığı korku çok önemlidir. Yani birinin senin hakkında tanıklık edeceğinden, böyle bir cezaya çarptırılmaktan duyduğun korkuyla yaşıyorsun. Tabi eşcinselliği toplum da bir suç olarak görüyor. Toplum hiçbir Müslüman’ın eşcinsel olamayacağını söylüyor. Fakat bazı İslami entelektüeller, İslam’da bu yönde bir hüküm olmadığını söylüyor. Eşcinselliğin suç olduğunun dayatıldığı sure Lut Suresi. Ve bu surede, Lut insanlarının homoseksüel oldukları için öldürüldükleri söyleniyor. Ancak bahsettiğim entelektüeller, bu insanların eşcinsel oldukları için değil çocuk istismarında bulundukları için öldürüldüklerini söylüyor.”

ŞERİATIN GÖLGESİNDE YAŞAYAN KADINLAR

Amin, İran’da şeriatın gölgesinde yaşayan kadınların sorunlarını ise,“ İranlı kadınlar toplumsal yaşama eşit bir şekilde katılamıyor. İranlı kadınlar dünyanın birçok yerindeki kadınlar gibi çeşitli baskılara maruz kalıyor. Bunların başında zorunlu olarak türban takılması yani hicabet. Erken yaşta evlendirilen kadınların boşanma hakkı da yok. Kadının miras hakkı yok. Erkeğin 4 eşliliğine izin verilmesi. Kadın, babasının ya da kocasının izni olmadan pasaport, ehliyet alamıyor. Tüm bunlara bakınca aslında kadının bir birey olarak kabul edilmemesi sorunu var. Baba, abi ya da eş kadının bütün hayatını kontrol edebilme hakkına sahip görünüyor. Kadın örgütlerinin kurarak örgütlenmesine izin verilmeyen kadınların, hükümetleri eleştirmelerine de izin verilmiyor” diye özetledi.

‘NASIL EŞCİNSEL KARDEŞLERİNİZİ UNUTTUNUZ?’

31 Mayıs-2 Haziran tarihlerinde Amed’de gerçekleşen 1. Ortadoğu Kadın Konferansı’na ilişkin görüşlerini de dile getirdi. Amin, 1. Ortadoğu Kadın Konferansı’nı kadınların ortak bir mücadele hattı oluşturabilmeleri açısından çok önemli olduğunu belirtti. Konferansta yaptığı konuşmada, eşcinselliğe ilişkin konuşmalar yapılmamasını “Nasıl eşcinsel kardeşlerinizi unuttunuz?” diye sorarak Ortadoğulu kadınları eleştiren Amin, konferansa ilişkin eleştirilerini ise şöyle dile getirdi: “Homoseksüellik önemli bir konu ancak burada bu konu konuşulmadı. İnsanların hayatlarını istedikleri gibi yaşaması gerektiği tartışılmıyor. Ben Amed’de güçlü bir LGBT birliği olduğunu biliyorum ancak konferansa çağrılmış olmalarına rağmen onları burada göremedik. Elbette neden Türkiye’den, Filistin’den ya da diğer ülkelerden LGBT bireyleri buraya gelmedi? Bu bir eksikliktir. Ben burada kadınlarla karşılaştığımda kadınların da aslında o eksikliği gördüğünü fark ediyorum. Aslında LGBT bireylerine kendilerini ifade etmek için bir alan verilmiyor. Ancak ben bu konferansı bir ilk adım olarak önemli buluyorum. Eğer ki bu toplantının sonuç bildirgesinde cinsel eğilimlere yönelik bir karar çıkarsa bu çok önemli olacaktır.”

Amin son olarak, önceliklerin iyi belirlenmesi gerektiğini ifade ettiği konuşmasında “Biz 1979’da İran’da bazı şeylere öncelik verip diğerlerini ertelediğimiz için tarihi bir şansı kaybettik. O dönemde İran’da emperyalizme ve şah rejimine karşı ayaklanma vardı. Ve bu mücadele yürütülürken tek öncelik emperyalizme karşı savaştı. Yani aslında önemli olan ne istediğimizi net olarak belirlemektir” diyerek sözlerini tamamladı.