’Seyfo’dan sonra müzik ve folklorumuzu unuttuk’
İsveç’te kurulu Mezopotamya Kültür Derneği yöneticilerinden Süleyman Boyacı, Seyfo’nun üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen Süryani halkının hala yasta olduğunu ve travmayı atlatamadığını söylüyor.
İsveç’te kurulu Mezopotamya Kültür Derneği yöneticilerinden Süleyman Boyacı, Seyfo’nun üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen Süryani halkının hala yasta olduğunu ve travmayı atlatamadığını söylüyor.
İsveç’te kurulu Mezopotamya Kültür Derneği yöneticilerinden Süleyman Boyacı, Seyfo’nun üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen Süryani halkının hala yasta olduğunu ve travmayı atlatamadığını söylüyor. “Seyfo’dan sonra düğünlerimizde bile müzik çalınmaz oldu. Bu çok acıklı. Biz müziğimizi ve folklorumuzu unuttuk. Bunları yapmak Seyfo’da yaşamını yitirenlere saygısızlık gibi görüldü” diyen Boyacı ile soykırımı konu alan bir söyleşi yaptık.
1915’te Ermenilere yönelik soykırımı bilinmesine rağmen Süryanilere yönelik soykırımı bundan bir kaç yıl öncesine kadar bilinmiyordu. Bunun nedenlerini anlatır mısınız?
Biz Süryaniler daha çok kırsal kesimlerde Ermeniler ise metropollerde yaşıyorlardı. Osmanlı döneminde devlet ağırlığı şehirlere verdi ve kırsal kesimi önemsemedi. Devlet kendini büyük şehirlerde hissettirirken bundan 30-40 yıl öncesine kadar Midyat kırsalında devlet neredeyse yoktu.
Bu nedenle büyük illerde yaşananlar kayda geçerken kırsalda yaşananlar tam olarak bilinmediği gibi arşivlerde de yer almıyordu. Soykırım da Ermenilere yönelik başlatıldı ama giderek tüm Hıristiyanları kapsadı. O yıllarda Ermenilerle Süryaniler arasında bir anlaşma vardı. Süryanilerin azınlıkta olduğu yerde onları Ermeniler, Ermenilerin azınlıkta olduğu yerlerde de Süryaniler Ermenileri temsil edecekti.
İllerde Ermeniler çoğunlukta oldukları ve bizleri de temsil ettikleri için soykırımda katledilen Süryanilerden Ermeni olarak söz edildi. Türk devleti yetkilileri zaman zaman Süryanilere yönelik katliam yapılmadığını söylüyorlar. Bu kısmen doğrudur. Saldırı ve soykırım Ermenilere yönelik başlatıldı ama daha sonra bizleri de kapsadı.
Uzun yıllar Süryani soykırımından söz edilmemesini nasıl yorumlamak gerekir?
Süryaniler politika ile ilginenen bir halk değildi. Politikleşme ve ulusal uyanış Süryaniler arasında oldukça yeni. Biz maruz kaldığımız soykırım için kendi aramızda yas tutuyorduk. Bunun pek çok nedeni var. Herşeyden önce Süryanilerde siyasal bir bilinç yoktu. Süryani halkı korku içindeydi ve büyük bir travma yaşıyordu. Korkudan Seyfo’dan söz edemiyordu. Bizde politikleşme Avrupa’ya çıkmamızdan sonra başladı. Yaşadığımız coğrafyada siyasallaşma oldu. Ulusal ve sınıfsal hareketler ortaya çıktı. Bu bizlere de yansıdı. Özellikle de Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesi bizleri oldukça etkiledi. Pek çok Süryani Kürt Özgürlük Hareketi içinde yer aldı. Ama esas politikleşmemiz Avrupa’ya gelişimizden sonra oldu. Avrupa’ya geldiğimizde bizlere ne olduğumuzu soruyorlar biz de Hıristiyan olduğumuzu söylüyorduk. Ama Kürt, Arap ve Türk olup olmadığımızı da öğrenmek istiyorlardı. Bu sorular Asuri-Süryani kimliğinin belirginleşmesine neden oldu. 1970’lerde Avrupa’da Asuri-Süryani tartışmaları başladı. Bir kesim Asuri, diğer kesim de Süryani olduğumuzu savundu. O dönemde ortaya çıkan kriz bugün hala aşılabilmiş değil. Avrupa’da bir kimlik sorunu ortaya çıktı.
Aynı zamanda da soykırım meselesi de gündemimize girmeye başladı. Brüksel’de il kez 1997-98 yıllarında Seyfo’yu protesto etmek için 10 kişinin katıldığı bir açlık grevi yaptık. O dönemde bazı şeyleri Ermenilerle birlikte yapmaya çalıştık ama onlar pek istekli davranmadı.
Ermenilerin bu tutumlarını nasıl yorumluyor sunuz?
Ermeniler 1915 soykırımını gündeme getiriken bizler ve Pontus Rumlarından söz etmediler. Sadece Ermeni soykırından söz ettiler. Bunu doğru bulmuyorum. Halkımız arasında ne yazık ki çok sayıda aydın yok. Soykırımı araştırmada yetersiz kaldılar. Ayrıca imkanlarımız da sınırlıydı. Tüm bu nedenlerden dolayı Seyfo’yu fazla yaygınlaştıramadık. Bunun bir diğer nedeni de bizlerin devletimizin olmaması.
Soykırımının Süryani halkı üzerindeki sosyolojik ve psikolojik etkileri ne oldu?
Seyfo’nun üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen biz hala yastayız. Seyfo’dan sonra düğünlerimizde bile müzik çalınmaz oldu. Bu çok acıklı. Biz müziğimizi ve folklorumuzu unuttuk. Bunları yapmak Seyfo’da yaşamını yitirenlere saygısızlık gibi görüldü.
Anneannemin 16 yakını soykırım sırasında katledildi. Ben küçükken bir gün sevinçli olduğum bir zaman onun elini tutarak dans etmeye başladım. Anneannem bana bağırdı ve ağlamaya başladı. “Bu kadar canı verdikten sonra benimle nasıl dans edersin” dedi. Biz bu psikolojiden hala kurtulabilmiş değiliz. Sevinmeyi, gülmeyi, güzel bir yemek yemeği kendimize çok görüyoruz. Bu duyguları anlatabilmek çok zor. Bizler bu travmalarla büyüdük. Tüm bunlar bizde eziklik ve korkaklık yarattı. İçine kapanık bir halk haline geldik.
Soykırımın 100. yıldönümü dolayısıyla hangi çalışmaları yapıyor sunuz?
Asuri-Süryani dernek ve kuruluşları olarak bir platform oluşturduk. Bu platformda Ermeniler ve Pontus Rumları da yer alıyor. Birçok eylem ve etkinliği birlikte yapacağız. 24 Nisan’da ortak gösteri yapılacak. Pek çok seminer ve konferans yapacağız. Tabii ki parlamentoda da konferanslar olacak.
100. yıldönümü dolayısıyla ABD ve Avrupa ülkelerinden beklentileriniz nelerdir?
ABD’de Süryanilerin fazla gücü yok. Ermenilerin ise güçleri ve girişimleri var. ABD ve Avrupa ülkeleri Ermeni ve Süryanilere yapılan soykırımı kabul etmeli ve ayrıca Türk devletine soykırımı kabul etmesi için baskı yapmalı. Ama bunların gerçekleştirilebilmesi bizlerin çabalarına bağlı, yoksa ilerleme kaydedemeyiz.
Türkiye’den talebiniz nedir?
Biz halk olarak yok olma noktasına geldik. Her şeyimizi, topraklarımızı ve geleceğimizi kaybettik. Tarihi değerlerimize el konuldu. Şu anda Türkiye’de 30 bin civarında Süryani kaldı. Seyfo’nun üzerinden 100 sene geçmesine rağmen Türk devletiyle barışamadık. Barışabilmemiz ve yeni soykırım ve katliamların önlenmesi ve yaraların sarılması için Türkiye’nin Seyfo’yu kabul etmesi gerekir.