Sincan cezaevindeki çocuklara işkence davası görüldü

Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde 11 çocuğa 1 Ocak 2014 tarihinde gardiyanlar tarafından yapılan işkence ve kötü muamele uygulaması hakkında açılan davanın 5’inci duruşması görüldü.

Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde 11 çocuğa 1 Ocak 2014 tarihinde gardiyanlar tarafından yapılan işkence ve kötü muamele uygulaması hakkında açılan davanın 5’inci duruşması görüldü. Duruşmada ilk kez savunma yapan K.Ş. kan donduran işkence detaylarını anlattı. Maruz kaldıkları işkenceye rağmen götürüldükleri hastanede de doktorlar tarafından tehdit edildiklerini söyledi. K.Ş "Süngerli odada işkence gördük. Merdivenlerden atıldık, başımızı tuvalet deliğine sokmaya çalıştılar. Bazı gardiyanlar 'Yeter bu çocuklara bu kadar işkence yetmiyor mu?' derken bazıları ise, 'Yok bunlar ölümü hak ediyor' diye bağırıyorlardı" dedi.

Ankara Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi'nde iki ayrı koğuşta tutulan 11 çocuğa 1 Ocak 2014 tarihinde gardiyanlar tarafından işkence ve kötü muamele uygulanmasına maruz kalmalarına rağmen, haklarında "mukavemet, yaralanma, tehdit" suçlamalarıyla çocuklar hakkında açılan davanın beşinci duruşması Ankara Sincan Adliyesi Batı 1'inci Çocuk Mahkemesi'nde görüldü. Basına kapalı görülen duruşmaya tarafların avukatları katıldı. İşkence gören çocuklardan E.T savunmasını yazılı olarak verirken, K.Ş ise sözlü savunma yaptı. 

Sincan Cezaevi'nde işkence gören K.Ş savunmasında, olayın yaşandığı dönemde baskılardan dolayı açlık grevine girdiklerini bunun üzerine Cumhuriyet Savcısıyla görüştükten sonra açlık grevini sonlandıklarını belirtti. K.Ş savunmasında, "Cezaevi müdürü, ben ve 11 arkadaşımı odasına çağırdı. Odasında 100'e yakın gardiyan hazır bulunuyordu. Müdür bizi tehdit etti. 'Kurallara uyacaksınız. Uymazsanız öldürmekten beter ederiz. Sizi süngerli odalara koyar temiz döveriz' dedi" şeklinde bilgiler paylaştı. 

K.Ş cezaevi yönetimi tarafından ölümle tehdit edildiklerini belirterek, "Bizi odaya götürdüler. Aradan 2-3 gün geçtikten sonra bu olay oldu. Ben ve bir kısım arkadaşım C12, bir kısmı da C10 koğuşunda kalmaktaydık. Gardiyanların C10' da kalan bir arkadaşımızı dövdüklerini biz pencereden gördük. Engel olmaya çalıştık bize de saldırdılar. Müdür bizi daha önce ölümle tehdit ettiği için psikolojik olarak korkmuştuk. Bunun üzerine odamıza çekildik. Ancak odaya gelerek bize tazyikli suyla saldırdılar. Gardiyanların gözü dönmüştü. Her yere saldırıyorlardı. Oda da hiçbir şey bırakmadılar. Bu sırada içeriye gaz bombası atıldı. Bizi öldüreceklerini bizi öldürmeseler bile işkence yapacaklarını bildiğimiz için korkudan kapıyı kapattık. Ondan sonra gelip kapıyı kırıp, üstümüze çullandılar. Ellerinde demir, sopa ne varsa tekme tokat kafamıza, yüzümüze vuruyorlardı. Kan içinde kalmıştık. Bu sırada müdür mü kim olduğunu tam olarak anlamadığım biri, 'hücum; çocuklara saldırın' diyerek bize saldırdılar. Bizi dövdükten sonra odadan çıkardılar. Merdivenlerden rastgele attılar. Kimimiz bayıldı, kafamız kırıldı. Hiçbir yeri göremiyorduk midemiz bunalıyordu. Daha sonra koridora çıkardılar. Bizi ortalarına aldılar, süngerli odaya götürünceye kadar işkence ettiler" dedi. 

Süngerli odaya götürülmeden önce gardiyanlar tarafından ellerine ve ayaklarına kelepçe takıldığını belirten K.Ş, "Ayaklarıyla kafamızı ezmeye başladılar. Küfür ettiler. Kimi gardiyanlar ,'Yeter çocuklara bu kadar işkence yetmiyor mu?' diyordu. Diğerleri ise, 'Yok bunlar ölümü hak ediyor' diye bağırıyorlardı. Odadan çıkmadan önce başımı tuvalet deliğine sokmaya çalıştılar, taktıkları kelepçelerden dolayı ellerimiz kan doldu. İki saat geçtikten sonra bizi hastaneye götürmek istediler. Biz kabul etmedik. Gardiyanlar, 'Küfür ettiler. Bize terörist diye bağırdılar. Burası Diyarbakır değil Ankara'dır' dediler" ifadelerine yer verdi. K.Ş hastaneye götürülmelerini ise şöyle anlattı: 

"Ayaklarımızda ayakkabı yoktu. Yağmur yağıyordu, o soğukta çıplak ayakla götürdüler. Doktorlar da, 'bir daha böyle bir şey yaparsanız sizi daha kötü yaparız' dedi. Hastanede tedavi etmediler. Yaralarımıza bakmadılar. Küçük yaraları yazdılar büyük olan yaraları ise yazmadılar. Daha sonra cezaevine geri götürdüler. Hepimizi bir odaya çektiler. Orda bize saldırmaya başladılar. Kafalarımızı duvarlara vurdular. Tekli oda diye hücreler vardı. Bizi oraya götürdüler bizden üstümüzü çıkarmamızı istediler. İşkence size işlemiyor. Her tarafınızı morartmamız gerekiyor. Daha sonra beni tek odaya çektiler. Bir gardiyan bana vurmaya başladı. Burnumu kan içinde bıraktı. Daha sonra bize battaniye, yemek ve su vermediler. Mermer üstüne uyumaya başladık. Her yerimiz titriyordu. Şişmişti, morarmıştı ve yerde yatamıyorduk. Pencere kırık olduğu için yağmur da yağdığından hücrenin içi su doldu. Ertesi gün ise bizi sürgün ettiler" ifadelerine savunmasında yer verdi. 

Duruşmada konuşan avukat Hürmüz Biçer ise işkence yasağının ihlal edildiğini belirterek, "Görüntüler ve yapılan işkencelere rağmen hala suça sürüklenen çocukların yargılanmaya ve cezalandırılmaya çalışılması açıkçası Pozantı gibi bir utanç olayıdır" diyerek beraat talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti avukatların beraat talebini reddederek duruşma tarihini 1 Nisan 2016 erteledi.